hesabın var mı? giriş yap

  • çift toynaklılar (artiodactyla) takımının alt takımlarından biri olan gevişgetirenler (ruminantia) alt takımına üye olan hayvanların çok odalı midelerinden bir bölümün ismidir.
    (bkz: şirden)

    bilinenin aksine bu organın insanoğlu tarafından yegane tüketimi, içine pirinç doldurup alkolü gecelerin sonunda üçer beşer hüpletmek üzerine kurulu değildir; klasik tipte yapılan peynir üretiminde önemi büyüktür.

    sütün peynire dönüşebilmesi için, sütün içindeki proteinlerin enzimler aracılığıyla parçalanması ve bu şekilde pıhtılaşma olması gerekir. pıhtılaşmayı başlatıcılar ise günümüzde ikiye ayrılır. bunlardan biri mikrobiyal yolla elde edilen ve günümüzde endüstride kullanılan starter kültürlerdir. diğeri ise binlerce yıldır kullanılan ve hayvansal kaynaklı enzimler içeren rennet (rennin) ismi verilen mayalardır.bu kimozin ve peptin isimli iki aktif bileşene sahip enzim, henüz ot yemeye başlamamış sütle beslenen buzağıların/oğlakların şırdanından elde edilir.sütten kesilmemiş hayvanların kullanılmasının temel sebebi ise hayvanın zaten bunu kendi anne sütünün parçalamak üzere midesinin bu bölümden sentezlemesinden kaynaklanmaktadır.(bkz: şirden mayası)

    -ki peynir üretimi içinde adımlardan biri yukarda belirtiğim üzere sütün içindeki proteinlerin enzimler tarafından parçalanması aşamasıdır.

    hayvansever arkadaşların vay ki ne vay diye elerinden peynirleri fırlatmasına gerek yok.bugün peynir üretim sürecindeki bu geleneksel adım, endüstriyelleşme ile birlikte büyük oranda terk edilmiş durumda.tüm dünyada olduğu gibi türkiye’de de, daha yüksek hacimde üretim yapmak ve maliyetleri düşürmek için geleneksel mayalar yerine starter kültürler tercih ediliyor.

  • bir şey icat etmesi an meselesi olan bir bilim insanı ya da müthiş bir sanatçıyım. twitter'dan bi' arkadaşıma ''naber lan yarrağım. yok mu akşama 3 banko'' yazsam 4 bin rt alıyor ve bunu aforizma zannedenler de her platformda altına ismimi yazıp paylaşmaktan imtina etmiyorlar. kişi başına 1.3 metre fular düşen ortamların vazgeçilmez tartışma konusuyum. arada sırada saçma sapan konuşuyorum ve ekşi sözlükte de ''x(298)'' şeklinde sol frame'den düşmüyorum. benim bir hıyar olduğumu düşünler de çok, müthiş bir herif olduğumu düşünenler de. yalnız otisabi beni çok seviyor. başlığıma gelip, ben dahil hiç kimsenin anlayamayacağı türden, 9 paragraflık bir yazı yazıp beni övüyor. bir yandan tezle falan da uğraşıyorum. konferanslara katılıyorum, söyleşilere katılıyorum, uzaklara bakmalı filmlerde 5 dakikalık yan rollerde oynuyorum, twitter'da zeki demirkubuz falan takip ediyor beni. acayip bir yaşam.

    sonra bir gün, annem arıyor:

    - oğlum hiç uğramıyorsun unuttun bizi.
    - anne vakit bulamıyorum. boynuma fular geçirdim geçireli ebem sikildi. o söyleşi senin, bu söyleşi benim, memlekette adam kalmamış gibi kolumdam tutan çekiyor.
    - yarın akşam gel bi görelim.
    - programa göre gelirim anne, programıma bakmam lazım.
    - gelirsin gelirsin..

    sonra gidiyorum eve. yemekte bulgur pilavı var.

    sanatmış, bilimmiş, aykırılık, farklılık, bienal, tez, kadife ceket, kirli sakal, aralara aklar serpiştirilmiş saçlar. hiçbirinin bir önemi kalmıyor o bulguru kaşıklarken. bariz olarak soğanla bulgur pilavi yiyorsun. 3 saat sonra habertürk'te murat bardakçı ve ilber ortaylı'nın karşısında bir sürü acayip şeyler anlatacak olmamın hiçbir değeri yok.

    bilmiyorum, kafam çok karışık. bulgur pilavı çok acayip bi yemek. insanın tüm sanat hayatını sikip atabilir gibime geliyor.

    bak oğlum, şimdi bienalde falan böyle ilginç insanlara denk geliyorsunuzdur. kadına bakıyorsun, melankolik, suskun ve hüzünlü. siyah giyinmiş, zarif bir yürüyüşü var. sanattan anlıyor. bu kadının bulgur pilavı yediğine kim inanır ya. hayal edemiyorum lan ben.

    hayallerimin sınırını bulgur pilavi çiziyor. inanılmaz bir olay.

  • hababam sınıfını inanılmaz bir şekilde gaza getiren andır. nasıl bir utanmaysa plan proje temel olmadan, harcı kumu çimentoyu pek hesaba katmadan okul inşaa eder sınıf. inşaat sektöründe çığır açar.

  • senesini hatırlamıyorum da deniz ülke arıboğan hanımefendiydi benim yanıma oturan.

    "bismillahirrahmanirrahim" deyince ben duymuş olacak ki;

    - uçak korkusu mu?

    diye sormuştu. diyemedim sizin güzelliğiniz için verilen bir ünlemdi aslında diye.

    ___________________________________________________________________________

    bir diğerinde yıldız tilbe.

    "ben bilmem koltuk numarası falan şu arkadaşın yanına oturcam ben" deyip en arkada tek başıma oturduğum koltuğa geldi. altında renkli bir şalvar vardı, kurdu bağdaşını oturdu ve anlattırdı bana, dinledi 45 dakika boyunca. kahve söyledi bana türk kahvesi. vakit olsa falıma da bakarmış...

    uçaktan inerken koluma girdi, kolumda yürüdü ardından. bir araca bindi ve "nereye gidiyorsun bırakalım" dedi. arkadaş geleceği için reddettim.

    uzun lafın kısası, gönlü güzeldi yıldız'ın da. kendisine hayran olmamak elde değil.