ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kahve bağımlılığı
-
kahve bağımlılığının sadece kafein nedenli olduğunu düşünen yanılır, nitekim kahve yerine kafein tableti bile yutsanız bi eksiklik hissedersiniz... ister sıcak ister soğuk olsun (ki sıcak her daim tercihimdir) bir bardak kahvenin yerini hiç birşey tutamaz... fincandan yayılan kokuyu çekersin içine, köpüklerin aldığı şekillere bakıp hayal de kurabilirsin tabi, bir yudum alırsın önce damağına yayılan tat ile şöyle bir gerinip kendine gelirsin sonra... sonra bi bakarsın ikinicisi gelmiş, üçüncü gelmek üzere...
sakallı dövmeli beşiktaşlı ve yakışıklı erkek
-
(bkz: amorti bile yok)
metrobüs
-
insanda, indikten sonra sigara yakıp duşa girme isteği uyandırıyor.
içtiğiniz kahve kişiliğiniz hakkında ne söylüyor
-
beni değerlendirme dışı bırakmış olan karakter tahlili şeysi. hemen kendimi dahil edeyim:
granül kahve - kahve makinesi olmayan bir fakirsiniz. damak tadınızın da peki iyi olduğu söylenemez. bir gün birinin size kahve makinesi hediye edeceğini hayal ediyor ve her şeye rağmen hayata umutla bakıyorsunuz. boş vakitlerinizde kahve makinesi çeşitlerini inceliyor, gözünüzü karartıp almaya niyet ediyor sonra da dur biraz daha bekliyim, hissediyorum hediye etçekler bunu bana deyip vazgeçiyorsunuz. ananızın gözü de olabilirsiniz biraz.
sanat toplum için midir sanat sanat için midir
-
sıkıcı bir konu ama, yazan olmamış sanırım, üretim alanı ile ilgili 19. yüzyıla ait bir "fair play" mottosudur sadece; sokaktaki sıradan insan avant-garde şairlerle, jodorowsky'nin sürreal filmleriyle, yani "ağır" yapımlarla ilgilenmez, çünkü bunlar sembolik sermayesi için satılan yüksek kültür metalarıdır, hatta okuyucusu\izleyicisi de yine yazar ve yönetmenler olur pek çok zaman. ama best-seller olan ahmet ümit, elif şafak metinlerini sokaktaki herkes okuyabilir, okuma-yazma dışında bir eğitime ihtiyaç duymadan alınır bu metalar ve yirmi otuz baskı yapabilirler rahatlıkla. kuyumcu soymuş gibi para kazandırır. haliyle bu iki meta arasındaki, yani sembolik sermaye ile ekonomik sermaye arasındaki kaçınılmaz muharebe de böyle yanıltıcı bir soruya dönüşüyor, sanki birbirlerine çarpıştırsanız evrenin hikmetini elde edeceksiniz.
edebiyatta\sanatta bol para kazanıyor iseniz, herkese satabilmek için kaliteyi düşüren sanat düşmanısınız, az ya da çok böyle. eğer yapıtlarınızı çok az kişi alıyor ve anlayabiliyorsa, eğitimli beğenilere hitap ediyorsa ve çok az kazandırıyorsa sembolik değeriniz artar. sizi önemli çevreler tanır, ama misal berber fuat abi enseyi alırken bu eserlerden bahsetmez, haberi yoktur. yüksek kültür için üretirsiniz ve paradan çok sembolik değer kazanırsınız, yüksek kültür gardiyanları olan edebiyat tarihçileri adınızdan bahseder ve ders olarak okutulursunuz, trt'de adınıza kültür belgeseli yapılır (ama best-seller yapıtlara aldırış eden pek olmaz, onlar da ekonomik sermaye elde ettikleri için zaten voliyi vurarak kazanç elde ederler, pazarda herkesin yüzü gülüyor biraz.)
yüksek statüdeki profesörün golf oynamayı seçerken, meb öğretmeninin ise halı saha maçına çıkmasındaki tüketim farkının sanat\edebiyat alanındaki karşılığıdır bu özetle; tarihsellikten ve sosyal ilişkiler bağlamından çıkarıp düz kalıp haline getirince meslek lisesi edebiyat dersi sınav sorusuna döner işte ancak. bazen de montaigne'in "insanlar bir solucan bile meydana getiremez, ama düzinelerce tanrı yaratır" deyişi gibi mistik, metafizik yönü ağır bir meseleye döner bu görece daha basit bahis.
elbette bir zamanlar yüksek sanat görülen şey, daha sonra bayağı olarak algılanmaya da başlayabilir. enteresan bir örnek vereyim; walter benjamin, dedektif romanlarının ilk ortaya çıktığı dönem ile eşzamanlı olarak mobilyalarda bir devrim olduğunu, ev eşyalarının çoğaldığını yazar meşhur eserinde*. endüstrinin güçlenmesiyle ortaya çıkan mobilya devrimi öncesinde dedektif romanı da yoktur. dedektif romanında mobilyanın kenarında kan izi ararsınız, halının altında saklı çatlaklar bulursunuz, koltuk arasına sıkışmış cinayet aletini keşfedersiniz; ev eşyalarıyla oyun gibidir dedektif romanları. bu kadar mobilya ancak burjuva evlerinde bulunduğu için de ilk dedektif romanlarında katil ve maktuller genelde burjuvalardır. aynı zamanda bu romanların ilk okuyucuları da yüksek kültüre dahildir. ancak gel zaman git zaman, ortalama kitleye de ulaşır bütün bunlar, okunmaya başlanır, bu edebiyat alanının da sembolik değeri düşerken ekonomik değeri yükselir. yüksek kültür ise kendine psikolojik roman gibi yeni tarzlar bularak dedektif romanı sektöründen çekilir.
üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler
-
kavak yelleri üniversitesi tıp fakültesi. bakın aslı ablanıza iki senede mezun oldu.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
sabah uyandım evdeki saati bir saat geri aldım, kardeşim kimse almamıştır diye geri almış, zaten saat otomatik geri almış. şuan temmuz ayındayız. telde 8 duvarda 9 arabada 10 evde 15
1948 yılında çekilmiş karaköy fotoğrafı
-
fotoğraf
sanki biz geçmişteyiz de onlar gelecekte gibi duran, buram buram kalite kokan bir fotoğraf.
berbat bir his hoparlör yeni ilk adım ve olmayan
türk'e kurşun sıkmayan 200 sosyalist yunan asker
-
izmir'in işgali yıllarında, "kardeşime kurşun sıkmam" dedikleri için inciraltı'nda yunan krallığı'nca kurşuna dizilen yunanistan ordusu mensupları.
ölümlerinin yıldönümü olan 4 ocak tarihinde izmir'de anılmaktadırlar.
ilgili haber için bakınız: http://www.radikal.com.tr/…izmirde_anilacak-1263366
2016 alman mallarını almıyoruz kampanyası
-
bmw, mercedes ve audi almayalım kampanyası. makam arabalarını geri verelim.