hesabın var mı? giriş yap

  • misvak dergisinin referandumda hayır oyu verenleri şeytanla özdeşleştirdiği, efes şişesiyle de ayrıca mesaj vermeye çalıştığı karikatürdür.
    bu, açık açık hedef gösterme değil de nedir?
    komiklik yaptığını zannetmek bir yana bu kafa, bu anlayış nasıl bir kin, nasıl bir merhametsizlik örneğidir?
    eğer bu ülkede bir gram adalet varsa, yeminine sadık tek bir savcı varsa bu karikatürün hesabı sorulmalıdır.

  • babaların babasıdır.
    en yüce duyguların babasıdır.
    babanın sandalyede ikiye katlanmış şekilde duran pantolununu alırken ve taşırken gösterilen özen ve ciddiyet de önemli bir husustur konu ile ilgili olarak.
    kemal sunal'da bir iki filminde böylesi bir baba tiplemesi canlandırmıştır.
    (bkz: çizgili pijama)
    edit: kemal sunal eklemesi.

  • başlık: moskovadayım az önce diskodan geldim soruları

    1.alayım piçler

    8.hangi moskovadaydın ? spartak ? cska ? dinamo ? torpedo ? fc ?

  • 'herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için. oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için.'

    'özür dilemek, sizin haksız olduğunuz manasına gelmez. karşınızdaki insana verdiğiniz değerin; egonuzdan yüksek olduğunu gösterir.'

  • ortam ve şartların negatif yönde olması bile kendisinde şirin olma merakını gidermemiştir. azimli kız. aferin ona. beş, pekiyi.

  • milan baros (2014): "onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var. fatih terim'in maç öncesi taktik konuştuğunu hatırlamıyorum. sadece rakibi yıkmak, parçalamak gibi şeylerden bahsederdi"

    frank de boer (2008): "2000 yılında kazanılan uefa kupası'ndan dolayı bana göre başı hâlâ göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı”

    andrea pirlo (kitabından alıntılar): “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.

    terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.

    terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver. doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’

    tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’

    bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.

    bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.

    ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’

    savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”

  • araba almak için yola çıkmış yazar arkadaşa şimdiden hayırlı olsun demekle birlikte aldırmaması gereken entryleri baştan söylemeyi kendime görev edindim.

    1- "el arabası alırsın anca o paraya!" diyen herkesi engelle. hiç aldırış etme. 600 tl'yi yan yana görmemiş ergenler 600 bin tl'yi küçümseyecektir.

    2- "100 bin daha koy şunu al!" diyen herkesi engelle. adam zaten verebileceği maksimum tutarı yazmış. kalkıp "daha da para koy şunu al!" diyorsunuz. o zaman 2 milyon daha koysun porche alsın.

    3- "araba almak salaklıktır. paranı faize koy, dolar al, altın al, borsaya bas, coine yatır!" diyen herkesi engelle. adam arabaya binecek. saydığın yatırım enstrümanlarına değil.

    4- kendi arabasını kakalamaya çalışan herkesi engelle.

    5- beni de engelle. araba önerisi sunamadım. akıl verdim.

  • hiç bir olaya karışmamak şart oldu.artık tek yapılabilecek kendi aileni ve akrabalarını korumak.bu devirde insanlık, yardımlaşma, vs gibi kavramlar çöp olmuştur.herkesin yaptığı yanına kar kalıyor.önce yalandan bayılarak düşene yardım edenleri soydular, otostop çekip, gasp ederek kimsenin durmamasını sağladılar , ihtiyacı olmadığı halde dilenerek, yardımlaşmayı bitirdiler, şimdi de bu olay, tüm insanların içindeki iyiliği yok ettiniz.