ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sagopa'nın dini inancım yok açıklaması
-
kolera nasıl nafaka taktıysa adamı dinden imandan çıkarmış.
türk insanının sanata ve spora bakışı
-
ilkokulda çok hızlı koşardım ben. ilçeler arası yarış yapılacaktı, öğretmenlerim gidip annemden rica ettiler, takım kurulacak oğlunuz da olsun diye. annem "terler bizim oğlan üşütür" dedi göndermedi beni. bakışa bak amk. işte çocukken terlemeden koşmayı becerebilseydim şimdi alkolik olmazdım belki.
hayattan rengi alın geri neyi kalır ki
-
düşüncesizce yapılmış bir reklamdır. ben bu reklamı duyan bir görme engelli olsaydım, sadece renkleri göremediğim için beni yaşamıyor kabul eden bu firmaya ana avrat söverdim sanırım.
beyaz futbol
-
ahmet çakar: fatih terim'in konuşmasında bir kaç tane paradoks var. mesela diyor ki "siyasetçiler futbola karışmamalıdır"
rok: hahahahahahaha bunu dedi mi gerçekten? bunu diyen fatih terim mi? yahu bu aynı benim "ekranlarda bağırmamalıyız, hep sakin olmalıyız" demem gibi bir şey hahahaha
gece araç kullanmanın imkansız hale gelmesi
-
başlığı açacaktım. zaten acilmiş.
artık gerçekten süremiyorum. gözlerim mahvoluyor. üstüne sis farını da açıyorlar. gece artık zorunlu olmadıkça çıkmıyorum.
medeni bir ülkede olsa hepsi anında trafikten men edilir.
bu işin artık boku çıktı. tahammül edilecek hali kalmadı. 10 araçtan 8 tanesi böyle
devletin artık bu ise acil olarak el atması gerekiyor. insanlar olüyor artık.
bu ayarsız, merceksiz farlara led mi xenon mu ne yarragimda taktıran herkesin
allah belalarini versin,
ölmüşleri kabir azabı ceksin
sevgiden, şefkatden mahrum kalsın
eşinden, dostundan hep ah alsın
en kısa zamanda kanser olsun gebersin
iki yakası bir araya gelmesin.
eşi varsa aldatsın
son söz bunu takan ustalar içinde geçerli üstteki beddualar.
allah aşkına su başlığı gündem yapalım.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
- neden bizim şirketimizde çalışmak istiyorsunuz?
+ metrobüsle on dakkada gelirim. kafa rahat.
-ama biz altunizade'ye taşıncaz
+oooovvvvv!
-ne oldu?
+ e daha da güzel ben de oradan geliyorum!
-çok sevindiniz galiba?
+çoooooook!
-sayın üründül?
sözlük yazarlarının uyudukları en ilginç yer
-
hücum yeleğinin ön ceplerinde bulunan iki el bombasıyla beraber, muhtelif dağ zirveleri. insan gençken ne kadar cesur oluyormuş.
(bkz: komando)
sınavlarda verilmiş en kötü yanıtlar
-
soru: kuran'i anlayip yorumlayanlara ne denir?
cuvap: "aferin" denir.
decoy effect
-
(edit: bu örnek dan ariely'den alınmadır)
a'li b'li c'li orneklerden kafam karisti diyenler. yanliz degilsiniz. yalniz da degilsiniz. yemeyip icmeyip internetleri arastirdim, gercek dunyadan bir ornek buldum:
muhim bir dergi uyeligi durumu var. big okazyons. iki secim sunuluyor:
1) sadece online materyale erisim: 60 dolar
2) hem online erisim var hem de fiziki dergiyi postaliyorlar: 125 dolar.
kicindan basindan elektronik alet cikan biri oldugum icin ilk opsiyonu seciyorum. insanlarin yuzde 68'i de boyle secmisler.
peki simdi ortaya decoy'u koyuyorum. nedir:
3) sadece fiziki dergiye uyelik (online erisim yok): kac? o da 125 dolar.
noldu simdi? durduk yere 2'nin cok hesapli bir alisveris olacagina kanaat getirdim. bu uc secenek de varken ucuz olanini sadece %16'miz secmis, pahali olani ise %84. (decoy'u, yani yemi tabii ki kimse secmiyor).
bu kadar basit bir yontemle, pahali urunu secenlerin yuzde 32'den 84'e firlamasi, tur olarak, hatta ben diyeyim genus, siz deyin phylum olarak topyekun ne kadar dangalak oldugumuzun kanitidir. bu islerle ugrasan bir pazarlamacinin, kendini diger insanlardan ustun hissetmemesine, acima ve empati duygularinin tamamen yitirmemesine, tuketimden baska hicbir deger yargisi bulunmayan manipulasyon uzerine kurulu o asalak sektorde bir omur boyu surecek kariyerine sevkle baslamamasina imkan yok.
hicbir ek getiri olmadan butcesinin iki katina cikabilecek kadar ihtiyaclarindan habersiz yaratiklar olarak, liberal ekonomi baglaminda rasyonel karar vericiler olmaktan ve bu yolla serbest piyasanin insanligi surekli gelismeye itelemesinden bahsetmek biraz absurd.
the matrix resurrections
-
fragmanı taze çıkmış olan*,the matrix revolutions'dan sonra bir sebeple makinelerin neo ve trinity'i yeniden dirilttiği film.
kare kare gidince daha fragmanın 12. saniyesinde makinelerin neo üzerinde bir operasyon yaptığı görülüyor. görsel
bir sonraki karede ise düşük kaliteli bir yakın çekim var, neo'nun gözlerinin kör olduğunu görüyoruz, revolutions'ın sonunda olduğu gibi. görsel
ve neo'nun tekrar tarlalardan uyandığı bir kare. görsel
fragmanda neo ilerlerken ara sıra ilk filmden görüntülerin arka plana yansıdığı görünüyor. görsel görsel
son olarak da trinity'nin tarlalardan uyanışını görüyoruz. görsel
makineler neden neo'yu diriltmeyi planladı bilinmez ama filmde neo'nun, bütün bunların farkına varmasını izleyeceğiz çok büyük ihtimalle.
bu filmin dördüncü film olarak kalacağını hiç sanmıyorum, ikinci bir trilogy gelecek gibi.
edit: fragmanda gördüğümüz renk paleti bile the matrix revolutions'ın finaliyle uyumlu. görsel
finalde sati ve kahin arasında geçen konuşma;
s: look look!
k: just look at that! beautiful. did you do that?
s: for neo.
k: that's nice. i know he'd love it.
s: will we ever see him again?
k: i suspect so. someday.
edit 2: şu "saç sakal, con vik bik bik bik" diyenlere bir açıklama getirelim. the matrix'de neo "dünyanın en saygın" yazılım firmalarından birinde masa başı çalışıyor. kılık kıyafeti, saçı sakalı da buna uygun şekilde. tarlalardan uyandırılıp "gerçek dünyaya" gözlerini açtığında ise vücudu deliklerle dolu, kafasında saç yok vesaire.
morpheus bunun açıklamasını yaptı neo'ya;
"your clothes are different, the plugs in your arms and head are gone. your hair has changed. your appearance now is what we call residual self-image. it is the mental projection of your digital self."
bu ne anlama geliyor? fragmanda gördüğümüz neo, matrix'in içinde ilk filmdeki görüntüsünü gerektirecek bir hayat yaşamıyor. harry potter'ın merdiven altındaki dolabı gibi bir yerde yaşıyordu the matrix'de, fragmada ise luxury suite diyebileceğimiz hoş bir eve sahip. ez cümle: 22 sene önceki gibi görünmesini gerektirecek bir durum fragmandan anladığımız kadarıyla yok. film sırasında "her şeyi hatırlıyorum" moduna girip eski görüntüsüne döner belki, bilmiyoruz. o yüzden bilmeden bok atmıyoruz. *