hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: nihayet bugün ben de otobüste ayar verdim

    bugün sabahtan akşama kadar sandalyede oturmuş olmanın verdiği yorgunlukla otobüsle eve giderken, yayıla yayıla oturduğum koltuğa bir teyze geldi. baktı, baktı bir daha baktı. ben de ona baktıktan sonra camdan dışarı çevirdim başımı. teyze:

    -bu yaşa gelmişsin, yaşlılara yer vermeyi öğrenmelisin artık, dedi.

    -bu yaşa gelmişsin, kendi ayakların üzerinde durmayı öğrenmelisin artık, dedim.

    otobüste 2 saniye sessizlikten sonra bir kahkaha koptu. sonra da ilk durakta beni dışarı attılar. bu da böyle bir anımdır.

  • yavaş yavaş lezzetlenmeye başlıyor namussuz. palamut güzeldir gençler. bol bol tüketin, tükettirin. ama akdeniz-ege civarı palamutları nispeten tatsız olur, onu belirteyim. şahsi kanaatim, çanakkale tarafına doğru lezzetini bulmaya başladığı yönünde. şu ara tanesini de 10 lira civarında satıyorlar ki, ben bunu fazla buluyorum. ederi 5 liradır (otoriteyim amk). bu fiyata aldığınız palamuta acımayın.

    gelelim lezzetli ve pratik bir tarife.

    bu arkadaşı alıyoruz. keyfinize göre ister balıkçıda, ister evde dilim haline getiriyoruz. ideal bir palamuttan kuyruk kısmı fileto halinde iki parça olmak üzere 4-5 parça çıkar. çıktı mı? güzeell..

    şimdi, bir baş soğanı rendeliyoruz. genişçe bir kaba bu rendelenmiş soğanı, yarım bardak zeytinyağı, yarım bardak limon suyu ve bir miktar tuzla birlikte koyup, palamut dilimlerini bu karışıma bir güzel buluyoruz. sonra da buzdolabına koyup 2 saat kadar bekletiyoruz.

    efendime söyliim, kızartma aşamasında da palamutlarımızı alıp, hafif tuzla karıştırılmış mısır ununa bulayarak önceden kızdırılmış zeytinyağında kızartıyoruz. bu işlem sırasında kendinizi kaybetmemeniz gerektiğini, az pişmiş palamutun, kıtır kıtır kızarmış halinden daha evla olduğunu hatırlatmak gerek. ama bilhassa kadın kısmı bunu anlamaz, anlamak istemez. illa çok pişsin ister. ısrar edip gerginlik yaratmayın. onlara iyice pişirin anasını satiim, tahta gibi palamutu yesinler. kendinizinkini rengi hafif sarardığı zaman tavadan alın, afiyetle tüketin.

    ha, bir de, adettendir. insanoğlu balık görünce hemen rakı şişesine saldırır. fekat, ben yukarıdaki tarifi buz gibi bira ile birlikte denemenizi hararetle öneriyorum.

  • şunları duydukça kendimi vurasım geliyor gerçekten.

    laik ve demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanı bu sözleri ediyor. bu kabus ne zaman bitecek?

  • ben yaptım.

    yazarken utanıyorum, o yüzden hemen yazıp yollamalıyım.

    2 telefonum var, biri akıllı-diğeri gerizeka. şarja şarz diyen insanlardaki fütursuzluğa hep özenmişimdir. bu entry'de ben de şarz diyeceğim hep.
    neyse, gerizekanın şarzı bitti, her zaman olduğu gibi 3'lü prize taktım.
    o telefonu fazla kullanmadığım için eksikliğini hissetmediğimden şarzda bıraktım.
    ertesi gün baktım telefon şarz olmamış, "allallaaa yine batarya cortladı zaar" dedim, açtım baktım batarya bildiğin şişmiş.
    daha önce de olmuştu, gidip çakma bi batarya alıp idare etmiştim falan.
    "neyse yeni batarya aliyim bari" dedim, ertesi gün gittim ucuz bi batarya aldım. (20 tl)
    geldim telefona taktım, aynı 3lü prizde takılı bıraktım telefonu.
    ertesi gün baktım, yine şarz olmamış. "haydaaa, şarz aleti de mi bozuldu nedir?" dedim, ertesi gün gittim ucuzundan bi şarz aleti aldım. (10 tl)
    geldim, bu sefer yeni bataryalı ve yeni şarz aletli telefonu yine 3lü prizde bıraktım.
    ertesi gün baktım, yine şarz olmamış amk!
    "lan nooluyo amk, anlaşılan bunu miyadı dolmuş" dedim, ucuz cep telefonlarını araştırmaya başladım.
    hani bööle anneanneye alınan, dedeye verilen türden, açmaya-konuşmaya-mesaj atmaya yarayacak cinsten bi şey arıyorum.
    gittim nokia'nın enn uyduruk telefonunu aldım. (200 tl)
    0,5'inci nesil...mesaj silmek için 5 menü dolanıyosun, renkli mesaj diye piksel piksel gül ya da kalp şablonları var, öyle bi telefon.
    elime bi alıyorum, 3 gram gibime geliyor, hafif, minicik, sevimli bi şey.
    yeni telefona, sim kartı yerleştirdim, eski telefonun -hâlihazırda 3'lü prize günlerdir takılı olan -yeni- şarz aletine (buna bi son vermeliyim, bi gün evi yakıcam biliyorum) taktım.
    bi baktım, şarz etmiyo!?!?
    "lan nooluyo buna?" demeye kalmadı, çatıda kalan rahibe helikopter gönderen tanrı, bana da en sonunda "gidin şu gerizekalıya biraz zeka kırıntısı bahşedin" dercesine akli meleklerimi ve melekelerimi bana geri gönderdi.
    günlerdir, telefonu şarz etmek için takıp durduğum, uğruna telefonun bataryasını ve şarz aletini ve hatta telefonun kendisini değiştirdiğim 3'lü prizin kablosunu takip ettim, takip ettim, takip ettim...ve evet!

    prize takılı değildi.

  • araplar cezayir örneği gibi bir sömürgeye karşı mücadele verseler suriye'ye silah gönderilmesi ile bir tutabilecegim hadisedir efenim.
    ama araplar yıllardır bagımsız olan devletlerini sömürgeleştirmek ve kendi halklarını din ve mezhep ugruna katletmek ugruna silah alıyorlar. ve biz de buna bu başlıgın ilk entrysinde söylendigi gibi ortak oluyoruz.
    bunu suriye meselesi ile bir tutmak biraz da silah gönderilmesini kabul etmek olmuş oluyor.
    silahların kime gittigi ve kimleri katlettiği de belli zaten. türkmenlerin silahı olsaydı durumları böyle mi olurdu acep?

  • bu kadar türk futbolcu yurt dışında başarılı olurken bu kararı almak önce milli takıma sonra kulüplere ihanettir.