hesabın var mı? giriş yap

  • an itibari ile şu şekilde beklemektedir.

    şimdi aradım genel merkezi, dedim ki; kapınızın önünde haber var beyler, bu sefer kaçırmayın.

  • grev kararı alan işçi sendikası.

    https://www.sagaftra.org/…dent-and-chief-negotiator

    deepl çevirisi ile

    --- spoiler ---

    sayın üyemiz,

    amazon, apple, disney, nbcuniversal, netflix, paramount, sony ve warner bros discovery gibi büyük stüdyoları ve yayıncıları temsil eden sinema ve televizyon yapımcıları birliği (amptp), dört haftayı aşkın bir süredir devam eden müzakerelerin ardından, sizin için önemli olduğunu söylediğiniz temel konularda adil bir anlaşma sunma konusunda isteksizliğini sürdürüyor. bu nedenle, grev kararını oylamak üzere bu sabah ulusal kurulumuzu toplantıya çağırdık.

    müzakerelerin başladığı 7 haziran'dan bu yana, müzakere komitemizin üyeleri ve personel ekibimiz, sizleri, bu sektörün güvendiği çalışan aktörleri ve sanatçıları koruyan bir anlaşma elde etmek için uzun günler, hafta sonları ve tatiller geçirdi. bildiğiniz gibi, son on yılda, yayın ekosisteminin yükselişi nedeniyle ücretleriniz ciddi şekilde erozyona uğradı. dahası, yapay zeka yaratıcı meslekler için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor ve tüm aktörler ve sanatçılar, kimliklerinin ve yeteneklerinin rıza ve ödeme olmaksızın sömürülmesine karşı kendilerini koruyan bir sözleşme dilini hak ediyor. ekibimizin sizin adınıza savunuculuk yapma konusundaki kararlılığına rağmen, amptp sektördeki ve ekonomideki muazzam değişimlerin stüdyolar için emek harcayanlar üzerinde zararlı bir etkisi olduğunu kabul etmeyi reddetti.

    müzakereleri iyi niyetle yürütmemize ve sanatçıların endişelerini yeterince giderecek bir anlaşmaya varmak için istekli olmamıza rağmen, amptp'nin tekliflerimize verdiği yanıtlar yeterli olmadı.

    ulusal kurul'un oylamasından hemen sonra sizi bilgilendireceğiz ve grevin çalışma kabiliyetinizi nasıl etkileyeceği konusunda bilgi vereceğiz. grev zamanları ve yerleri ile ilgili ayrıntılar da sağlanacaktır. lütfen gelen kutunuzu kontrol edin.

    doksan yıllık tarihimiz, inancımız ve birlikteliğimiz sayesinde neleri başarabileceğimizin bir kanıtıdır. mesleğimizin geleceği için bir arada duruyoruz.

    birlik içinde,

    fran drescher
    başkan

    duncan crabtree-ıreland
    ulusal icra direktörü ve başmüzakereci
    --- spoiler ---

  • ölüm öncesi can çekişme durumudur. yaşamsal fonksiyonların koordinasyon bozukluğu ve kişinin adım adım ex olmasına gittiği sürece verilen isim. kimilerinde birkaç dakika, kimilerinde günler sürebilen bi olaydır. nükleer patlamalar hariç bütün ölümlerde bulunur. bu süreçte solunum, dolaşım ve merkezi sinir sistemlerinde kritik değişiklikler meydana gelir.
    agoni evresindeki hasta durgundur, gözler tek noktaya odaklanmış, yüz solgundur.dudaklar morarır, alt çene düşer. kalpte ritim düzensizliği oluşur. vücut soğumaya başlar, pupiller dilatedir yani ışık refleksi kaybolmuştur. solunum yavaş ve hırıltılıdır. el ve bacaklarda istemsiz hareketler olur. bu dönemde çoğunlukla bilinç kayıptır ama bilincin açık olması da ihtimaller dahilindedir. istemli davranışlara hakimiyet sağlayan çizgili kaslar işlevselliğini kaybettiği için idrar, gaita ve erkeklerde meni sıvısı açığa çıkar.
    agoni'nin sonlarına doğru bu düzensizlikler kaybolabilir bilinç açılabilir, canlılık yeniden kazanılmış gibidir ancak bu bir yanılgıdır, bu son hareketlenme kişinin artık ölüme daha da yakın olduğunun göstergesi ve son canlılık kırıntılarıdır.

  • orantısız zeka göstergesidir.
    bu ülkenin yobazı haggaten gerizekalı arkadaş. gerizekalılığın bir dibi olsaydı orada türk yobazı olurdu. ekşi sözlük de bildiğin gerizekalılığın prim yaptığı bir yer işte.

    maymun-insan, kaburga kemiği-kadın meselelerine hiç girmeyeceğim. durum şu. ateistler maymunun değil onun atasının milyonlarca yıl evrim geçirdikten sonra insan olduğuna inanır. bildiğin maymunun birkaç yılda insan olduğuna değil.
    salaklar.

  • şuradan görülecek aile ve sosyal politikalar bakanı ayşenur islam'ın açıklaması.

    öncelikle soruyorum neden?
    evlenmeyi düşünmeyen bekar kişiler ne yapacaklar?

    ben evlenmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum. kezâ eskiye göre evlenen kişilerde de önemli derecede azalma var. ben bekar bir birey olarak toplumun yarattığı kalıplara girmek zorunda mıyım?
    birey olarak yaşamayı seçtiğim bir hayatta benim varlığımı nereye koyuyorsunuz?

    evlenmek ve bir aile kurmak, sizin gösterdiğiniz yolları izlemek zorunda mıyım?
    ufak bir ev almayı düşünen bekar kişiler ne yapacaklar?
    her tek yaşayan kişi evinde fuhuş mu yapıyor?

    en önemlisi tek yaşayan insanlar olmazsa o edepli ailelerin erkekleri "ya evin anahtarlarını bana versene haftasonu" diye kime diyecekler?

    madem aile ve sosyal politikalar bakanısınız, 1+1 eve yasak getireceğinize;

    insanlar neden evlenmek istemiyorlar,
    toplumu fuhuşa iten nedenler nelerdir,
    ekonomi nasıl iyi hâle getirilir de insanlar refaha ererler

    gibi sosyoljik ve ekonomik sorular üzerinde düşünün. o zaman zaten böyle şeyler düşünmenize de gerek kalmaz.

  • şu hayatta garibanlık kadar içimi burkan bir şey yok. garibanlık dediğim de asla köylülük, cahillik, fakirlik vs falan değil. garibanlık dediğim bir insanın zorla üstüne yüklenen görevlerin altında ezilmesi, ezilirken yine de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması, kimseye mahçup olmadan yaşayabilmek için it gibi çalışması ve asıl itlere hizmet etmek zorunda kalması.. yine de duruşunu bozmadan, sesini çıkarmadan, üç kuruş hayat için.

  • bazı sualleri beraberinde getiren bir beyanat.

    misal, "parti başkanlığını delegelere sormakta mahsur var iken başkanlık sistemini millete sormanın mahsuru nasıl oluyor da yok oluyor?"

    .

  • elektriksel olmayan bir varlıktan zaten söz edemeyiz. maddeyi oluşturan atomların yapısı bile düşünüldüğünde elle tutulur gözle görülür bir şeyin elektriksel bir karakterden tamamen yoksun olması beklenemez. haliyle bu soruda asıl merak edilen noktalar, "dışarıdan gelen bir elektrik akımı bizi öldürüyor da kendi vücudumuzdaki neden öldürmüyor?" veya "vücudun büyük bir oranı su ise neden suya elektrik atan pikachunun gazabına uğramış totodilelar gibi kıvranmıyoruz? " gibi sorular olabilir.

    netleşmesi gereken ilk noktalardan biri insan vücudundaki elektrik iletiminin tellerdeki gibi olmamasıdır. (#90049909) vücuttaki elektrik iletimi polarizasyon ve depolarizasyon döngüleri ile gerçekleşir, iyonların hücrelerin içine ve dışına pompalanmasıyla potansiyel enerji farklılıkları oluşur. yani vücuttaki elektrik iletiminin temel prensibi iyon konsantrasyonunda değişim yaratılmasıdır.

    dışarıdan gelen bir elektrik akımının ise sizi öldürebilmesinin iki temel sebebi olabilir:

    1) düşük akımlarda sizde halihazırda var olan elektriksel impuls düzeninin bozulması.

    2) yüksek akımlarda açığa çıkan yanma gibi hasarlar.

    birinci durumun basit bir örneği kalbinizdeki doğal pacemakerın işleyişinde problem çıkmasıdır. normalde kalbinizin sinoatriyal düğümünde özelleşmiş hücreler vardır, bu hücreler kendi kendilerine depolarize olabilirler. en yüzeysel açıklama ile; bunun etkisi kalpteki diğer bazı yapılara yayılır, başka nodlara ulaşır ve kalbin ritmik atışı da elektriksel uyarının harmonik bir işleyişi ile sağlanır. dışarıdan bir akım geldiğinde bu harmoni bozulur ve fibrilasyona neden olabilir. kalp düzgün atmadığında yeterli kan da pompalanmayacağından defibrilatör gerekir.

    ikinci durum ise yıldırım düşmesi gibi, vücutta mekanik bir travma yaratabilecek olan vakaları ifade etmektedir. elbette voltaj ne kadar yüksek olursa ölümcül bir hasar alma riski de o kadar artar.

    vücuttaki suyla ilgili kafa karıştırıcı fikirlere kapılmadan önce de ufak bir hatırlatma yapmakta fayda vardır; bizler her ne kadar "su elektriği iletir." desek de, saf su elektriği o kadar da iletmez. bizim "su elektriği iletiyor." diyor olma sebebimiz suda çözünmüş olan maddelerdir. (örn: tuz) bildiğimiz gibi vücudumuzdaki su da saf olarak değil vücut sıvılarında bulunur. vücut sıvılarında da sinirlerin, kalbin ve kasların düzgün çalışmaları için sinyal taşımada görev alan, elektrolit adını verdiğimiz yüklü parçacıklar mevcuttur. (örn: sodyum) yani burada aslında vücuttaki sinyal iletimi için bir dezavantaj değil avantaj vardır.

    kısacası elektrik vücudun düşmanı değildir. mühim olan hayati faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gereken bazı sinyal iletimlerinin düzeninin bozulmaması ve vücutta ölümcül olabilecek mekanik hasarların oluşmamasıdır.

    * * *
    ps: herkes kendisinden emin bir şekilde "akım düşük", "voltaj düşük" falan demiş, bir de soruyu soran kişi gereksiz yere aşağılanmış. oysa cerrahi bir operasyonda doğrudan kalbe vereceğiniz çok düşük bir akımla da kalp ritminin içine etmeniz mümkün. mesele sadece düşük akım veya düşük voltaj değil, o düşük akımın ve voltajın size nereden nasıl uygulandığı.