hesabın var mı? giriş yap

  • türkçe'nin ne kadar acayip bir dil olduğuna en güzel örnek bu kelimedir. ünlü daralmasına uymaz, neden uymadığı bilinmez. ''yiyip'' kelimesi gibi zarf fiil olmasına rağmen niye böyle yazılır diye sorulduğunda dumur olunur. şimdi daha iyi anlıyorum bize grameri neden ezberleterek öğrettiklerini. mantık yok lan. kural bu deyip * geçiyorsun.

    hay amk.

  • eveeet sonunda 500 sene konusacaklari bir gündemleri oldu.

    edit: madem dikkat çektik, o zaman biz de bir araya gelip saunaları boykot ediyoruz. ve diyoruz ki, kahrolsun fin hamamı, yaşasın yerli ve milli atamızdan yadigar göbektaşlı tellaklı türk hamamı!

  • -1955 yılında iki sosyal psikolog joseph luft ve harry ıngram tarafından geliştirilen, bireyin kendisini tanıtmaya, anlatmaya ne kadar istekli olduğunu anlamaya yarayan eylem.

    -johari penceresi 4 pencere alandan oluşur.
    açık alan
    kör alan
    gizli alan
    bilinmeyen alan

    -açık alan :bireyin hem kendisine hem başkasına açık olan alandır. duygu ve düşünceler gibi. iletişim için uygun alandır.

    -kör alan: bireyin kendisinin bilmediği fakat diğerleri tarafından bilenen alanıdır. kaygı, korku, kıskançlık gibi. bu alan eleştiriye kapalı tek yönlüdür.

    -gizli alan: bireyin kendisine açık, başkasına kapalı olan alandır. bireyin sırları bu alanda saklıdır. bireyin paylaşmak istemediği ve bilinçli olarak gizlediği bilgileri kapsar bu alan.

    -bilinmeyen alan ise bireyin hem kendisi hem de diğerleri tarafından bilinmeyen özelliklerini içerir.

  • insanlar doğduğundan beri tanıdığı insana kefil olmaz, iş arkadaşı neymiş.
    biraz mantıklı argümanlarla gelin.

  • umut sarıkaya gibi bir üstat varken, bu arkadaşın komik olmayan karikatürleri de neden paylaşılır bilemediğimiz durumdur. adam da zaten paylaşmayın demiş, ne güzel tüm taraflar aynı fikirde.

  • "gerilim filmi projem: kasiyer aldıklarımı okutmayı ben poşetlemeye başlamadan bitiriyor. sıra var. poşetler açılmıyor, yalnız, çaresizim..."

  • perpa ticaret merkezi nde yaşadığım fantastik bir durumu anlatmak istiyorum;

    öncelikle perpa dönemin istanbul büyükşehir belediye başkanı bedrettin dalan tarafından, eski perşembe pazarının alternatifi olarak yaptırılmış bir ticaret merkezidir. istanbul avrupa yakasında darülaceze'nin yanındadır.

    arkadaş, bu nasıl mimaridir. yemin ediyorum simülasyonda sıkışıp kaldım zannettim. öyle şeyler yaşadım ki akla ziyan. birkaç tuhaf örnek;

    asansöre binmek için sıra bekledim, bindim ama çıkacağım katın tuşu yok. diğer asansör sanki miraca çıkmış gibi gelmek bilmedi. gelse de istediğim kata çıkıyor mu bilmiyorum. merdivenle çıktım, çok gariptir ama bir kat çıkıyorum üç kat çıkmış oluyorum. iki kat iniyorum bu sefer beş kat inmiş oluyorum.

    dört beş kat çıkıyorum ve ofislerin olduğu bir kata geliyorum. tabii aradığım yeri bulamayıp bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; otoparka girmişim. evet otoparka. neyse bir kat üste daha çıkıyorum ofisler var, sonra bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; yine otoparka gelmişim. matrix evreni gibi bir yer.

    bir yerden geçiyorum yol bitiyor. merdivenden iniyorum yine yol bitiyor, bir yere varmayan yol, bir yere inmeyen merdiven yapmışlar. örnek veriyorum 8. kattan 7. kata iniyorum ama yine 8. kattayım. geldiğim kata geri çıkayım diyorum bu sefer bir bakıyorum 10. kattayım.

    navigasyonsuz ülkeyi dolaşan adamım, yeminle perişan oldum. spor salonuna gitsem bu kadar kalori yakamazdım. allah aşkına biri söylesin bu nasıl bir mimari. kamera şakası niyetine kurulmuş büyük bir plato gibi.

    kızın biri benden yardım istedi, o da kaybolmuş. sonra birlikte tekrar kaybolduk. çıkışı tepeden görebiliyoruz ama oraya varamıyoruz. çok acayip bir deneyimdi.

    (gideceğim yeri arayıp kayboldum amk gelin beni alın diyemedim. sanırım biraz da hoşuma gitti.)