hesabın var mı? giriş yap

  • sevgilisinin gözü dönmüş şerefsiz sapıklar tarafından hem göz hem de söz yağmuruna tutulmasını, taciz edilmesini hatta ve hatta tecavüz edilip boğularak öldürülmesini istemeyen; nasıl iğrenç bir ülkede yaşadığının ve bu ülkede sağ kalınan her saniyenin aslında bir mucize olduğunun farkında olan erkektir..

  • eksik bir tespittir. radyo kültürü unutulmadı ancak eskisi kadar da yoğun yaşanmıyor. sebeplerine gelince:
    1 - radyoyu yaşlılar, uzun yol şoförleri, atölye/tekstil çalışanları dinlemeye devam ediyor, uzun süre çalacak bir müzik listeleri yok. farklı bir şeyler dinlemeye ihtiyaçları var çünkü.
    2 - sabah akşam ev-iş arası gidip gelenler dinlemeye devam ediyor.
    3 - ancak yeni nesil gençler ve önceki nesil ehtiyar spotify vs. platformlarını seven ekşici dostlarımız artık radyo dinlemiyor. direkt kendi müzik listesini dinliyor.
    4 - podcast dinlemeyi sevenler, direkt podcast platformlarına (spotify, apple podcasts, google podcasts vs.) yöneliyor.
    4 - radyo programlarının podcast olarak yayınlanması da radyonun canlı yayın dinleyici sayısının azalmasına sebep oluyor. 'ne de olsa sonra dinlerim' düşüncesi sebebiyle.
    5 - radyonun canlı dinleyici sayısının azalmasının bir diğer etkeni de telefonlar da fm alıcısının olmaması. telefondan internet harcayarak radyo dinlemek yerine 'youtube music'ten istediğimi dinlerim' düşüncesi.
    6 - radyonun canlı dinleyicisinin azalmasının bir diğer nedeni de reklamlar. zırt pırt reklam giriyorlar. ulan bu reklamın belli bi saati olur yahu. 2 dk konuş pat reklam bir müzik dinlersin çat reklam. bu akış insanların sinirini oynatıyor. radyolar reklam yayınlamasın demiyoruz ama bokunu çıkarmasın diyoruz. ama radyo işletmecileri de bunu yapmak zorunda kalıyor çünkü giderleri çok. istanbul'da yeni kule sebebiyle bir sürü aylık ödeme yapıyorlar. bunun işletme ve personel giderleri kısmına gelmiyoruz daha. her neyse.
    7 - radyoların canlı dinleyicisinin azalmasının sebeplerinden birisi de yeni kule, elektrik vs. gibi artan giderler ve düşen reklam gelirleri (bunun sebebi de sosyal medya reklamlarıdır) yüzünden radyoların maddi darlık yaşaması. maddi sorunlar yaşayan işletmeler, kalifiye eleman bulamıyor. çok iyi radyocu olabilecek cevherler başka işlere yöneliyor haklı olarak. radyo mikrofonları da (3-5 kaliteli isim hariç) çerçöp insanlara kalıyor.

  • 1970'lerden kalma, sovyet teknolojisiyle yapılan dünyanın en eski santrallerinden biri. santralin bulunduğu bölgede doğru düzgün su kaynağı yok, buda yetmezmiş gibi bölge 1.derece deprem bölgesi, soyvetler hangi akla hizmet santral yapmış buraya inanılır gibi değil.
    rüzgarlar konusunda da yukarılarda değinilsede herhangi bir büyük sızıntıda ankara'ya kadar etki göstereceği tahmin ediliyor. beklenen büyük istanbul depremi ve bu nükleer santral, önlem alınmayacağını bildiğim için iyi günler beklemiyor bu ülkeyi.

  • alenen ve göstere göstere sınav sisteminin içine torpil ve ayrımcılık yerleştirilirken, hala bu yeni sistemi oldukça "güvenilir" ve "emeğinin karşılığını sonunda alabileceği güzel bir sistem" olarak gören mallar, allah'a olan inancımı arttırıyor.

    gerçekten abi, bu kadar büyük bir beyinsizlik, böylesine bir gerizekalılık, bu muazzam aptallık kendi kendine oluşmuş olamaz.

  • birkaç yıl önce trabzon'da lazer epilasyon merkezinin reklam broşürünü dağıtıyor diye adam vurmuşlardı. işte ben net tavır diye buna derim.

  • havaalanında, pasaport kontrolü için kuyruktayız. hemen ardımda almanya'dan oğlunu görmek için yurda dönen yaşlı bir çiftin konuşmalarına kulak kabartıyorum. beklemekten hiç hoşlanmayan biri olarak, aylar belki yıllar sonra gerçekleşecek bol özlemeli bir buluşmanın çok değil bi 5 dakika önce gerçekleşmesi için insanlığım tutuyor ve sıramı onlara veriyorum. buyrun teyzecim, siz geçin öne diyorum. kadın, kocasını da çekiştirerek geçiveriyor önüme. gurbet bana hiç yaramıyor belli ki, bu sefer de bu kol kola çiftin yıllar boyu kim bilir ne zorluklara birlikte göğüs gerdiklerini filan düşünüyor, teyzemin taa gözlerinin içine içine tatlı tatlı gülümsüyorum. ama anılan teyze bu duygusal anı ahan da şu sözleriyle pırasa gibi doğruyor: "ne bakıyon?"

    yok bi şey.

  • sevgili dostlar,

    içinde bulunduğumuz dönem keyiflerin kaçık olmasının çok normal olduğu bir dönem. bir yandan parasızlık diğer yandan dünyanın her yerine yağan bombalar keyifleri ister istemez kaçırıyor. ama bunun dışında günlük yaşamımızda bazen "hiç bir şey keyif vermiyor artık bana" modunda olabiliyoruz.

    peki bunun sebepleri nelerdir azıcık değineyim ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak.

    1. içsel engeller: fırtına bulutlarının çoğalması

    depresyon, genelde bu kategoride öne çıkan faktördür. toplumdan soyutlanma, içe kapanma ve yaşamında başlayan belirsizlikler, depresyona girmene ve daha önceden keyif aldığın şeylerden keyif alamamana neden olabilir. yani bu keyifsizlik meselesi çok sürerse depresyon işareti olabilir dostum. ama öyle de iki üç gün keyifsizim diye kendine de hemen depresyona girdim teşhisi koyma üstelik sakın sakın bu lafları öyle çok sık tekrar edip beynine gereksiz telkinler yollama.

    bu durumu en fazla pandemi döneminde yaşadık. evlere kapanmalar ve duvarlara bakmalar birçok insanın mental sağlığını olumsuz etkilendi.

    evde kalmak, sosyal izolasyon ve belirsizlik, içsel engellerin birikmesine ve dolayısıyla keyif alamamaya yol açtı. bunun aşırı durumlarında depresyon vakaları da gözlendi. baktın keyfin kaçıyor aklına hemen pandemi dönemi gelsin. o dönemde kendini içe kapattığın zaman nasıl zamanla en sevdiğin diziyi izlemekten bile sıkıldıysan şu aralarda benzer şekilde farketmeden kendi kendini karantinaya sokmuş olabilirsin. hemen titre kendine gel ve havalar da hazır güzel giderken açık havaya at kendini.

    kendi kendine koyduğun içsel engeller, gökyüzündeki fırtına bulutları gibidir. havanın güzel olduğu bir gün, aniden fırtına bulutları çıkar ve tüm ışığı engeller. bunun gibi eğer kafandaki bulutların birikmesine izin verirsen bu bulutlar parlak gün ışığını yani normalde keyif alacağın olayların duygularının sana erişmesini engel olurlar.

    2. fizyolojik faktörler: şarjı bitmiş telefon durumu

    keyfini engelleyen fizyolojik faktörlerin en babası stres faktörüdür.

    stres, kanındaki kortizol seviyelerini yükseltir ve bu da ruh halini otomatik olarak olumsuz etkiler. yani streslendiğinde kan dolaşımına karışan kortizol hormonu en keyifli durumlarda bile seni suratsız bir canavara çevirir. yani burada durum tamamen fizyolojiktir.

    stresin üstünde bir de düzensiz uyku alışkanlıklarını eklersen özelliklede teknoloji bağımlılığı yüzünden ömrün ekran karşısında geçiyorsa bu durum, melatonin ve serotonin gibi hormonlarının dengesini bozar sonra da başlarsın tüm gün oyun oynadım ama zırnık keyif almadım demeye.

    bu bahsettim fizyolojik faktörler, telefonun şarjının bitmesi gibidir.

    enerji düşüklüğü, hormonsal dengesizlikler ya da yetersiz beslenme gibi sebepler, yaşam enerjini tüketir. yüklediğin enerjiyi de stres silip süpürür ve bir türlü "şarj olamazsın."

    3. toplumsal ve çevresel faktörler: trafikte sıkışmış araba hali

    sosyal kıyaslama, bu noktada öne çıkan bir psikolojik faktördür.

    insanlar kendilerini sürekli olarak başkalarıyla karşılaştırır, bu da yetersizlik hissine ve dolayısıyla keyif alamamaya yol açar.

    örneğin sosyal medyada sürekli olarak "mükemmel" hayatlar görmek, insanların kendi hayatlarına dair beklentilerini yükseltir ve bu da hayattan keyif almayı zorlaştırır. sosyal medyada her gün lüks mekanlarda yiyip içen, deliler gibi gezen ve her saat farklı bir mekandan resim paylaşanlara bakarsan kendi hayatın gözüne sıradan gelmeye başlar. kendi şartlarına göre güzel bir tatile bile çıksan aklında fenomenlerin yaptığı tatil görüntüleri olduğu için "pöf bizimki de tatil mi millet nereleri geziyor" dersin ve şampanya havuzunda yüzsen keyif alamazsın.

    toplumsal faktörler, yoğun trafikte sıkışmış bir araba gibi zihnini sıkıştırır.

    ne kadar hızlı gitmek istersen iste, trafik (toplumsal baskılar, finansal sorunlar vb.) seni yavaşlatır ve ilerlemen mümkün olmaz. herkesin durumu farklıdır. eğer kendi yaşamına hep kendinden daha iyi olanların gözünden bakarsan bunalmaya başlarsın. hayattan keyif almasını bilen sabah güzel bir çayın eşliğinde yediği yağlı bir pişiden müthiş tat alırken bundan keyif almasını bilmeyen en lüks otelin en lüks kahvaltısında bile bunalır. elindekilerin kıymetini bilmek ve bunu öğrenmek en büyük beceridir.

    sonuç olarak keyif alamamak gibi karmaşık duygusal durumlar genellikle birden fazla etkileşimli faktörün sonucudur ama genel olarak bahsettiğim bu üç durum keyif alamama sebebin olabilir. ama önemle belirteyim burada ciddi depresyon durumlarından bahsetmiyorum o tür durumlarda mutlaka işin uzmanlarından destek alman gerekir.

    bir de sana bonus. kanalımda bulunan "kafa nasıl rahat olur" videomu izlemeni şiddetle tavsiye ederim.

    işte kanal burada

    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru

    sevgilerimle