hesabın var mı? giriş yap

  • inci-caps'ten seçmeler;

    "parası neyse veriyim de beni de sevin lan!"

    "bazı kızlar beni güldürürken düşündürüyor. mesela hem gülüyorum hem de 'acaba verir mi?' diye düşünüyorum. kalbini..."

    "kızlar; oranızı buranızı açacağınıza mantı açın da yiyelim bari."

    "hoşlandığı kıza yaklaşayım derken yanlışlıkla kanka olan beyler için 1 dakikalık saygı duruşu."

    "+ aşkım ben süt bazlı karamel soslu extra buzlu çikolata parçacıklı frappuccino latte söylüyorum sen ne diyorsun?
    - amin..."

    "geçen gün apartman yöneticisine admin dedim ya la!"

  • az önce gittim muhteşem bir insan seli genci,yaşlısı,çocuğu,bebeği herkes orada..insan, o kadar insanı bir arada atatürk'ün huzurunda görünce umutlanıyor,bu millet daha bitmemiş ulan diye bağırasım var...

    eğer ankarada yaşıyorsanız mutlaka bu gece ziyaret edin..

  • sümer tabletlerinde geçen beş bin yıllık beddua:

    “kaldığın yerlerin en hoşu kapının eşiği olsun.
    hep yol kıyıları olsun barınağın.”

    tutunamamak insanın başına gelebilecek en kötü şeymiş, hem de binlerce yıldır.

  • + kuvvetli gördüğünüz yanlarınız nelerdir?
    -çok güzel hulusi kentmen taklidi yaparım
    +(...)
    -yapayım mı?
    -(dudaklarımı büzüştürüp bıyıklarımı oynatma hareketi yapıyorum)
    +(....)
    -tabi bıyığım olmadığı için pek olmadı...

  • bu sene ki şampiyonluk inanın bana hiç bir galatasaray'lının skinde bile değildi, zaten ömrümüzün yarısı gs şampiyonlukları ile geçmiş. ama bu sezon öyle belden aşağı vurdunuz, bizlere öyle öfke birktirttiniz ki o arkasında durduğunuz ağzı bozuk, kenafir gözlü zübbeyi sezon sonu bizzat sizlere gönderteceğiz, sokaklarda yürüyüş yapacaksınız istifa etsin diye.

  • ikinci albümü tell me how you really feel ile rock'n'roll rüzgarını estirmeye, iyi şarkılar yazmaya devam eden canımız müzisyen.

    ilk albüme göre daha zengin ve olgun bir havası var şarkıların. sözlerde yine şairaneliği yakalamayı başarmış. köklerindeki folk geleneğini, amerikan tarzını buram buram hissettiriyor. yılın en iyi albümlerinden biri olacağı kesin. böylesine değerli bir müzisyenin bu kadar underrated kalması gerçekten şaşırtıcı.

  • aslında türkiye’deki sanatçıların anlatılacak çok hikayesi var. ancak atıyorum bir amerika’yla falan karşılaştırdığınızda bu alandaki çabanın çok çok kısıtlı olduğunu görüyoruz. mesela yurt dışında ünlü gruplar için minimum iki belgesel, üç dört tane biyografi oluyor. böylece istediğiniz kişiyi daha yakından tanıyabiliyorsunuz. türkiye’de ise bu tür anıları öğrenmek için sanatçıyla bir şekilde denk gelmiş insanların bunları anlatmasını beklemek durumundasınız. spesifik örnek vermek gerekirse zeki müren ya da neşet ertaş hakkında çok güzel anılar var. ama bunlar bazı röportajların bazı yerlerinde yer alıyor sadece, ya da o ana denk gelen insan başkasına anlatıyor ve kulaktan kulağa yayılıyor bu hikayeler.

    yazılan hiç mi bir şey yok derseniz var. ama bunlar da anlatılan kişiyi çok idealize ediyor. çünkü bizde biraz romantiklik var. eğer sanatçının şarkıları ya da filmleri sevildiyse sadece iyi yönlerinden bahsediliyor. bu durumda merak ettiğiniz insanı tanıma şansınız kalmıyor pek.

    bu nedenle teoman’ın yazdığı faso fiso kitabını çok ilgi çekici buldum. aslında teoman dünyayı çok sallayan bir insan olmadığı için bu boşluğu doldurmak gibi bir amacı olduğunu düşünmüyorum. benim kitabı okuma motivasyonum da bu değildi zaten. yaşım nedeniyle türk rock’ının yükselmeye başladığı döneme denk gelemedim ve bu atmosfer hakkında bir şeyler görmek istiyordum sadece. ancak teoman’ın kendisini ifade ederken kullandığı açık dil sayesinde çok başarılı bir anı / biyografi / itiraf kitabı okumuş oldum.

    bunu sağlayan ilk nokta teoman’ın çocukluğuna duyduğu özlemdi. bunu yurt dışındaki örneklerde daha sık görüyoruz aslında. derli toplu bir anlatı kurmak isteyen yazarlar anlattıkları kişilerin çocukluğunda sadece ileride olacakları insanın özelliklerini arıyorlar. mesela steve jobs’un biyografisinde bu dönemini öyle bir anlatmışlar ki adam 7 yaşında ceo gibi görünüyor. teoman’ın ise kimseyi kendisine hayran bırakmak gibi bir derdi yok. çocukluğunu da olduğu gibi görmeye çalışıyor. bu nedenle yalnız ve çekingen bir çocuğun kendi halinde yaşamını okuyoruz bu kısımlarda.

    metnin başarılı olmasındaki ikinci etken de teoman’ın alaycı dili. zaten biliyorsunuz kendisi geçtiğimiz yıllarda aradığını bulamadığı için müziği bırakmıştı. bu nedenle müziğe başladığı zamanlarda yaptığı acemilikler ile dalgasını sık sık geçiyor. ancak burada kişi olarak kendisini küçümsediğini düşünmemek lazım. çünkü kitap boyunca sürekli tekrar ettiği üzere aslında teoman geçmişini özlüyor. buradaki acemilikleri ve yaptığı hataları da muzip bir şekilde bize aktarıyor.

    çoğu biyografide kişinin kötü yönleri de neden-sonuç ilişkisine bağlanarak haklı gösterilmeye çalışılır. mesela bir insan çalışanlarına kök söktürüyorsa işine olan saygısından böyledir gibi bir açıklama yapılır sürekli. teoman’ın ise kendisini haklı çıkarmak ya da insanların gözüne hoş görünmek gibi bir derdi yok. hem şarkılarından, hem röportajlarından hem de bu kitaptan bildiğimiz üzere kendisiyle çok barışık bir adam değil. bu nedenle çalışanlarına bağırıp çağırdığı kısımları olduğu gibi anlatmış. daha sonra yaşadığı pişmanlıklara da yer vermiş. hatta üzerine pişman olmama ve daha olgun bir insan gibi davranmaya çalışmama rağmen bunu başaramadım diyerek adeta bize içini dökmüş.

    bir de türkiye’de içinde bulunduğumuz kültürden dolayı tabu olarak görülen maddiyat meselesi var. eğer başarılı bir insandan bahsediyorsanız uzun uzun nasıl yokluk çektiğinden bahsetmeniz, burada işi ajitasyona kadar vardırmanız gerekiyor. ancak hayatı anlatılan kişi başarıyı yakalayıp zengin olduğunda bunun boyutundan bahsedemezsiniz. örnek vermek gerekirse konser sonunda cebimde 20 lirayla eve döndüm gibi bir cümle kabul görür. ancak albümden bir milyon lira kazandı diyemezsiniz. teoman ise yaşadığı zorluklardan bahsediyor doğru ama bunu kendisine sempati toplamak için yapmıyor. ayrıca kazandığı paranın boyutunu da açık açık söylüyor. hatta “balans ve manevra için bir milyona yakın para harcadım ve çoğunlukla zarar ettim. canım sağ olsun.” diyor. bu pratiklerin çok dışında bir cümle ancak teoman’ın kendisi de sıra dışı bir insan zaten. ayrıca bu şekilde teoman’ın maddiyata bakış açısını daha açık bir şekilde görüyoruz. bu da onu daha iyi tanımamızı sağlıyor.

    sonuç olarak bu kitap zaten sınırlı bir alanda yazılmış çok iyi bir metin. karşımızdaki kişiyi işin tüm teknik kısımlarından sıyırarak olduğu gibi gösteriyor. ayrıca tutarlılık peşine düşmemesine rağmen oldukça akıcı. başına oturduğunuzda yaklaşık dört-beş saatte falan bitiyor sanırım. bu nedenle rock müziğe ilgi duymuyorsanız bile sırf bu farklılıkları nedeniyle fasa fiso'ya göz atmanızı tavsiye ederim.

  • bu gün yeğenimle parka gittik.
    top oynarken köşede öylece oturan 5-6 yaşlarında bir çocukla göz göze geldim.
    isterse bize katılabileceğini söyledim ve çekingen bir şekilde katıldı.
    adını sordum, söylemedi.
    başka bir çocuk adının ahmet olduğunu söyledi sonra.
    biraz daha bize katılsın diye sürekli topu ahmet' e attım, sonra dilinin o güzel bağı çözüldü.
    yanımızdan bir süre ayrıldı.
    biraz sonra başka bir arkadaşı:" onun annesi öldü..bu yüzden sabahtan akşama kadar hep parka geliyor. "
    deyince sessizliğinin nedenini öğrenmiş oldum.

    en son biz giderken: " ben , yarın sabah da burdayım..hep burdayım ." dedi.

    küçücük bir çocuk..annesi yok, tüm gün parkta, hep parkta.

    yarın sabah ben de parktayım ahmet.
    hem de sadece seninle top oynamak için.

    güncel bilgi; ahmet ve ikizini bu gün parkta bulamadım zira yağmurlu havada haliyle parka gelmemişler..ama ben peşlerindeyim,bir de akşam şansımı deneyeceğim.

    son güncel bilgi; ahmet ve ikizine birkaç sürpriz hazırladım ama yağmurlu havalar sağolsun bir türlü yakalayamadım bu ikiliyi.