ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
elidor miss turkey 2015
-
az önce bir kızın "hayatınızda yaptığınız en büyük fedakarlık neydi?" sorusuna "mesela ben sinemayı çok severim; ama spor yapmak için sinemadan vazgeçerim." şeklinde cevap verdiği yarışma. herkesin beyni yandı.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
biz anadolu'ya göç ederken, çinliler bizim arkamızdan "gerçekten gittiler mi lan acaba" diye baktıkları için gözleri kısılmış.
türkiye'de 6. korona virüs vakasının duyurulması
-
arabistan'dan hayır geldiği nerede görülmüş zaten aq.
edit: saniyede on fav falan geliyor, içimizdeki a**p nefreti bambaşka.
sonsöz: bunu okumayacaksın biliyorum ama seni seviyorum.
ali koç'un erden timur taklidi
-
bu adamda zeka geriliği olduğunu düşünüyorum.
nihal yalçın'ın tamer karadağlı taklidi
-
sjw'lerin kraliçesinin hem haksız hem de üste çıkmaya çalışması olayıdır.
sümeyye'nin kasedi geliyor
-
sözü edilen kız kemal kılıçdaroğlu'nun kızı olsa başbakan mitinglerde "kızına, evladına sahip çıkamayan, onlara edep, terbiye veremeyen zihniyet nasıl olacak da ülkesine sahip çıkacak. işte bizim bunlarla aramızdaki fark bu." diyecekti.
en azından bana öyle geliyor.
instagram'a serumlu fotoğrafını koyan kız
-
"allahını seven üzerime ilgi atsın" diye çırpınan cool kızdır.
zor be anne çok zor
-
- zor be anne çok zor...
- neyi zor eşek sıpası... okulda yedinci senen bu.
- ehehhe... finaller biraz şey oldu da...
aşk
-
benim bir arkadaşım var, tanıdığım en kişilikli ve düzgün adamlardan biri. kadıköy'de tekel bayisiyken biri aklına girdi bar açtırdı bu adama. adam tuncelili, öyle bar ortamını gece hayatını bilmiyor, sevmiyor da... neyse, saflığı (salaklık anlamında değil, oldukça cindir kendisi) ve samimiyeti sayesinde açtığı yerin müdavimleri oluştu dört yılda...
bir şeyler oldu, 3-4 ay uğrayamadım, neyse sonunda gittim yanına. dedim, nasılsın? dedi, sorma çok fenayım. dedim, hayırdır? dedi, çok fena bir şey olmuştur bana... dedim, delletme insanı, ne oldu yahu, anlatsana? başını öne eğdi, "aşık oldum" dedi utanarak...
memlekete gittiğinde bir kadına vurulmuş. barı kapatıp kapatıp memlekete kaçıyormuş.
"geçen eve gidiyordum. minibüsten inemedim, bir baktım sabiha gökçendeyim. ilk uçağa atladım elazığ'a gittim, oradan dersim'e geçtim. sevdiğim kadını iki saat görüp geldim..."
adam her hafta tunceli'ye gidiyor. hiçbir şey beklemiyor, sadece bir ihtimal sevdiği kadın da onu sever diye umuyor.
biz de dinlerken yutkunuyoruz arkadaşımla... "maltepe-beylikdüzü arası mesafe çok şekerim" diye lokasyon sorunu yüzünden başlamadan biten ilişkiler geçiyor gözümüzün önünden...
adam gözümüzde adeta "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği" diyen bir yarı tanrı, adeta bir vecihi, o paraya öküz alırız diyen anasını sallamayan bir feyzo, sevda'ya sevdalı bir muhsin bey...
her kazıktan sonra, "aşk ne ki, hofff!" desek de var böyle bir şey, böyle yaşayanlar...
george bernard shaw
-
insanın kendini berbat hissetmesi, mutlu olup olmadığına önem verecek kadar boş zamanı olmasından ileri gelir, sözüyle -tespitiyle- haftalardır kendimi berbat sefil sıkıntılı hissettiğimin nedenini özetlemiştir.