hesabın var mı? giriş yap

  • bu ses kaydını anons eden, bu sesi kaydeden, bunu veritabanındaki tüm numaralara dinleten, bunu akıl eden, bu işin içinde başından sonuna kadar küm varsa,

    sizi adam gibi, duvardan duvara vura vura sikmiyorlar diye böyle yapıyorsunuz biliyorum.

    hukuk olsa, rahatsız ettiğin kişi başına 10k tl ödesen sikilmişten de beter olursun da işte hukuk. o kadarı yok, ahlak yok, ahlaksızsınz.

    bende var ondan anlayana anladığı dilden konuşacak kadar.

  • avokado cekirdeginden avokado agaci uretmek cok kolay ve cok eglencelidir. ama, bu bitkinin hemen meyve vermesini beklemek bosunadir. cekirdekten yetisen bir avokado agaci en erken uc-dort senede, aslinda genellikle on senede falan meyve verebilmeye baslar. avokado agaci uretiminde cekirdekten degil de asilanmis fidanlardan uretim yapilir. yine de, sabriniz varsa, avokado cekirdeginden bir buyuk agac uretebilir, zamanla meyve de alabilirsiniz. ancak asi yapilmazsa, bu meyveler cekirdegini kullandiginiz agacin asi yapilmazdan onceki yabani avokado meyvesi olacaktir.

    bir avokado cekirdegini birkac yerinden kurdan (ya da kucuk tahta sis) girebilecek kadar delin ve buralara ilistirdiginiz kurdan ya da sislerle bir bardagin ustune yerlestirin. bardaga avokado cekirdeginin dibine degecek kadar su doldurun ve boylece gunes isigi alacak bir sekilde pencere kenarina yerlestirin. eger suyunu eksik etmezseniz uc-alti hafta icinde cekirdek yapi degistirmeye baslar, ustten yapraklar, alttan da kokler olusturur. alti hafta kadar icinde cekirdegi yirmi santim falan capinda bir saksi icinde topraga yerlestirebilirsiniz. ancak, bunu yaparken, cekirdegi cok derine gommeyin. hatta, cekirdegin yarisi falan disarida kalmali. cekirdegin cevresini toprakla kapatin. suyunu eksik etmeyin ama su verecegim diye de topragi camura cevirmeyin. suyu ve gunesi bol olmali ama toprak yari yariya kuru kalmali. yapraklarin sararmasi asiri sulamaya isaret eder. bitki yirmi santime falan ulastiginda ustten iki grup yapragi koparin. bunu yapmaniz avokadonuzun yandan daha cok yaprak gelistirmesini saglayacaktir. agaciniz her yirmi santim uzadiginda bu islemi tekrarlayabilirsiniz. eger kislari disarisi 7 santigratin altina dusmuyorsa, avokadonuz bahcede buyuyebilir. aksi takdirde, kislari iceri almalisiniz. olusan fidan ya da agac guzel gorunusludur, disarida da iceride de hos gorunecektir. ancak meyvesinin olusmasi hem yillar alir, hem de ortaya ciktiginda yabani avokadodur, lezzeti olmasini beklemeyin. eger yenilebilecek avokado yetistirmek isterseniz, fidaninizi asilamaniz ya da agacinizi asili fidandan uretmeniz gerekir.

    (bkz: http://www.wikihow.com/plant-an-avocado-tree)

  • kucukken cocukların elini yıkaması icin yapıldığını sanardım, pek sevinmiştim bizi adam yerine koydukları ve boyutumuza gore bisi yaptıkları icin. ama annem o anda beni yakalayıp napiosuuunn sesiyle acı gerceği anlatmıstı. butun bu sebeplerden ilk hayal kırıklığımı yasamamı sağlayan olaydır taharet muslugu.

  • ufo konusunu takip ediyorum uzun süredir. ve bu günlerde gündeme gelenlerin casus balonlar / drone'lar veya benzeri araçlar olduğunu düşünüyorum. şimdi detaylar:

    amerikan ordusunun hava gözlem araçları yanılmıyorsam yalnızca füze ve yabancı uçakları gözlüyordu. bunu da yazılımsal olarak yapıyordu. yani otomatik olarak diğer her şey eleniyor, yalnızca füze ve yabancı uçaklar tespit edilip raporlanıyordu.

    ufo konusunda çok büyük bir hareket var son yıllarda. takip edenler bilir. eski bürokratlar, bizzat pentagon tarafından kurulmuş ufo araştırma programının eski yöneticileri, bilim adamları vs baya baskı yapıyor hükümete. senatodan da gillbrand, burchett gibi konuya ilgi duyan senatörler vasıtasıyla ciddi mesafeler alındı. bu sayede ordu senatoya resmi açıklamalar yapmak zorunda kaldı. konuyla ilgili yasalar geçti vs. bir yandan harvard astronomi profesörü avi loeb galileo projesini başlattı ve dünyanın pek çok yerine ufo gözlemi için özel yazılımlı gözlem noktaları kurmayı planlıyor. ilkini kurdu diye biliyorum hatta.

    neyse, bu ufo tartışmaları sırasında baskı kuran chris mellon, lue elizondo gibi isimlerin söylediği şeylerden biri de şuydu: birçok savaş pilotu ufo gördüğünü raporluyor. hatta bizzat penatagon'un yayınladığı, videolu olanlar da var: https://tr.wikipedia.org/…i/pentagon_ufo_videoları. bu kadar ufo gözlemi varken neden gökyüzünü daha iyi taramıyoruz? neden (o ilk bahsettiğim) yazılımsal filtreyi kaldırıp havadaki her şeyi gözlemiyoruz? bu soruyu sordular ve okuduğum kadarıyla bu filtre kaldırıldı.

    ilk tespit edilen çin balonu bu şekilde tespit edildi ve düşürüldü. daha sonra tespit edilen 3 tane daha obje var ve her gün devam ediyor. bunların ne olduğu bilinmiyor fakat amerikan yetkililer "henüz uzaylı ihtimalini eleyemeyiz" gibi garip açıklamalar yapıyorlar. çin de, uruguay da, kanada da benzer gözlemler yaptıklarını belirtiyor.

    ben çin - amerika arasında bir casus - gözlem savaşı olduğunu düşünüyorum. çünkü okuyabildiğim kadarıyla bu objeler pentagon'un yayınladığı videolardaki gibi inanılmaz hareketler yapmıyorlar. tek ilginç ayrıntı bazı pilotların radarda gördüğü, bazılarının göremediği.

    ama asıl güzel olan, artık bu objelerin gözleniyor olması. amerikan hükümeti ve pentagon gerçekten dünya dışı bir araç tespit etse bunu halkla ne kadar paylaşır, bilmiyorum. neyse ki avi loeb reis var da galileo projesi umut veriyor.

  • ne zaman bu gençleri, bu yavrularımızı, bu can yiğidolarımızı görsem mcdonalds'ın önüne oturup bağlama çalasım geliyor dertli dertli... bilhassa iki katlı mcdonalds'ların üst katına yerleşmiş bu topluluk aslında hemen farkedilebilir. birbirine aşık ve masanın üzerine kafalarını dayayıp el ele tutuşan rosromantik bir genco çift ve onların çevresindeki kızlı erkekli arkadaş grubundan oluşan bu gençler kış sezonunda sağa sola koydukları montlarıyla kurdukları koloninin sınırlarını çizerler. en önemli özelliklerinden biri de masa tutuculuğudur. bu iş için aralarındaki romantik çiftleri kullanırlar. kolonilerinde yaşayan diğer gencolar ise "ben bi' eda'ya bakmaya gideyim", "bizim cenk'ler gelecekti, ben onlara bakacağım" falan diye türlü güdilik nedenlerle koloniyi terketseler de mutlaka dönerler.

    çeşitli konularda sohbet ederken içlerinden biri mutlaka küser. koloninin sevilen üyelerinden biri küsen kişiyi geri getirmeye gider. çünkü koloni ne kadar kalabalık olursa o kadar güçlü görünecektir çevreye karşı. mcdonalds (ya da burger king) kalabalıklaşıp uyarı aldıklarında ise içlerinden birini ortamdaki en ucuz ürünü almaya gönderirler. bu yavrularımızın ömürlerini böyle tüketmelerine üzüleyeim mi yoksa abd gençlik muvilerindeki gibi çete kurmayıp sağ sola saldırmadıkları için sevineyim mi bilmiyorum. ne zaman bu toplulukla karşılaşsam karmaşık hislere kapılıyorum. gerçi ben kenan erçetingöz'ün bıyıklarına bakınca da karmaşık hislere kapılıyorum. gerçekten çok ilginç bıyıkları var kenan abi'nin...

  • bakırköy'de poliklinikte çalıştığım yıllar. eşimin poliklinik koridorun sonunda. aramızda 3 oda var. zemin kattayız. o dönem sigara yasakları yok ama küçücük odada saatlerce kalmaktan bunalıp arada sigara içmek için pencereden dışarı çıkıyorum. çıkınca da belki hastası yoktur, birlikte tüttürürüz diye onun odanın penceresinin önüne gidiyorum.

    o gün kenardan baktığımda manzara şu:
    bizim kantinin kedisi girmiş, çömez asistanların arada muayene öğrenmek için gelip oturduğu kenardaki sandalyeye kurulmuş. tüm dikkatiyle hastayı dinliyor. hasta da - artık şaşkınlıktan mı başka bir şeyden mi bilmiyorum - eşime değil kediye bakarak şikayetlerini anlatıyor.

    gel de bu kediyi ve bu hastayı sevme, gel de gülümseme şimdi.