hesabın var mı? giriş yap

  • ulamn 300 lira burs vereceksiniz, istiyorsunuz ki tüm akrabalarım ölmüş olsun, tutunacak dalım kalmasın, sakat kalayım.insafsızlar...

  • joseph s. nye tarafından yazılan bound to lead*adlı makalesinde kavramsallaştırıldı. 2004 yılında çıkan soft power*kitabı hem the new york times tarafından irdelenip, hem de amerikan yönetimine getirilen eleştirilerde amerikalı karar vericilere sorulan sorularda kullanılınca popülerleşti. erdal şafakbile dilinden düşürmüyor, düşünün artık.

    aslına bakılacak olursa sentetik bir kavramdır. vurgusu kabaca bir ülkenin dış politika hedeflerinin ikinci taraflarca meşrû görülmesine dayanır. başka bir ifadeyle 'başarılı diplomasi' derken de soft power kavramı yokken dahi referansımız kavramın kapsamını içerecek niteliktedir.

    demektedir ki, demeye getirmektedir daha doğrusu, sn. nye "abd bosna'yı ıskaladıktan, rwanda'yı salladıktan, afganistan ve irak'a girdikten sonra kimse abd'nin dış politika hedeflerinin taraf ülkeler için de arzu edilebilir bir sürecin itici gücü olacaktır teranesine inanmaya hevesli değil. çinli öğrenciler tiennenman'de özgürlük heykeli'nin maketini taşıyorlardı on altı yıl önce, şimdi para verseniz taşımazlar..."

    wallerstein gibi, şimdilik "hard power" (askeri güç, ekonomik yaptırım, iktisadî azmanlık, uluslararası örgütlerdeki etkinliğin pazarlanması ..vs) ile işlerini yürütebilen abd bilmelidir ki bu hard'ın da bir tükeniş noktası olması kaçınılmazdır.

    soft power teriminin popülaritesi kavramın açıklayıcı gücünün olmasından değil abd'nin konjonktürel durumuna bir vurgu yapması yüzündendir kanımca. instant consept

  • acımasız falan değiliz . sadece salak değiliz.

    sizce de tesadüf mü bunca şey ? düğün ertlendi üstüne bebek düştü.

    kadın bizi donunda sallar bir kendinize gelin.

  • vatan haini olarak lanse edilip, bir punduna getirilip tek tek gözaltı süreçleri başlayacaktır..

    akademisyenlerin başlarına gelenler dün gibi..

    yoksa bildiri 10 numara zaten, itiraz edeni allah çarpar..

  • bütün online platformlarla çalışan bir restoran sahibi olarak konuya açıklık getireyim. yazdıklarım sadece online sistemleri kapsıyor onu da belirteyim.

    kuryelerin yağmurlu, karlı, fırtınalı havada çalışmak gibi bir zorunluluğu yok. o an sistemi kapatıp evlerine gidebilirler. çalışmak isteyen zaten çalışıyor ve onlar düşünülen aksine paket gelsin de daha fazla kazanayım diye bekliyorlar. kısaca ayıp ya da vicdansızca bir durum yok. hatta çalışmayı göze alanların işine geliyor çünkü hem kurye sayısı azaldığı için boş durmadan paket atıyorlar (daha fazla paket atıp para kazanıyorlar) hem bahşiş alma ihtimalleri çok yüksek hem de acele etmeme lüksüne sahip oluyorlar.

    platformlar açısından bakarsak, migros yemek yağmur yağdığı an sistemi kapatıyor. trendyol bölge kısıtlamasına geçiyor( dar bölge) yemeksepeti arabalı kuryeleri fazla olduğu için kısıtlama yapmıyor ama isteyen kurye çalışmıyor. getir yemek kuryeleri serbest bırakıyor.

    edit: yazdıklarım ankara/çankaya için geçerli. ama eminim hemen hemen bütün şehir ve ilçelerde aynı durum söz konusu.

    edit 2: bölge kısıtlaması ne diyen soranlar için açıklayayım. normalde kuryeler restorandan en fazla 6 ila 9 km uzaklığa paket dağıtımı yapar. yağmur yağınca 2 km'ye kadar kapanıyor bölgeler. bir nevi her restoran sadece kendi mahallesine hizmet verebiliyor.