ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
beynimde lob olduğunu nereden biliyorsunuz
30 ekim 2999 güneş tutulması
-
allah kısmet ederse şili'den izleyeceğim tutulmadır.
kılıçdaroğlu isterse 2 gün başbakan olabilir
-
(bkz: peki bunu sahibine sordun mu delikanlı)
debe editi : seçim barajı kalksın, milli irade %100 olarak tbmm'de temsil edilsin.
ateistlerdeki otobüste su içmezse ölecek hastalığı
-
bu hiç. bi kere benim gördüğüm ateyist, suyu içmiyor, içermiş gibi yapıp yere döküyordu. bir de kahkahalarla gülüyordu netekim. tabi o zaman biz atayist ne bilmiyorduk. teyist sandıydık onu. teyist ne onu da bilmiyorduk ya. tamam biz hiçbir şey bilmiyorduk abiciğim gelme üstüme. suya dikkat..
evde bir günlüğüne rte gibi davranmak
-
bazen sudoku çözmek yerine gerçekleştirilebilecek eylem, beyin fırtınası, eğlencelik. evde recep tayyip erdoğan olsam, ne gibi şeyler, söyler, ister, nelere ne gibi tepkiler gösterilirdi diye düşünürüm.
mesela ben şu anda açım. hanım uyansa da kahvaltı hazırlasa diye bekliyorum. şunu derdim herhalde:
- 11:30'da kahvaltı hazırlamayan bedelini ağır öder...
(bkz: eylül'de huzursuzluk çıkaran bedelini ağır öder)
hanım kalkmazsa da,
- biz iki yumurta kırmasını da iyi biliriz.
(ara: *iyi biliriz)
evde sitcom tiplemesi gibi oluyor, komikçene ama dışarda başbakan olunca ay ay...
evlilik teklifi için yolu kapatan gruba müdahale
-
magandalık yapmaya çalışan çomarlara müdahale etmiştir.
imla ile kafayı bozmuş güruh
-
yakın zamanda patron şirketinden büyük bir şirkete geçtim.
ağırlıklı olarak öss'de derece yapan itü mezunları çalışıyor. tdk'de olmayan bir terimin bitişik veya ayrı yazılması üzerine tartışmalarına tanık oldum.
önceki şirkette dandik bir üniversiteden mezun ekip liderinden müdürüne bağlaç olan de'yi bırakın soru eki "mi?"yi bitişik yazıyorlardı. e-postalarını okurken inanılmaz öfkeleniyordum. dahası şirket içinde inanılmaz yanlış anlaşılmalar dönüyordu. neyse ki kurtuldum.
wittgenstein "dilimin sınırları ufkumun sınırlarıdır" sözünün doğruluğunu mevcut şirkette gördüm: mevcut iş arkadaşlarımın dünyayı, işi, işlerini algılamaları oldukça berrak.
doğduğundan beri öğrendiği, konuştuğu dile hâkim olmayan birisinin entelektüel birikimi sorgulanmaya açıktır.
çalışma hayatının tek cümlelik özeti
doğru insanı bulamamak
-
şu sözdeki kibre ne demeli?
doğru insanı bulamamışmış.
bilakis; bulduğun insan tam sana göredir, hem de tencere ve kapak gibi.
sen nasıl bir insansan, karşına da tam sana münasip insan veya insanlar çıkar; aksi asla mümkün değildir.
çünkü dış âlem, senin iç âleminin projeksiyonudur. bu sebeple etrafını iyi gözle! ne türden insanlar çevrende kümelenmişler iyi bak! çünkü her biri senin bir özelliğini yansıtıyor. böylece kendini de tanıyabilirsin.
eğer kendini değiştirirsen, çevren de otomatikman değişecektir.
zira spritüel bedenlerinin titreşimleri yakın olanlar, birbirlerini mıknatıs gibi çekerler; uyumsuz olanlar ise iterler.
sonuç: doğru(!) insanı arıyorsan, önce kendin doğru insan olacaksın.
protez tırnak terörü
-
göz kanatma yoluyla yapılan terör.
bu ne amk ya! protez saç, protez tırnak, protez kirpik, lens, ... kadının her yeri lego gibi çıkıyor lan!
ben eve gelince daha montu çıkarmaya üşeniyorum, bunlar sniper tüfeği gibi kendilerini söküyorlar iyi mi...