hesabın var mı? giriş yap

  • kanada'da banka hesabımı açacak olan yetkili bayan:

    bayan: hangi bölümde okuyorsun?
    ben: amerikan kültürü ve edebiyatı
    bayan: öhühehehe ne okuyorsun? hamburger falan mı?

  • türkiye'nin, yaşayan en iyi edebiyatçılarından biridir.
    romanlarında insan zihninin dehlizlerine iniyor bu adam, kurguladığı ve okuyucuya önerdiği dehşetengiz evreni düşünmeye bile korkuyor insan.
    türkçe'de bugüne kadar kurulmuş cümlelerin hiçbirine benzemeyen cümleler kuruyor. öyle bir dil kullanıyor ki, bir adım daha atsa ortaya bambaşka bir lisan çıkacakmış gibi hissettiriyor.
    gerçekliği maniple etmiyor, alternatif bir gerçeklik de yaratmaya çalışmıyor; sadece gerçekliğin arkasındaki muazzam kurguyu deşiyor.

    bu satırları okuyup henüz hasan ali toptaş okumamış arkadaşlara önerimdir: birkaç kitap okuyun ve algı kapılarınız sonuna kadar açılsın.

    ayrıca facebook'taki hesap da kendisinindir ve okuyucularıyla o hesap üzerinden iletişim kurmaktadır. sosyal paylaşım ağlarını "burcucum çok güzel çıkmışsın :/" dan ibaret gören zihniyet elbette yüksek kültür kompleksleriyle eleştirecektir onu, şaşırmıyorum. zira hasan ali toptaş fildişi kulelerde değil, ankara'nın eryaman semtinde mütevazı bir hayat yaşamaktadır.
    iyi ki vardır facebook hesabı ve o hesap sayesinde onu çok seven bir okuyucusu geçen hafta pazar gününün bütün öğleden sonrasını, onunla küçük bir kafede çay içip sohbet ederek geçirmiştir.

  • gezi parkı eylemleri sırasında twitter’da destek tweetleri atıp, sonra silmişti. açıklama olarak da benim küçük çocuğum var demişti. “ulan bizim çocuğumuz yok mu, burada ölenler çocuk değil mi?” diye tepki gösteren levent kırcaya da ‘ihtiyar sen benim dengim değilsin’ diye cevap vermişti. böyle bir adamdır. hatırlatayım istedim.

    debeediti: levent kırca’ya saygıyla

  • muazzam derece yoğun ve dengesiz enerjinin, inanılmaz hızla yol almasından alır.
    o yüzden atom bombaları yerde değil havada (ama yere yakın) patlatılır.
    hiroşimaya atılan atom bombası, uzun araştırmalar sonucunda; halkın en fazla dışarda olduğu saatte, çarşı (merkeze) yakın ve yerden birkaç metre yukarıda patlatılmıştır. (2000 feet)
    yerden yukarda patlatılma sebebi yere çarpan muazzam güç dalgasının ayna etkisi yaparak tekrar dağılması ve adeta iki kez çarpması içindir.
    patlamadan çook kısa bir süre içinde sıcaklık 3000 dereceye kadar çıkar ve bu inanılmaz sıcaklık muazzam bir hızla yayılır.
    demirin erime derecesinden bile yüksek olan bu sıcaklık, geçtiği her yeri yok eder.

    yıkıcı güç burdan gelir.

    kısa vadeli güçten sonra ortaya çıkan tablo da en az ilki kadar fenadır.
    zira, açığa çıkan gama ışınları ve beta parçacıkları da radyasyon yayar. bombanın anlık yakamadığı kadar uzaktaki canlıların dna'larında oynamalar olur. bildiğim kadarıyla bu yayılma alanı 1500km kadardır.

    edit. ekleme: madem bilgi veriyoruz, tam yapalım, birkaç sene önce burda sözlükte okumuştum, aklıma geldi.. şu entry çok bilgilendirici: (bkz: #58071398)

    ikinci edit: magule180 ekledi: yıkıcı etkinin tamamı aslında ilk için sıcaklıktan değil o sıcaklığın havayı itmesi ile oluşan basınç dalgasından kaynaklanır. ondan sonrada itilen havanın yeri boş kaldığı için etraftaki hava geri oraya dolunca ikinci bir basınç oluşturur.

  • kızım geceleri benimle beraber gökyüzüne bakmayı çok seviyor. bir sürü soru soruyor. ben de anlatıp duruyorum. bir ellie arroway olsun hırsım yok ama ilgilenmesi acayip hoşuma gidiyor. daha önce gezegenlerden - yıldızlardan - aydan çok konuşmuştuk. yine öyle bir gece:

    - bak baba... şurada yanyana üç yıldız gördüm.
    - orion'un kuşağı o canım.
    - kuşak ne demek?
    - kuşak kemer gibi bir şey, insanlar giysileri düşmesin diye takarlar.
    - ama niye ona kuşak demişler? kim takıyor ki?
    - orion. avcı o. eski insanlar oradaki yıldızları bir avcıya benzetmişler. bak şunlar bacakları, şurası gövdesi, şurası...
    - çok saçma. orada bir üçgen var, orada da bir dörtgen. eski insanlar da çok komikmiş. (boğa takımyıldızını göstererek) bari şuna da inek deselermiş hahahaha!
    - (gulp)

  • oruç sabır demektir aç olanın halini anlamak demektir
    aç olan ne hissediyor diye tutuyorsun orucu ayrıcalık kazanmak için değil
    normal bir günde parası olmayan bir baba çocuğuyla bereber toplu taşımaya bindiğinde sen çocuğuna dondurma yediriyorken ne hissediyor bil diye tutuyorsun orucu
    keşke biraz anlasanız ama bu kafayla çok zor :(

  • tefsirini de yapayım tam olsun:

    her şeyden önce bu bir kefenini sırtında taşıma hikayesidir.

    eskiden dervişler kefenlerini sırtında taşırlarmış ki ölüm, dünyanın geçiciliği aklından hiç çıkmasın, herkes de bu hakikati hatırlasın. kefeni sırtında taşıma hikayelerinin en ünlüsü de ortaokul tarih derslerinde öğrendiğimiz üzere 50 bin askeriyle 400 bin kişilik orduya saldırmadan önce kefenini sırtlayan alparslan'dır*. kısacası bu bir "ölüme hazırım" mesajıdır.

    bu geleneğin 20. yüzyıla uyarlanmış hali de sıcak havada bile ceketle gezen, dervişvari yaşam tarzından dolayı kul lakabı takılmış bir kişidir. insanların anlam veremediği bu ceketin hikmeti ortada kalan cesedin üstünü kapatmakta kullanılınca cümle alem tarafından anlaşılmakta, ceketin sırta gömlekle takım olsun diye değil kefen vazifesi görmek üzere giyildiğinin farkında varılmaktadır.

    ya kısmet, ya nasip meselesine gelirsek; kısmet ile nasip arasında şu fark vardır: kısmet belki olacak belki olmayacak olay için, nasip ise kesinlikle gerçekleşecek olan ama kime veya ne zaman denk düşeceği belli olmayan olaylar için kullanılır. o zamana kadar yatmadan önce "sabaha ya kısmet" demesinde 'uyuyup da bir daha uyanmamak var' hikmeti, her sabah kalktığında "ya nasip" demesinde de hem gün başlayınca rızkını çıkarmak için çalışmaya başlama besmelesi hem de 'bakalım ölüm bugün kimin kapısını çalacak' sorusu vardır.

    münzevi bir hayat süren kul ahmet'in yatmadan önce ve uyandıktan sonra ne söylediği mahalleli nereden biliyor orasını ben de çözemedim yalnız.

  • bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.

  • fular takınca yakıştırmak. fakirde at sikinde kelebek şeklinde duran fular aksesuarı zenginde direkt kalantor entel intibaı uyandırmaktadır.