hesabın var mı? giriş yap

  • "kankamı atamayıp kimi atayacaktım? ilkokulda saçımı çeken hüseyin'i mi?"

    böyle deseydi çocukluğuna verirdim en azından.

  • belki de gelir la bi gün.

    benimki geldi mesela. gitti bi gün, gelebilecek durumdaydı ama gelmedi çok uzun süre. ben de hiç gitmedim. o da gelmedi. çok zaman geçti, 8 yıldan biraz fazla.

    sonra bir şey oldu, ne olduğunu anlamadım. o da anlamamış.

    geliverdi. geldi değil, tam olarak geliverdi.

    o kadar yıllık susamışlık, o kadar zamanlık eksiklik. eve dönmüş gibi olduk, çook uzun bir seyahatten sonra kendi koltuğumuza uzanmış gibi. hani kendi evinin kaloriferi bile başka ısıtır ya, öyle.

    şimdi neden gelmedi diye sorgulayıp bok etmek de var her şeyi, koltuğa uzanıp o muhteşem sıcaklıkta ısınmak da.

    uzandık ısınıyoruz. dönüp baktığında gördüğün şey şaka gibi geliyor, inanamıyorsun, inanamadığına sevinip tekrar bakıyorsun.

    belki de gelir, mevzu, gelmiyorken zamanını nasıl geçirdiğinle ilgili. ya gelirse, ne anlatacaksın?

    beklerken öyle yaşa ki, dönüp geldiğinde gurur duysun seninle, anlatacak bir şeylerin olsun.

  • mizofoniyi sesten nefret etmek olarak tanımlayabiliriz.mizofoni, diğer insanların oluşturduğu günlük seslere, hayvan seslerine, klavye ve kalem tıklatması gibi tekrarlayan seslere orantısız şekilde duygusal tepki vermek olarak tanımlanmaktadır. bir diğer ifade ile günlük hayatımızda bizim farkına dahi varamadığımız bazı sesler diğer kişiler üzerinde ciddi şekilde rahatsızlık oluşturabilir ve bunun sonucunda hiç umulmadık tepkiler meydana gelebilir.

    seslerden kaynaklı rahatsızlık hali ilk olarak 1997 yılında odyolog marsha johnson tarafından seçici ses hassasiyeti sendromu veya 4s olarak tanımlanmıştır. johnson bu durumdaki insanların, bilişsel olarak onları duyduklarının farkında bile olmadan seslere verilen tepkiyi deneyimlemeye başladıklarını dile getirmiş ve “olumsuz tepkilerin tsunamisi” diyerek açıklamıştır.

    mizofoni terimi ise ilk olarak 2001 yılında jastreboff tarafından ortaya atılmıştır. başlangıçta mizofoni, desibel seviyesinden bağımsız bir şekilde belirli seslere yanıt olarak duygusal sıkıntı ile birlikte artan sempatik sinir sistemi uyarımı şeklinde düşünülmüştür.

    en yaygın tetikleyiciler; çiğnemek, yutmak, boğaz sesleri, ağız şapırdatmak gibi diğer insanların ağzından gelen seslerdir. diğer tetikleyiciler ise şunları içerebilir:
    burun çekmek
    yazı sesleri
    hışırdayan kağıtlar
    saatlerin tıklaması
    araba kapılarının çarpması
    kuşların, cırcır böceklerinin, diğer hayvanların sesleri ve aslında ses unsuru olan diğer her şey bu listeye dahil edilebilir.

    mizofoninin neden tetiklendiği hala yapılan araştırmalarda tam olarak netleştirilemese de yine de bir takım koşullara sahip olan kişilerde bu bozukluğun daha yüksek oranda ortaya çıktığı görülmektedir:
    -obsesif kompulsif bozukluk
    -anksiyete bozukluğu
    -tourette sendromu
    -tinnitus

    tabi bunların yanı sıra mizofoninin genetik olabileceğini gösteren çalışmalar da mevcuttur. hatta ve hatta uzmanlar, yıllarca mizofoniye sahip insanlara anksiyete, fobiler ve diğer bozukluklar gibi yanlış teşhis konulduğun üzerinde durmaktadır. yine de misophonia, aşağıdakiler de dahil olmak üzere kendine has özellikleri olan bir bozukluktur ve bundan dolayı daha derinlemesine araştırılması gerekmektedir:

    -genellikle ergenlikten önce başlamakta ve ilk belirtilerin en sık 9-12 yaşları arasında görüldüğü gözlenmektedir.
    -kadınlarda görülme sıklığının daha fazla olduğu gözlenmiştir.
    -ilk tetikleme sesi tipik olarak bir ebeveyn veya aile üyesinden gelen sözlü bir sestir ve zamanla yeni tetikleyicileri ortaya çıkardığı gözlenmiştir.

    mizofonili kişi duyduğu sese karşı; kızgınlık, kaçınma, sıkıntı, iğrenme, sözlü veya fiziksel saldırganlık şekline belirtiler gösterebilir. bu tetikleyicilere verdiği tepkiye genellikle “otonom” denir.

    belirtilerin vücudumuzdaki yansıması ise;
    -adrenalin ve norepinefrin hormonları salgılanır.
    -kalp atış hızı ve solunum hızı artar.
    -kaslar gerilir.
    -kan damarları daralır.
    -gözbebekleri genişler.
    -uyanıklık ve farkındalık artışı yaşanır.
    bu saydıklarımızın beyin aktivitesi üzerindeki etkileri ise yapılan bu çalışmada görülmektedir.

    mizofoninin tedavisi için netleştirilmiş bir yöntem hala mevcut değildir. yukarıda belirtilen hastalıklarda kullanılan ilaçların yanında terapi yöntemleri ile iyileştirme sağlanmaya çalışılsa da bir takım çalışmaların sonucunda iyileşmelerin tamamen olmadığı gözlenmektedir.

    faydalı olabilecek bazı tedavi yöntemleri:
    -bilişsel davranışçı terapi (cbt): bu yaklaşım, insanların tipik olarak bir yanıtı tetikleyen seslerle bazı olumsuz düşünceleri ve çağrışımları değiştirmesine yardımcı olabilir.
    -ilaçlar: mizofoniyi tedavi etmek için onaylanmış bir ilaç bulunmamakla birlikte anksiyete veya depresyon gibi birlikte ortaya çıkan durumları tedavi etmek için ilaçlar reçete edilebilir.
    -tinnitus yeniden eğitim terapisi (trt): bu yaklaşım, dikkati dağıtan sesler üretmek için bir cihaz takmayı, insanlara sesleri görmezden gelmeyi öğretmek için terapiyi ve otomatik stres tepkisini en aza indirmek için gevşeme tekniklerini içerir.

    son olarak türkiye'deki mizofoni yaygınlığı ile ilgili çalışmayı buradan inceleyebilirsiniz.

  • geziyi falan boşver de, senin arkanda kim var onu açıkla yalçın akdoğan.
    sen pendik belediyesi halka ilişkiler biriminde işçi statüsünde çalışırken nasıl birkaç yıl içinde önce başbakan danışmanı sonra başbakan yardımcısı oldun. bi anlat bakalım da öğrenelim, önünde arkanda üstünde kim vardı kim yoktu.
    debe edit: (bkz: arda için yardım topluyoruz)

  • :/

    kelimeyle ifade edemedim özür dilerim.

    "redd-i miras" diyince hemen "aman!". kulağa kötü geliyor diye çünkü. halbuki hiç alakası yok.

    şimdi diyelim ki baban borç yaptı. sen hiçbir söz sahibi olamadın bu konuda. belki senin için borca girdi, bilemezsin, ama o borç karşılığında bir mal mülk proje tiyatro herneyse, birşey edindi. yani "maddi" bir karşılığı var. sonra da baban vefat etti. iki seçeneğin var.

    1) mirası alacaksın, vergini vereceksin, mal mülk -varsa- kalacak, ama borçlar da gelecek. ödeyecek paran varsa ödeyeceksin.

    2) mirası reddedeceksin. mal mülk -varsa- gidecek, ama hayatının baharına da borç yüküyle başlamamış olacaksın.

    gençler ikincisini seçmiştir.

    sana ne?

    şimdi gelmiş bazıları "vay efendim onun mirasına nasıl sahip çıkmaızya09a" mahiyetinde birşeyler filan deniyor.

    çocuklar manevi mirasını reddetmedi ki? maddi mirasını reddetti. borcuyla malıyla -kaldıysa- onu reddetti. eğer "sanatçıya vefa" ise belki de çocukların eğitimi için olan yapılmış borçlar -ki manevidir, karşılığı yoktur- borçları ister istemez çocuklar üstlerine aldılar zaten. o sorumluluk zaten onlarda var.

    hayata temiz başlamak onların da hakkı. ama sen kendi uydurmuş olduğun bir sorumluluk ile o gençlere bu borcu yüklemeyi "namus borcu" filan gibi görüyorsun.

    bravo.

    aynı şeyi başkaları sana "ataların için ölmelisin" filan şeklinde de yapıyor, hatırladın mı?

  • allah razı olsun kendisinden. milyar dolarları kazandığı dönemde 5 milyon dolar gibi bir rakamı bağışlaması inanılmaz.

    bilen var mı kaç milyon dolar vergi borcu silinmişti bu şirketlerin?