hesabın var mı? giriş yap

  • başardınız tebrik ediyorum!
    hile hurdayla nerdeyse bütün büyükşehirleri kaybetmenize rağmen zorla ülkeye diktatörlüğü getirdiniz.

    ve şimdi işinize gelince aklınıza kardeşlik geldi öyle mi?

    kardeş mardeş değiliz, hiçbir zamanda olmadık.

    haydi şimdi başka kapıya!

  • eczane dışında vitamin satmak yasak mı? hayır. internetten bile satıyorlar.

    eczaneler ilaç dışı ürünleri iki katı fiyata sattıklarında sorun yok, bunda mı var?

  • edit: güzide bir yazarımızın başlığı başıma kalmış!

    bi defa olur anlarım. var çevremizde böyle bir iki istisna. ama yazdığın gibi "birkaç" defa başına geldiyse demek ki sen erkeklerin sana ilgi duymasına aç, arkadaşlarınla arandaki mesafeyi belirleyemeyen bir ilgi şeysisin (sansürlü). hoşuna gidiyor erkekleri kuyruğunda gezdirmek.

    "onun yerinde olsa ilişki için arkadaşlığı çöpe atmazmışmış "(yazarın direk cümlesinden alıntı). bayılıyorum bu evrenin merkezindeyim sanrısında olanlara. adam sevmiş alooo adam arkadaş başlamış ama sonra sevmiş ya." çok samimiydik, hep birlikteydik,herkes sevgili sanıyodu bizi" diyerek belli etmişin kendini. çocuk sana yürümüş sen de hayvan gibi anlamışsın durumu hoşuna gitmiş ses etmemişsin. çekip de bi kenara kardeş bak bende böyle bi durum yok ona göre dememişsin. napsın açıldıktan sonra hala peşinde gezip egona hava mı bassın?
    bir de böyle tipler var mk ya. reddeder. günlük ilgi istihkakını alamaz rahatsız olur. "hayırdır küs müyüz?". ya neyiz, ilgi arsızı dallama. kanka mı olalım? adam nasıl nefret ettiyse senden artık nerdeyse okulu bırakacakmış... başlık sahibi uyuz olduğum kız tipi. bak bak daha ben reddettim de ondan oldu diyor.

    fav sonrası edit: umut kardeşimize umut olalım!(bkz: #66869149)

  • kılıçdaroğlu ile çıkardım ki kirasını faturasını günü gününe öder, dert yaratmaz gibi.

    ince ile çıksam bu eve paso karı kız getirir, içer, dağıtır, bulaşıklara el sürmez gibi. “olm muharrem gel bir konuşalım şu evin durumunu” dediğimde de demagoji yapar, kafa bırakmaz gibi.

  • kimi no na wa ingilizce adıyla your name, türkçe'ye de "senin adın" olarak çevirebileceğimiz, 2016 japonya yapımı, yönetmen makoto shinkai imzalı, anime türünde fantastik bir film. bu filmi tek cümleye sığdırırsam ; "japonya'dan tüm dünyaya hediye olarak sunulmuş, modern çağ başyapıtı." şeklinde tanımlayabilirim. evet, shinkai'nin bu filmi kusursuz bir başyapıt ve kesinlikle bir japon mucizesi. film için yapılan puanlamalar, genellikle bu tip sinema eleştirilerinin sonunda verilse de, ben filme olan puanımı "10 üzerinden 10" olarak verdiğimi, yazının en başında belirtmek istiyorum. yazının devamında da, filmin neden bu kadar önemli bir yapım olduğunu, filmde yer alan detayları ve filmin hem kendi alanı olan animeler arasında, hem de dünya sinemasındaki özel yeri hakkında bir kaç husustan bahsedeceğim.
    yazının buradan sonraki kısmı, hem başlığa konu olan film hakkında, hem de christopher nolan'ın 2014 tarihli, büyük bilim kurgu klasiği interstellar hakkında spoiler içermektedir. okuyucunun tüm bunları bilerek yazıyı okuması gerektiğini belirtmek isterim.

    --- spoiler ---
    öncelikle filmde yer alan ve filmin izleyicinin gözünde nadir bir elmas gibi parlamasını sağlayan, japon kültürüne ait detaylar;
    a.) komorebi : şüphesiz ki japoncanın, okuması en keyifli sözcüklerinden biri. filmde yönetmen kasıtlı olarak bizi komorebi dolu karelere boğar. komorebi japonca'da; "yaprakların içinden süzülerek yansıyan güneş ışığı" anlamına gelmektedir. filmde, özellikle mitsuha'nın kız kardeşi ve ninesiyle çıktığı gezide tecrübe ettiğimiz bu güzel doğa olayı, her dilde karşılığı olmayan, japon kültürü için önem arz eden, detaycı insanları mutlu eden bir hayat bilgisidir. (heceleyin bakalım; ko-mo-re-bi)
    komorebi #1
    komorebi #2
    komorebi #3
    b.) musubi : mitsuha'nın o çok sevimli ninesinin, torunlarına anlattığı, muazzam uzakdoğu kültür mirası. musubi'nin merkezini oluşturan ana etmen, aslında zamanın tanımı. ancak burada söz konusu olan, eğer zaman bir ağacın köküyse, musubiye tabi olan şeyler de, bu ağacın dallanıp, budaklanması ve insanın hayatını baştan aşağı şekillendirmesi. zamanı bir iplik gibi düşünmemizi isteyen bu fenomen, geçmiş ve geleceğin görünmez bağlarla birbirine bağlı olduğunu söyler. filmdeki şirin kasaba itomori nin koruyucu tanrısının adı da musubi'dir. musubi, doğuma ve varoluşa hükmeden, tüm bunların üstünde de zamana hükmeden tanrı olarak betimlenir. dokuduğumuz halılar, doğduktan sonra kesilen göbek bağı, sevdiğimizle aramızdaki "gönül bağı" , bileğimizdeki bileklik, saçımıza taktığımız kurdele vb. . musubi, hayatı anlamamız ve yaşamımıza sıkı sıkıya "bağlanmamızı" sağlayan, en güzel öğretilerden biridir.
    musubi #1 - dokunmuş zaman çizgileri
    musubi #2 - dokuma iplikleri
    musubi #3 - saça takılan kurdele
    musubi #4 - bileklik
    kültürümüze yansıması - sözlenme / gönül bağı musubi
    c.) kuchikamizake : eski şinto geleneğini ve müthiş ritüelleri izlediğimiz sahnede, mitsuha ve kızkardeşi tarafından, ağızlarında pirinci çiğneyip, içki kutusuna tükürmesi ile fermente olan bir tür sake. bu geleneksel tören, ergenlik çağında olan mitsuha'nın, onu izleyen kalabalıktan biraz utanmasına sebep olur. günümüzde okinawa adasında hala uygulanan bu yöntem, japon kültürünün en özel geleneklerinden biridir.
    kuchikamizake töreni
    çiğnenen pirincin sake kabına tükürülmesi
    sake kabını kırmızı iplikle sıkı bağlama
    musubiyle bağlanmış kabın ölüler diyarındaki mağaraya fermantasyona bırakılması

    filmin, 2014 tarihli bilim kurgu başyapıtı interstellar ile benzer yönleri;
    d.) interstellar ile benzerlik #1 : filmde, küçük bir kasaba olan itomori'ye düşecek olan, kuyruklu yıldız parçaları, 500 kişinin ölümüne sebep olacaktır. delikanlı taki kun, mitsuha'nın fermente ettiği ve kendi musubisiyle bağladığı sakeyi içer, solucan deliğine düşer. mitsuha'nın ana rahmine düşüşünden, kuyruklu yıldız faciasında ölümüne kadar tüm hayatı, gözlerinden film şeridi gibi geçer. artık mitsuha'nın yaşamı hakkında her şeyi bilmektedir. tek yapması gereken, o'nun bedeninde o'nu ve beldedekileri kurtarmaktır.
    interstellar'da cooper, kızını ve dünyadaki tüm insanları kurtarma operasyonu sırasında, önce solucan deliğine, sonrasında kara deliğe girer. tesseractin içinde zamana hükmedip, kızına kuantum verilerini yollar. hem kendini hem de insanlığı kurtarmayı başarmıştır. iki filmde de kurtuluş, zaman yolculuğu ve geçmişe veri aktararak mümkün olur.
    e.) interstellar ile benzerlik #2 : interstellar'da da, musubi ile iletişim söz konusudur. kara deliğin içindeki tesseracta giren cooper, burada zamanın kendisine, paralel ve çok boyutlu sicimler olarak yansıdığını anlar. tesseract - paralel sicimlerden oluşan zaman tanımı
    cooper burada aynı musubi tanrısı gibi, sicimleri ve kütle çekimini kullanarak, kızına verileri iletir ve insalığı kurtarır. your name filminde de kasaba halkının kurtuluşu, mitsuha'nın mağaraya sakladığı musubi'nin içilmesi ve zaman yolculuğu yapılmasıyla mümkün olur. mitsuha ve taki kun, beden değiştirmiş, aradaki 3 yıl farkın dezavantajı ortadan kalkmıştır. bilinç ve ruh, başka bedenlerde, başka zamanlarda tezahür ederek, yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan faciayı engellemiştir.
    f.) interstellar ile benzerlik #3 : dr. amelia brand, interstellar'daki şu sahnede şöyle der; "sevgi, biz insanlar için, uzay ve zaman boyutlarını aşabildiğini hissettiğimiz tek şey." evet dr. brand yıllardır görmediği adama duyduğu sevginin gücüyle, sonucunun ne çıkacağını bilmediği bir gezegene gitmek istemişti. brand hislerinde haklıydı, insanlığın kurtuluşunun reçetesi, dr. amelia brand'in kalbine düşen aşkta tezahür etmişti. aynı şekilde cooper'ın kızına verdiği söz ve o'nunla kurduğu sevgi bağı, kendisine insanüstü br cesaret vermiş, görevinden tamamen vazgeçtiği ve ölüme sürüklendiğini düşündüğü anda, kızıyla kurduğu bu sevgi bağı, kara deliğin içinde çok boyutlu bir sicimler kümesi olarak tezahür etmiş, yine bu bağ sayesinde insanlık kurtulmuştu. işte hem cooper'ın, hem de dr. brand'ın kalbinden çıkan bu "sevgi bağları", interstellar'ın da ana metnini oluşturmuştu.
    kimi no na wa'da bu sevgi, mitsuha ile taki kun'un arasındaki, zamanda kırılma yaratan ve imkansız görünen birlikteliği, imkanlı kılan bir mucizeydi. evet, mitsuha bu sevgi bağı ile kendi geçmişini değiştirmiş, aşkı o'nda bulacağı taki kun'la yeni bir hayata merhaba diyebilmişti. tanrı musubi , bu güzel çiftin vereceği mücadelede onlara yardımcı olacak, sonunda da ikisini birden ödüllendirecekti.
    ****filmi interstellar'dan bariz olarak ayıran zaman yorumu ise, tam olarak şudur; hatırlarsanız interstellar'da geçmişin asla değiştirilemeyeceğinden bahseder. filmde de aslında geçmiş değişmez, sadece insanlık kurtulur ve geleceğine kavuşurdu. oysa bu filmde geçmiş değiştirilip, kader çizgisi geriye doğru da kırılıyor. çünkü, geçmişte 500 kişinin öldüğü gök olayında, 3 yıllık gelecekten gelen bir bilinç, geçmişe giderek kasaba insanlarını bu faciadan kurtarmış, dolayısı ile geçmişi değiştirmişti. işte bu temel fark, filmin interstellar'dan ayrışan zaman yorumudur.*****

    filmi mükemmel bir yapım kılan diğer detaylar;
    g.) yönetmenin kendi romanından oluşturduğu senaryo : yönetmen shinkai'nin kendi yazdığı öyküden senaryolaştırdığı film, fantastik sinemada unutulmayacak izler bıraktı. fantastik evrende marvel cinematic universe ya da dc universe filmlerine mecbur olmadığımızı, bu muhteşem senaryoyla anlayabildik. makoto shinkai'nin, kendisinden önce gelen ve anime başyapıtlarına sıklıkla imza atan hayao miyazaki ve studio ghibli filmleri ayarında bir senaryo üretebilmesi de, elbette takdire şayandır.
    h.) seyircisine festival coşkusu yaratan görsellik : uzayın derinliklerinden dünyamıza gelen kuyruklu yıldızın görselliğiyle süslenen film, tüm sahnelerinde izleyicisini büyülüyor. hem geleneksel japon ritüellerinde, hem de modern tokyo'nun şehir hayatında deneyimlediğimiz bu müthiş görsellik, kuyruklu yıldız sahneleriyle doruğa çıkıyor. filmin içinde yer alan bu müthiş görsellerden bir demet;
    tapınaktan kuyruklu yıldızı izleyenler
    mitsuha mucizeyi izlerken
    alternatif boyutta karşılaşma : farklı bedenlerde farklı zamanda yaşayan farklı bilinçler
    nine torunlarına hayatı öğretir
    itomori krateri 8 ve sonsuzluk
    tokyo metropol
    shinjuku : tokyo
    itomori : gün batımından önce
    çaresiz kalan mitsuha
    sevginin bağladıkları
    i.) japon rock grubu radwimps'in müzikleri : radwimps'in film için yaptığı şarkılar da harikulade. ben en çok bisiklet sürerken ve yürüyüşte bu şarkıları dinlemeyi seviyorum. filmi izledikten sonra dinlediğinizde, hemen o güzel sahneler gözünüzün önüne geliyor ve mutlu oluyorsunuz. filmde yer alan favori şarkılar : sparkle, dream lantern, nandemonaiya, zenzenzense
    radwimps - your name full original soundtrack (youtube)
    radwimps - your name full original soundtrack (spotify)
    --- spoiler ---

    evet, işte kimi no na wa böylesi önemli ve büyük bir filmdir. izlerken size, hüznü, neşeyi, sevgiyi, aşkı, kültürel güzellikleri, macerayı, aksiyonu, heyecanı, fantastik olayları, doğayı, empatiyi ve japon geleneklerini müthiş bir vizyonla anlatır. bu sebeple izlemiş olduğunuz film, japonya'dan tüm dünyaya hediye olarak gelen, modern çağ başyapıtıdır. herkese iyi seyirler dilerim.
    not: filmin görselliği müthiş olduğundan, filmi imkanınız dahilindeki en büyük ekrandan izlemenizi tavsiye ederim. ayrıca internette filmdeki harika şarkıların da türkçe çevirilerini içeren altyazılar mevcut. filmden alınan keyfi artırmak için, filmi, şarkıların da çevirisinin yapıldığı altyazıyla izlemeye özen gösterin.

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.

  • ibretle okuduğum bir yazının bölümü.
    demek ki senin bile plakan var fatih abi.

    ekleme: colonel casey arkadaşımız da şöyle bir ekleme yapmamı rica etti.

    "bir memur çağırsın bir uber aracı, bağlasın sen yasadışısın diye. araç bile ayağına gelecek, çevirmeye bile gerek yok. neden yok böyle bir uygulama?
    polis ve jandarma mı uyuyor, fatih altaylı mı neyin yasal olup neyin olmadığıyla ilgili bol keseden atıyor acaba?"

  • 80'li yıllarda doğan nesil için space jam'in anlamı büyüktür. bu jenerasyonun belki de en akılda kalıcı çocukluk anılarından birini space jam'i o dönem sinemada izlemek oluşturur. bu açıdan özel ve güzel bir hatırası vardır.

    bizde gösterime girdiği 1997 senesinden bu yana defalarca izlediğim space jam'in bu yeni nesil devam filmi bende çok karışık duygular oluşturdu. açıkçası bildiğimiz space jam filminden oldukça farklı şeyler görmeyi bekliyordum ama bu denli 180 derece farklı mantıkta bir film beklemiyordum.

    öncelikle filmin odak noktası çok karışık. genel bakıldığında yeni kuşağa hitap eden bir film ama araya çokça eski jenerasyona hitap edecek referanslar ve karakterler yerleştirilmeye çalışılmış. bu durum filmin tam bir çorba olmasına sebep olmuş. film adeta tüm misafirlerini memnun etmeye çalışan telaşlı bir ev sahibi gibi davranıyor. arada gerçekten güzel anlar ve fikirler mevcut ama bunların anlatım şeklinin baya sorunlu ve eldeki malzemeyi heba eden cinsten olduğunu söyleyebiliriz.

    filmin esasında en büyük problemini ise lebron james gibi bir spor yıldızının filmde nerdeyse sadece bir reklam figürü gibi kullanılması oluşturuyor. james bu filmde bir nevi dev bir warner bros ve hbo max reklamının bir parçası olmuş. hatta birçok kişi eminim ki wb’nin bu filmi kendi tanıtımı için çektiğini düşünmüştür. sanırım daha önce hiçbir stüdyo bir filminde kendine bu kadar fazla refere etmemiştir.

    oyunculuklara da kısaca değinirsek, lebron james’in razzie ödülünü garanti görüyorum. ilginç şekilde bazı insanlar michael jordan’dan daha çok beğenmiş ama ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. james gerçekten çok kabız bir performans sergilemiş. don cheadle’ı ise oldukça beğendim. zaten bana göre hollywood’da underrated bir isim ve daha fazla ana rollerde olmayı hak ediyor.

    looney tunes karakterlerinin olduğu her film insana keyif verir. sonuç olarak bunlar çocukluk efsanelerimiz ve benim de filmde en çok hoşlandığım kısımları bu karakterlerin olduğu anlar oluşturuyor. ancak ilk filme kıyasla tunes karakterinin burada fazlasıyla yardımcı figürler gibi kullanıldığını söyleyebiliriz. gerçi lebron james’in bile tam olarak ana bir figür olmadığı filmde tunes karakterlerinin bu durumları çok şaşırtıcı gelmiyor. zaten filmin de en büyük problemini her şeyden azar azar koyup hiçbir şeyi tam olarak iyi yapamaması oluşturuyor.

    sonuç olarak space jam a new legacy’i pek beğendiğimi söyleyemem ama kesinlikle her türlü izlenen ve yer yer keyifli anlar yaşatmayı başaran bir film. şahsen en çok 2d kısımlardan keyif aldım. lebron'un 2d görüntüsü bana nedense sempatik geldi. sakin kafayla ikinci bir izleyişte belki genel olarak daha çok sevebilirim, bilemiyorum.