hesabın var mı? giriş yap

  • dizinin özeti şu şekildedir.

    güney: n'oluyo oğlum ya?
    cemre: kuzey n'oldu?
    ali: kuzey olm n'oluya lan?
    anne: n'oluyo çocuklar?
    banu: güney n'oldu, bişey mi oldu?
    kuzey: bişey yok aq yaa...

  • kendi ve bedeni küçük,
    ruhu kocaman bir çocuk ..

    2006'da, amerika'da, hakkında yapılan bir video da mevcuttur. bu video'da amerikalı öğrenciler ikbal ile tanıştıklarında ondan nasıl etkilendiklerini (ikbal onların kahramanıdır) ve bütün çocukların tüm dünyada sadece "kalem" tutması gerektiğini anlatırlar,
    ikbal gibi...

  • ücretli köle arayan dallamaların salladığı çalışan türüdür. yerden göğe haklıdır.

    açık söyleyeyim, yukarıdaki üç soruyu bana biri iş görüşmesinde sorsa, kalkar giderim. her insan evladının da bu üç soruyu soracak kadar haysiyetten uzak bir işletmeyle karşılaştığında kalkıp gitmesi taraftarıyım. kimsenin size köle muamelesi yapmaya hakkı yok. üç kuruş maaşa çalıştırdığı adamı tapulu malı zanneden şerefsizler çalışacak adam bulamayınca akılları başlarına gelir diyeceğim ama o zaman da "işsizlik yok iş beğenmiyorlar" diye ağlamaya başlar bunlar. cehennemin dibine kadar yolları var. çalıştıracak adam bulamayıp topu atsınlar da meydan insanlığını kaybetmemişlere kalsın.

  • çalışanlara işveren tarafından ofis yardımı yapılması durumunda katıldığım önermedir. evde çalışmaya başladıktan beri mutfak masrafım, elektrik, su vs. giderlerim ikiye katlandı.

  • çiftlikbank tosunu ile bu tosun arasında ciddi bir fark var. ilki akıllı olduğunu sana kırsal kesimi doladı, ikincisi akıllı olduğunu sanan beyaz yakalı şehirlileri doladı. toplumdaki sınıf farkı burada bile kendini belli ediyor.

  • yine bir sirk kurmuşlar, kendileri çalıp kendileri oynuyor. bu arada karşı tarafa 4 adam gönderip 8 füze attırmasınlar aman dikkat.

  • minübüste tam inilecek yere yaklaşırken ve şoföre "müsait bi yerdeee" ya da "inecek vaaar" diye seslenmeye hazırlanırken saate bakmak ve hemen ardından kafayı kaldırıp şoföre doğru "saat beeeş" diye bağırmak.

  • günümüz meksikasını da kapsayan orta amerika'nın da büyük kısmını içeren bölgeye ve bu bölgenin antik kültürüne verilen addır. kolomb öncesinin yani amerika'nın batı dünyası tarafından keşfedilip kolonileştirilmeden önceki döneminin adıdır bu. yerliler ya da bir başka deyişle meşhur kızılderililer; en gelişmiş, sofistike ve aynı zamanda tuhaf uygarlıkları işte genellikle bu "mezoamerika" bölgesinde kurmuşlardır. olmekler, mayalar, toltekler (ve torunları aztekler), zapotekler, mikstekler mezoamerika uygarlıklarından birkaçıdır. bu uygarlıklar hem ilginç inanışlarıyla hem takvimleri ve kehanetleri ile hem de antik mısır'dakiler ile adeta yarışan muhteşem piramitleriyle merak uyandırırlar.

    mezoamerikanın bilinen en eski uygarlığı, milattan önce 1800'lü yıllarda tarih sahnesine çıkan olmeklerdir. özellikle la venta bölgesinde (günümüz meksikası içinde bir bölge) gerçekleştirilen kazılardan çıkan eserler yorumlanmış ve olmeklerin, hem dini inanışlarıyla hem evreni algılayışlarıyla hem de daha sonra bahsedeceğim dehşet verici uygulamalarıyla, kendilerinden sonraki neredeyse bütün mezoamerika uygarlıklarına örnek oldukları, onları etkiledikleri belirlenmiş.

    bu uygarlıkların inançları, birbirlerine epey benzerdir. genellikle çok tanrılı olarak yorumlanan, jaguar ve yılan kültlerine dayanan inançlarında garip kostümlere ve şekillere sahip mitolojik varlıkları sıklıkla resmetmişler / eserlerinde yansıtmışlar. genellikle politeizm inancında oldukları söylense de mayaların ve azteklerin inanç sistemlerinin bir tür panteizm inancı içerdiğini söyleyen uzmanlar da vardır. (james maffie gibi) buna göre örneğin, görünürdeki bütün tanrılarının arkasında her şeyi kendisinden tezahür ettiren teotl kavramı da mevcuttur. belki de çok tanrılı dinleri geniş halk kitlelerine hitap ederken panteizm ve vahdet-i vücud içeren felsefi inançları daha batıni ve azınlık gruplara aittir, bunu şimdilik bilemiyoruz. ancak şundan eminiz: mezoamerika uygarlıklarında din adamları, geniş kitlelere hitap eden dini çoğunlukla kendi çıkarları için kullanmaktan geri kalmamışlar ve insan kurban etme gibi dehşet verici ayinlerin yöneticiliğini yapmışlardır. bilenler bilir, mel gibson'ın meşhur apocalypto filminde bu uygulamaların bir kısmına değinilmiş ve popüler kültürde büyük ilgi görmüştü. bu arada izlemeyenlere öneririm, muhteşem bir filmdir.

    şimdi gelelim bu uygarlıklar ile ilgili popüler kültürde, filmlerde* kitaplarda...vs kendine en çok yer bulan, en ünlü olguya:

    "tanrılar"ı hoşnut etmek ve hatta inançlarına göre dünyanın devamını sağlamak için bazen de inancı politika ve yönetimi kolaylaştırmak için kullanmak amacıyla insan kurbanı ritüelleri hem azteklerde hem mayalarda hem de diğer mezoamerika uygarlıklarında epey yaygındı. hatta o dönemin din adamları, güneş tutulmasını da bu iş için kullanmayı bilmişlerdir. örneğin "dünyamız duracak, güneş sönecek, bakın daha şimdiden karardı güneş! tanrılar kurban istiyor" derler, halk gaza gelirdi. tutulmanın biteceği zamanı da hesaplayan rahipler, tutulma bitmeden önce olabildiğince fazla insan kurban eder ve güneş yeniden ortaya çıkınca "bakın tanrılar doydu" derlerdi. azteklerde bu ritüel için kurban, her zaman olmasa da daha çok gönüllüler arasından seçilirdi. azteklerde kurban olacak kişi, çok kutsal bir görevi yerine getirdiğine inanırdı. kişi yatırılır, özel maddelerden (obsidyan) yapılmış bir bıçakla canlı canlı kalbi sökülür ve atarken çıkarılırdı. sonra da kalp bıçaklanarak kişi kurban edilir, kafası da ayrıca kesilip piramitlerden aşağı atılır, yavaş yavaş kan ile beraber aşağı kadar düşerdi. bir aztek kodeksinde (tudela) insan kurban sahnesinin ve kurbandan çok memnun olan aztek tanrısının betimlenmesi.

    insan kurban etme ritüelleri, tıpkı azteklerde olduğu gibi maya kültüründe de çok yaygındı. mayaların bu konuda azteklerden en büyük farkı: kurbanlar gönüllülük usulüyle değil de daha çok suçlular ve düşmanlar arasından seçilirdi ve kişi kurban edilmeden önce kendisine çeşitli işkenceler yapılırdı. kalp çıkarma yine vardı ancak maya insan kurbanında en önemli olgu kalpten ziyade kan idi. kurbanın ne kadar çok kanı akıtılırsa o derece makul sayılırdı. ok atarak kurban etme de vardı mayalarda. apokalipto isimli film, bu gerçekliğe az da olsa işaret eden ilginç bir yapımdır. maya klasik döneminden kalma insan kurbanını gösteren bir kap ve madrid kodeksi içerisinde maya kurban törenini gösteren bir canlandırma

    aynı dehşet verici ritüel mezoamerika uygarlıklarından sayılmasa da, tıpkı aztekler gibi büyük bir imparatorluk kurmuş olan inkalarda da mevcuttu. (günümüzdeki peru) inkalarda insan kurbanı için çoğunlukla gençler seçilirdi. çünkü tanrıları en mutlu edecek, en temiz kurban onlar olabilirdi inanışlarına göre. aztekler kalbe, mayalar kana inkalar ise daha çok gözyaşına önem verirdi. inançlarına göre kurban ne kadar göz yaşı akıtırsa o kadar değerli ve makul olurdu tanrılar için. bu nedenle kurban edilecekler yeteri kadar ağlamazsa kendilerine işkenceler yapılırdı. bütün bu ritüeller tabi ki dehşet verici ve şoke edicidir ama biz, şu andaki anlayışımızla, etik ilkelerimizle ve çağdaş değerlerimizle yorumluyoruz o dönemi. bir nevi anakronizm hatasına da düşüyoruz. bu açıdan da yaklaşmak lazım. tabi yine de bence hiçbir savunulur tarafı yok bu ritüellerin.

    özellikle ispanyol kolonicilerin saldırılarıyla mezoamerika uygarlıkları yok oldu. işin ilginç tarafı, bu kadar ileri düzeyde uygarlıklar kurmuş olan bu kızılderililerin at ve tekerlek kullanmayı bilmemesiydi. (tekerlek kavramını aslında biliyorlardı ama sadece oyuncaklarda kullanıyorlardı!) aztekler ve mayalar; at üzerinde barutlu silahlarla, at arabalarıyla üzerlerine gelen ispanyolları ilk gördüklerinde, onları kendi dinlerindeki tüylü tanrılar sanmışlardı. bir de kıtada hiç olmayan çiçek hastalığı gibi hastalıkları da beraberinde getirmişlerdi ispanyollar. "eski dünya" virüslerine karşı hiç ama hiç bağışıklığı olmayan mezoamerika uygarlıkları, sadece çiçek hastalığı nedeniyle bile tahminen yüz binlerce insanını kaybetmişti. hem atların hem barutlu silahların hem de (istemeden de olsa) virüslerin gücünü arkasına alan küçücük birkaç ispanyol birliği böylece koskoca kızılderili imparatorluklarını çökertip günümüz orta ve güney amerika ülkelerinin temellerini attılar. meksika, peru, bolivya gibi pek çok ülkenin etnik açıdan nüfusları işte bu uygarlıkların ve ispanyol asıllıların çeşitli oranlarda karışımından oluşmuştur.

  • stephenson 2-18, 2160 güneş yarıçaplı bir kırmızı üstdev ve evrende şimdiye kadar bilinen en büyük yıldızdır. o kadar büyük ki, güneş'in yerinde bu yıldız olsaydı, satürn'ün yörüngesini aşardı. bu yıldız, kalkan takımyıldızı yönünde ev'den 20000 ışık yılı uzaklıkta 26 civarında diğer kırmızı süper dev yıldızın bulunduğu stephenson 2 açık kümesinde varlığını sürdürmektedir.

    bilinen en büyük yıldız, uy scuti'nin boyutunu, vy canis majoris'in boyutunu ve vv cephei'nin boyutunu aşan yıldızdır. yüzeyindeki sıcaklık 3000 santigrat derece, parlaklığı yaklaşık 500000 güneş parlaklığı ve yarıçapı muazzam 2.150 veya 2.163 civarında olduğu saptanan güneş yarıçapındadır. bu yıldız öylesine büyüklüktedir ki güneş'le karşılaştırdığımızda güneş bu yıldızın yanında mikroskobik canlı kadar küçük kalır.

  • gördüğü her kuralı don lastiğine çevirmek isteyen yurdum insanı için sözde kazıktır.

    plan yapmak, hazırlıklı olmak, ciddi davranmak filan hak getire.