hesabın var mı? giriş yap

  • görsel

    yeni başlayan lise mezunu bekar bekçi maaşı: 10293,82 tl.

    çok iyi valla. okuyup öğretmen, doktor, mühendis filan olmaya gerek yok. 4 sene üniversiteye para akıtmaya da. yani amacınız sadece iş bulup para kazanmaksa bekçilik çok iyi.

    kaynak

  • akşamları yapabilecek tek atraksiyonu tv izlemek olan insanın yaşama dair son tutunma umutları, son çırpınışları olsa gerek. hayatı bu kadar sığ olan insanlardan farklı bir bakış açısı beklemek saçmalık olurdu zaten. birde az önce acun abi aradı sana sezon sonunda verdiğin destek doğrultusunda ödül vereceklermiş.

  • öncelikle başlık konusu ceza yazılan kadın değil. başlık konusu 2:06'da başlıyor. lütfen dikkatli okuyalım.

    esenyurt'ta polis memurları kadına maske takmadığı için cezai işlem uyguluyor. burada bir sorun yok. fakat polis kendisine başka maske takmayan vatandaşların da olduğunu belirtip itiraz eden başka bir kişiye keyfi olarak sosyal mesafeye uymadığı için cezai işlem uyguluyor.

    2:06'da başka maske takmayan insanlar olduğunu belirten vatandaşa, sırf polise karşı çıktığı için polis memuru sosyal mesafeye uymuyorsun diyerek (3bin 150 tl) cezai işlem uyguluyor. ceza yazma amacını da ''bize müdahale ediyorsun'' diyerek belirtiyor.

    vatandaş sesini çıkarmasa, arkadaşıyla yakın oturması hiç bir sorun teşkil etmeyecekti. görüntülerde aynı şekilde görevli polislerin zaman zaman yan yana durdukları sosyal mesafeye uymadıkları görülmekte.

    şimdi soruyorum.. polislerin kendisini uyaran vatandaşlara bu şekilde keyfi ceza yazıp sindirme çalışması ne zaman son bulacaktır? bugün bu vatandaşa yarın sana bana...

    vatandaşa sosyal mesafeden ceza yazan polisler aynı şekilde kendilerine de sosyal mesafeye uymadıkları için ceza yazmışlar mıdır?

  • korku değil de merak ettiğim bir şey var ; yolda duran güvercinin araba neredeyse üstünden geçecek kadar yaklaşmasına rağmen uçmaması . sonra bende oluşan acaba üstünden mi geçtim ,uçabildi mi telaşı ? kuşlar sanırım adrenalin bağımlısı.

  • bir teoriye göre vücudun uyku haline ani geçişleri sırasında yaşanır. biraz fantezi katarak şöylece açıklanabilir:

    uyumaya başlanmadan önce beyin, alıcılar (duyular) ve vücudun diğer aksamları (kollar, bacaklar v.b.) açık (open) ve çalışır (on) durumdadır. yatağa girildiğinde beyin önce alıcıları ve aksamları sonra da kendini uyku (bekleme, stand by) konumuna alır. bu evre yavaş ve sıralı olursa önce hafif sonra da derin uykuya geçiş yapılır. vücut neredeyse ölü hale gelir. öyle ki; kişi horlar ama kendi sesini duyamaz, kasları gevşer ve mesela kolu yatağın kenarından aşağıya doğru sarkar ya da çene düşer ağız açılır, tükürükler ağzının kenarından dışarıya akar, yine mesela gaz çıkarır.

    oysa, aşırı yorgunluk, uykusuzluk gibi sebeplerden dolayı uykuya geçiş süreci çok hızlı olursa beyin, henüz kasları ve alıcıları kapatamadan kendini kapatmaya çalışır. bu durumda özellikle bacak ve kol kaslarındaki ani gevşeme, kasların beyine geri besleme (feed back) yapmasına neden olur. beyin ise bunun dışarıdan gelen bir etki olduğunu zannederek tekrar "on" durumuna geçer.

    düşme hissini yaratan, kaslardaki bu ani gevşemedir. düşmeden önce uyanma ise beynin bekleme durumundan çıkmasıdır.

    bazı durumlarda ise sinyaller iyice karışır ve tekme ya da tokat atmaya hatta yataktan düşmeye, bazen de şiddetli bir titremeye neden olur.

  • son 10 yılda kabalığın, eğitimsizliğin ve tutuculuğun samimi bir halk tabanının sevimli özellikleri olduğuna; diğer yandan da doğru bir diksiyonla konuşan kibar, iyi eğitimli ve eleştirel yaklaşabilen insanların ukala, kibirli ve azınlık olduğuna inandırıldık. dolayısıyla karadeniz insanı da düzeltmesi gereken özellikleri daha da sahiplenmekle kalmadı, kendisi gibi olmayanlara daha da bilendi. işte bu karadeniz insanının yükselen şımarıklığının izahıdır dostlarım.

    debe editi: benim gabonlu arkadaşlarım da var. özlerinde iyi insanlar.

    5 yıl sonra gelen edit: başlığı ben açmamıştım ama olsun.

  • 1959 yılına değin dünyanın gerçek anlamda özerkliğe (autarky) sahip, yani dışarıyla hiçbir bağı olmayan tek ülkesiymiş. o tarihte hindistan'a bir yol mu ne yapmışlar..

  • yillar once eskisehir'de okurken, bir yandan da anadolu universitesi'nde iibf'de lab gorevlisi olarak calisiyordum. oturdugum ev visnelik'teydi. bu evin, ev sahibi de odunpazari'nda bir emlakci. hayatimda cok emlakci ile tanistim, iyisine denk geldigim pek soylenemez ama bu herif kotulerin arasinda bir numaraydi. paragoz olmasinin yanisira terbiyesizdi de.

    bir gun, kira vakti geldiginde beni arayip kampuste isi oldugunu, o yuzden o ay bana ugrayip kirayi elden alacagini soyledi. tamam, iyi dedim. saat geldiginde bu yanima geldi konusuyoruz filan, o sirada disardan guvenlik gorevlisi geldi bu herifin plakasini soyleyip "bu aracin sahibi burada mi?" dedi, bu da "benim" diye disari cikti. birazdan soylenerek geri geldi ve soyledigi sey su oldu:

    "neymis, dekanin yerine birakmisiz. ne olacak ? kac para kazaniyo lan bu dekan? benim kadar kazaniyor mu?"

    yani; adamin kafasinda insanlarin degeri kazandigi paraya gore siralanmis durumda. kendisinden az kazanan herkes son derece degersizken, kendisinden daha cok kazanan birinin kopegi olabilir.

    bu hikayenin i. melih gokcek ile dogrudan hic ilgisi yok. dolayli ilgisi ise, turkiye'nin bu tiynetteki adamlari dislamak yerine, onemli mevkilere getiren bir yapiya sahip olmasi. bu sayede bu adamlar, bu tiynetle milletin tepesine binip, kanunsuz, hukuksuz sekilde yagma yapabiliyor. ve yine, israrla, yillardir bu yagmaya devam etmelerine ragmen el ustunde tutulabiliyorlar. tam da bu yuzden, bu secmenler layik olduklari sekilde yonetiliyor, somuruluyorlar. olan da arada yanan yaslara oluyor.

    i. melih gokcek'in odtu arazisinden agaclari kesip, sonra da uzerine "parasi neyse veririz" diye siritarak "al bu da basimizin gozumuzun sadakasi olsun" diyerek, kendisine ait olmayan halkin parasini kafasina gore odtu'ye diyet olarak gonderebilmesini saglayan da tam olarak bu rahatlik.

    kahrolsun bagzi seyler.