hesabın var mı? giriş yap

  • paranoyak değil, tedbirli insandır. paranoya gerçek olmayan kaygı ve korkular üzerine kuruludur. art niyetli birinin sizin haberiniz olmadan webcaminize erişim sağlayabileceği ise kanıtlanmış bir gerçektir.

  • lan fotografi millet gtume baksin diye koyuyorsun zaten sonra neden tribe grip icerigi engelletiyorsun

  • hayal kırıklığına uğrayanlar ne bekliyordu merak ediyorum. londra veya amsterdam gibi bir yer mi bekliyordunuz da hayal kırıklığına uğradınız, şehir ruhsuz çıktı ya da “italya’nın kayseri’si” oldu.

    kısıtlı zamanı olan ve ayaklarına güvenenler için klasik rotaların dışında kalan tavsiyeler:

    gezi kısmı

    basilica di sant’ambrogio’dan başlayın. sonra castello sforzesco’ya gidin. sonra duomo ve çevresi. oradan santuario di san bernardino alle ossa. bu kilisede yakındaki hastanede vefat edenlerin kafataslarıyla dolu bir kısım var, mutlaka görülmeli. oradan da porta venezia taraflarına geçersiniz. casa galimberti gibi çok güzel yapılarla dolu. akşam olduğunda da navigli kısımları görülebilir.

    başka gezilecek görülecek yerler de vardır elbet de bir gün içerisinde max bu kadar olur.

    yeme kısmı

    pizzayı piz veya gino sorbillo’da yiyin. ikisi de çok iyidir ama benim tercihim ikincisinden yana. piz’deki pizzanın benzerini istanbul’da nappo’da da yiyebilirsiniz ama gino sorbillo’nun benzeri yok. margherita piz’de 8 euro gino sorbillo’da 9.40 euro (ama piz’e göre daha büyük).

    luini’den panzerotti yiyin, 3-4 euro civarı.

    kahve için nowhere, cafezal ve orsonero. nowhere kendi kahvesini kavurur, harikadır. orsonero da gardelli kahvelerini kullanır, o da iyidir. yok bana o kadar fark etmiyor kahveden fazla anlamam diyorsanız duomo’nun oradaki lavazza’ya falan gidin.

    bir de starbucks reserve var. hemen “starbucks’a mı gidilir amk” demeyin. orada başka hiçbir starbucks’ta bulunmayan değişik çeşit içecekler var. tatlılarını da princi diye çok meşhur bir yerden alıyorlar, ayrıca princi’ye gitmeyecekseniz sırf tatlılardan yemek için bile buraya gidilir.

    dondurmayı gelateria la romana’da yiyin. kahvaltı için de pavé, nowhere veya gelsomina tavsiye ederim.

  • akla hayale gelmeyen yöntemler kullanılarak ülkenin maddi manevi , gelmiş geçmiş tüm kazananımlarının yok edildiğini gördüğümüz ama sesimizi çıkaramadığımız berbat bir haberdir.
    edit : dün türkiye’nin en köklü tıp fakültelerinden birinden mezun olup uzmanlığını da bitirmiş birisinin yurt dışında denklik almasını whatsapp grubundan tebrik ettik, öncesinde oturup halimize üzülüp saydırdık , sonuç ne yıllarca burada eğitim almış kişi hiç bir ülkede kabul görmediği için onlarca sınava girip gitti. hiç bir ülkenin artık bizim hiç eğitimimize inanmamasına mı , bizim kendi ülkemize inancımız kalmamasına üzülelim , herşeye üzülüyoruz sadece üzülüyoruz.

  • zihnimizde canlandırdığımız canlı ve cansız nesnelere, soyut ve somut kavramlara bakış ve yaklaşımımızdır. yaşadığımız, okuduğumuz, gördüğümüz ve eğitildiğimiz ortak kaynaklar doğrultusunda birçok konuda ortak bakış açıları ediniriz yani istemeden ortak metaforlarla bakarız dünyaya. aşk güzeldir, ölüm kötüdür, yalnızlık çekilmez gibi metaforla besleniriz. metaforu tehlikeli ve farklı yapan şeyler bireysel farklılıklarımız dolayısıyla bu metaforları algılama ve tanımlamadaki küçük detaylardır. güncel bir konudan basit bir örnek vereyim; ülke ve uluslar arası ilişkileri insan metaforuyla açıklayayım.

    her ülkeyi bir insan gibi düşünerek ele alalım. bu insanın organları, sistemleri, varlığını devam ettirmesi için gereken besin maddeleri, zevkleri, diğer insanlardan farklılıkları, takıntıları, düşünce yapısı, atıkları gibi olguları ele alalım. en temel yapı taşı hücredir o halde ülkelerin de en temel yapı taşı insandır. aynı tip hücrelerin oluşturduğu dokulara organ diyecek olursak ülke için organlar üretim, tüketim, sanayi, adalet, sağlık, eğitim gibi yapılardır, aynı işi yapan aynı amaca hizmet eden insanlardan oluşan bu gruplar birer organdır. birileri işini düzgün yapmazsa diğer sistemler de etkilenir, dişimiz ağrıdığında bütün dikkatimizin oraya verilmesi gibi ülkelerde de sistemlerin birinde sorun varsa odak orasıdır. vücudumuzdaki kötü huylu hücreler vardır bunların çoğalmasını engellemek ve yoketmek için antikor ve yararlı salgılar ülkelerdeki güvenlik güçleri gibidir. eğer tedavi gerekirse dışardan aldığımız ilaçları imf den aldığımız borç ve kredi gibi düşünebiliriz, yan etkilerine girmeyelim bu ilaçların! demek istediğim ülkedeki her sistemi benzetebileceğimiz bir insan yapısı mevcuttur. uluslararası ilişkiler de günlük yaşamdaki insan ilişkileri ile eşlenebilir. birileri daha sağlıklı ve güçlü, daha yakışıklı ve güçlü, daha sanatçı ve sevimli, zeki ve üretken gibi sınıflandırılabiliyorsa ülkeler de aynı şekilde dünya üzerinde etkileşimdedir. başkasına muhtaç olan insanlar gibi ülkeler, üreten ve sömüren insanlar gibi uluslar görmek ve örneklemek çok hızlı yapılabilir. metafor olarak kullandığımız insanı da başka bir metaforla tanımlayabiliriz.

    her düşüncemizde metaforlarımız vardır paradigmalarımızın ötesinde. farkına varacağımız şey aslında metaforlarla örülü bir yaşamımız olduğudur.

  • başlık: koptum piçler okuyun

    1. ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill radyoda konuşma yapmaya gidiyormuş. radyo evinin kapısına gelince, bindiği taksinin şoförüne sormuş: “beni yarım saat bekleyebilir misin?” karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför: “özür dilerim sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.” churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin uzatmış. şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş: “skerim churchill’i, sizi bekliyorum efendim.

  • bir arkadasin evinde kaldiktan sonra: (b: ben a: arkadas)

    b: olm kalk lan hadi
    a: ne? ha? olm tam zamaninda uyandirdin aq. ne guzel ruya goruyodum
    b: vay çakal, anlat bakim
    a: olm ayhan isik, sadri alisik, bi de ben iciyoduk meyhanede. yan masadaki adamin biri ariza cikardi. siseleri kirdi, masayi devirdi falan, uzerine yuruyo ayhan'in. tam o anda uyandirdin olm, <buraya dikkat> "kavgadan kacti dicekler simdi olm yaa"

    hepten kopuş