hesabın var mı? giriş yap

  • "görüşülen kişi kapattı" filan diyordu sanki.. ara bozmak istermiş gibi gelirdi. "görüşülen kişi suratına kapattı.. valla bilmiyorum.. bana yapacak bu hareketi.."

  • canımız ciğerimizdir. genleri bereketli, gönüllerin işsizi abimizdir. kendisi kadar işsiz olan şahsıma da, o meşhur genlerini sevenlerine derlemek düşmüştür.

    ismail abi'nin:

    * anne tarafı mona lisa, baba tarafı daaa vinci'ye kadar gidermiş: link

    * telefonu dedesi icat etmiştir: link

    * vücudunun her yerinde x'ler y'ler vardır, agor'un torunudur: link

    * dağcılık aileden gelir, halasını dağa kaldırmışlardır: link

    * bütün sülalesi işsizdir: link

    * dedesinin bacanağı süper kahraman görüncek adamdır: link

    * dedesinin amcasının kaynı sherlock holmes'tur: link

    * babası, dedeleri hep uşaktır: link

    * dedesi descartes ile çay içmiştir: link

    * dayısı ilk türk korsanıdır: link

    * babası türk sinemasına yeşilçam'ı diken adamdır: link

    * ailesi, genleri hep dağıtmıştır, cömerttir: link

    * babası yeşilçam'a küstüğünde gambiya'ya gidip dalasi'yi bulmuştur: link

    * genleri hastane kokar, dedelerinden biri hipokrat'tır: link

    * dedesi at jokeridir. en eskisinden: link

    * dedesi amerikayı bulan adamdır: link

    * dayısı, amcaları bütün sülalesi hep dövüşçüdür: link

    * louis pasteur'ün torunudur, sütü pastörize eden genleri vardır: link

    * nostradamus dedesinin dedesinin amcasının bacanağıdır (aynı köyden) : link

    * ingiliz yazar genine sahiptir, william shakespeare'in soyundan gelir: link

    * dedeleri hep picasso'dur: link

    * uçağı bulan wright kardeşler kendisinin dedeleridir: link

    * dedesi karacaoğlan'dır: link

    * büyük halası adaletin resmidir: link

    * genleri 0 ve 1'lerden oluşur, steve jobs'un soyundan gelir: link

    * dedesi kazıkçı voyvoda'dır: link

    * halaları teyzeleri hep magazincidir: link

    * mimar sinan'ın torunudur: link

    * büyük dedesi düktür: link

    * ailesinde erkekler hep ressamdır (van gogh) : link

    * dedesinin babası tesla'dır: link

    * dedesi don corleone'dir: link

    * dedesi hep beethoven'dır: link

    * hitckock dedesinin kütüğü londra'dadır: link

    * süper mario'nun soyundandır: link

    * elvis'in torunlarındandır: link

    ismail abi'den bahsediyorsanız bir durun, ağzınızdan çıkanın kulağınızın etrafında bir tur atmasını bekleyin, öyle konuşun.

  • "hiçbir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez." tespitiyle freud amcamızın yıllar önce cevapladığı sorudur.

    aksini iddaa eden hatun kişilere de sorular hazırladım.

    "çok yakın bir arkadaşınız olan soner'le film izliyorsunuz? soner bir anlık hatayla dudaklarınıza yapıştı ve sizi öpmeye başladı. tepkiniz ne olurdu?

    cevabı biliyorum.

    - evet tokat atardınız.
    - ağzına sıçardınız.
    - doğduğuna pişman ederdiniz dimi? *

    pekii. '' bir anlık hatayla soner'in dudağına yapışan siz olursanız? soner tokatı nereye atar? ''

    konu kapanmıştır.

  • nereden baksan hırsızlıktır. bu eylemin gerçekleşmesi için esrar içen bir baba ve en az bir çocuk olmak zorundadır. üzeri ejderha oymalarıyla bezeli küçük bir tabakada saklardı babam esrar plakasını. tütün için kullandığı sigaraları ve üzeri yaldızlı arapça harflerle bezeli, şeker ambalajına benzeyen diğer şeyi. ejderhalı tabakayı da başucunda. küçük bir kız için eğlenceliydi babayı esrar pişirirken izlemek. önce gazete kağıtlarına, en son bir jelatine sarar, pişirirdi ocakta. sonra da bir su şişesinin altına koyar, üzerine çıkar, zıplardı. en sevdiğim bölümdü. komik gelirdi. aklım erdiğinde ben mi uzaklaştım yoksa uzaklaştırıldım mı bilmiyorum ama daha az şahit olduğum bir durumdu.
    bilinen gerçek: babam esrarkeş. yani babam esrar diye birşey içiyor. içki gibi... yok, sarhoş olmuyor. hayır, sallanıp yıkılmıyor yere filan. sigara gibi. belki de çok anlatmaya başladığım için uzaklaştırılmış olabilirim. "çaylak her zaman tehlikelidir" derdi babam.

    tam olarak ilkokula başladığım sene gözümün önünden bu görüntüler, burnumun dibinden esrarlı sigaranın dumanı ve genzimdeki yakıcı tadı kaybedilmişti. sanırım yeniden ortaya çıktığında orta ikinci sınıfa başlamıştım. neden hiç esrar içmeyi merak etmedim, neden hiç denemedim, hiç özenmedim, bilmiyorum. belki abartısız, sıradanmış gibi, olduğunca normal bir şekilde önüme sunulduğu içindir, bilmiyorum. belki de tesadüftür. kullanmadım, meraklanmadım. ama... sadece bir kez.. evet, bir tek kez.. babamın kutsal emanetinden bir cigaralık esrar çaldım. sezin abla için. evet. bıçakla çizerek, kırdım ve çaldım. hırsızlık anından yarım saat sonra babam anladı durumu. evde annem, ananem, iki kedi, bir kanarya yaşıyor. kimseye sormamış bile. doğrudan beni çağırdı. kanım dondu. parçamı bile bulamazlar. beni doğrayıp arka bahçeye gömeceğinden emindim.
    "rana... burdan birşey aldın mı?"
    ömrümün yüzbin yılını verdim bu soruyu cevaplamak için.
    "almadım baba!"
    ayağa kalktı. kenarına iliştiğim yatakta eriyip muşambaların üzerine akacağımı sandım. onüç yaşındaydım.
    "doğru, almadın. çünkü çaldın!"
    ağlamaya başladım. korkudan altıma işedim. titriyordum. şimdi bile ellerim titredi yazarken..
    "kime verdiysen, git onu getir buraya.." dedi. arkasını dönüp arka odaya gitti. evden ölü çıkmış gibi bir sessizlik döküldü sofaya. niye yazıyorum bunları. bilmiyorum. ders, anı, hatırat merakı, kendimi deşifre etmek için belki. bilmiyorum. üstümü değiştirdim, ağlamamı kimse kesemiyordu. hıçkırmaktan göğsümün acıdığını hala hatırlıyorum. gidip, sezin abla'yı çağırdım. geldi. esmer bir kızdı. yirmili yaşlarını sürüyordu. bembeyazdı babamla karşılaştığında yüzü. babam ikimizi de karşısına aldı. sezin abla'ya içici mi olduğunu, ne zamandır içtiğini, nedenlerini sordu. sonra beni odadan dışarı çıkardı. onlar gene konuştular. uzun konuştular. sezin abla mutfaktan çıkıp evine gitti. hiçbirimizin yüzüne bakmadı. babam benle konuşmadı. ben günü huzursuz tamamladım. geceyi uykusuz geçirdim. bir bedeli olmalı bunun.

    ertesi gün yemekten sonra babam beni alıp sokağa çıkardı. herhalde dönemeyeceğim kadar uzağa bırakacak, diye düşündüm. arabayla kuruçeşme'ye gittik. sahile park edip, topal ömer'e çay söyledi. sonra uzun uzun anlattı. uzun uzun. dinledim. yeminler ettim. sarıldım. özür diledim. kızmadan konuştu benimle. dedi ki: "korktum... hem de çok korktum. evladımsın. dahası avcuma bırakılmış bir hayatsın sen. nereye koyarsam orda duracaksın ya da yıkılacaksın.. korkuyorum bu sorumluluktan ve seni yanlış yere mi koydum diye soruyorum kendime "

    bugün, benim babamın, doğum günü olacaktı. eğer yaşasaydı. böyle işte..

  • isviçre'de yaşlı nüfusun talebi sebebiyle geliştirildiği konu edilmiş. türkiye'de olsa gençler tarafından rağbet görür. maalesef hal bu.