hesabın var mı? giriş yap

  • gönderi altına yazılanların çoğu "gavur" "yunan" "ermeni" "kafir"

    dinlerinden çıktılar haberleri yok

  • huzurevinin kendisinin bakabildiğinden daha iyi bakacağına inanmıştır.
    sık sık ziyaret de ediyorsa (mesela haftada bir kez), sıkıntı yoktur.

    şahsen ben ilerde dışkımı tutamaz hale vs geldiğimde donumu oğlumun kızımın değiştirmesini istemem, bu iş için para alan yabancı birinden daha az utanırım ve yük oluyormuş gibi de hissetmem.

  • pili bitmis uzaktan kumandali araba gibi. top gelirken farlari yakiyor, on tekerleri oynatiyor ama hareket yok

  • 2007 senesinde portal ortaya çıktıktan kısa süre sonra, "the cake is a lie" sözü internette hızla yayılmaya başladı. "gerçekleşmesi imkansız bir söz uğruna kandırılıyorsun" anlamında bir çok sosyal ağda kullanılmaya başladıktan kısa süre sonra, bir çok parodisi üretildi ve urbandictionary.com'da dönemin en çok referans verilen alıntılarından haline geldi. söz popülerlik anlamında tavan yaptığı sırada, kullanan insanların bir çoğunun portaldan haberi dahi yoktu.

    örnek kullanım:

    - annem eğer bu hafta tüm ev işini ben yaparsam haftasonu sizinle tatile gelmeme izin vereceğini söyledi!
    + the cake is a lie...
    - :/

    --- ağır portal spoiler ---

    portal adlı oyunda, bütün olayların gerçekleştiği fasiliteyi kontrol eden yapay zeka glados tarafından bir motivasyon aracı olarak devamlı "test sonrasında pasta olacağı" vaadi kullanılmaktadır. fakat oyunun ortalarına doğru, kendi bağlamı içerisinde "pasta yalandan ibaret" şeklinde çevrilebilecek olan "the cake is a lie" sözü, önceden orada bulunmuş bir denek tarafından duvarlara yazılmış olarak görülmeye başlar. gerçekten de, oyunun (kurgu bakımından) ilk bölümü sonlandığında, tüm olayların yalandan ibaret olduğu ve ana karakterin kaçış yolu bulmaması halinde yanarak öleceği ortaya çıkacaktır.

    edit: gerçi bir detay var ama onu bu entry'nin anlam bütünlüğü için özellikle atlıyorum.

    --- spoiler ---

  • geçen sene, mayıs ayı. bir otelde müdürlük yapıyorum. yaz sezonu için personel takviyesine ihtiyacımız oldu.
    kariyer.net'e falan ilan verdik.

    " ön büroda çalıştırılmak üzere; en az lise mezunu, iyi derecede ingilizce bilen, sezonluk elemanlar alınacaktır.
    tekirdağ şarköy x otel "

    cv'leri bizzat değerlendirip, 2 kişiyi görüşmeye çağırdım.
    bu görüşmelerin ilki. 25 yaşlarında, turizm otelcilik mezunu, diksiyonu düzgün ve tecrübeli bir arkadaş. ismi fırat.

    patronumuz, fırat ve ben ofisteyiz.
    çalışma saatleri ve iş yoğunluğu hakkında bilgilendirme yaptık, fırat'ın referanslarını ve geçmiş iş tecrübelerini değerlendirdik ve görüşmenin bizim için en önemli kısmına geçtik.

    -let's continue in english.

    +i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    ( yani diyor ki; bence bu kısma hiç geçmeyelim. eğer ingilizce konusunda benimle sidik yarıştırmaya kalkarsanız, sizi kızdırabilirim. iyi düşünün.)

    -ehehe okey. ( korktum lan, bildiğin korktum. patronumun gözünden düşmekten, iş görüşmesine gelen bir çocuk tarafından rezil edilmekten korktum. çaresiz sustum.)

    fırat'ı işe aldık.

    1 hafta sonra; büyük çoğunluğu belçikalı, bir kısmı ise ingilizlerden oluşan bir turist grubu geldi.
    fırat'ı ara ki bulasın!!

    ya tuvalete girmesi gerekiyor, ya da ailevi bir telefon görüşmesi yapması lazım.
    turistler lobideyken, fırat'ı bulmak imkansız.
    kopuk uçurtma..

    - fırat bir sıkıntın mı var?

    + yok müdürüm herşey yolunda.

    - ingilizce bildiğine emin misin?

    + i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    - hiç bilmiyorsun di mi lan?

    +we can give up.

    adam tek kelime ingilizce bilmiyor lan, tek kelime..
    iş görüşmesine gelirken, bir cümle ezberlemiş gelmiş.
    yalnız zekasına hayran kalmamak mümkün değil. işe yaradı mı? yaradı..

    savunması da komik..

    -ne bileyim müdürüm. şarköy'de turist ne gezer diye düşündüm ben.

  • aslına bakarsanız çok karışık değil. bisiklete binmek gibi bir kere ne olduğunu araştırıp öğrenirseniz gerisi kolaylıkla geliyor.

    masaüstü için üretilen cpu örneğinden yola çıkalım: i7 7700k
    ana akım masaüstü ve oyun pcleri için en yayın olan core markası kullanılır. core standartlarında ilk ikilik kısmı marka niteleyicisinin belirtildiği kısım. düşükten yükseğe doğru ikinci satır 3, 5, 7, 9 ikişerli şekilde artan bir şekilde ilerliyor.
    i3 - en ekonomik giriş işlemcisidir.
    i5 - orta sınıf niteleyicidir. f/p oyunculara hitap eder.
    i7 - oyunculara ve cpu ağırlıklı yazılımla çalışanlara hitap eden üst sınıf işlemci.
    i9 - teknoloji tutkunu denebilecek kişilere ihtiyaç üstü performans vermek ve iş istasyonu işletenlere yönelik işlemcidir.

    core haricinde intel'in kullandığı farklı markalarda bulunuyor. xeon işlemciler yüksek çekirdek ve iş parçacığı ile iş istasyonu ve sunucular için kullanılır. pentium bütçe dostudur ve gündelik basit işlemlere ihtiyacı bulunan kişilere yöneliktir. celeron giriş seviyesidir ve bütçesi kısıtlı kişilere hitaben en düşük gücü sunan markadır. atom enerji dostu ve genelde mobil cihazlar için kullanılan işlemcidir.

    bir sonraki dörtlük kısmın ilk kısmı küçükten büyüğe doğru, en güncel olanı en büyük sayı olacak şekilde işlemcinin ait olduğu jenerasyonu belirtir. örn: 7700k veya 7600k gördüğümüzde ikisi de 7 ile başlıyor. bu 2017 yılında çıkan kaby lake ailesine ait olduğunu belirtir. 8 ile başlayan işlemcinin 7 ile başlayandan daha sonra çıktığını anlatır.

    geriye kalan üçlük kısım ise aslında en başında birbirinden farklı işlemcilerin stoklarının tutulması amacıyla kullanılmış, sonrasında ise kullanıcıların bu bilgiye ulaşmasıyla beraber genel bir kullanım haline gelmiş. kısaca kullanımına gelirsem eğer ait olduğu jenerasyon hiyerarşisi içindeki pozisyonunu belirlemek için kullanılıyor. örn: i3 - 10100, i5 - 10600, i7 -10700. görüldüğü üzere son üç hanesi düşük işlemci gücünden, yükseğe doğru sıralanmış.

    işlemci alırken işlemci isimlendirme sırasını takip edersek aslında kendi içinde basit bir mantığı olduğu anlaşılıyor.

    peki sonundaki k nedir? aslında öncesinde böyle sınıflandırmalara ihtiyaç duyulmazken, bilgisayarların farklı kullanım alanlarının ortaya çıkmasıyla beraber bu kodlama sistemi geliyor. eğer hiyerarşi üçlüğünden sonra harf ile bitmiyorsa standart bir işlemcidir. masaüstü bilgisayarlar için en çok önünüze gelecek olan k dır. işlemci çarpanının kilidinin olmadığını belirtir, overclock yapılabilir demektir. f görürseniz eğer dahili grafik çipsetinin olmadığını belirtir. kf görürsek ne olur? işlemci çekirdeği hız aşırtma yapılabilir haldedir ve dahili grafik çipseti yoktur. bu kodlandırma laptoplar için kullanılıyor. h nin anlamı üst düzey grafik desteği sunduğunu gösterir. hk olarak birlikte gelir genelde grafik alanında kuvvetli ve hız aşırtma yapılabilir anlamına gelir, çoğunlukla laptoplarda kullanılır. u düşük güç tüketimini(tdp) belirtir. y nin anlamı u dan bile daha fazla düşük güç tüketimine sahip demektir. g1-g7 sıralaması düşükten büyüğe göre grafik performansının hangi seviyede olduğunu belirtir. t genelde kasa içi donanım tümleşik geldiği bir işlemci kullandığını belirtir, all-in-one pc dir. p de aynı h gibi dahili grafik çipsetinin bulunmadığını gösteriyor ancak masaüstü versiyonu olduğunu belli ediyor. x ise üst düzey çarpan kilidi açık işlemciyi belirtiyor. bunu gördüyseniz o jenerasyonun en iyi kartlarından birisi olduğunu anlayabilirsiniz. örn: i9 7980xe

    şimdi harflendirmeleri yazınca biraz karışıkmış gibi oldu ama aslında öyle değil. en çok satılan işlemciler genelde i5 ve i7 olduğu için oradaki 2-3 kartı bilseniz yetiyor. laptop veya all-in-one vs. alırken zaten kullanılabilen kart çok kısıtlı. örn i9 all-in-one yok. laptop için de en güçlü işlemci şu an için mayıs ayında çıkan i9 - 11980hk olarak geçiyor. şu anda tr'de yok bildiğim kadarıyla ama bir nesil önceki versiyonuna sahip laptoplar 27k dan başlıyordu.

    ben bunlarla mı uğraşacağım diyenler için de işlemcilerin listelendiği websiteleri bulunuyor. passmark performans testine göre sonuçları veren bu site fena değil.

  • aylar önceki bir siparişimde anlaşmalı dükkanlarından birinin iademi kabul etmeyip para iademi yapmadığı alışveriş sitesi.

    hakem heyetine başvurup paramın iadesi yönünde sonuç aldım ve akabinde bunların asistanına bağlanıp ilgili dükkanın telefon numarasını istedim. bilin bakalım ne oldu? tabi ki vermediler numarayı. "biz sizinle ilgileneceğiz" deyip geçiştirdiler...

    15 gün sonra icraya başvuracağım mecburen. uğraştığım para da inanın bir günlük harçlıktan hallicedir... kazıklanmaya tahammülüm olmadığından uğraşıyorum sırf.

    20 yıldır internetten onlarca firmadan yüzlerce ürün almışımdır, hayatımda bu kadar iğrenç çalışan, müşteriyi sürekli kazıklamaya çalışan bir firma görmedim. kapalıçarşı esnafı ile yarışırlar.

    trendyol pişmanlıktır arkadaşlar.