hesabın var mı? giriş yap

  • pamuk prenses, süpermen ve pinokyo yürüyüşe çıkmışlar...
    yürürlerken önlerine bir tabela çıkmış.

    " dünyanın en güzel kadını" yarışması...yazıyormuş üstünde.

    - bu yarışmaya katılıyorum, demiş pamuk prenses..
    yarım saat sonra arkadaşlarının yanına dönen pamuk prenses'e sormuş
    süpermen ve pinokyo.
    - eeee, nasıl gitti?
    - birinci oldum, demiş pamuk prenses.

    yürüyüşlerine devam ederken önlerine bir tabela daha çıkmış.
    "dünyanın en güçlü adamı" yarışması...yazıyormuş üstünde.
    -bu yarışmaya katılıyorum, demiş süpermen.
    yarım saat sonra arkadaşlarının yanına dönen süpermen'e sormuş
    pinokyo ve pamuk prenses.
    - eeee, nasıl gitti?
    - şüpheniz mi vardı?, demiş süpermen.

    yürüyüşlerine devam ederken önlerine bir tabela daha çıkmış.
    "dünyanın en yalancı insanı" yarışması...yazıyormuş...
    -bu yarışmaya katılıyorum, demiş pinokyo.
    yarım saat sonra arkadaşlarının yanına gözyaşları içinde dönen pinokyo'ya sormuş süpermen ve pamuk prenses.
    - ne oldu?
    pinokyo sormuş bu defa " kim lan bu tayyip denen adam?!?

  • tip 16, tip 31 ve tip 33 (en dirençli tipler) haricindeki hpv virüsleri (eğer kişi çoklu sayıda tip taşımıyorsa) normal bir bağışıklık sistemi ile ortalama 2-3 senede vücuttan kendiliğinden atılır, ancak bağışıklığınız düşükse ve bu süre sonunda halen atılmamışsa hpv virüsü zamanla konakçı hücre dna'sına entegre olur ve konakçı hücrenin dna replikasyon sistemlerini kendi replikasyonu için kullanmaya başlar. bu durum iki şeye sebep olur, birincisi konakçı hücre kendi başına hpv virüsü üretim merkezi haline gelir, ikincisi ve daha önemlisi ise virüs kişinin kendi dna'sına entegre olduğu için bağışıklık sistemi tarafından tehdit olarak algılanmamaya başlar ve görünmez olur. bu durumda ahcc dahil hangi bağışıklık takviyesini kullanırsanız kullanın göreceğiniz fayda minimal olur ve çok daha uzun bir tedavi sürecine ihtiyacınız olur. yani "5 senedir hpv taşıyorum bağışıklık tedavisi aldım (ahcc veya benzeri ) ama fayda görmedim" demek, tedavinin faydasız olduğunu değil, sizin tedaviye uygun olmadığınızı gösterir.

    yani hpv tedavisinde mantık şudur, eğer tip 16-31-33 (en dirençli tipler) tipleri taşımıyorsanız ve çoklu sayıda hpv tipine sahip değilseniz ve bağışıklık sisteminize güveniyorsanız kendi haline bırakıp 2-3 senede negatif olmayı bekleyebilirsiniz ama bu süreyi kısaltmak istiyorsanız bağışıklık takviyesi kullanmalısınız. ancak tip 16-31-33 tiplerini veya çoklu sayıda hpv tipini taşıyorsanız muhakkak erken evrede bağışıklık takviyesi kullanmaya başlamanız gerekir. aksi taktirde bağışıklık sisteminizin virüsle başa çıkamama ihtimali yüksektir ve bu durumda yukarıda bahsettiğim gibi virüs hücre dna'nıza entegre olabilir ve bağışıklık sisteminizle dostluğu başlar. misal tip 16'nın 5 sene boyunca vücutta kalması durumunda cin3 seviyesinde bozulmaya sebebiyet ermesi ihtimali % 40'dır, ve cin3 rahim ağzı kanserinden bir önceki evredir.

    bilinen en etkili bağışıklık takviyesi ahcc'dir. ahcc'yi özel yapan, çok uzun bir üretim prosesi sonucunda içerisinde alfa glukan isminde kendisine has bir bileşik oluşmasıdır. ahcc oldukça pahalı bir takviyedir, ahcc'nin pahalı olması kapitalist sistemin bir oyunu değil, üretim prosesin çok uzun ve kompleks olması, üretime başladıktan ancak 2 ay sonra son ürünün elde edilebilmesinden kaynaklıdır. ahcc'den daha ucuz alternatifler arasında propolis ve beta glukanın da hpv tedavisinde etkinliği gözlemlenmiştir. ayrıca vücutta eksiklik varsa d vitamini ve çinko alımı da tedaviye katkı sağlar. ancak şu anda hpv tedavisinde klinik olarak kanıtlanmış tek bağışıklık tedavisi ahcc kullanımıdır. çalışmalarda ahcc'nin hpv virüsünü vücuttan temizleme süresi 6 ay olarak gözlemlenmiştir ancak bu süre tek tip ve orta dirençli tipler için geçerlidir. tip 16-31-33'te (en dirençli tipler) bu süre 9 aya kadar çıkmaktadır, 2'den fazla sayıda tip taşıyan vakalarda ise bu sürenin 1 seneyi bulabildiği görülmüştür.

    ve eğer bir doktor size ahcc, propolis, beta glukan ve benzeri bağışıklık takviyelerinin hpv tedavisinde gereksiz olduğunu söylüyorsa oradan arkanıza bakmadan kaçın, zira o doktor ya tıptaki yeni gelişmeleri takip etmeyen veya yeni gelişmelere fazlasıyla önyargılı bakan, gelenekselci ve bu hastalık nezdinde cahil bir doktordur ya da kötü niyetlidir. gelenekselci bir doktora misal ahcc'nin hpv tedavisindeki rolünü gösteren pubmed yayınını gösterdiğinizde hemen geri adım atar, hmm, ben bir araştırayım en iyisi bu konuyu der, bu tür doktorlarda bu hiç şaşmaz çünkü hiçbir doktor pubmed’de yayınlanmış bir yayını görmezden gelemez, ama bu yayının varlığından bihaber olduğu için doktor egosuyla aksi yönde kesin konuşmaktan çok hoşlanırlar. (akademik ünvandan bağımsız genelde yaşça büyük doktorlarda daha çok gözlenir bu yaklaşım). kötü niyetlilerde ise durum daha farklıdır, çünkü bağışıklık tedavisi ile virüsten kurtulursanız bu doktorların ekmek kapısını kapatmış olursunuz çünkü bu doktorlar, virüsten dolayı cin2-cin3 olduğunuzda leep işlemi yapmaktan, devamlı koloposki yapmaktan veya aynı hastanın her ay çıkan siğillerini yakmaktan kazandıkları paranın önünün kesilmesini istemezler.

  • yapılan bir yaramazlık sonrası atakan(5,5) azarlanıyor..

    boba: aynı yaramazlığı tekrar yaparsan kulaklarından tavana asarım seni..
    atakan: aynı yaramazlığı tekrar yapamam ki..
    boba: nasıl yani? nedenmiş??
    atakan: o başka bir yaramazlık olur.. aynısı olmaz..
    boba: !!!???

    (bkz: herakleitos)

  • cevabı basittir aslında.

    kitapda bahsi geçen ifadede (bkz: un dictateur turc) kastedilen kişi atatürk'tür. lakin atatürk diktatör değildir.

    yazar, entellektüel seviyesi yüksek bir kişidir. konuya ve olaylara belli bir derecede de hakimdir.
    peki yazar neden böyle söylemiştir? yani neden diktatör olarak nitelendirmiştir?
    bunun cevabını vermek için yazarı biraz tanımak gerekir;
    yazar, ı. dünya savaşını ilk ergenlik yıllarında görmüş, ıı. dünya savaşını ise olgun yaşlarında savaş pilotu olarak bizzat yaşamıştır. fransa ve almanya arasındaki savaşı, yani o 40 günlük kabusu, her gün ölüm tehlikesi geçirerek gerçekleştirdiği keşif uçuşları ile içselleştirmiştir. almanya onun için düşmandır. almanlar, alman askerler olarak değil, bizzat almanyadır düşman.
    (ilgilenenler yazarın "savaş pilotu" isimli kitabına bakabilir. küçük prens gibi hayata dair çok başarılı saptamalarla doludur. lakin bu kitapda yaşam ve ölüm teması daha ağır basmaktadır. çıkarımlarımın çoğunluğu bu kitap üzerindendir.)

    şimdi irdeleyelim:
    ülkesini işgal eden ülke almanyadır. almanya ı dünya savaşında bizim müttefiğimizdir. bizler yazar için düşmanının dostuyuzdur. ya ne diyeceğidi yiğidim? övgü dolu sözler beklememek gerek elbette. kişisel kanaatim, kendine göre epeyce de nazik bir dil kullandığı yönündedir. bundaki sebep ise yazarın hümanist tavrı ve tüm türklere düşman olmamasıdır. almanyanın dostu olan türk devletine düşmandır. ki bunu da anlamak kolaydır. zira kitapta türk önderine diktatör derken, aynı zamanda astroid b 612'nin kaşifi olarak da bir türk astronomu göstermektedir. aslında hepimizde görülen, görülmesi gereken milliyetçi bir tavırdır.
    misal aynı kitabı, aynı dönemde bir türk yazsa idi ve astroid b 612'nin kaşifini bir ingiliz olarak gösterseydi, w.churchill için büyük önder demezdi kanaatimce.

    yazar, fransanın yenilgisinin ardından amerikaya gitmiştir. "dünya ve insanlar", "savaş pilotu" ve "küçük prens" kitaplarını orada yazmıştır. lakin ülkesinin işgal altındaki durumu ve almanyaya olan düşmanlığı, o'nu yine savaşa yönlendirmiş, ilerlemiş yaşına ve sağlık durumuna rağmen bu kez amerikan ordusunda pilot yüzbaşı olarak görev almıştır. görevi de yine aynıdır. yani alman ordularının hareketini havadan izlemek.
    lakin, bu kez şansı yaver gitmemiş ve görev uçuşunda uçağı vurularak denize düşürülmüş ve ölmüştür.

  • kendinize herhangi bir bankadan birikim hesabı açtırın. bu hesabın internet bankacılığını kapattırın. bir adet kavanoz ayarlayın kendinize, her akşam eve geldiğinizde cebinizdeki bütün bozuklukları bu kavanoza atın. bu kavanozdan para almak kesinlikle yasak. her haftasonu ya da ay sonu buradaki paraları sayın, artık 50 lira mı eder, 300 lira mı eder, ne kadar tamlattırılabiliyorsa o kadarını alın poşete koyun, bim gibi a101 gibi markete gidip bütünlettirip bu başta açtığımız karta yatırın parayı. tümletemediğiniz küsurat parayı da kavanozda bırakıyoruz, cebe atmak yok. bu şekilde kısa sürelerde ne kadar para biriktirebileceğinize inanamazsınız. ne kadar çok parayı israf ettiğinizi farkettiğinizde alttan ufak bir sızı hissedebilirsiniz. geçecektir.

  • şu hayatta garibanlık kadar içimi burkan bir şey yok. garibanlık dediğim de asla köylülük, cahillik, fakirlik vs falan değil. garibanlık dediğim bir insanın zorla üstüne yüklenen görevlerin altında ezilmesi, ezilirken yine de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması, kimseye mahçup olmadan yaşayabilmek için it gibi çalışması ve asıl itlere hizmet etmek zorunda kalması.. yine de duruşunu bozmadan, sesini çıkarmadan, üç kuruş hayat için.