hesabın var mı? giriş yap

  • benim bu. üniversite yıllarıma kadar makarna ve menemen dışında pek bir becerim yok idi. kahvaltıda yağda sucuk kavurmaktan başka bir becerisi olmayan iki adamla eve çıkınca birden oktay usta'ya bağladım azizim. sabah kalkıyorum sucuk, akşam eve geliyorum menemen... 15 günün sonunda bakmışım 2 kg vermişim. yok dedim bu böyle olmayacak, bu iki andavalın şu ev menüsünde bir sik geliştireceği yok . gittim marketten yarım kg fasülye aldım. annemden görmüştüm, o bir gece önceden ıslatıyordu. gece yatmadan önce çocuk gibi heyecanlanarak suya koydum onları. okuldan gelmem ile birlikte heyecan ile mutfağa attım kendimi. bir yandan odaya gidip internetten tarifine bakıyorum, diğer yandan mutfağa koşup uyguluyorum. lan 45 dakika oldu, tüp harıl harıl yanıyor fasülye bana mısın demiyor. hala daha taş gibi. aradan bir 45 dakika daha geçti ve sonunda kuru fasülye halini almaya başladı. ilk deneme olmasından dolayı biraz kötü yapmışım ama sonraki denemelerimde muhteşem bir fasulyeci oldum ben. ilerleyen günlerde yanına pilav yapmaya falan da başladım, sonra mercimek çorbası, türlü, patates yemeği derken bir baktım annem gibi olmuşum.(tamamen abartı)

    yalnız dikkatimi çeken birşey oldu. alt tarafı bir fasülye yapacaz 90 dakikada ancak pişiyor. milangazın tanesi olmuş 55 lira. buna ne gaz dayanır, ne bütçe. meğersem bunun da teknolojisi varmış. tabi ne bilelim, aradım valideyi sordum. yav dedi o öyle zor pişer, sana evde kullanmadığımız düdüklü tencereyi yollayım daha kısa sürede pişirirsin. hah dedim anacım elini ayağını öpeyim yolla. düdüklü tencere teknolojisini öğrenene kadar 15 günde bir tüp bitiriyoruz. beşiktaş, milangaz patronu demirören zamanı o dört portekizli yıldızı türkiye'ye getirdi ya; hah işte o benim kuru fasülye yapmaya başladığım günlere tekabül eder.

  • seviyorsan gel burada yaşa denilmesi gereken insandır. yurtdışında bütün özgürlüklerden yararlanmasını bil ama burada özgürlüklerin kısıtlanmasını karşıdan izle, yok öyle şey.

  • mahkeme heyeti de sorgulanmalı, gündem olmalı, gerekirse yargılanmalı

    gündemde tutalım lütfen

  • türkçe'de tek malt viski de denir. tek bir damıtım evinden (üretim yerinden) çıkan viski anlamına gelir. isli olanı olduğu gibi issiz olanı da vardır. en kaliteli, tad ve koku olarak en karakterli viskiler bu viskilerdendir. en az 10 yıllık olanlarını tercih etmek gerekir. yalnız çok pahalıdır. ama pahasına değer bir keyfi de vardır. giden paraya üzülmezsiniz. viskinin hasıdır zira. genelde işkoçyada üretilir. ancak her iskoç viskisi single malt değildir. işkoç'u görüp de pahalı blended viskilere para vermeyin derim.

    bu viskiler blended viskilerle karşılaştırılabilir, kıyaslanabilir. ancak bourbon viskilerle karşılaştırılmaz da kıyaslanmaz da. kıyaslarsanız "domates mi daha kırmızı yoksa patlıcan mı daha mordur" gibi bir kıyas yapmış olursunuz. bourbon viski ayrı bir viski türüdür ve kendi kalite sınıfları vardır. bourbon içer miyim? kolay kolay içmem. şahsen iyi bir single malt bulursam içerim, yoksa da viski içmeyivereyim ne olacak derim.

    nasıl içilir bu single malt viski? evet herkesin bildiği ve dediği gibi bu viski soğutulmaz, buz atılmaz, oda sıcaklığında içilir. buna buz atmakla ferrariye tüp taktırmak aynı şeydir. yok bir damla su, içindeki saklı aromaların açığa çıkmasına yardımcı olur falan demeyin, gerek yok babam gerek yok. yemeğin veya başka bir şeyin yanında içilmez. viski içmek için oturulur ve viski içilir. ama yanında az az bir şeyler yenebilir. bunlar da yüzde 60-85 kakao oranı olan sadece çikolatalar veya fındık, fıstık, kaju gibi kuruyemişler olabilir. başka bir şeyle tadını kaçırmayın derim viskinin. yanında sigara içmenizi tavsiye etmem, ama puro içenler oluyor, bişi demiyoruz. kişisel tavsiyem içerken yanınızda yanan bişi olsun mutlaka, tamam şömine yoksa odun yakılan soba veya mangal da olur, o da yoksa bir kokusuz mum yakın en azından :)) ben loş ışıkta içmeyi seviyorum.

    talisker, macallan, lagavulin tevsiye ederim. afiyet şifa olsun :))