hesabın var mı? giriş yap

  • eylemci gençlerden biri ntv mikrofonlarına "biz tatmin olmadık, onlar kendilerini nasıl tatmin ediyorlar?" diyerek, çok haklı ve manidar bir soru sormuştur.

  • artık iyice eminim ki biz çocuk yetiştirirken bir yerlerde hata yapıyoruz. çocuk ürünleri satan firmalar bizi afedersiniz iyi skiyor. misal biz çocuğun banyo merasimi için küvetinden, filesine, köpüğünden, kremine, örtüsünden bornozuna kadar 45 parça şey aldık. istiyoruz ki onun o hassas teni (!) zarar görmesin, yumuşacık olsun, huzur içinde bir uyku için rahatlasın. ama bak bize sabun, şampuan, yağ, krem itekleyen johnson’s baby reklamındaki anne çocuğunu nerede yıkıyor?

    yahu bizim ıspanak, pırasa, domates yıkadığımız, bulaşığın yağını akıttığımız lavaboya gömmüş çocuğu, sanki çocuğu düdüklü tencereyi yıkadığı lavaboda yıkamıyormuş gibi hassas ve zarif hareketlerle yıkıyor. bir de çocuk iç sesi, bana değer veriyorsun biliyorum falan diyor. lan değer veren biziz! biz 500 lira masraf ettik senin banyon için, o sana patlıcan muamelesi yapıyor, nesine mutlu olup gülüyorsun?

    hayır arkadaş el alemin çocuğu lavaboda yıkanırken gülücük saçıyor, biz bizimkini tahtta yıkıyoruz çıkana kadar ağlıyor. niye beceremiyoruz biz bu çocuk büyütme işini. illaki avrupalı mı olmak lazım, illaki çocuğu lavaboda menemen malzemeleri ile birlikte mi yıkamak lazım? hoş kadındaki lavabo bizim küvetten büyük orası ayrı.

  • piyasa değeri 8000 lira olan bir yazıcıyı burada 5300 liraya satan bir satıcı gördüm. siparişi geçtim. teslim tarihi 1 ay sonra yazıyor. dedim bunda bir iş var. birkaç hafta geçti, hareket yok. trendyol müşteri hizmetlerine yazdım. "mutlaka ürününüz gelecek, şu anda hazırlanma aşamasında, gelmezse bize yazın" gibi copy-paste cümleler gönderen bir temsilci ile yazıştım. 1 ay oldu hala yazıcı gelmiyor. tekrar yazdım. ne dese beğenirsin: "satıcının trendyol ile ilişkisi bitmiş, biz iptal edelim siparişinizi". aramasam iptal de etmeyecekler. bir satıcının sözleşmesi fesh olursa açık siparişler niye otomatik olarak kapatılmaz? bana sorarsanız tam bir rezalet ama diğerlerinin yanında ufak kalıyor, o yüzden gündeme getirmeye gerek yok. trendyol 1 ay paramı tuttu. olay bundan ibarettir.

  • akp'ye hiç oy vermediği halde tüm saçmalıklara katlanmak zorunda olan kesimdir.

    demokrasi kavramı, cahil toplumlar için yeniden dizayn edilmeli.

  • "nasa'nın argeye ayırdığı para kadar biz de diyanete ayırıyoruz, o kadar research ediyoruz ki yeni bir din bulmamız an meselesi"

  • peki çatı bakım giderlerini de ödemeyin,
    giriş katta oturuyorum aydınlatma kullanmıyorum elektrik parasına da ortak değilim, bahçenin bakımı beni ilgilendirmiyor, bahçeye bakmıyorum onu da ödemem, havuza girmiyorum havuzu da ödemem, neyi ödersiniz sevgili ortak yaşamayı bilmeyen bencil hanzolar?

    tanım: günümüz bencil şehirli hayatı sorunu, sonra tek katlı müstakil köy evinde oturma hayali kurarlar.

  • cem garipoğlu tarafından hunharca katledilmiş cancağızım, rahmetli.

    o dönem otopsi raporunu okumuştum, okuyup ağladığımı hatırlıyorum.
    bir de ismini unuttuğum bir programda, sezen aksu-firuze eşliğinde anılmıştı.
    şimdi ne zaman firuze çalsa, aklıma münevver karabulut gelir.

    "üzüm buğusu gibi..."

    ne zaman protez tırnak taksam, cem garipoğlu'nun evinde, yerde bulunan tırnakları geliyor aklıma, poşetten çıkan kanlı çamaşırlar beliriyor sonra gözümde. sonra testere geliyor aklıma, başının gövdesinden ayrılma sahnesi... daha sonra onun bulunduğu, cenaze için, kafasının gövdesine dikildiği...

    amcası, bileklerinden bahsetmişti bir yerde... "bileklerini telle mi neyle bağladılarsa, bilekleri..." deyip yutkunmuştu adamcağız...

    ölüm anında aklından geçenleri düşünüyorum, ne kadar ürküp, ne kadar korktuğunu...

    allah rahmet eylesin. ben bu cancağızıma hala çok üzülüyorum.

  • ömür tüketen bir durumdur, iki taraf da kendi kaypaklığının farkında olduğundan karşı tarafı üzmek istememektedir. iki taraf da kendinden emin değildir. amaaan boşver yormayalım kafaları denilir, gidişata bırakılır. hayatının insanını arayan umutsuz insanlarda daha sık görülen durumdur. karşıdaki hayatınızın insanı değildir o yüzden hiçbir zaman ona evet diyemezsiniz ama bu hayatınızın insanı olacak it oğlu it hala karşınıza çıkmamıştır ve iyi vakit geçirdiğiniz bir adet karşı cinsten arkadaşınız mevcuttur. sonra bir bakmışsınız arkadaşlığın bir üstü sevgililiğin bir altı durumundasınız. zaten ben çok çok iyi anlaşan farklı cinsiyetteki insanların arkadaş kalabilme ihtimalini sıfıra yakın bulmuşumdur hep. en azından taraflardan biri aşık olur diğeri istemez arkadaşlık yine bok olur. günlük yaşamda sıklıkla rastlanır. yapacak bir şey yoktur, kasmamak lazımdır.

  • ege (5) ve ilay'ın (3) tuvalette biri klozete, diğeri oturağa tünemiş haldeyken gerçekleştirdikleri öldüren diyalog.

    ege: ilay bak ipe.
    ilay: ipi bana versene ege.
    ege: olmaz!
    ilay: lütfen!
    ege: bak ilay benim ipim var.
    ilay: senin pipin var ege evet.
    ege: hayır pipim var demedim, ipim var dedim.
    ilay: sen kız mısın ki pipin yok?
    ege: ya ben kız değilim, benim pipim var.
    ilay: hayır senin pipin yok, senin ipin var.
    ege: anneeeee, ilay bana pipin yok diyor.
    ilay: annneeeee ama ben ona ipin var dedim.
    romica: birbirinizi şikayet etmeyin!
    ilay: aptal ege!
    ege: ben aptal değilim.
    ilay: aptal ege, aptal ege!
    ege: terbiyesiz ilay!
    ilay: sen de aptalsın!
    ege: sen de terbiyesizsin!
    ilay: ben terbiyesizim, sen aptalsın tamam mı?
    ege: tamam, ne haber terbiyesiz ilay?
    ilay: iyiyim aptal ege.
    ege: ne yapıyorsun terbiyesiz ilay?
    ilay: bana terbiyesiz deme, ben terbiyesiz değilim.
    ege: o zaman ben terbiyesiz olayım sen aptal ol?
    ilay: haıy ben aptal değilim, terbiyesiz değilim.
    ege: anneeeee, ilay aptal olmayı da terbiyesiz olmayı da kabul etmiyor!
    romica: ?!?
    ege: ilay, o zaman ben hem aptal hem de terbiyesiz olayım?
    ilay: tamam, aptal terbiyesiz ege.
    ege: ama sen ne olacaksın?
    ilay: ipi bana ver, afferin.
    ege: eee, ne oldu şimdi?
    ilay: sen hem aptal hem de terbiyesizsin, benim de ipim var!
    ege: annneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!!!!!!!

  • bir araç. doları 17,22'den 16,80'e düşürüp tekrar 17 üstüne çıkmasına alet olan şey. insanlar bunun ne olduğunu anlayana kadar çok zaman geçer. haber sitesi editörleri çılgınca “gelire endeksli senet” cümlesi dolduruyorlar makalelere şimdi.
    --- spoiler ---
    gelire endeksli senet açıklandı. peki gelire endeksli senet ne demek? gelire endeksli senet sahibi olmak için neler yapılmalı? gelire endeksli senet ile ilgili sık sorulan sorular haberimizde.

    gelire endeksli senet nasıl alınır sorusuna yanıt arayan kullanıcılar gelire endeksli senet nereden alınır merak içinde…
    --- spoiler ---

  • kaynayan suyu 1-2 bar basınçla, espressodan daha kalın; filtre kahveden daha ince öğütülmüş kahvenin içinden hızlıca geçirerek yoğun kıvamlı, gövdeli kahve elde etmemizi sağlayan italyan icadıdır. diğer demleme türleri içinde espressoya en çok benzeyen demleme türü olsa da, yoğunluk anlamında espressoya yaklaşamaz.
    kullanımı son zamanlarda ülkemizde artmıştır. bir rehbere ihtiyaç duyulması ihtimaline karşın deneyimlerimden süzülmüş bilgilerimi aktarmak isterim. bazı püf noktalara dikkat etmek, yoğunluğu kaybetmeden acılıktan kurtulmanıza, aromayı maksimum düzeyde hissetmenize yardımcı olabilir.
    öncelikle, taze öğüttüğümüz kahveyi silme dolduruyoruz, bıçağın düz kısmıyla/kredi kartıyla vs. yüksekliğini tamamen alıyoruz; düz bir zemin oluşturuyoruz. fakat kesinlikle kahveye bastırmıyoruz. su kahvenin içinden zor-yavaş geçerse acılık artar. ayrıca güvenli de değildir kahveye bastırmak, mokapotu patlatabilir, yaralanabilirsiniz.
    valfi geçmeyecek kadar kaynar su ekliyoruz. su kaynar olmalı ki, kahvemizi çabuk alalım, acılık yaşamayalım.içine kahve dolu aparatı koyuyoruz ve bir havlu yardımıyla elimizi yakmadan sıkıyoruz.
    ocağı yüksek ısıda açıyor ve üzerine potu koyuyoruz. kısık ateş acılığa yol açar. demleme süresince harlı ateş kullanıyoruz.
    kahvenin çıkışını beklerken bir kaba soğuk su dolduruyoruz ve bunu ocağın yanına alıyoruz.
    kahve çıkmaya başlayınca tetikte oluyoruz, kahve akışı bitmeye yakın pottan fokurdama sesi gelecek, bu ses gelir gelmez potun altını soğuk su dolu kaba sokuyoruz, bu işlem contanın ömrünü uzatır. toss diye gelen sesten korkmuyoruz. hemen kahvemizi fincanımıza alıyor, acılığı olmayan yoğun kahvemizi yudumlarken "adamın bi bildiği varmış, teşekkürler barkanand " diyoruz.
    potu da ıslak bırakmıyor, soğur soğumaz söküyor, sadece suyla yıkıyor ve kurutuyoruz.