hesabın var mı? giriş yap

  • hemen bakıyoruz 2023 malatya seçim sonuçlarına;
    mv seçimi cumhur ittfakı: yüzde 68.
    c.başkanlığı seçimi erdoğan: yüzde 69

    sizler için herşey yolundaymış malatyalılar. o yüzden öyle basın açıklaması falan anarşiklik yapmayın.

    t: ezanların susmayacağı, bayrakların inmeyeceği bir açıklama.

  • kendisine ait özel kadeh tipi de olan şarap türü. adını bu burgonya şarabından alarak koyu kırmızımsı mor renk anlamına da gelmekteymiş yani burgonya bir renk olarak da tanımlamalarda kullanılıyor.

  • ekonomik yapıyı devletlerin etkisinden mücerred kılıp piyasayı rekabetin yönlendirmesi temeline dayandıran 2.dünya savaşı sonrasının etkin ekonomi modeli diyebileceğimiz neoliberalizm paylaşım ve üretim modellerini etkilediği için toplumsal yapıları da dönüştürmeye başladı. demografik yapıyı tüketim esasına göre dizayn eden bu dönüşüme sosyoloji literatüründe "gentrification"; ismi veriliyor. türkçeye ise mutenalaştırma, seçkinleştirme, burjuvalaştırma, nezihleştirme, sıhhileştirme, mahremleştirme, centrifikasyon, jantileşme, kibarlaştırma gibi isimlerle çevrilmiş durumda. ama en yaygın olanı kendi içinde bir ironi barındıran "soylulaştırma"; sözcüğüdür.

    peki nedir soylulaştırma, soylulaşan nedir, neden birilerini soylulaştırılma ihtiyacı duyulmuştur?
    soğuk savaşın ilk dönemlerinde dünyanın bir kısmı sosyalist rejimlerle,diğer kısmı ise basit kapitalizmle idare ediliyordu. hatta sosyalist blok ülkeleri diğer ülkelerin kapitalizminin marksist teoride olduğu gibi geçiş basamağı olduğunu düşünüyorlar ve sosyalist enternasyonallerinde bu geçişi hızlandırmanın hesabını yapıyordular. ama neoliberal ekonomi modelinin global açılımı birdenbire bu işleri tersine çevirdi. çünkü kapital sahibi kitle paravan şirketlerle üçüncü dünyada üretim işini ucuza getirmeyi başarmıştı. bu ülkelerde avrupa ülkelerinin işçilerininki gibi elde edilmiş haklardan, sendikalardan söz edilemeyeceği için düşük ücretlerle ve kötü şartlarda işçi çalıştırmak mümkündü. üstelik bu ülke yönetimlerinin serbest sanayi bölgeleri oluşturarak postmodern gettolar meydana getirmesi bu işi daha da kolaylaştırmıştı. bu modeli benimseyen büyük firmalar zamanla avrupa ve amerika'daki fabrikalarını kapattılar. daha sonra da üretimle değil marka satışı ile ilgilendiklerini deklare ettiler. nitekim bu model daha sonra ilk kez "nike" tarafından denendiği için "nike tarzı üretim modeli"; olarak adlandırıldı.

    avrupa'da ve amerika'da fabrikaların kapatılması ise iki önemli sonucu beraberinde getirdi. biri işçi sınıfının hizmet sektörüne yönelmesi, diğeri ise insanların ürettiklerine göre değil tükettiklerine göre tanımlanmasıydı. ilki müstahdemlerin çalışma ortamlarını ayırarak sendikalaşmanın, ortak platform oluşturmalarının önünü kapattı. ikincisi ise toplumdaki sınıf sisteminin değişmesine, orta sınıfın eriyerek alt sınıfa iltihak etmesine sebep oldu. alt sınıf ve üst sınıf arasında makasın açılması zamanla suç oranının ve toplumsal huzursuzluğun artmasının başlıca nedeniydi. tüketen kesimin "normal" olarak tanımlandığı sistemde tüketemeyen kesim, yani "anormaller",hem görüntüyü kirlettiği, hem suç potansiyeli taşıdığı için(!) önce ötekileştirildiler, sonra yok sayılmaya çalışıldılar. işte şehirdeki bu dönüşümün ilk basamağını soylulaştırmadır.

    sosyo-kültürel açıdan bozulmuş, çöküntüye uğramış, dolayısıyla fiziksel çevresi de bozulmuş alanlarda, özellikle de tarihi kent parçalarında sosyal yapının ıslah edilmesi şeklinde tanımlanan soylulaştırma bir tür toplumsal mühendislik işlemidir. tüketim toplumuna katılamayan bilhassa tarihî kent parçalarına yerleşmiş göçmenlerin ve fakir yerli halkın şehir dışına yerleştirilerek yerlerine zengin, tüketebilen kitlelerin yerleştirilmesi pratiği insan sorunsalı atlanarak hazırlanmış ticari bir organizasyondur. şehirleri yaşanılan yerler olarak değil pazarlanan yerler olarak betimleyen neoliberalizm,vitrini en göz alıcı şekliyle dizayn etmeyi umduğu için mutsuz(=fakir) insanları veya köhne yapıları tasfiye etmenin yolunu aramıştır. hak sahibi olmanın kuvvetle orantılandırıldığı bu sistemin insanları çarkın işlemesi için üzerine düşeni yapacaktır. yani neoliberal dinin katedralleri olan alışveriş merkezlerinde satın alma işlemiyle ibadetlerini yerine getirecek, böylece üretilen yeni malların tüketimi için zemin hazırlayacaklardır. markalaşma ise bunun toplumda içselleşen bir statü olmasını kolaylaştıracaktır.

    kent sosyolojisinde chicago ekolü'nün temel sloganlarından olan toplumsal dönüşme kendini mekânda yansıtır önermesine tersinden bakıldığında, mekânda meydana gelen dönüşüm de toplumsal yapıda farklılaşma yaratacaktır. böylece soylulaştırılan bölgede suç oranının azalacağı iddia edilmektedir. öte yandan fakirlere kamu eliyle yeni yaşam alanları sunularak durumları düzeltilecektir. devleti ekonomiden soyutlayan neoliberal düşüncenin fakirlere kamu eliyle kaynak sunmaktan söz etmesi kendisiyle çelişmesi anlamına gelir. öte yandan şehirden soyutlanan fakir halkın ekonomik hayata nasıl entegre olacağı ise ayrı bir soru işaretidir. suç oranına gelecek olursak, evet chicago'da suç oranı azalmıştır, hapishanelere mahkûmların sığmadığını hesaba katmazsanız tabi...

  • 11 ay milletin gözüne soka soka lüks yaşantısıyla canlı yayın yapıp açı toku g.tune sallamayıp,

    1 ay edebiyle tutması gereken oruç için gereksiz duyar kasan kadın kendisi.

    zevksizliği ve pahalı parçalar giyse bile bir türlü üzerine oturmayan varoşluğu ile bilinir.

  • yer : isvicre alpleri

    zermatt yakinlarindaki "monte rosa" dagina yapilan , buzul üzerinde yürümeyi de kapsayan, bir trekking turundayiz. ilk gün yaklasik 8 saat süren yürüyüsün sonlarina dogru gruptan bir arkadas ayagini burkar. biraz toparladiktan sonra, "tamam sorun yok" diyip tura devam eder. ancak aksam 2800 metredeki dag evine vardigimizda, arkadasin ayagi siser ve üzerine basamaz hale gelir. ertesi gün de tirmandigimiz onca yolu geri dönmemiz gerekmektedir ama sakatlanan arkadas icin bu mümkün olmaz. ve geriye tek alternatif kalir : helikopter (helikopter masrafinin sigorta tarafindan karsilanmasi mevzuuna girmiyorum bile)

    ertesi sabah, grubumuzun lideri olan isvicreli arkadas, zermatt air isimli helikopter merkezini arar ve konusur. sonradan bize aralarinda aynen söyle bir diyalog gectigini anlatir:

    - monte rosa hütte'deyiz. bir arkadasimiz ayagini burktu ve asagi yürümesi mümkün degil. yardiminiza ihtiyacimiz var.
    - agrisi cok mu?
    - hayir. hatta hic agrisi yok, ama ayagi sisti ve üzerine basamiyor.o yüzden size ihtiyacimiz var.
    - yalniz biz sadece hayati tehlike olan durumlarda hemen müdahele ediyoruz. sizin durumunuzun aciliyeti yok, o yüzden daha sonra gelebiliriz.
    - peki, ne kadar sonra?
    - yarim saat sonra

    gercekten de helikopter yarim saat sonra gelir.

  • reis yine krizi fırsata çevirip içkiyle sigaraya vergiyi dayamış.

    tütün ekimini de serbest bıraksa ya abd'ye posta koymak istiyorsa.

  • "babama maç kaçta diye sordum. 'ben nerden bileyim aç teletext'i bak' dedi teletext dedi amk... ilhan mansız sakat, oynayamayacakmış desen inanacak..."