hesabın var mı? giriş yap

  • kuru havalarda büyüyen kaktüs ailesinden bir bitkidir. tadının çok güzel olması yanında antioksidan ve vitamin bakımından zengin, sindirimi kolaylaştıran bir bitkidir.

    dünyada en çok yetiştiren ülke vietnam olmasına rağmen anavatanı amerika'dır. fransızlar amerika'dan getirdiklerini bitkiyi bir dönem sömürgeleri olan vietnamlıların yetiştirmeleri için teşvik etmişlerdir.

    günümüzde tayland, endonezya, avustralya, çin, filipinler ve havai de bu bitkiyi üreterek vietnam'ın tekelini kırmaya başlamışlardır.

    vietnam'ın ürettiği ejder bitkisinin yüzde 77'sini satın alan çin'in bitkiye "ejder meyvesi" adı vermesiyle bitki bu adla anılmaya başlamıştır. organik maddeler açısından zengin olan topraklarda yetişir ve sadece geceleri çiçek açar. geceleri çiçek açtığı için "ay çiçeği" ve "gecenin kadını" adlarıyla da anılır. bir yılda dörtle altı dönemde meyve verebilirler.

    sorbe olarak tüketilebildiği gibi meyve suyu olarak da servis edilebilir. göze iyi geldiği ve yüksek tansiyonu kontrol altında tuttuğu iddia edilen ejder meyvesi günümüzde popülerliği artan meyvelerdendir.

    http://eresources.nlb.gov.sg/…p_768_2005-01-11.html

  • dandik bir firmayla görüşmenin bir kısmı tamamlanmıştır. devamında,

    ik: akıcı yazıyor ama ingilizceniz ne seviyede?
    kedish: isterseniz ingilizce devam edelim.
    ik: eheheu yok benim pek iyi değil aslında da!
    kedish: (iç ses) -teallam sabrımı mı sınıyorsun!-

  • kisiler: bir arkadas ve babasi
    yer: istanbul

    arkadas gece eglencesini sevmekte ve cogunlukla sabaha karsi eve donmektedir. ailesiyle beraber yasadigi mahalleye de zaman zaman buyuk kopek ceteleri musallat olmaktadir. babasi, arkadasi hep "eve sabaha karsi donuyorsun, sarhos donuyorsun, bir gece kopekler sana saldiracaklar, sarhos halde bir sey yapamayacaksin, dikkat et!" diye uyarmakta ve kendince bir cozum sunmaktadir: "eger kopekler sana saldirirsa, sen de dort ayaginin uzerine in, onlar havladikca hirladikca sen de havlayip hirla, dislerini goster!" bu uyarilari dinleyen arkadas, "lan?! babamin da kafasi iyi galiba, kopekle oyle mi mucadele edilir, tey allahim" diye kendince kenardan kenardan gulmektedir.

    babasinin onerisine kiciyla gulen bu arkadas, sabaha karsi eglenceden dondugu bir sefer, mahalleye girdigi anda 20-30 tane iri kopekle karsi karsiya kalir. once yusuf yusuf diye cagirsa da gelen giden olmaz. sarhos kafayla bir an "kaybedecek neyim var ki" diye dusunup kopek taklidi yapmaya karar verir, dort ayak uzerine iner, kopekler tarafindan etrafi sarilir, fakat hepsine havlaya havlaya kopekleri bertaraf eder, rahat bir nefes alip evine girer. kendisinin onurlu mucadelesini balkondan caktirmadan izleyen babasi takdir dolu cumlesini patlatir:

    - lan it oglu it! amma potansiyel varmis sende ha!

  • bahse konu görüntü yaklaşık 55 milyon yıl öncesine aittir.

    yani bir başka deyişle tarihin en eski fotoğraflarından biri çekilmiştir.

  • her sene aynı hikaye amk.

    tüm doğu illerinin geçmiş sınavları incelenmeli ama elbette öyle bir şey yapılmayacak. yine çoban ahmetler, köylü ayşeler romantik birer başarı hikayesi olarak gazetelerde manşet olacaklar. okuyanlar da "bak görüyo musun onca imkansızlıklara rağmen..." geyiği çevirecek.

    sıkıldım valla ülkeden.

  • x'i okuyorum, berbat, sakın x yazma diyenleri boşverin.

    misal ben x okuyorum, sıçtım batırdım. ama sizin kişisel özellikleriniz uygunsa x'in altından girer üstünden çıkarsınız. kendi kararınızı verin, korkak olmayın. hayalci olmaktan korkup aptalca kararlar vermeyin.

  • uyanmaması gereken saatte uyananın başına gelir. insan uykusu bittiği için uyanmalı bence. şahsen elde çorap, elde çalar saat, saç tokası ya da el boş vaziyette binlerce kez yaşadım bu durumu. uyku daha bitmemiş, bünye niye uyandığını anlamıyor. iş güç ders, yok anlamıyor. gözler yarıaçık cezaevi, alında bir "loading... %68" yazısı. yazık yaa.

    insanın en zavallı hallerinden biri.

  • tüm tanrılar'a adanmış muazzam yapı.
    şimdi piazza della rotonda olan meydan pantheon inşa edildiği zaman pantheon'un avlusuymuş; çevresi duvarla örülüymüş. şimdi pantheon'un tam karşısında mcdonald's olması; hatta mcdonald's oklarıyla pantheon'un işaret edilmesi tuhaftır.
    inşa tekniği ise tam bir devrimdir. pozzolana bağlayıcı maddesiyle elde edilen beton kullanılarak kubbe "dökülmüştür". fakat betonu oluşturan malzemelerden olan taşlarla ağırlık çok artacaktı ve kubbe kendi kendi taşıyamayacaktı. bu nedenle:
    -kubbenin tepe kısımının inşasında ağırlığı azaltmak için sünger taşı kullandılar. bu taş çok daha hafifti,gözenekli yapısı nedeniyle su üzerinde bile yüzebiliyordu.
    -kubbe kesiti tepeye doğru inceliyordu.
    -tepede oculus denilen boşluk açıldı.
    -kafesleme tekniği ile kubbe hafifletildi.
    -kubbede açma olmaması için dışına 8 sıra emniyet çemberi örüldü.
    -kubbenin oturduğu duvar; kubbeyi taşımak için kalın olmalıydı. bu da hantallığı getiriyordu. hantallıktan kurtulmak için duvarda nişler açıldı, niş önlerine sütün konuldu. her niş ayrı bir tanrı için ibadet köşesi oldu.

  • tam tersi bir durum olduğunu düşünüyorum. ateistlik bir hayat sorgusunun, bir entellektüel birikimin sonucudur. materyalist düşünce ateistin beynini zaten yeterince yormuşdur. ölümden sonrasına inanmadığı için elindeki hayatıda cezaevinde düşüp kalan ömrünü talan edecek kadar aptal değildir. ateistten değil, "cahil" müslümandan korkunuz.

  • siz, sendrom diye diye pazartesiyi nam nam nam yiyip bitirmeden (tamam illa yiyecekseniz, bana da bir lokma ayırın) önce, bir şey anlatayım.

    bu sabah, mal varlığımın en kıymetli parçalarından biri olan "ac/dc" tshirtümü giydim. tamam, biraz eskimiş olabilir ama hâlâ çok güzel. ben gözlerim yerde, kulağımda müzik, metroya yürüyordum. kafamı bir ara kaldırdım, karşımdan 45- 50 yaşlarında bir kadın geliyordu. üzerinde de "ac/dc" yazılı bir tshirt. tshirtler farklı, ama ac/dc aynı ac/dc. birbirimize iyice yaklaşana kadar, ayırmadık bakışlarımızı. ben ne yapsam diye düşünürken, kadın benden önce davrandı ve yan yana geldiğimizde şu hareketi yaptı; devil horns
    ben de karşılık verdim, ac/dc kardeşliğimizi kutsadık ve yollarımıza devam ettik. saatler geçti; rüya mıydı, değil miydi... emin olamıyorum.

  • ne laga luga yapıyorsun hocam? samimiysen çık bildiğini anlat sonra da davutoğlu'na söylediklerim yalan mı? diye sor. bu siyasiler hep böyle.