hesabın var mı? giriş yap

  • tanınmayan bir numaradan gelmiştir, noktasına virgülüne dokunmadan:
    - volkan sen salaksin ki. bi daha bana msj atma gerzek. ayrıca atacaksanda doru durust at g lere q deme.l leri buyk ypma okurken dikatim dailio cohsinir bozucusun bazen diyorum ki yolun karssndan sana el sallasam senin dikkatin dagilsa sonra da seni tir ezse. acaba tirin altndayken de l leri buyuk yazabilecek misin çok merak ediyorum. neyse insallah mutlu olussun beni de bidaha arama pesmden gelme salaksin cunku. bye.

  • efendim yine durdum düşündüm, o kadar eften püften şeyler yazarken arada da sözlüğe bir katkımız olsun dedim ve yeni iş kuranlara vergisel süreçte yardımcı olacak rehberlik niteliğinde bir entry hazırladım. genelde badilerim ya da entry'lerimi okuyanlar bilirler işimi hiç sevmem ama sonuçta mesleğim bu işlerle uğraşmak. madem yapıyorum, faydam dokunsun birilerine.

    şimdi, yeni iş kuruyorsunuz, öncelikle çapınızı bir belirleyin. ne büyüklükte bir iş olacak bu? şayet ufak çapta (en azından başlangıçta) iş yapacaksanız, basit usülde vergilendirmeyi seçerek gereksiz vergi ödemelerinizin ve sorumluluklarınızın önüne geçmiş olursunuz.

    basit usulde vergilendirme için bazı kriterler var. kitapçık sayfa 10'da göreceğiniz kriterlerin altında kalmanız gerekir. yani çok ufak işler yapacaksanız, boşu boşuna gerçek usülde vergilendirilerek size üç beden büyük gelen vergi yüklerine girmeyin. çünkü bir kez böyle başladınız mı 2 yıl boyunca basit usüle geçemiyorsunuz.

    gelelim asıl önemli konu olan gerçek usülde vergilendirmeye.

    kimler gerçek usülde vergilendirilirler? basit usuldeki şartları geçen şahıs işletmeleri, şirketler, kooperatifler vs.vs. yani devletin asıl para kaynaklarıdır gerçek usülde vergilendirilenler.

    bir iş kurdun. ödeyeceğin vergiler neler olacaktır? hemen anlatayım.

    -kdv1- (duruma göre) kdv2- muhtasar- damga vergisi- gelir (şirketse) kurumlar geçici vergisi, kurumlar vergisi, işçiler için sgk bildirimi, kendin için bağkur ödemesi. genel çatı budur. ötv (özel tüketim vergisi) ihtalat yapanlar için gümrük vergisi vs. de var ama karıştırmıyoruz onları. %95 işletme için ilk saydıklarım yeter.

    -kdv1

    al-sat yaptığını düşünerekten 5.000 tl+%18 kdv'ye mal aldın diyelim ve toplamda 5.900 tl ödedin. aynı malı 10.000+%18 kdv'ye sattın ve 11.800 tl aldın. senin, sana mal satana ödediğin kdv 900 tl, seninse müşteriye kestiğin faturadan aldığın kdv 1.800 tl. ne yapıyorsun? 1.800-900=900 tl kdv fazlasını devlete ödüyorsun. tut ki alışın satışından çok oldu. yani elinde daha indirilecek kdv'n var. bu durumda kdv bakiyen ileriki ay ve yıllarda düşülmek üzere devreder. şunu unutma ki kdv'yi her zaman en son tüketici öder. kim o tüketiciler? sen ben o. aldığın iphone'un kdv'si cebinden çıkıyor, birey olarak, herhangi bir yere kullanabiliyor musun? hayır. gittin aldın tükettin (tabii ki şirketine alırsan düşersin o ayrı).

    -kdv2

    bu biraz daha kompleks bir konu. her zaman çıkmaz. kdv tevkifatı gibi konular var. kafanı karıştırmayayım şimdi. sadece bununla ilgili bilmen gereken de aynen üstteki kdv gibi bunu satış kdv'nden indireceksin ama bundaki kural önce kendin ödeyip sonra indireceksin. takılma buna.

    -muhtasar beyanname

    biz onu gelir stopaj olarak da biliriz. işçi çalıştırdığında, ofis kiran gibi şahıslardan bir mal-araç-yer vs kiraladığında, muhasebecin avukatın vs'nin kestiği serbest meslek makbuzlarında; onlar adına yapmış olduğun kesintileri devlete ödemek için bildirdiğin bir beyannamedir. hani sen ben çalışıyoruz ya? bizler birey olarak vergi dairesine gidip kendimiz ödemiyoruz, işveren bunu bizim adımıza yapıyor. işte bu o beyanname. yine aynı şekilde devletin "agi" olarak bildiğimiz asgari geçim indirimini "al bunu bana ödeme benim adıma işçiye iade et" diyerek kesinti yaptığımız beyannamedir aynı zamanda.

    -gelir-kurumlar geçici vergisi

    peşin vergi olarak biliriz bunu biz. örneğin sen 1 ocak 2016'da işini açtın. senin vergi yılın 2016. 2016 bitince, 2017 mart ve nisan ayında (bireyse mart, şirketse nisan) sen bir yılık vergi ödeyeceksin ya hani? heh işte orada devlet çok güzel formül bulmuş ve "sen şimdi bana o bir yılı hiç beklettirme, bana para lazım. sen şimdiden üçer aylık periyodlarda kar zararı hesapla, senin o yıllık beyannamenden bunu düşeriz" diyor. sen 3 aylık periyodlarda kar-zarar durumu çıkartıyorsun ve vergi çıkmışsa ödüyorsun. zarar çıkmışsa devrediyorsun.

    ilk dönemlerde vergi çıktı ödedin ama son dönem bir baktın zarara döndün ve yıllık beyannamen de zarar. ne yapıyorsun? o yılın kurumlar beyanını verdiğin nisan ayından sonra iade istiyorsun. ha ama şunu hiç unutma devlet para iade etmeyi sevmez. senden, o parayı diğer vergilerinden mahsup etmeni bekler. nakit istersen de kılı kırk yardırır.

    bu arada, gelir geçici vergisi şahıs işletmeleri için (mesela ali yılmaz) kurum geçici vergisi ise şirket içindir. temeli, mantığı aynıdır.

    -kurumlar vergisi

    senin ne vergi ödediğini, devlete ne katkı yaptığını, iş durumunu gösteren asıl beyanname budur. yukarıda bahsettiğim 3 aylık periyodlar halinde verdiğin 4 dönemli beyannamenin anasıdır. oluşturur. bu beyanname çıkınca genelde para ödemezsin çünkü senin dördüncü dönemde verdiğin geçici vergi beyannamesi hemen hemen bu ana beyannamenin son hâlini oluşturmuştur zaten. dönem sonunda yaptığın bir takım ufak tefek değişikliklere bağlı olarak fark oluşabilir.

    -damga vergisi

    şu hayatta anlamakta en güçlük çektiğim ve devletin ne gerekçe ile aldığını anlamakta ısrar ettiği bir vergi var ise budur. birkaç çeşit damga vergisi göreceksin ama asıl uyuz olanı, sözleşmeler üzerinden yaptığın vergidir. örneğin bir müşterinle 100.000 tl'lik bir sözleşme yaptın. hiçbir kayıt şart gözetmeksizin 100.000 tl'nin binde 9,48'i olan 948 tl'yi gacırt diye devlete ödeyeceksin. ayakbastı parası diyebiliriz buna. damga vergisinde de alt detaylar vardır, örneğin sözleşmelerde "damga vergisi x tarafa aittir" denilse bile devleti bu bağlamaz. devlet sözleşmede bulunan imzaları sorumlu tutar. sözleşme yaparken mutlaka kimin ödeyeceğini belirt ama karşı tarafın ödeyeceği üzerine anlaştınız ise mutlaka takip et. biz türkler damga vergisini ödemeyi sevmeyiz çünkü ve sallarız. bir inceleme olunca da karşına cezasıyla birlikte katmerli olarak çıkabilir. sözleşmedeki maddeye güvenerek karşı taraf öder zannettiğin damga vergisini sana ödetirler. o yüzden en güzeli sen öde, karşı tarafa rücû et. ya da karşı taraf ödemişse beyanname/tahakkuk ve ödeme makbuzunu iste.

    diğer damga vergileri de işçiler için kesilen (muhtasar beyannameyle bildirilir bu da) ve beyannameleri verdikçe her ay verilen (beyanname başına 31.50 tl şu an) damga vergisidir. bu başlıktaki bahsettiğim damga vergisiyle karıştırma.

    -neleri gidere atarsın?

    faaliyetinle ilgili olarak yaptığın her türlü harcamanı diyebiliriz. bazı istisnaları elbette vardır ama genel olarak böyle bilebilirsin. çok ikiye bölünmüş görüşler de vardır bunlara da hazırlıklı ol. örneğin tütün ve alkol harcamasını vergiden indiremezsin ama bu harcamayı misafirler için yapmışsan yani iş bağlamak için davet ettiğin insanlar için yapmışsan, indirilebileceğini söyleyen kesim de var ancak ben sağlamcı biri olduğum için risk almam ve üç kuruş hesabını yapmayıp atmam şahsen.

    -vergimi nasıl düşürürüm?

    işte muhasebecileri, mali müşavirleri boğum boğum eden sorulardan birisi. kimse vergi ödemek istemez ama devlet kalkınsın ister.

    benim için cevabı çok nettir, düşürme öde! bugün gider bir yerlerden fatura bulursun, gününü kurtarırsın eyvallah ama iki üç yıl sonra devletin bir denetleme yapası tutar. fatura aldığın firma naylon faturacıdır ya da başka bir şeyi vardır (genelde böyle fatura verebilen firmalar sağlam ayakkabı değillerdir). kullandığın o faturaları hesabından bir güzel çıkarttırır devlet, üstüne 1 kat vergi cezası uygular ve gecikme faiziyle birlikte ödetir. senin o gün ödemekten kaçtığın 10 bin tl kdv+ gelir vergisi vs. 30 bin tl olarak döner. "hallederiz, hallettim" diyen muhasebecin de ortalarda görünmez. öte yandan devlet belli zamanlarda seninle aynı işi yapanlarla sen kıyaslayıp "herkes böyle kazanırken sen niye az kazandın?" diyerek emrivaki vergiler yollar ve ödetir. ha vergi mahkemelerine yapılan başvurulardan olumlu dönüşler gelmiştir ama sen işini sağlama al.

    bir de bizim türk kısmısı çok komiktir. fatura bulur bir yerden ve kdv'yi öder ama firma ile defterde görünen hesabı kapamaz. kabak gibi görünür orada açık bakiye. sadece kdv ödemeleri yapıldığı için de o faturaların açık açık kdv için alındığı da bellidir. ondan sonra da "muhasebecim yapmamış" der.

    o yüzden hiç girme böyle şeylere ve vergini adam gibi öde. ha elbette ki yasal olan her türlü indirim hakkını da tüm sınırlarını zorlayarak da kullan. o hak senin.

    - muhasebecimi nasıl seçerim? nasıl denetlerim.

    işte zurnanın zırt dediği yerlerden birisi de burası. muhasebeci kurbanı olmuş sürüyle insan gördüm/duydum. adam evraklarını verir, hesabını kitabını çıkartır ama asla oturup bir gün de kendisi takip etmez ve körükörüne muhasebecisine güvenir. ondan sonra da bir yamuk çıkar ve o hesaplar elde kalır.

    hiçbir şey olamadığı için muhasebeci olan, işine saygısı olmayan kişilerce de altına üstüne gelir o hesapların. meslek hayatım önceki hükümetlerin pisliklerini temizlemekle geçti dersem abartmış olmam. bu işten soğumamın en büyük nedenlerinden biri de bu kısmıdır zaten. bir elin parmaklarını geçmez işini düzgün yapan tanıdığım.

    o yüzden benden sana tavsiye, belli zamanlarda muhasebecinden hesapların muavinlerini iste. borç alacak neymiş ne değilmiş takip et. mesela sen adama parayı ödemişsindir ama hâlâ senin hesaplarda açık görünür. aynı paraları tekrar tekrar ödemen bile sözkonusu olabilir. işini sağlama al.

    ha ama diğer yandan da faturasız yaptığın iş karşılığında aldığın çeki faturalı bir işe kullanıp sonra da muhasebecinin bunu temizlemesini bekleme. kimse senin için mucize yaratmaz.

    - sadece ön muhasebeyi tutsam yeterli mi?

    sana diyeceğim tek şey, ön muhasebe ile genel muhasebeyi şirket içinde tutturman, anlaştığın müşavirinin de ayda birkaç gez ofise gelip incelemesi, beyannamelerini hazırlamasıdır. dışarı evrak göndermeni tavsiye etmem. her zaman gözünün önünde olsunlar.

    alacağın eleman iki türlü muhasebeyi de yapabilsin. bunlar çok önemli konular. başta gözardı eder önemli bulmazsın ama yol su elektrik olarak döner bu önemsemediğin durumlar.

    - başka ne sorumlukların var?

    o kadar çok ki. her şey bir cezaya bağlanmış. 7 gün içinde sattığın malın//hizmetin faturasını kesmedin mesela, fark edildiğinde hoooop ceza aldın. gerçekten işletme açmak, yürütmek çok zor. açabilene de saygı duyuyorum çünkü her şey bir yük. ceza ödemekten belin doğrulmaya da bilir. burası türkiye. ha sağlam bir arkan varsa bilemem tabi.

    daha başka çok çok sorumlulukların var ama onlara da bu başlık altına yazacağım başka entry'lerde değinirim. yeterince uzun oldu çünkü.

    - ba/bs formu diyorlar o nedir?

    ba (büyük alışlar) -bs (büyük satışlar) formu da, devletin çapraz kontrol yapabilmek için her ay verilmesini şart koştuğu bir beyanname. vergisel bir boyutu yok. sadece o ay kestiğiniz ve şirketinize giren alış faturalarının bildirildiği bir liste. şu an için 5.000 tl+kdv üzerinde faturalaşma hareketi olunan her firma bildiriliyor. devlet bu verileri, başta nayloncuları tespit etmek için birçok alanda kullanıyor. verilmemesinin 2016 yılı için olan cezası her ay için 1.370 tl'cik mesela.

    burada önemli husus, faturanı zamanında müşterine yollamak ve sana gelen faturanın da zamanında eline ulaşmasını sağlattırmak. karşılıklı olarak formlarınızı devlete bildiriyorsunuz. uyumsuzluk olduğu takdirde ceza gelebilir. ona da dikkat et. mesela 2016 ocak ayına ait kdv beyannamen, 1 şubat-24 şubat arasında bildirilir. o tarihe kadar mutlaka faturanı teslim etmiş ol. sana da alış faturan teslim edilmiş olsun.

    - sgk bildirgesi nasıl olur.

    işçilerin için her ay bordrolar hazırlanacak. bu bordrolarla onların sgk primleri belirlenecek. primleri, bu bildirge ile verilirken aynı işçinin gelir vergisi ve damga vergisi de, yukarıda bahsettiğim muhtasar beyanname ile verilecek. her ayın 23.'üne kadar, bir önceki ayın işçi bildirimlerini yapar aynı ayın sonuna kadar da ödemesini yaparsın.

    - sosyal güvenlik prim ödemelerin ne olur?

    elbette değişir. 3 bin tl maaş vereceğin işçi için kaba hesapla birlikte senden 6 bin tl çıkar (maaş içinde) işçiyi asgari ücretten değil aldığı ücret ne ise ondan göstermeye bak. aksi halde işçiye açıktan verdiğin para resmi olarak kasadan çıkamayacağın için hesaplarda görülmeye devam eder durur. adam ufak işletmedir ama bir bakarsın bilançoda kasa hesabı 500.000 tl görünür. kimse fiziken 500.000 tl'sini kasada tutmayacağı için de inandırıcı olmaz.

    öte yandan işçi iki gün sonra gider ve şikayet eder. iş mahkemeleri de işçiden yanadır. kırptığın paraları katmerli ödersin. tavsiyem, gerçek ücretten çalışanı göstermendir.

    haa sen vergini tıkır tıkır ödersin ama diğer yandan, alavere dalavereyle iş yapan hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeyen kişi de, iki gün sonra devletin çıkardığı aftan yararlanarak seninle birlikte pirüpak olur. bunlar da senin şanssızlığın artık.

    - bağkur ödemesi -4b sigorta- ne olacak?

    şayet öteden beri bir yerde sigortalı iken iş kuruyorsan sigortan devam eder bağkur'a gerek kalmaz ancak iş kurma tarihinde bağkur'un yoksa artık bir bağkurlu olacaksın demektir. her ay ssk primi gibi kendin için de prim ödeyeceksin yani. 2016 bağkur primi en az 568,22 tl en fazla ise 3.693,40 tl. bu rakam her yıl yenilenip duyurulur. emeklilik süresi daha uzundur. e artık işverensin kolay değil yok öyle emekli olmak.

    - atlamaman gereken detaylar (bu başlığı aklıma geldikçe dolduracağım)
    *işçilere maaş öderken mutlaka bankadan öde ve hesap pusulasına/bordrosuna imzasını al.
    *ödemelerini her zaman bankadan yap. bu senin için çok yerde kurtarıcı olacaktır. gerekmedikçe asla nakit ödeme.

    bağlantılı entry:
    (bkz: şahıs şirketi mi limited şirket mi/#41047495)

    edit: aralara eklemeler yaptım.
    edit: bu entry düzgün olarak kanuna uygun iş yapmak isteyen kişiler için yazıldı ama @3'ün yolu da bir tercih tabi. yüksek yerlerde tanıdıklarınız varsa, yapabiliyorsanız sizin bileceğiniz iş. çalmak ya da çalmamak, işte bu bütün mesele.

  • hahahahahasektir! yukarıdaki aktroll döktürmüş de döktürmüş, evet akp öncesi ilk çağlarda yontma taş yaparak geçiniyorduk. elektrikler de yoktu karanlıkta tv izliyorduk amk. muhtemelen bir işe yaramayacak ama sen de beni dinle "@themanfromjupiter" adlı trol veya akp aşkından kör olmuş suser

    1- siyasetten ve ekonomiden anlamıyorsan neden akp'ye oy istiyorsun, bu iki alandan anlamadığını belirttiğine göre mevcut problemleri de görmekte haiz değilsin. dolayısıyla baştan yaptığın tespitler ve argümanlarının tamamı çöp.

    2- ülkenin gelişmesini emperyalist ülkeler değil yaptığı hatalı yatırımlar ve beslediği rant çevresiyle reisin ve partisi engelliyor.

    3- 2002 ekonomik krizinden reisin değil kemal derviş sayesinde kurtulduk. 2008'e kadar izlenen politika bir önceki hükümetin ülkeye getirdiği ekonomist ve imf yardımları ve takip eden sıkı bir ekonomi politikasıyla gerçekleşti. eğer 2002 krizinden sonraki süreç akp'nin başarısıysa şuan içinde olduğumuz süreç de akpnin başarısızlığı ve beceriksizliğidir. yok öyle hemen dış mihraklara, emperyalist devletlere sıgınmak, boş mazeretler üretmek. nerde bir başarı görseniz akbaba gibi hemen üzerine konuyorsunuz. bunu yaparken bir de başarısızlıklarda sorumluluk alsanız dişimi kırarım.

    4- yapılan onca soygunu, hırsızlığı, yolsuzluğu, 2'li üçlü dört maaşlı yandaşları, kokainmanlarınızı, ihale manyağı yaptığınızı 5'li çeteyi, sömürdüğünüz ülkeyi, yanmasına göz yumduğunuz ormanı, kurdu, kuşu, ülkedeki yönetilemezliği, ekonomik krizi, marmaray, yol ve köprü yaptı diye sineye mi çekelim. yaptıysa benim paramla yaptı, üstelik halen geçmediğim köprünün parasını ödüyorum. neden? yandaşlarınız akp döneminde ve sonrasında da kazansın diye mi

    5- kiralarla imamoğlu'nun bir alakası yok, hayat pahalılığı, doların yükselişi gibi konular için seni beştepeye alalım.

    6- şimdiye kadar ki iyi hizmetler için teşekkürler ama iyi hizmetler yapılanların, yaratılan sorunların yanında güdük kalıyor. yol, köprü ve beton bu ülkenin problemlerini çözmekte yetersiz. ve ülkenin problemlerinin kaynağı olan bir parti ve lider bu sorunlara çözüm bulamaz. ek olarak artık akp bitmiş bir partidir, ne davası ne de anlatacağı hikayesi ve geleceğe dair söyleyeceği bir şey kalmıştır. bunu zamanı geldiğinde sen de anlayacaksın sayın troll veya aşırı derecede akp aşığı kişi...

    edit: sözlüğe gün içinde girmedim entry patlamış, bazı eklemeler yapmama dair mesajlar aldım.

    7- istanbul'daki kiraların pahalanması özellikle mülteci sorunu, istanbuldaki 3.5 milyon mültecinin eve ihtiyacı olması ve arap zenginlerinin istanbul'dan ev almasıyla da ilgili (@bir kiz on the clouds)

    8- dördüncü maddeye ek olarak (bkz: 128 milyar dolar nerede?) (@cranberry)

  • kabaca cımbızlama dediğimiz cherry picking, günümüzde en çok sosyal medya ve siyasette kullanılan bir yöntemdir.
    peki nedir bu ?
    tam bir çeviri yapacak olursak kiraz toplama adını aldığını görmekteyiz bu yöntemin; bunun nedeni ise insanoğlu kiraz meyvesini toplarken daha olgun kirazların daha lezzetli olacağını düşündüğünden daha çok koyu renk almış kirazlara yönelir. işte bu yöntem de kanıtların ve argümanların büyük bir kısmının kendilerine karşı olması durumunda kullanırlar, ve sizin mantıksal sonucu kabul etmenizi tam kabul etmeyenler için konumlarını destekliyor gibi görünen biçimleri, dönemleri, durumları veya alıntıları sizin önünüze sererler. bundan dolayı kişi asıl argümanı görmezden gelerek inanmaya meyil eder.

    aslından bu durum daha çok insanların tembelliklerinden ve ön yargılarından yararlanmaktadır.çünkü asıl resmi görmek dediğimiz tabir bizim için biraz çaba, araştırma ve okuma gerektirebilir. fakat biz insanlar günümüz modernitesinde daha çok kısa görselleri ve bunun gibi kısa ve bizi yormayan hap bilgileri daha çok kabul etmeyi severiz.

    işte cherry picking bu kadar etkili yapan bir diğer sebepte insan psikolojisinde bulunan doğrulama yanlılığı dediğimiz şeydir. burada tembellikte ziyade insanın inançlarını veya değerlerini doğrulayacak veya destekleyecek bir şekilde arama, yorumlama, tercih etme ve hatırlama eğilimidir devreye girer. insanlar, görüşlerini destekleyen bilgileri seçtiklerinde, aksi bilgileri görmezden geldiklerinde veya belirsiz kanıtları mevcut tutumlarını destekliyormuş gibi yorumladıklarında bu ön yargıyı sergilerler. sonuçları genellikle yanıltıcıdır ve insanları yanlış bir inanca veya yanlış bir sonuca yönlendirebilir. bir konunun tüm yönlerini anlamadan, sadece seçilen kanıtlara dayanarak kararlar vermek, yanlış politikalara, hatalı öngörülere ve çatışmalara yol açabilir. ayrıca düşünsel dürüstlüğe aykırıdır ve mantıklı tartışma ortamlarını zedeler.

    sonuç olarak insan beyninde arzu edilen sonuçlar, duygular ve derinlere yerleşmiş inançlar en güçlü pozisyonda duruyorken doğrulama yanlılığı dediğimiz etkiyi ortadan kaldırmak pek mümkün değildir. ancak eleştirel düşünme becerilerimizi eğitim ve öğretimle yönetilebilir ve en doğru sonuçlara ulaşabiliriz.

    bir örnekle bu durumu taçlandıracak olursak daha iyi anlayacağını düşünüyorum. fazla geri gitmeden 14 mayıs 2023 genel seçim sonuçları geri gidelim, herkes televizyonda seçim sonuçları açıklanmaya başladığında recep tayip erdoğan'ın aldığı oy oranının %60 olduğu kemal kılıçdaroğlu'nun aldığı oy oranının ise %30 ila 40 arasında olduğunu görmüştür. işte tam burada aa(anadolu ajansı) cherry picking yapmaktadır. yani sandıkların hepsi açılmadan ya da açılsa dahi sayın erdoğan'a giden oyları ilk öncelik vererek rakibi olan sayın kılıçdaroğlu'nu ezici bir üstünlük sağlamış havası yaratmaktadır.aynı şeyleri yine siyasi kısa videolarda veya söylemlerde de görmek mümkündür ve sosyal medyanın bir çoğu bunlarla doludur.

    siz siz olun farklı bakış açılarını ve doğruları görmezden gelmeyin.(bkz: propaganda/@zagalar)

    kaynak:1,2,3,4,5

  • son 6 ayda,

    su kuyruğuna girildi.
    tüp kuyruğuna girildi.
    yağ kuyruğuna girildi.
    ekmek kuyruğuna girildi.
    kıyma kuyruğuna girildi.

    hoşgeldin hasta kuyruğu.
    hoşgeldin 80'ler.

  • atin vatandasliktan be. nolur atin. hemen, sevinerek cikarlar. turkiyenin gotu boklu vatandasligina kalmadilar - vatansiz kaldiklari, bu muameleyi gordukleri anda gittikleri ulke aninda siginma hakkini verir, kafalari rahat yasarlar.

    (bkz: valla mi lan)

  • üst edit; adam troll, okumayın bosyere...

    türkiye'de olsa kesin çıkardı ama amerika olunca işler farklı olmuş.
    ölen kıza üzüldüm.
    eğitimli olduğunu belirtiyorsunuz ama alkollü araç sürüyor...
    ortada bir kaza/ölüm var sonuçta...
    cezasının burada çekilmesini istemenin sebebi 2 yıla kalmadan serbest kalacağını bilmelerinden. dededen avukat olan aile, ne yapar ne eder ölen kızdan tazminat bile koparabilir.
    " oz " dizisinin çekildiği hapishaneyemi düşmüş, çeteler adam bicaklamalar felan. müslüman tayfaya yanassin ama alkol aldığını söylemesin.
    (bkz: engelle)
    (bkz: başlıklarını engelle)