hesabın var mı? giriş yap

  • çok iyi anladığım mağduriyet.
    direnişçiler benim de bir arkadaşımın kaynının amcasının dayısına osurmuşlar.

  • adamların 10 sene önce fırlattığı uzay robotu bugün milyonlarca km uzakta göktaşına iniş yaptı. aynı durum bizde olsa fırlatan adamları 10 sene bedavadan maaş alacaklar diye sağa sola tayin ederler, bütçeye fazla maliyet yaratıyor diye yeni iktidar projeyi askıya alır, unutulan garibim robot bi başına rezil olur uzay köşelerinde.

  • güzel başlamış bi günün sabahında, ders arasında, öğrencilerden biri çıldırmış gibi gelir, sınıftakilerden birisinin aniden yere yığılmış olduğunu söyler, yüzündeki ifade zaten çok şey anlatır. koşarak gidildiğinde, daha önceden de kalbinde kasılma problemi olduğu bilinen ama hiç bir hayati riski olmadığı söylenen öğrencinin koridorda, yerde, inanılmayacak kadar gri bir suratla yatıyor olduğu görülür, aynı anda tesadüfen olay yerinde bulunan hem master öğrencisi hem de acil servis hemşiresi olan iki kız öğrenci olaya müdahale eder, hoca deli gibi ambulans arar, kampüs* alanı içinde 200 metre ötedeki üniversite hastanesi "biz ambulans hizmeti vermiyoruz" şeklinde bir cümle sarfeder, bir yandan ambulans için yalvarırken bir yandan da seferber olmuş hocalardan biri kapının önüne arabasını getirir, bilmemkaçıncı aramada hastane sonunda ambulans göndermeyi kabul eder, ama hemen ardından, "şoför yok" gerekçesiyle vazgeçer, hoca, telefonda acil servis sekreterine deli gibi "çocuk ölüyor" diye bağıran sesin kime ait olduğunu bile çok sonra anlar...

    en fazla iki dakika sonra, tekrar olay yerine dönüldüğünde çocuğa kalp masajı ve suni solunum yapıldığı görülür, delirecek gibi olunur. olay yerindeki öğrenciler henüz farkedememiş de olsalar, aslında olan olmuş, ve daha 20 yaşındaki, pırıl pırıl bakışlı, güleryüzlü,doğal neşesi ve hafif utangaçlığıyla dikkat çeken güzelim çocuk buraları terkedip gitmiştir. kalp masajı kısa bir süreliğine geri döndürse de sadece filmlerde göreceğimizi zannettiğimiz o elektroşok aletine ve daha sonra öğrenildiğine göre göğsün o tam ortasına saplanan dehşet görünüşlü iğneye gerek vardır, ah, ambulans gelse, hemen müdahale de mümkün olacaktır. en fazla 3 dakika içinde olup biter her şey. öğrenci kucakta taşınır, arabaya yerleştirilir, hemşire kızlarımız da yanına bindirilir, arabada da ellerinden geleni yapmakta bir yandan da ağlamaktadırlar. bir de bakarız o sırada ambulans, gezintiye çıkmış edalarında, sallana sallana gelmektedir. olsundur, hiç değilse müdahale mümkün olacaktır. ama hayır, kazın ayağı öyle değildir, ambulanstan sadece şoför iner, ne doktor, ne hemşire, ne alet edevat vardır. arabadan indirmenin sadece zaman kaybı olacağı görülür, hastaneye gönderilir. ama çok geçtir. her şey için.

    çevredeki öğrenciler, sınıf arkadaşları, ve en çok da kahkahasının ortasında kucağına yığıldığı o şaşkın çocuk, yüzlerinde ne olduğunu anlamadıklarının göstergesi ifadelerle bir yandan olayı izlerken, bir yandan da hocalarının koluna yapışıp "hocam! bişeyler yapın" diye bağırırlar, zannederler ki herşeyin çaresi var. o yaşta ölümü kondurmazlar arkadaşlarına, akıllarına bile gelmez. hala sara nöbeti, basit bir baygınlık falan sanmaktadırlar. ya da belki daha ötesini düşünmek o anda işlerine gelmez. ama hoca bilir ki yapılacak bir şey yoktur, bunu söylemeye cesareti de yoktur, zaten öğrencilerin sesleri hayal meyal gelir kulağına. tek istediği arabaya bindirirken yüzünü son kez gördüğü öğrencisinin yakasına yapışmak, kuvvetlice sarsmak, "geri dön" diye bağırmaktır, sanki bişeye yarayacakmış gibi gelir o anda. durduran tek şey de zaman kaybetmelerine neden olmak korkusudur.

    dumur böyle bir şeymiş meğer. 20 yaşında bir insan kahkahasının ortasında yere yığılıp 3 dakika içinde çeker gidermiş, sanki hiç var olmamış gibi. burnunun dibinde tam teşekküllü bir hastane varken ambulans bulunmaz, bulunsa da herhangi bir minibüsten hiçbir farkı olmazmış. kimi insan pek umursamıyor gibi görünse de öğrencilerini o kadar severmiş ki aylarca kendisine gelemezmiş onları kaybedince. hissettiğini zannettiği sorumluluktan da fazlasını hissedermiş demek ki ki, günlerce kendini suçlamaktan kurtulamazmış. ve filmlerde biri ölürken ona sarılıp "gitme!" diye bağırmak son derece insani bir tepkiymiş, olurmuş öyle. uykuyu kaybeder, günlerce nereye baksa aynı şeyi görürmüş insan. çaresizlik korkunç bi hismiş ve çaresi de yokmuş.

  • gün geçmiyor ki bir site tarafından dolandırılmıyım. bu sefer yanlışlık falan yok ama n11.com ve onun mağazası olan demir_bilişim1 ortaklığıyla alenen dolandırıldım. tüketici hakem heyetine de verdim zaten durumu ancak içim soğumadı. başkaları da bunlara aldanmasın herkesin haberi olsun diye buraya da yazıyorum.

    17.09.2020 günü www.n11.com'dan (onun firması olan demir_bilişim1 adlı mağazadan) xiaomi mi 8 lite 64 gb /4gb ram çift hatlı cep telefonu satın aldım. telefonun aynısı bende de vardı bunu babama aldık. neyse açtık telefonu kuruyorum her şey normal gibi görünüyordu. ziraat bankası uygulamasını da kurdum babam giriş yaparken şöyle bir uyarı verdi:

    görsel

    telefon rootlanmış. daha sonra kıllandım imei kaydına baktım. çift sim kart olduğu için çift imei kaydı olması gerekirken (benimki öyle) tek imei kaydı var. n11.com üzerinden mağazaya sordum bu nasıl oluyor diye. o telefon tek hatlı dedi adam. arkadaşım dedim aynısını ben de kullanıyorum ayrıca ürünü satın aldığım ekranın görüntüsünü de attım çift hatlı diye satıyorsunuz dedim. sen ürünü iade et o zaman dedi. bak beni uğraştıracaksanız onu bileyim dedim. yok dedi gönder sen tamam. anladım sıkıntı çıkaracaklarını ama iade kodu alıp göndermeye karar verdim.

    telefonu rootlamışlar başka imei'i buna çakmışlar sıfır diye satıyorlar benim anladığım bu. neyse iade kodu oluşturup kargoya verdikten tam yarım saat sonra iadem mağaza tarafından reddedildi. sebep: kargo mağazaya ulaşmadı. haha. adamlar inanılmaz seri çalışıyorlar. yarım saatte izmirden istanbul'a nasıl gönderemedik lan ürünü biz. hata bizde. burdan nasıl insanlar olduklarını anladım tabii. iyi oldu bi yandan önlem aldık sağolsunlar.

    n11.com la yine görüştük tekrar iade kodu oluşturun dedi ve mağazayla muhatap olmayın dedi. tamam dedim. gönderdim yine. 2 gün sonra mağazadan (demir_bilişim1) arandım. "beyefendi ürünü 2'ye bölmüş yollamışsınız. ürün kırık." diyor bana. diyorum cihaz rootlu, oynanmış, güvenlik açığı var, imei kaydı sahte ya da oynanmış diyorum, onda sorun yok o değil de ürünü kırmışsınız diyor.

    tabii ki ürün kırık değil. ama telefonda böyle konuşuyor kadın pişkin pişkin. ama ben naptım. yarım saat içinde iademi reddettikleri için ürün kargolanırken, kargoya verildikten sonra video'ya çektim ve tüketici hakem heyetine verdim bunları. sonra merak ettim bunlar teşkilat mı acaba diye. evet teşkilatmış. bir sürü insana sahte imei'li rootlu telefonları satıyorlar kimi anlıyor kimi anlamıyor, ziraat bankası uyarmasa biz de anlamayacaktık. sonra da "telefonu kırmışsınız, ürünü ikiye bölmüşsünüz ama" diyerek milleti yıldırıyorlar. n11.com da bu konuyla ilgili hiçbir şey yapmayıp mağazaya ödemesini yapıyor.

    mağaza reddediyor ya ürünü, n11.com diyor ki "mağaza iadeyi reddetti". sadece bize haber veriyor. sen ne işe yararsın n11.com? sen olmasan biz demir bilişim mi tanırız? ben bunları nerden bulup da ürün alırdım yani? haa bu arada nasıl yaptılar bilmiyorum ürünü aldığım sayfaya yorum da yapamıyorum. hata veriyor hep. ondan çok ciddi teşkilatlar. umarım çökertecez bunları. şu an bu ülkede adalet ne kadar kalmış onu test ediyorum. adamlar göz göre göre bizi dolandırdı ya lan. şuraya bu mağaza hakkında diğer şikayetleri de koyayım da görün durum ne kadar fena:

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    bu verdiğim 3. tüketici hakem heyeti konusu bu arada son 1 ayda. evlenmek çok zormuş cidden ne aldıysak getirmiyor adamlar ya da böyle çıkıyor. rezaletleri sıraladım dinlenip dinlenip yazıcam. baya evlendim yalnız ha krizi fırsata çevirip. çok acayip. neyse onu sonra anlatırım desteklerinizi bekliyorum arkadaşlar.

    edit: mağaza bu https://m.n11.com/magaza/demir-bilisim1#reviews

    edit 2: mağaza linki açılmıyor ne olduğunu bilmiyorum n11 mağazayı da kaldırmış olabilir öyle gizlenmiş de olabilir bilgim yok bu konuda. bunun yanında 1 saat önce para iade islemimin yapıldığına ve bankadan takip etmem yönünde mesaj geldi n11.com dan. param yatarsa editlerim yine. teşekkürler herkese.

    edit 3: mağazaya burdan erisilebiliyormus hala

    https://www.n11.com/…emir-bilisim1/magaza-yorumlari

    edit 4 : para iadem yattı arkadaşlar parayı el birliğiyle kurtardıniz teşekkür ederim. şimdi bu dolandırıcı mağaza ile uğraşmak var onunla ilgili de kolay bir yol varsa tekliflere açığım.

    edit 5: aynı mağazadan aynı şekilde ürün almış bir arkadaş daha var bu başlık altında yazmış onun entryisi de şu süreci devam ediyor daha parası yatmamış illa hepsine ayrı başlık mi açılsın n11.com?

    (bkz: #113785212)

    edlt 6: arkadaşin da iadesi yapılacakmış.

  • müşteri memnuniyetinde zirveyi yaşatan işletme. ülkece akıl sağlığı kaybedileli çok oldu. bu sebeple zincir restaurant ve petrol istasyonları hariç hiç bir yerde durmam. muhatap olacağınız insanlara dikkat edin.

  • iyi de bunlar ankara'ya gece 12'den önce varamaz ki. dolayısıyla ankara'ya da alınmamaları lazım.
    ömürlerinin geri kalanını otobanda geçirirler artık.*

  • öncelikle aşağıdaki entry vejetaryen arkadaşların seveceği bir içerik değil. okumayın demiyorum ama okumayın.

    pahalı olmasını anlamadığım şey kırmızı et. bütün dünya' da pahalı olsa bir şey demem. bir inek kolay yetişmiyor derim ama bizde pahalı, millette ucuz olunca ayıp oluyor.

    benzin demiyorum; çünkü eşek yüküyle vergisi olduğunu biliyorum ama kırmızı et neden pahalı anlamıyorum.
    avrupada eti ağaçtan topladıkları için mi ucuza satıyorlar? biz hayvanları japonya' dan getiriyoruz da yol parası mı ödüyoruz? bizim de kırsalımız var, otsa ot bitkiyse bitki. bizde de var amk. sinirlendim bak.

  • - aşkım şarjım az, kaya beni bırakacak, sabah ararım.
    - bak yavrum, iyi dinle: facebook'u açıyorum. önce arkadaş listende kaya adında kimse var mı kontrol ediyorum, öyle birini bulamıyorum. sonra, çalıştığın şirketin linkedın hesabını beğenmiş herkesi tek tek tariyorum, kaya diye birini bulamıyorum. sonra, akşam gideceğini söylediğin barın ismini twitter'a yazıp orada check-in yapanların arasında kaya adlı birinin olduğunu görüyorum. tüm tweet'lerini okurken, nikimyok caddesi'ndeki trafikten şikayet ettiği bir tweet'ine rastlıyorum. bu bilgiyi cebe koyup, kaya'nın instagram hesabına tıklıyorum. fotoğrafları tararken, bir arabanın önünde çektiği bir selfie görüyorum. bu bilgiyi de cebime koyuyorum. az önceki check-in olayına geri dönüp foursquare'de paylaştığı yer bildirimi fotoğraflarına bakıyorum. bi kahvecide çektiği fotoğrafı görüyorum. o kahvecinin sayfasına tıklıyorum ve tahmin ettiğim gibi kaya yavşağının o mekanda en çok check-in yapan kişi olduğunu görüyorum. nikimyok caddesi yakınlarındaki kahvecinin adresine bakıp o bilgiyi de cebe koyuyorum. evden çıkıp kahvecinin olduğu sokağa gidiyorum. o sokakta ve yakınındaki sokaklarda, fotoğraftakine benzer bir araba arıyorum. iki sokak ötede söz konusu arabayı buluyorum. arabaya tekme atıp alarmın ötmesini sağlıyorum. az sonra bi apartmanın ikinci katındaki bi dairenin penceresi açılıyor ve beyaz atletiyle kaya beliriyor. bi iki bakınıp alarmı susturuyor ve pencereyi kapatıyor. apartman kapısına gidip o dairenin bi üst katının ziline basiyorum. kim o diyor bir ses, "ya ben kaya'ya geldim de zili çalışmıyor sanırım, kapıyı açabilir misiniz?" diyorum kibarca. kapı açılıyor, ikinci kata çıkıyorum. kaya'nın dairesinin kapısını çalıyorum. kapıyı açıyor sormadan. kimsiniz diyor. dairenin içine adımımı atıp "ben meltem'in sevgilisiyim, şarjı bitiyormuş da şarj aleti getirdim" diyorum. aletin kablosunu kaya'nın boynuna dolayıp sıkmaya başlıyorum. gürültüyü duyunca sen geliyorsun, üzerinde bornoz var. kaya'yı bırakıyorum, suçun büyüğü sende çünkü. beni görünce korkup odaya kaçmaya çalışıyorsun. peşinden geliyorum. yüzüne tükürüyorum. yazıklar olsun diyorum, niye yaptın bunu diyorum. ağlıyorsun, açıklayabilirim diyors...
    - ay tamam, tamam! bitmiyor şarjım. of, taksiye binip eve geliyorum hemen. bişey lazım mı? yoğurt felan?

    edit: niye bu kadar sevildi anlamadım ama beğenen, paylaşan herkese eyvallah... 3 vakte kadar, bu entry'yi temel alan bi kısa filmle karşınızda olacağız inşallah. haber ederim.

    seneler sonra edit: hala mesaj atıp kısa film n'oldu diye soranlar oluyor. bir şey olmadı tabii ki, olacağı da yoktu. "abi izin ver ben bunu kısa film yapayım" diyen sayısız genç sinemacının ayağını kesmek için yazmıştım bu notu. işim gücüm vardı ve kısa filmcilerle uğraşmak gündemimin en son sırasında bile değildi. uğraşılır mı lan?

  • uzun bir süredir aklıma gelen düşünce aslında bu, bugün debe'de olan şu entry ile de pekişti.
    peki neden böyle düşünüyorum:
    -bütün yol kendilerininmiş gibi davranıyorlar
    -sinyal kullanımı yerine bol bol selektör kullanımı yapıyorlar
    -en sol şeritten en sağ şeride (ya da tersi) bir anda geçmeye çalışıyorlar
    -orta şeritte giderken sağ dikizinizde hızla gelen bir araba görüyorsanız ya doblo ya bmw'dir (kiralık satış araçları da bu kategoriye dahil)
    -dibinize kadar girip yol istiyorlar
    -kısacası trafik kurallarını hiçe sayıyorlar

    eskiden mercedes vs. bmw karşılaştırmasında tasarımı ve spor araç karakteristiği nedeniyle bmw derdim ama yaş ilerledikçe (30+) mercedes demeye başladım, sanırım bu da türkiye'de bmw kullanan kesimden kaynaklı.