hesabın var mı? giriş yap

  • çocukken müzik kesilince sandalyelere oturmaya çalıştığımız oyun, meğerse hep metrobüsün alıştırmasıymış.

  • yeni evliler kesinlikle. yani isteme sürecinden başlayıp gerdek gecesine kadar takip ettiğimiz bu insanların büyük aşkı ilişkiden soğutmuştur.

  • "bana siyasal islam ın değdiği, güzel kalan tek bir şey gösterin.." alt metinli bir değişim.

    soldaki yiğit bulut'un dolar tl paritesi 1 tl civarındaydı, sağdaki yiğit bulut'ta ise dolar 8 tl.
    türkiye ekonomisinin özeti budur.

  • bazı şeyler kitaplarda, filmlerde, şarkılarda karşımıza çıktığında kalbimize dokunuyor, hoşumuza gidiyor, duygulanıyoruz, empati yapıyoruz. gerçek hayatta benzer durumlarla karşılaştığımızdaysa kurgudakine benzer şeyler yaşayan insanlara tahammül edemiyoruz... ne garip değil mi?

    aylardan beri çeşitli aşamalardan geçiyorum. inkar ettim, isyan ettim, kendimi dağıttım, bol bol ağladım, okudum, eve kapandım, kendimi dışarıya attım... çoğunu da tek başıma yaptım. yolu hala yarılayamadım.
    “güçlüyüm bak, böyle de eğleniyorum hah hayyy!” diye oynamadım. arabeskleşmedim, şarkılarla, sosyal medya mesajlarıyla laf sokmadım, haber alabileceğim, haber taşıyabilecek tanıdıklarla görüşmedim ama yine de zaman zaman tesadüfler sonucu, zaman zaman merakıma yenik düştüğümden dolayı öğrendiğim her yeni bilgi canımı biraz daha yaktı.

    hediyelerde, anılarda, fotoğraflarda soykırım yaptım. bazı fotoğrafları silmeye kıyamadım, o kadar güzellerdi ki... baktım olmuyor, gittim kendime yeni bir telefon aldım doğum günümde, o kıyamadığım fotoğrafların olduğu telefonu gözlerimi kapatıp fabrika ayarlarına döndürdüm, oğluma verdim. çok sevindi çocuk.

    bugün pazar ve evde oturuyorum. en şen kahkahalarda bile içindeki kırıklıkları gizleyemeyen bir kadınla harcanamayacak kadar kıymetli bir gün büyük şehirde. ben de oturdum, bilgisayarımın damarlarına sızmış geçmişin son kırıntılarını temizliyorum. bütün o gezilerdeki, bütün o güzel fotoğrafların iki kişilik olması haksızlık. bir fotoğrafı iphoto’da kesiyorum. öyle güzel gülümsemişim ki... ama ne yapsam da omuzumda kalan eli çıkartamıyorum. o kadar şey yaşadım, o kadar aşamadan geçtim, hiçbir şey bu el kadar koymadı... metin altıok'un şiiri geliyor aklıma, sezen aksu’dan dinliyorum...

    şimdi biraz ağlayacağım. arka arkaya birkaç sigara içeceğim. bir mola vereceğim ve sonra temizliğe devam edeceğim. dezenfektanlarla girişeceğim, parlatmaya çalışsam da biliyorum bazı lekeler hiç silinmeyecek. olsun. 21. yüz yıla yakışır bir hızda olmasa da yavaş yavaş, sakin sakin ilerlemeye devam edeceğim. gün gelecek, kendimi kendime yaptıklarımdan dolayı affedeceğim.

    omzumda bir kesik el ki hala durmadan kanar...

  • almanya'nın bizi kıskandığını falan düşünmüyorum ve türkiye görselinin ağır şerefsizlik olduğunu bilinçli seçildiğini düşünüyorum.

  • pistin yanlış şehre kurulmuş olmasındandır.. o zamanlar da gündemde olan antalya seçilseydi pist için yarış biraz daha devam ederdi türkiye'de.. antalya hem konaklama ve tesis açısından, hem türkiye'de yarışın yapıldığı mevsimin turizm yoğunluğu açısından, hem de çok adam bilmez bunu, antalyalı'nın motor sporlarına ilgisi yüzünden daha mantıklı bir tercih olurdu, olmadı, nedendir bilmem.. bu işin meraklısı da zaten istanbul, ankara, izmir'den koşa koşa giderdi yarışları izlemeye..

  • bu abinin türkiye'nin en çok satan gazetesinin spor müdürü olması benden cacık olması gibi bir şey.

    not: hıyar değilim.

  • 20 agustos 2009 uykusuz sayisindan

    ---spoiler---

    baba: neyin var evlat... canin sıkkın gibi.. icine ekmek dogradigin caya bile dokunmadin.... cizgi film acayim mi... ister misin?

    aytek: cizgi filmle deli mi oyaliyosunuz lan siz.. dun gece herseyi duydum... ben yattiktan sonra neler ceviriyosunuz lan siz oyle! yatak odasinin kilidinin sesini duyunca hirsiz mi zorluyo acaba diye kontrol etmeye gelmistim... yaziklar olsun size! cok agrima gitti lan!

    anne: aytek! oglum!

    aytek(annesinin elinden kacmak icin omuzunu cekerek) dokunma bana! dokunma bana o cunup ellerinle! dokunma dedim!

    ---spoiler---