hesabın var mı? giriş yap

  • yaptığı telefon görüşmesi yüzünden, gözaltına alınabileceğini bilen ahmet hakan'ın bir nevi ön açıklama tadında olan yazısı.

  • insan hep son sevdiğinde takılı kalır ve sonraki kişilerin de ona banzemesini ister. çünkü ancak benzer şeyleri öyle hissedeceğini sanır. fiziksel dünyada yaşayan insan için bu normaldir çünkü görsel niteliklerle duyguları bağdaştırır fakat bir süre geçtikten ve birini sevdikten sonra bunun yanlış olduğunu farkeder. işte motivasyonunuz bu fark ettiğiniz anı hatırlamak olmalıdır. seveceğiniz kişi o kişiye benzemek zorunda değildir veya yeni birini sevebilirsiniz. peki nasıl sevebilirsiniz?

    şöyle de diyebilirim. beyin kayıt sistemi gibi çalışır. siz bu hatıraların üstüne yeni birşey yaratamazsanız, devamlı olarak zihninizde aynı noktaya gider durursunuz çünkü anı hala size yakındır. yapmanız gereken kayıt üstüne yeni kayıtlar yaratmak olmalıdır. bir süre sonra geçmişin oldukça önemsiz olduğunu göreceksiniz.

    gözlemim bunu kadınların unutarak yaptığı yönünde. yani kadınlar çözmek yerine yok sayıyıor ve hemen birini bulmaya çalışıyor. erkekse öyle bir yaşıyor ki bu acıyı hep canlı tutuyor. ruh eşi saplantısına gidiyor. her 2 tarafta mutlu olamıyor. en azından uzun süre farklı şekillerde takılı kalıyor. bence 2 türde birbirinden birşey öğrenmeli. örneğin kadın acısıyla yüzleşmeli, erkek de kadın gibi duygularını geri plana atmayı ve hayatına devam etmeyi öğrenebilmeli.

    bunu başarırsanız beyin yeniden yapılanır, yeni nöron ağları kurar ve karşı taraf belki hala sizin canınızı yakmaya, intikam almaya çalışıyorsaken sizin için önemsiz olur. hatta yakın arkadaşınıza durumu anlatıp gülüp eğlenirsiniz.

    demek ki yeni birini sevebilmek için yaşamayı tekrardan öğrenmek gerekiyor.

  • dünyanin her bir yanina özgün yüzlerce ejder çesidi varmis gibi bunu ayirmislar. ejder deseler karstiracagiz sanki. "ejder mi, ne ejderi? adana ejderi mi komodo ejderi mi?"

  • suratına tükürmediğimiz bizim paramızın 3-4 katı ettiği günlerden nerelere. bulgaristan gibi cücük kadar ve fakir bir ülkenin para birimi bile bizimkini sekize katlamış.

    emeği geçenler gün yüzü görmesin!

    iki aşağıdaki mal için editliyorum.
    burada bahsettiğim ülke insanı değil direkt ülkenin kendisi ve bu ülkeye bakış açısı. olayı insanlara indirgeyip salak salak demagoji yapıp bir de destan yazmış. okuduğunu anlayacak kadar beynin olsun yeter.

  • liyakata, yeterliliğe göre değil il, ilçe başkanlarıyla akrabalık derecesine göre işe alır, beline bekçi diye silah takarsanız bu hadiseler elbette şaşırtmayacaktır.

  • 1-1 biten maçtır.

    1-letonya hayatımda gördüğüm en kötü ve en demode futbol oynayan takım. hücum prensipleri topu havaya dikerek ileri doğru atmak. kafayı gözü parçalamayı göze alan ve koşmayı seven bir forvetin nadir bir fırsat bulup gol atmasını bekliyorlar. ve biz bu takımı yenemedik. az daha da yeniliyorduk.

    2-hücumdaki sorun herkesin bir şeyler yapmayı birbirine bırakması oldu. birinin çıkıp bir şeyler yapmasını bekleyerek maçı bitirdik.

    3-bizde bilal kısa ve yine ozan tufan iyi oynadı. letonyada kaleci iyiydi.

    4-rangers taraftarı hakem fatih altaylının dediğinin aksine kötü değildi. penaltı doğruydu, kartlar doğruydu.

    5-fatih terimin sağa sola atar yapmasından, tuhaf konuşmalarından, jest ve mimiklerinden, oyunculara sürekli bağırıp çağırmasından tiksindik. bir hesap yapalım, göndermek daha ucuzsa gönderelim. bu adamla ne çok zaman kaybettik yahu.

    6-fatih altaylıyı yorumcu olarak seçen zihniyete ben ne diyeyim? bir ara sesi mute yapmayı düşündüm. maçta tek doğru cümlesi vardı, "bizim oyuncular kendilerini o kadar çok yere attılar ki hakemler artık daha zor faul çalıyor" dedi.