hesabın var mı? giriş yap

  • lisede okurken, cuma günleri okul çıkışında servisi çiftlikten* geçirirdik. isteyen kokoreç, isteyen mısır falan alırdı. bir gün yine bazılarımız kokoreç alırken ben yarım ekmek dönerimi yemiş halde tok aslan gibi kokoreççiyi izliyordum; tık tıkı tık tıkı sesleriyle sanatını icra ediyordu ustam. "acı olsun mu?" diye sordu arkadaşlara. onlar da erkekliklerinin bütün gururuyla ilerleyen yıllarda basur olmayı göze alarak "bol acılı" dediler. bir zaman sonra kokoreçleri ellerindeydi. birden ustayla göz göze geldik. "sen almadın mı?" dedi, "hayır" dedim. birden bir çeyrek ekmek arasına kokoreç doldurmaya başladı. ben durumu anlayamadan onu izlerken "al" dedi. "saol amca ben yemem" dedim. "al" dedi tekrar "insanlık ölmedi ya".

  • antalya doğumlu adamın, ordu eliyle büyütülmüş balkan kökenli ortodoks yetimler tarafından kovalanması.

  • namaz bir kenara, hayatinda oruc tutmamis arkadasima "yeryuzu iftari"na saygidan oruc tutturmus adamdir. gerisi yobaz akp'lilerin fasa fisosu.

  • -saçını yeni bir renge boyamış bir kadına, "ay canım yeni saç rengin seni olgun göstermiş derhal değiştir.",

    -saçı kahverengi kadına, "ya sana böyle alev kırmızısı/havuç turuncusu/kömür karası/hardal sarısı/soğan kabuğu/vsvs renk süper gider mutlaka dene!!"

    -kilosuyla barışık bir kadına, "ay bir 5 kilo versen muhteşem olursun.",

    -kilolu kadına "ay valla ben kiloluyum yani 32 bedene giremiyorum artık:( belim de 50 cm olucak biraz daha yersem:'(",

    -uzun birlikteliği olup henüz evlilikle ilgili bir şey yapmayan kadına, "ee düğün ne zaman;)",

    -yeni evlenmiş kadına, "valla iyi cesaret, ne acelen vardı :/, evlilik akıl karı değil valla",

    -ev işi yapan kadına, "ay , hizmetçi değiliz, hayatta yapmam, yapanı da anlamam",

    -ev işi yapmayan kadına, "ya benim elim yatkın, çok iyi yemek yaparım, manyak titizim",

    demeleri, böyle abidik gubidik cümle kurmaları...

  • geçen bankada ufak bir işim dolayısıyla bir cümlelik yazı yazdım dekonta. gişedeki memur doktor gibi yazınız var ne güzel deyince bim'de çalışıyom ben yeaa diyemedim tabi gururumdan tıp okuyorum dedim. ses tonunuz da güzelmiş keşke sinema okusaydınız dedi hatun bana mı yürüdü nedir anlamadım hala. ama bankada herkesin bir bakışı var bana o an kendimi çok möhim çok ünlü gibi hissettim ne yalan diyeyim 5 dakika da olsa güzel bir şeydi.

  • --- spoiler ---

    benim için saatte 50 miydi 80 miydi neydi, o kadar kilometre hızın altına düşerse bomba patlayacak olan bir otobüsten tüm rehineleri kurtarıp, arada otobüse benzin yüklenen bölümdür. o bölümü izleyenler efsane nesil seviye 24 olmuşlardır.
    --- spoiler ---

  • fotoğraf makinesi flaşı çok kısa bir süre içinde çok kuvvetli bir ışık verir, normalde göz bebeği çok kuvetli ışık karşısında küçülüp göz içine fazla ışık girmesini engellemekle görevlidir ama bu kadar kısa sürede çakan ışığa tepki veremez.
    flaş aniden patladığında gözün içine çokça ışık girer ve bu ışık göz merceği aracılığıyla retina denilen, kılcal damarlarla dolu tabakanın üzerine düşer. bilindiği gibi maddeler bazı renklerdeki ışığı yansıtır ve bazı renklerdeki ışığı soğurur. cisimlere rengini veren olay da budur zaten. flaştan her renkte yayılan ışık, retina üzerine düştüğünde, kılcal damarlarla dolu olan bu kısım sadece kırmızı ışığı yansıtır ve bu ışık merceklerden tekrar kırılarak fotoğraf makinesine geri dönüp gözlerin kırmızı çıkmasına sebep olur. yani gözlerdeki kırmızılık aslında damar tabaknın ve kanın görüntüsüdür. hatta fotoğraf uygun bir şekilde çekildiğinde bu kırmızılık sayesinde damarların şekli bile seçilebilir.

  • tuzla ile arası 85.5 km'dir. umarım kısa zamanda bu iki ilçe arasına düzenli uçak seferleri yapılır.

  • düşük frekans* yoğunluğuna aldanmayın. çünkü bir sürücü en rahat düşük ses frekansları verebilir. dikkat edilmesi gereken, belli frekans aralığındaki sesleri verirken diğer frekansları perdelememesi; kulaklığın vaad ettiği frekans aralığındaki sesleri olabildiğince dengeli vermesidir.

    tabiki belli fiyat eşiği altındaki kulaklarda bu denge durumu pek mümkün olmuyor. elbet karakterli, bir tarafı daha baskın oluyor. bunun sorunu aşmak içinde 2 yollu, 3 yollu kulaklıklar çıkmıştır. daha doğrusu (bkz: monitör kulaklık)

  • beyaz ışık yani gün ışığı bir prizmadan yansıtıldığında ışık tayfı sırasıyla mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı renk dalga boylarına bölünür. bunlar da sırasıyla 50*, 40*, 70*, 30*,45* ve 65* nanometrelik dalga boyu aralıklarına sahiptir. görüldüğü üzere yeşil en geniş aralığa sahip renktir* ve olay gün ışığından en fazla yararlanmak üzerine kurulu yapılarıyla bitkiler söz konusu olduğunda bitkiler için en iyi seçim evrimsel olarak yeşildir.