hesabın var mı? giriş yap

  • - yere düşen herhangi bir çöpü almak.

    - markette kişinin yere düşürdüğü ürünü alıp reyona geri koyması.

    - asansorde selam vermek.

    - sokak hayvanlarına karşı sevgi ve saygı beslemek. evet saygı.

  • daha ice tea filan yokken ortalikta (en azindan turkiye'de), kendi yaptigi limonatayi bir kaba, demlikte kalan cayi da sulandirip ayri bir kaba koyar, ikisini buzdolabina kaldirir, karistirip icerdi. o zamanlar dalga gececegimize, ileriyi gorup patent vs aldirsaydik simdi buralar bizimdi!

  • henüz 23 yaşımda aşık olmuştum. onun doğru insan olduğuna emindim. gördüğümde avuç içlerim terliyor, kalbim ağzımdan çıkacak gibi atıyordu.

    ilk buluşmamızda evli ve 2 yaşında bir kızı olduğunu, boşanma davası açtığını söyledi. yani ben onu tanıdığımda boşanma davası açılmıştı. ona şunu söyledim.

    "boşanma davan bitene kadar görüşmeyelim. belki evliliğine bir şans daha tanımak istersin. çocuğun için bir arada olma kararı verirsin. bu süreçte ben yanında olmak istemiyorum. söyleyeceğim en ufak bir söz, yapacağım bir davranış belki kararını etkiyleyebilir. boşanman ya da boşanmamana hiçbir şekilde dahil olmak istemiyorum. ne karar verirsen ver asla seni yargılamam. davan tamamen bittip yolunu çizdikten sonra tekrar konuşuruz"

    üst düzey ve sanat eğitimi almadan söyleyebilmiştim bunu üstelik. davası bitene kadar asla görmedim, konuşmadım. aradan 18 sene geçti. ve ben 18 yıldır kafamı yastığa koyar koymaz uyuyabiliyorum. huzurlu bir uykuyu, galaksinin en muhteşem aşkına değişmem.

    aşk denen şey bir gün biter. ancak vicdan toprağa gireceğimiz güne kadar bir azap kolyesi gibi sallanır durur boğazımızda.

  • başımın tatlı belası
    gönlümün kara sevdası
    her şey boş senden sonrası
    vazgeçmem senden senden
    vazgeçmem sendeeeeeeen

    1950'lerde rus hesaplamalı mekanikçi sergey belotserkovskiy tarafından geliştirilen, ki kendisi aynı zamanda yuri gagarin'in tez danışmanıdır ve ilginçtir ki tezinin konusu da grid fin üzerinedir, bir uçuş kontrol ekipmanıdır. öte yandan kendisi şu an popülaritesini spacex şirketinin falcon 9 roketine borçludur.

    zira atmosfere yeniden giriş yapacak olan roketlerin tekrar tekrar kullanımını mümkün kılmak için gezegen üzerinde istenen yere sıfıra yakın hızla inişi kontrol etmek için gerçekten de işlevsel bir kontrol sistemidir. olayın askeri boyutu ise bambaşka bir potansiyele sahiptir.

    askerlerle mühendislerin arasındaki en ciddi iletişim eksikliği buradadır. askerler bir silahın sadece ilk ve sınır şartlarıyla ilgilidirler, mühendisler ise yönetici denklem setiyle ve çözüm uzayının tamamıyla ilgilidirler. askerin, ihtiyaç duyduğu sınır ve ilk şartları ortaya koyarken az ya da çok olayın mühendislik kısıtları hakkında fikir sahibi olması gerekir. bu yüzden savunma sanayinde en çok ihtiyaç duyulan profil hem yetkin mühendislik bilgisine hem de tasarlanacak silahın durumuna göre karargah ya da kıta tecrübesine sahip asker mühendislerdir. dürüst olmak gerekirse memleketin popüler mühendislik okullarının hepsi şu an sivildir.

    abd tarafından geliştirilen moab isimli bombada, ki ağırlığı yaklaşık olarak 9 tondur, aktif kontrol sistemi olarak kullanılmıştır. tercihin nedeni ise termobarik bomba olması hasebiyle tahrip gücü yüksek sistemlerde taktik füzelerin aksine radar izinin ikinci planda kalmasıdır. çünkü grid finde konvansiyonel finlerin aksine yüzey alanı daha geniştir ve düşman radar tarafından tespiti ise daha kolaydır, fakat bu kolaylığı zorlaştıran bir diğer nokta ise aerodinamik ısınma limitlerinin tasarımının doğası gereği yüksek olması nedeniyle grid finlerin daha yüksek mach sayılarında kullanılabilmesidir. bu nedenle oksitleyici taşımayıp saf yakıttan oluşan harp başlıklarına sahip termobarik bombalarda kontrolör olarak tercih edilmeleri askeri bir ihtiyaca cevap vermektir.

    termobarik bombalara kısaca değinecek olursak tahrip güçleri daha yüksektir çünkü faydalı yüklerinin tamamı yakıttan oluşur. tasarımındaki kritik nokta ise çarpma anında daha fazla yakıtın daha kısa sürede daha fazla oksijenle temasını sağlayabilmektir. böylece yeterince yüksek basınçla üretilen şok dalgaları arkasında cehenneme dönmüş bir ortam bırakarak ilerler. özellikle terörle mücadelede mağaralara saklanan teröristlere karşı oldukça etkindirler. zira kapalı alanların ağzında patlayan bombanın ürettiği şok dalgaları sönümlenene kadar mağara duvarlarından yansıyarak her geçişinde sıcaklığı yüzlerce derece artırır. bu yönüyle terörle mücadelede kısmen taktik olarak da tanımlanabilir, yine de sınıflandırmanın en doğrusunu askerler bilir, yaygarasını ise insan hakları savunucuları yapar zira çarpma anından sonra mili saniyeler içinde çarptığı ortamın sıcaklığını 4000 derecelere çıkardığı için ortada ceset de bırakmaz.

    öte yandan faydalı yük kütlesi arttıkça termobarik bomba artık terörle mücadele sınıfından çıkıp kitle imha silahı olma noktasına kadar gidebilir. kullanılan yakıtın ısıl yüküne de bağlı olmakla beraber, açık arazide piyadeye ya da büyük şehirlerde halka karşı kullanımı gerçekten bir savaş/insanlık suçu olarak da tanımlanabilir.

    düşünülenin aksine bir füzeyi yüksek hızlara çıkarmanın önünde, tabii uzaya çıktığı sürece, ciddi bir engel yoktur. zor olan şey mekanik olarak stabil koşullar altında o hızlarda kontrolü sağlamaktır. sistemin nasıl çalıştığına gelecek olursak, aslında temelinde ses üstü kanat profilinden çok farklı bir şey değildir. sadece birden fazla delikli ızgara tipi karenin birbirine eklenmesinden ibaret bir sistemdir. avcı jetlerdeki taşıyıcı kanat profilinden olan temel farkları ise dış değil iç akış olması nedeniyle sarsım ve genleşme dalgalarının karşılıklı etkileşimidir. kuşkusuz bu etkileşim mach sayısı arttıkça sistemin ürettiği dik kuvveti etkilemekten uzaklaşacaktır, tabii bu durum da grid finleri blast etkisi yüksek füzelerin biricik aşkı yapacaktır.

    tasarımında pek de bir parametre yoktur; sadece fin kalınlığı, çerçeve genişliği ve chord* uzunluğu kullanılır. gel gelelim işin optimizasyonu bambaşka bir deryadır. birçok farklı disiplini içinde barındırdığından dolayı farklı alanlarda uzmanlaşmış güçlü bir mühendislik kadrosu gerekir, ki bu alanları aerotermodinamik, termomekanik, yapısal, kontrol ve entegrasyon olarak sıralayabiliriz.

    mesela veter uzunluğu arttıkça performans iyileşir ama aynı zamanda veter arttıkça hem genleşme ve eğik sarsım dalgalarının kanat içi etkileşimi performansı düşürecektir, hem de yansıyan sarsım dalgaları fin içi hava sıcaklığını yükselterek termomekanik mukavemetten yiyecek ve yapısal bütünlüğü düşürecektir. bu durumun önüne geçmek için mach'a bağlı hücum açısı bandı tanımlanabilir, fakat bu da kontrolörün ihtiyaç duyduğu manevra kabiliyetinin altında kalmakla sonuçlanacak bir duruma yol açabilir. ayrıca artan veter uzunluğu sınır tabaka rejiminde değişime yol açacak yüksek reynolds sayılarına çıkarsa artan sınır tabaka deplasman kalınlık türevinden dolayı yeni sarsım dalgaları da üreterek kanat içi sıcaklığı cehenneme çevirebilir.

    öte yandan kanat genişliği azaldıkça artan ıslak yüzey alanı sayesinde performans iyileşir ama daralan alanda baskın hale gelecek olan sınır tabaka-sarsım etkileşimleri sonu boğulmayla bitecek ikinci kritik mach sayısında yükselmelere de yol açabilir. bütün bunlar bir yana istenen kontrolör gereksinimlerini sağlayacak bir sistemin farklı disiplinlerin isterleriyle çakışması durumunda tasarım çıkmaza da girebilir.

    grid finlerin bu kadar soruna rağmen konvansiyonel kontrol sistemine göre en büyük avantajları arasında stall riski taşımaksızın geniş hücum açısı bandında çalışabilmeleri, daha yüksek dik kuvvet üretebilmeleri ve daha yüksek mach rejiminde sıcaklık sorunu yaşamadan çalışabilmeleri vardır. görüntü olarak bu kadar iptidai duran bir sistemin ise arkasında binlerce saatlik mühendislik çalışması barındırması doğa'nın bize oynadığı bir oyun değil de nedir diye sorarak bu yazıyı bitirmek isterim.

  • 1.5 milyon euro istiyorlar. 1.5 milyon... aklıma vakıflara aktardıkları 350 milyon geldi. allah sizin belanızı versin. tez zaman da versin. şerefsizler, şu adamlara 1.5 milyon euro aktarmamışlar.milyonları ölüme terk etmiş şerefsizler. allah belanızı versin

  • yine bir adet genç uğur dündar, yine ilginçlikler.
    tüp içme hastalalığına yakalanan 9 yaşındaki vahşi çocuğun babasıyla yapılan, güzel bir türkçe kullanarak sakince akan giden röportaj. yaşa be trt arşiv, insan keşke gündemimiz yine böyle şeylerden ibaret olsa diyor.

  • ya bu hep şeyden oluyor. soruyu duyunca gerçek dünyaya en yakın cevabı verme isteğinden. ingilizce kursunda müzik hakkında konuşuyorduk. teksaslı bi hoca vardı. bana dönüp "ne tür müzikler dinlersin?" dedi bi gün. dünyanın en bayık muhabbeti. 90'lar pop dinlerim ben. 90's pop, dedim. hoca ne bilsin bizim 90'lar muhabbetini? izel'i, çelik'i, ercan'ı? woow dedi, benden çok sevindi. "what is your favourite band?" dedi. sanıyor ki şimdi ben 90'lardan dünyaca ünlü bi grup söylücem, hatta belki birlikte bi şarkısını mırıldanıcaz. çocuk gibi bakıyor gözlerimin içine. sıçtık. içimden şöyle düşünüyorum: ablacım sen yannış annadın. band felan yok. şarkıcı söylesem, tanımazsın da şimdi. of ya. nerden bulcam ben şimdi sana grup? ayna'yı bilir mi lan acaba? bari sen unutma beni? queen mi desem ki? o zaman da muhabbet uzar felan derken eeh diyip "mfö." dedim ben. evet ö ile. sınıf koptu. hoca uzun uzun baktı bana. anlamaya çalıştı: em ef öööögh? hee dedim: mazhar fuat özkan. gene anlamadı tabii.

    ne biçim şeyim lan ben hep yaşım oniki?