hesabın var mı? giriş yap

  • yer: istanbul teknik üniversitesi fen edebiyat fakültesi anfilerinden biri.

    bahsi geçen anfinin ısınma konusunda problemleri vardır. ön taraflar kaloriferlerden fazlaca ısınıp fırın olurken arka taraf titremektedir. derste ogrencilerden biri bu malum problemi 'hocam cok üsüyoruz' seklinde dile getirirken, anfinin acık olan kapısından bir hademe girer

    hademe : 'hocam bu anfi yanlış yapılmıştır. bu anfi ısınamaz. termodinamiğin 2. yasasına göre bu anfi ısınamaz' der ve çıkar.

    2016'dan edit : anfi ne lan, amfi'dir o.

  • evet chp başkanlarını sevmiyorum (ne tunç ne cemil), tunçtan sonra belediyecilik can çekişti bu da doğru.

    fakat merkezi hükümetten metro için 3000 tl ödenek verildiğini de biliyorum. çiğli tramvayı aylarca sadece 1 adet imza bekledi ankarada. 1 tane imza ya. rapor falan değil imza. evet süreci takip ettim. o süreçte dolar uçtu gitti maliyetler rekor seviyeye geldi. yapılacak işler maliyet uçuşundan dolayı aksadı. kalitesi düştü.
    bu ayrıştırıcı akpye oy vermeyecek kadar memleketimi seviyorum. öyle gün boyu sırıtan aday çıkarmakla olmuyor o işler.

  • oglumdur. hatta 40 degil 15 almis. umut dolu, aydinlik gelecek hayalleri vardir. bardagin dolu tarafini goruyordur. tabi babasi ogrendiginde ne olacagini rabbisi bilir.

  • büyük eksikliktir bence kardeşim. kız arkadaş seçiminde en önemli özellik adam eksiltme özelliği olmalıdır. adam eksiltme özelliği var mı diye bakacaksın kız arkadaş seçerken. adam eksiltme derim başka bir şey demem. aranızda çok deli, çok delişmen çocuklar var. çoğu da kardeşim yaşında. onlara tavsiyem şu: adam eksiltme özelliği olsun yengede. buna dikkat edin. adam eksiltme diyorum bakın. çok önemli...

    bu görüşümü sergen yalçın'a da ilettim. geçenlerde ntvspor stüdyolarında sergen'le biraraya geldik. kız arkadaşımın fotosunu sergen'e gösterdim ve bir kaç olayımızı anlattım. diğer yorumcuları dinlerken yaptığı gibi gözlerini kıstı, kıstı, kıstı, kıstı. sonra aniden yüzünde alaycı bir gülümsemeyle açtı çakır gözlerini. elindeki kalemle oynarken gergindi, koltuğunda kaykıldı ve "baktığın zaman gözde'nin öyle ahım şahım bir tarafı yok. bilmiyorum yanlış mıyım? ben mi yanlış görüyorum? adam eksiltemiyor" dedi. haklıydı sergen... gözde, adam eksiltemiyordu.

    o sırada rıdvan'ı gördüm, o da sohbete girdi. "sergen kardeşimiz doğru söylüyor. devamlılığı da yok, kat eden bir oyuncu değil (bunu derken eliyle seri bir biçimde kat etme harketi yaptı ve saçları sallandı). senin elinde de kusura bakma ama şavi ve inyesta yok" dedi. "ne şavisi ne inyestası rıdvan abi?" diyecek oldum gözden kayboldu gitti. mehmet demirkol ve fuat abi'yi gördüm sonra, turuncu kurşun kalem almaya özümsün kırtasiye'ye gitmişler. sağolsunlar, "esasında en önemlisi o", "tabi tabi inşallah hayırlısı olur" deyip dinliyor numarası yaptılar 3 dakika için. ardından beni güvenliğe teslim ettiler. bari siz dinleyin derdimi benim al yanaklı bal yanaklı, sincap gözlü dostlarım. iki örnek veriyorum size:

    - gözde kim bu adam ya?

    - ya melislerin arkadaşı, bir kere karşılaşmıştık, geldi oturdu git diyemedim...

    - anlıyorum.

    *

    - ya mert ve batu da bizimle gelsin mi?

    - mert ve batu kim gözde?

    - dağcılık kursundan arkadaşlarım.

    - olmasa daha iyiydi ama olsun madem (üniversite'de dağcılık kursuna başlayan yiğidoların direkt sakal bırakmaya başlaması ve kirli sakalla gezmesi beni tedirgin ediyor. damat traşlı bir dağcılık kursu talebesi gördüğüm gün yarınlara ve türk dağcılığına daha güvenle bakacağım. ama bunu ilişkinin başında olduğumuz için gözde'ye söylemiyorum tabii...)

    *

    bunun gibi şeyler işte. ola ki bir kadını sevdiniz, adam eksiltme özelliği olmasına dikkat edin kardeşlerim. kadında en önemli özellik budur.

  • japon mafyasına patentini satmayı umduğum yeni silahım.

    görmüşsünüzdür samuray kılıcı (katana) şeklinde şemsiyeler var. gören önce bir "noluyoruz, herif kılıçla dolaşıyor" diye şaşırıp sonra şemsiyeyi farkedince gülüyor.

    benim icadımda ise gören önce kılıç sanıyor şaşırıyor, sonra şemsiye olduğunu anlayıp gülmeye başlıyor, sonra şemsiyenin içinden çıkan kılıçla ikiye bölünüp gülümsemesi yuzünde donuyor.

  • slimani, van persie gibi sağlam kazıklara biz alışık olduğumuz için süreç nasıl gelişiyor anlatalım galatasaraylılara.

    ilk aşama; abi adama top gelmiyor ki, adam napsın aşamasıdır.
    ikinci aşama; adam fizik olarak hazır değil, sezon başı iyi kamp geçirmedi zaman geçtikçe form tutacak aşamasıdır.
    üçüncü aşama; yavaş yavaş sövme aşamasına geçilir, o kadar para verdik veteran forvet aldık, hay ben böyle yönetimin denmeye başlanır.
    dördüncü aşama; yüksek maaşlı olduğu için göndererek maaşından kurtulmaya çalışma aşamasıdır. 3 yıl sözleşme yaparak biz ne bok yedik denmeye başlanır.

    galatasaraylılar şu an ilk aşamada. 4-5 hafta sonra ikinci aşamaya geçileceğini düşünüyorum.

  • her şey bir yana, şunu yazmadan geçmek istemedim:

    saha içinden izledim konseri; sanırım toplamda otuz bine yakın insan katıldı. genç bir kadın olarak ne girişteki sırada, ne içerdeyken herhangi bir anda, ne de dönüş yolunda bir an bile normal şartlarda artık gece taksim’e çıktığımda yaşadığım güvensizlik ve tedirginlik hissini yaşamadım. sadece kadın olmakla ilgili bile değil; insanların dip dibe müzik dinlediği o ortamda acaba cebimin kenarından cüzdanım, telefonum çalınır mı vs gibi şeyleri bile hiç düşünmediğimi fark ettim.

    yanımdaki insanlarla sohbet edebilmek kolaydı, millet birbirine yanından geçerken gülümsüyordu, sıra beklerken kimse kimseyi sıkıntıya sokmaya, ezmeye vs çalışmadı. öne geçmeye çalışan çakalları bir kenara bırakırsak (o kadar da olsun), epeydir hissetmediğim bir iyilik ve medeniyet dalgasının içindeydim.

    öyle güzel bir kalabalık, öyle ışıklı bir topluluktu.

    umarım haklısındır harun, umarım bu ülkenin yarını artık bizlerizdir. içimiz umut doldu, emeklerinize sağlık.

    debe editi: çok güzel insanlarsınız yahu, hayallerimiz umutlarımız ortak. şukulayan elleriniz dert görmesin. çok teşekkürler :)