hesabın var mı? giriş yap

  • unutamadıklarım no:5

    yıl 1998, lise 3'teyim. para biriktirmişim ve playstation alacağım. normalde anadolu çocuğuyuz ama sırf playstation almak için istanbul'a gelmişim. doğubank'a nasıl gideceğim ezberimde. galata köprüsünde yürüyorum. boyacının biri "birader bir bakar mısın" dedi. azıcık istanbul tecrübesi olan birisi boyacıların frekansından gelecek tüm yayınları filtrelemesi ve reddetmesi gerektiğini bilir ama dedim ya, anadolu çocuğuyuz, safız.

    - efendim?
    + ayakkabın çok kirli, gel bi tozunu alayım.
    - yok istemem.
    + ya gel, benden, ikramım.

    tabi tozunu almaz sadece, azıcık da boya sürer. işlem esnasında da hapisten yeni çıktığını, adam bıçaklayıp öldürdüğünü falan anlatıp beni korkutur. ne kadar verdiğimi net hatırlamıyorum ama şöyle söyleyeyim, ayakkabı boyamak 10 tl ise ben 100 tl vermişimdir bu eşkiyaya. her mal gibi beni tartaklamadığı için bir de teşekkür edip yoluma devam ederken ikinci bir boyacı "kardeş bir baksana" diye seslendi. ve arkadan o muhteşem bağırış geldi: "ahmeeet, bırak bırak ben aldım!".

  • şüphesiz ki ucuz ve samimi olmasıdır.

    tezgahlar mütevazidir, ürünler kaliteli, fiyatlar uygundur.
    içeri girerken dükkandaki en pahalı şeyi alabileceğini bilmek insanın öz güvenini artıran bir şey arkadaş. ben bunu bilirim, bunu söylerim.

  • sırf bu dizi ve jimmy hatrına 32 yaşımda iş güç sahibiyken sınava girip hukuk okumaya karar verip, gece-gündüz-yaz-kış demeden alttan-üstten-yandan ders alıp 2 sene 10 ayda 4 yıllık fakülteyi bitirerek avukatlık stajını yapabilmek için 657 sayılı devlet memurları kanunun 24 aylık babalık iznini kullanabilmek adına 3 yıldır çocuk yapmayı erteleyip mezuniyete 2 ay kala corona virüsü salgını nedeniyle siki tutmuş eğitim öğretim sistemi yüzünden mezun olamama ihtimalim eşliğinde az önce 5. sezon 6. bölümü izledim.

    emeği geçen herkesin amk.

  • dunyanin en garip dilencilerini barindiran amerikan sehri. (amerikan sehri ulan, amerika birlesik devletleri sehri degil. amerikayla ilgili yazilmis her entry'de konuyla alakali gereksiz bir cemkirme surecine giren, gereksiz mevzularin yazarlarina selam ederim. neymis, amerika kitaymis da, amerikanin hangi ulkesiymis de. sanki arjantinden bahseden adam, guney amerika gibi diger cok genel bi tabir kullaniyomus gibi. amerika ya da amerikali kavrami, birlesik devletlerde yasayan amerikalilarin dahi kendileri icin kullandigi cok genel-gecer bi kavram degilmis gibi. neyse, oyle bi selam eeyim dedim)

    muthis bir nezaket, son derece sofistike bir dilenci populasyonu... nam-i diger homeless people. o kadar siradisi bi havalari var ki, bir dilenciyle dunyanin baska hic bir yerinde duyma ihtimalinizin olmadigi dilenen-dilenilen diyaloglarina sahit olursunuz. soyle ki:

    + selam genc adam.
    - merhaba.
    + ya kusura bakma rahatsiz ediyorum ama, bir ceyreklik var mi diye sorucaktim.
    - cok uzgunum, hic bozuk yok. baska bi zaman artik.
    + yok yok hic onemli degil, rahatsiz ettim. iyi gunler.
    - ya dur surdan bozdurim de gelim, hemen iki dakika.
    + hee meksikalinin yerinde mi? o suratsiz pezeveng tanimadigina artizlik yapar simdi. ver sen bana bi dolari, bende var bozuk. ne vericektin sen bana, haa ceyreklik. al moruk, 75 cent para uzeri.
    - hayyy yasa bee. sen hep burda misin? yarin bozuk bulundurim bari.
    + valla belli olmuyo ki, bi ara seven eleven'a takiliyoduk. bu hafta festival var ya burda, buralardayim herelde.
    - tamam hadi hayirli isler.

    niye? rekabet cok cunku. her kos basinda bir homeless. adamlar musteriyle diyalogu guzel tutuyo ki, ertesi gun adam o koseden cebinde bozuklukla gecerse "lan bu dunku kibar dilenci degil mi, dur su ceyrekligi veriym de sevindirim garibani" deyip bagista bulunsun. dilencilige has amator ruhu kaybetmeden yakalanmis muthis bir profesyonellik.