hesabın var mı? giriş yap

  • bu sabah işe giderken gördüm bu zibidileri. dükkan sahibi laptopu açık bırakmış. ısınan laptop üzerine dördü birden çullanmış kış kıyamet ortasında. helal valla.

    hede

    edit: dün bir ara merak edip mola vakti uğradım dükkana. dükkan sahibi duvar köşesine birde halı dikmiş. bu zibidiler halının üstüne tutunarak çıkıp duruyorlardı. yerlerde topaklanmış kağıtlar, dergiler, etraf batmış. abimiz ise işini yapıyordu menteşeleri kırılmak üzere olan laptopta. ne onlar var gibiydi. ne de kediler dükkan sahibi var gibiydi. komikti lan. ama iyi insanlar var yeryüzünde onu gördüm.

    video varmı diyen olursa : video

    limited edition : debe listesine 42.sıradan girmişiz. ilginiz için teşekkürler.

  • mitler, destanlar ve dinler üzerine yapmış olduğu sansasyonel çalışmaları ile tanınan joseph campbell, tarih 1949 yılını gösterdiğinde ilk özgün çalışması olan, orijinal adı “the hero with a thousand faces” (bin yüzlü kahraman) isimli kitabı yayınladı. kitap türkiye’de ilk olarak sabri gürses’in çevirisi ve kabalcı yayıncılığın çalışmalarıyla “kahramanın sonsuz yolculuğu” adıyla çıktı. kabalcı yayıncılıktan iki baskı yapan kitap, daha sonra yine sabri gürses'in çevirisiyle aynı isimle ithaki yayıncılık tarafından basıldı.

    joseph campbell, kitabın arka kapağında da belirtildiği üzere dünyanın bütün mitik anlatılarında var olan kahramanların izlemiş olduğu yolu izleyecek olursak tek bir arketip kahramanın varlığına ulaşacağımızdan söz eder ve buna “monomit” adını verir. monomit bütün mitik anlatıların karakteristiğini kapsayan genel bir kalıptır ve campbell tarafından “kahramanın yolculuğu” adı verilerek bir çevrim / döngü şeklinde formülize edilmiştir. formülize edilen bu çevrim / döngü maceraya çağrı, çağrının reddedilişi, doğaüstü yardım, ilk eşiğin aşılması, balinanın karnı, sınavlar yolu, tanrıçayla karşılaşma, baştan çıkarıcı olarak kadın, babanın gönlünü alma, tanrılaştırma, nihai ödül, dönüşün reddedilişi, büyülü kaçış, dışarıdan gelen kurtuluş, dönüş eşiğinin aşılması, iki dünyanın ustası ve yaşama özgürlüğü aşamalarından oluşmaktadır. campbell'ın da belirttiği üzere kahraman, pek çok anlatıda bu aşama sırasını izlese de aşamalar bazen birbirleriyle yer değiştirebilir ya da aşamalardan bazıları görülmezken bazı aşamalar farklı boyutlarda bulunabilir.

  • yunan akut'u emak, hatay'a yardım amaçlı gönderilmişti. bugünkü çalışmalarda bir kızı enkazdan canlı kurtarmaya çalıştılar ancak başaramadılar, daha sonra kızın 6 yaşındaki küçük kardeşini kurtarmayı başardılar ve gözyaşlarına boğuldular.

    bu hayatta insan hayatından daha değerli bir şey yok. aylardır saçma sapan konulardan birbirlerine atıp tutan iki ülkenin siyasetçilerine bu manzarayı göstersek umarım yeter.

    https://twitter.com/…kis/status/1622956410555232257

  • vay arkadaş, nasıl bir yüzdeyle atıyor anlamadım gitti. ben o kadar yüksek yüzdeyle akbil basamıyorum.

  • lise, sağlık dersi, soru: böbreklerimizi nasıl korumalıyız?
    cevap: inşaatın altından geçerken ellerimizi böbreklerimizin üzerine koymalıyız.
    not: tam puan almıştır

  • kucuk olcekli tipik turk esnafidir. alisverise gitmissinizdir ve misal kazak alacaksinizdir. kazagi denersiniz, hosunuza gider ve almaya karar verirsiniz. ancak hemen hemen her turk insani gibi pazarlik yapacaksinizdir dukkan sahibiyle etiket fiyati uzerinden indirim yaptirabilmek icin. olaylar gelisir;

    siz: "bu kazak guzelmis? etiket fiyati uzerinden ne kadarlik bir indirim yapabilirsiniz?"
    esnaf: "valla, biz, bize gelis fiyatiyla satiyoruz bu kazagi" (ic sesiniz: at yalani .... inanani seklindedir)
    siz: "olur mu ya? bu cok pahali. alaman ben bu kazagi bu fiyatiyla. yapin artik bir indirim (israrlar, israrlar, israrlar)."
    esnaf: (imana gelir) "tamam o zaman bakalim ne yapabiliriz" der

    ve hastasi oldugum surec baslar. esnaf, masasinin ustunde duran devase hesap makinesini (devasa hakikatten, boyle kafam kadar, devasa olmasina devasa ancak ironik bir sekilde ancak dort islem yapabiliyor) alir ve diffirential equation cozermis edasiyla bir o tusa bir bu tusa pasar. derin dusunur. ve

    esnaf: "valla en son bu olur, daha azi bizi kurtarmaz" der ve hesap makinesinde cikan sayiyi size gosterir. (ic sesiniz: hani lan size gelis fiyati buydu? seklindedir ve hala inanmazsiniz o kadar cok tusa basip bu sayiyi bulmasina)
    siz: "tamam o zaman aliyorum" der, odemenizi yapar ve iyi gunler dileyerek dukkandan ayrilirsiniz. esnaf ise bir sonraki musterinin gelmesini ve bu baglamda bir sonraki hesap makinesini kullanimini dort gozle beklemeye koyulur.

  • iş kurmak için 2 çeşit sermayeye ihtiyacınız var. biri entellektüel sermaye, diğeri de para. işinizin başarılı olması için bu ikisinin toplamının yüksek bir değerde olması gerekiyor.

    ikisi de sizde yüksekse zaten başarı garantidir. hem işi biliyorsunuz, hem de para sıkıntısı yok. hüsnü özyeğin buna örnektir. adam banka genel müdürüyken, banka kurmuş. hem işi biliyor, hem de zengin bir aileden geliyor. genel müdür olduğu dönemden iyi bir birikimi var.

    entellektüel bilginiz çok yüksek ama paranız sınırlıysa, girişiminizin hayatta kalma ihtimali ortalamanın üzerindedir. mesela çok iyi bir kebap ustasısınız diyelim. kebap nasıl yapılır, nasıl pişirilir çok iyi biliyorsunuz. kebap yapmak için en iyi et, ayran, şalgam, en uygun fiyatla nereden alınır? garson nasıl seçilir, komi nereden bulunur? garson, komi, bulaşıkçı kaç para maaş alır? bunları da biliyorsunuz diyelim. bu durumda entellektüel sermayeniz yüksek tutarda. bu durumda rakiplerinizin 1 milyon liraya kurduğu bir işi daha düşük bir para ile örneğin 200 bin lira ile işinizi kurabilirsiniz ve restoranınızın hayatta kalmasını sağlayabilirsiniz. bu durumdaki adamlar emekçiyken patron olanlar olarak bilinir.

    işi bilmiyorsanız, fakat cebinizde 200 bin değil, 1 milyon tl paranız varsa yine işi kurup, hayatta kalmasını sağlayabilirsiniz. şansınız ortalama seviyededir. arada fazladan harcadığınız 800.000 tl sizin işin know how'ını satın almak için verdiğiniz para olur. mesela bulaşıkçıya herkes asgari ücret verirken, 3000 lira verirsin. eti pahalıya alırsın. mutfakta kötü planlama nedeniyle çok fazla ziyan olan malzeme olur falan. başkasının 3 e mal ettiğini, 10 a mal edersin. ama zaman içinde işi öğrenir, rakiplerin kadar başarılı olabilirsin. bu gruptaki adamlar baba parasıyla iş kuranlar olarak bilinir. mesela ali sabancı.

    bir de dördüncü durum var. hem entellektüel sermayen yoksa, hem de paran sınırlıysa, bu durumdaki adamlar genellikle batarlar. etrafınızda mutlaka bu insanlardan vardır. mesela hiç araç kiralamadan anlamadığı halde babadan kalan evini satıp, 5 tane araba alıp, araç kiralama şirketi kuran birini tanıyorum. battı.

    not: entellektüel sermayenin içinde sadece iş bilgisini değil, aynı zamanda ilişkileri (networking) de düşünebilirsiniz. mesela malı kimden alıp kime satacağın, bir malı satmak için bir şirkette kiminle konuşman gerektiği bilgisi bir networking bilgisi olmakla birlikte aynı zamanda bir iş bilgisidir.