hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaslar herkese iyi gunler. kampanyanin amacini hemen belirteyim. yukarida belirttigim tarihler universite sinavlarinin olacagi tarihlerdir ve ben dahil cogu aday o gece zar zor uyuyacak , akabinde ise davulcu tarafindan uyandirilip tahminen uykusuz kalacak , bu da sinavdaki performansini dusurecek , haliyle gelecegiyle oynayacaktir. su dort gunun sabahinda ramazan davulcularinin anlayisli olmasini bekliyorum. kimsenin hayallerimizin yikilmasina sebep olmaya hakki olmamali , tesekkurler.

    edit : ikamet ettiğiniz semtin belediye başkanına ulaşarak(sosyal medya ya da yüz yüze ya da herhangi bir yöntem ile) en azından bir bilinç oluşturabilir , etkili olabiliriz. davulcularla birebir konuşmamız belki de etkili olmaz ama semtte nüfuzu olan bir ismin böyle bir duyarlılığı yayması biz semt sakinlerine göre daha kolay olacaktır. bir arkadaşımız edirne belediye başkanına sosyal medya üzerinden ulaşmış ve başkan da sağ olsun uyaracağını belirtmiş. bunun gibi örnekler çoğalırsa az da olsa insanlara faydamız dokunur diye düşünüyorum. herhangi bir şekilde yetkili isimlere ulaşma şansınız mevcutsa rica ediyorum onları bu konuda bilgilendiriniz. destek veren herkese sonsuz teşekkürler.

  • planlanan hizmet neymiş acaba. allah aşkına ne planladınız bir söyleyin.

    ayrıca yaklaşık 110 bin personeliniz var. fazla fazla maaş versek, mesela adam başı 9 bin lira desek 1 milyar etmiyor. nasıl oluyor da %96 sı maaşlara gidiyor. allah aşkına biri anlatsın bana.

    edit: arkadaşlar uyardı, sen aylık hesap yapmışsın ve 5 bin lira maaş dediler.doğru.

    5 bin liradan 110 bin personel aylık 550 milyon lira.
    yıllık 6 milyar 600 bin lira.
    eee yine nasıl oluyor da bütçenin %96 sı maaşa gidiyor.

    edit 2: sigorta ve vergiyi unutmuşuz.
    adam haklı o zaman bu para yetmez tabi aq. 20 milyar olsun en az.

    en güzeli imam hatipler kapatılsın ben de kurtulayım devlet bütçesi de.

    edit 3: imamlar vergiden muaf olabilirmiş, hesap çok karıştı, daha da hesaplamam. ben yokum bu işte arkadaş.

    neymiş, diyanetin hesabına karışmayacakmışsın.

  • skim böyle başak burçluluğu... bilgisayardaki sistem dosyalarını düzenlemek:(

    levent diye, o devrin digimon'u bir arkadaş toplamıştı ilk bilgisayarımı. sene 95. ilk günün akşamı evde kurcalıyordum, tek tek bütün klasörlere girip her bir dosyaya tıklıyordum peki buna basınca noluyo, e peki buna basınca noluyo diye diye.. böyle kurcalarken fark ettim ki aynı dosyalardan birden fazla yerde var. bir win32 mi windows mu ne öyle bir yerde var, bir program files diye bir yerde var, içlerinden bazıları başka bi yerlerde daha var... "dağınık levent tabi (anne tonlamasıyla verip de veriştirdim levent'e) elli kez kopyalamış aynı dosyaları bilgisayarın hafızası dolacak boşuna" diyerek kolları sıvadım ve müthiş bir işgüzarlıkla sabaha kadar benzer/aynı adlı tüm sistem dosyalarının eşlerini silip silip tek klasör altına topladım hepsini. sonuç olarak da sabaha bilgisayarı kucağıma almış halde ıkına sıkına 3 otobüsle bakırköy'den hacıosman'a gidip, suratımda takınabildiğim en sempatik "ben bi bok yidim" gülümsemesiyle levent'in ziline basmam gerekti.

    yalnız o vakitler bilgisayardan alınan zevk bile başkaydı be... windows plus'ta mı ne gelen, tren istasyonlu wall paper'ı görmek için evden kalkıp 2,5 saatlik yolu tepip sarıyer'deki arkadaşa gitmişliğim olmuştu. wall paper görmeye bak sırf. bu da mallık değil mi? değildi işte. abimden ablamdan çok seviyordum be o ilk bilgisayarımı. ne de güzel bilgisayardı... pentium 133 mmx, 16 mb ram, cücük kadar hard disk. autocad'e tıkladıktan sonra yatardım on dakka uyuyum o açılana kadar diye.

  • yeni bir ''öpüşen çifti uyaran kişinin bıçaklanması''' olayı daha. adam ahlak bekçiliği yapacağım derken dört yerinden bıçaklanmış. ilginç olan ise bıçaklayan gencin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması olmuş.

    http://t24.com.tr/…isi-4-yerinden-bicaklandi,342852

    edit: çocuk serseridir değildir bilemem; maganda da olabilir, akp'ye de oy verebilir ya da kültürlü, birikimli de olabilir. bu haberi böyle yorumlamıyorum. bugün sevgilisiyle öpüştü diye tepki gösteren yobaza hiçbir tepki gelmezse yarın bir gün sevgilisiyle el ele tutuşana salça olur. yine tepki gelmezse kadınların yalnız başına dışarı çıkmalarına salça olur. bunların özelliği budur zaten. mahkemenin de yaralayan genci serbest bırakması bu açıdan emsaldir. yıllardır muhafazakar, gerici yaşamı hayatın her yerine zorla sokmaya çalışmak buna benzer sonuçlar doğurabiliyor.

  • aralarındaki tek ortak özellik ikisinin de erkeklerden hoşlanmasıdır, bunun dışında taban tabana zıttırlar, mesela nur içinde yatsın zeki müren ünlü ünsüz herkese aynı saygıyı gösterirdi, bülent ersoy ise ünlü ünsüz herkese aynı saygısızlığı gösteriyor.

  • adamlar ''şikayet var'' diyerek evini basıp karına, sevgiline, bacına veya da anana tedbir amaçlı bilmediğin bir yerde 48 saat el koyarsa o zaman bende derim why so panic bro...

    zorunlu edit: ''why so panic'' entry'e dayanamayıp silip çok uzaklara kaçmış ama bizde hatırası mevcut, rahat olsun.

    ekran görüntüsü

  • yunan mitolojisini merak ediyorsan dinlersin, kızılderili soykırımını merak ediyorsan dinlersin, ingiliz edebiyatına meraklıysan dinlersin, büyük iskender'in hayatını öğrenmek istiyorsan dinlersin, kırım savaşı'nın atmosferini yaşamak istiyorsan dinlersin, ikinci dünya savaşı'ndaki the blitz ataklarını merak ediyorsan dinlersin, idamına dakikalar kalmış bir mahkumun gözünden dünyaya bakmak istiyorsan yine dinlersin. iron maiden'da her numara mevcut.

    bu grubun en sevdiğim özelliklerinden birisi de tarihi süreçlerin işlendiği şarkılar üretmiş olması. müziğe yaptıkları katkıyı dile getirmeye gerek yok zaten; benden önce sayfalarca yazılmış. ben bu entaride alışılmışın dışında kalan bir yönünden bahsedeceğim.

    iron maiden boş bir grup değildir. aşk ve acı çekme gibi basmakalıp temalar haricinde birçok tarihi konuyu şarkılarında yer edindirmiş bir gruptur. tarih, sanat ve din hakkında birçok şarkı yapmış iron maiden. kimi zaman eleştiri yaptığı, kimi zaman çeyrek asırlık tarihi 7 dakikaya sığdırdığı, kimi zaman da upuzun şiirlerin temasını dinleyiciye aktardığı örnekler mevcut. bu örneklerin hepsine teker teker bakalım:

    rime of the ancient mariner: 1797 yılında yazılan 626 mısralık bir şiiri 13 dakikalık şarkıda harika bir biçimde anlatmışlar. şarkının içindeki yükselme ve alçalmaları şiirin temasına uygun bir biçimde yerleştirmişler. neredeyse şiirin gidişiatını engelleyen en ufak bir detayı bile eksik bırakmamışlar. yaşlı denizcinin hikayesini düğün davetlisine anlatmasını, geminin antartika'da mahsur kalmasını, yaşlı denizcinin albatros'u öldürmesini, bu gereksiz cinayetten sonra tayfanın yaşlı denizciyi suçlaması gibi detayların hepsi tek tek işlenmiş. herhangi bir ingiliz edebiyatı hocasının anlatabileceğinden daha iyi bir şekilde anlatılmış şiirin konusu. 10 dakikadan uzun olup da sıkmayan sayılı şarkılardan birisidir bu.

    alexander the great: büyük iskender'in küçük asya seferi sekiz dakikada anlatılmış. iskender'in doğumu, iskender'in babasının iskender'deki potansiyeli keşfetmesi, tahta geçişi, pers ordularını darmaduman edişi, sefer sırasındaki önemli savaşların sonuçlarını, helenistik dönemin yükselişe geçişi ve büyük iskender'in gordion düğümünü nasıl kestiği detaylarına yer verilmiş. (dipnot olarak geçelim, büyük iskender'in minor asia seferi esnasında fethedemediği bir şehrin hikayesini şurada anlatmıştım: (bkz: #101953721)

    şarkının en sevdiğim bölümü ise helenizmin yükselişe geçtiğini anlatan şu bölüm:

    hellenism he spread far and wide
    the macedonian learned mind
    their culture was a western way of life
    he paved the way for christianity

    flight of icarus: girit'teki esaret hayatından kurtulmak isteyen icarus'un hikayesi. babasının tavsiyelerine kulak asmayan icarus'un balmumu ve kuş tüylerinden imal edilmiş kanatlarla kaçmaya çalışmaları; icarus'un güneşe çok yakın uçtuğu için balmumunun erimesi ve kaçış hikayesinin fiyasko ile souçlanması. bu hikaye şarkının nakaratında daha da anlam kazanıyor:

    fly, on your way, like an eagle
    fly as high as the sun
    on your way, like an eagle
    fly as high as the sun

    the trooper: bu seferki konumuz ise kırım savaşı. heyecanlananlar için belirtelim; şarkının herhangi bi yerinde osmanlı devleti geçmiyor. şarkı 1854 yılındaki balaklava şavaşı'nı anlatıyor. (bkz: charge of the light brigade). şarkının içindeki rusya vurgusu ise oldukça belirgin:

    the horse he sweats with fear, we break to run
    the mighty roar of the russian guns
    and as we race towards the human wall
    the screams of pain as my comrades fall

    run to the hills: belki de iron maiden'ın en cesur hareketlerinden birisi bu şarkı. kızılderili soykırımı konusunu işlemek şarkılarının belki de yayılacağı en büyük pazar için hoş bir durum olmasa gerek. bu şarkı, beyaz adamın amerika işgalini hem kızılderili hem de işgalci atlı birlikler perspektifinden anlatıyor. kızılderiler: "deniz aşırı ülkelerden beyaz adam geldi, bize acı ve ızdırap getirdi, kabilemizi öldürdü" diyor. işgalci birliklerin perspektifi ise kızılderilileri inlerine kadar kovalamaları. şarkının sonu ise daha da felaket; viski ve altın takası ile gençleri köleleştirme, yaşlıları ise yok etme üzerine.

    aces high: ikinci dünya savaşında ingiliz halkının moralini kırmak için nazi uçakları hitler'in emriyle her gece ingiltere'yi bombalamaya başlamıştı. nazi uçakları ufukta görülür görülmez sirenler çalıyor. halk sığınaklara koşuyor. uçaksavalar, nazi uçaklarının geçeceği bölgeye konumlandırılıyor. ingiliz pilotlar motorları çalıştırıp uçakları uçuracak ve ülkelerini nazi uçaklarından koruyacak. koş, uçmak içi yaşa, yaşamak için uç. blitz'in tüm aksiyonu bu şarkı içinde mevcut. hatta şarkının konser versiyonları, winston churchill'in "we shall never surrender" konuşmasından alınan kısa bir kesitle başlıyor.

  • ortalama türk halkının, suç işlediğine dair somut delil olmayan birisine müebbet verildiğini görünce sevinmesi ülkenin seviyesini ve hukuka verilen değeri gösteriyor. ülkecek biz buyuz, kimse suçu ve suçluyu dışarıda aramasın.