hesabın var mı? giriş yap

  • şişenin dibinde kalan, asidi kaçmış ve dolayısıyla kimsenin rağbet göstermediği kolayı bir köşede saklamak. eve yeni kola alınınca ve üzerinden bir miktar içilince, saklamış olduğu asitsiz sıvıyı yeni şişeye eklemek, ve bu suretle kolayı piç etmek. baba böyle yapma deyince de pis pis sırıtmak. ben çok sinirlenmek.

  • ölüm edebiyatı yapanların ömründe bir kere girmesi, ölüm aşkından vazgeçmelerine yeter diye düşündüğüm olay, mesleğimin temeli.

    ölümün öyle süslü püslü, güzel bir şey olmadığını demir masanın üzerinde dolu bir çuval gibi yatan bedenden anlayabiliyor insan.

    başlarda çok düşünürdüm, artık üzerinde düşünmüyorum. hatta bazen "ne kadar caniyim." diyorum. dışarıda yakınlarının feryatları koparken ben içeride güle oynaya, muhabbet ede ede, çıkınca ne yesem diye düşünerek otopsiye giriyorum.

    ilk olarak cesedin dış muayenesi yapılıyor. saç rengi, göz rengi, teni, boyu, kilosu, neresinde siyanoz var, neresinde abrazyon var, neresinde kırık var hepsi yazılıyor. video çekiliyor.

    ardından baş bölgesini açıyorum. elimdeki neşter ile kulak arkasından başlayıp kafanın üstünden geçen ve öbür kulak arkasına uzanan bir kesi atıyorum. ardından açtığım yere parmaklarımı sokup deriyi kafatasından sıyırıyorum. etin kemikten ayrılma sesi başta çok değişik geliyordu ama sonradan duymamaya başladım. bir bakmışsınız cesedin gözlerini kafa derisi kapatıyor. hemen ortaya çıkan kafatasını muayene ediyoruz, kırık var mı, hematom var mı her şeye bakıyoruz. sonra temporal kaslara kesi atıyorum. kafa kubbesini keserken tur aletini zorlamasın diye hafifçe kemikten sıyırıyorum. elime tur aletini alıp kafa kemiğini yuvarlak bir şekilde kesiyorum. kemik kesilirken gelen kemiğin kokusu aynı diş kokusuna benziyor. kafa kubbesini çıkarıyorum. duramater hemen karşımızda, onun altında da sulu sulu beyin. yine fotoğraflar çekiliyor tabii. fotoğraf işi halledildikten sonra duramateri kesip çıkarıyorum, daha sonra da beyin ve beyinciği. uzman doktorlar beyini incelerken kafatasındaki arta kalan zarları soyuyorum. her adım fotoğraflanıyor.

    ardından boyun, göğüs ve batını açmak için çene altından başlayan ve kasıklara uzanan koca bir kesi atıyorum. deriyi kurbanlık koyun yüzer gibi yüzüyorum. kostatomla kostaları kesiyorum. kemiklerin altından tutup kaldırıyorum ve diyaframı keserek kaburga kemiklerini bir kenara koyuyorum. hemen perikartı açıp kalbe bakıyoruz. daha sonra dille birlikte boyun ve göğüs organlarını çıkartıyorum. hocalar organları alıp gidiyor. parçalara ayırıyorlar, tartıyorlar. o sırada karaciğer, dalak ve böbrekleri çıkartıyorum ve hocalara teslim ediyorum. onlar da tartılıyor, kesiliyor. mesaneyi kontrol ediyorum. ekstra bir şey yoksa parçalanan beyni alıp kafatasına yerleştiriyorum ve kafa kubbesi oynamasın diye temporal kasları dikiyorum. cesedin yüzdüğüm derisini tekrar eski haline getirip dikiyorum. iç organlarla iş bitince, karın boşluğuna gelişigüzel attığımız organların üzerine kostaları tekrardan yerleştiriyorum ve yüzdüğüm deriyi güzelce dikiyorum.

    cesedin kan olmuş cildini yüzeysel olarak yıkayıp çarşafa sarıyoruz ve otopsi bitiyor.

    şimdi ölüm seviciler, adli vakaların %90'ına otopsi yapıyoruz. %10'una sadece dış muayene yapıyoruz. bu masaya düşmek istediğinize emin misiniz? bu işlemlerin her ne kadar ölü olsanız bile bedeninize yapılmasını ister misiniz? sanmıyorum. o yüzden ölüm şöyle, ölüm böyle deyip gelmeyin bana. ölümü iliklerime kadar görüyorum. canlı canlı yaşıyorum. allah, o masaya kimseyi düşürmesin diyorum. iyi günler diliyorum.

  • thy'nin 20.02.2018 tarihli 12.40 berlin uçağını kaçırmamız vesilesiyle öğrendiğimiz uygulamadır. tekrar bilet almak istediğimizde sadece gidiş değil gidiş-dönüş uçak biletinin yandığını öğrendik. yani uçağı kaçırdık diye dönüş biletinin üstüne yattılar. yeni gidiş bileti alsak bile dönüş biletine çöküyorlarmış. diğer firmalar nasıl yapıyor bilmiyorum ama bu düpedüz ahlaksızlık.

  • üst edit 4: (#126681376)

    üst edit 3: (#126627108)

    üst edit2: arkadaşlar yalvarırım bölgeye yakın olanlar gitsin görsün, lütfen. otel açıklamalarında karalama kampanyası demiş. yanımızdaki otelin rant sağlaması demiş. videoda ki herkes oranın sakini, hepsi komşumuz. gidin oradaki halkla konuşun. birde tehdit etmişler hukuksal savaş bla bla. bir tane yetkili gelsin oraya, lütfen.

    üst edit: daha fazla kanıt isteyenler olmuş,
    youtube linki buyrunuz

    bunlarda anlık görüntüler, foseptik çalışmaya devam ediyor anlık
    fotoğraflar;
    görsel
    görsel
    (görseller ve video anlıktır. saat 10:35)

    başlığı nasıl açarsam daha çok gündem olur ya da ses getirir bilemedim. fakat, bu oteli arama sitelerinde arayanlar rahatlıkla bulsunlar diye kendi adıyla açmak istedim. hangi otele gittiklerini bilsinler, kararlarını öyle versinler.

    başlığımıza konu olan oteli bir hisarönü sakini olarak iyi biliyorum. patika yol olması gereken yolu kendi otellerininmişcesine kapatarak otelin foseptiğini de o yola yani ormanlık dağ alanına aktarmışlardır.

    bugüne kadar yerel halkı çeşitli nedenlerle sindirerek oradan geçmesini engellemişler ve dahası bunu normalleştirmişlerdir.

    ta ki bugüne kadar!

    hisarönü bildiğiniz gibi çok büyük bir felaketten çıktı. yangın neredeyse tüm hisarönü'nü sardı. işte hisarönü'nde yangın çıkan bir diğer sokakta huzur sokağı idi. neyse ki tomalar zamanında yetişmiş ve evlerimizde oluşan ve oluşacak olan hasarı en aza indirmişlerdir.

    otel ve yerel halkın sorunu aslında bugüne dayanmıyor. daha önce de bir çok kez aynı yol kullanılmak istenmiş fakat otel sahiplerinin üst düzey tanıdıkları olması sebebiyle engellenmiştir.

    bugün ise bu yolun kullanıma açılması artık elzem hale gelmiştir. tahliye olması gereken yerel halk, bu yol açık olmadığı için tahliye olurken zorluklar yaşamıştır. sahile aralarında 100m bile olmayan evler bu yol açık olmadığı için tahliyelerini sokağın diğer tarafından yaklaşık 1 km uzaklıktaki başka bir yolu kullanarak tahliyelerini gerçekleştirmişlerdir.

    iş bununla da bitmiyor. tapu kadastro müdürlüğü bu yolu patika yol olarak belirlediği halde otel bu yolu gelişi güzel bir şekilde kapatmış ve geçişleri engellemiştir.
    gerekçeleri ise üst düzey insanları tanıdıkları ve arkalarına almalarıdır.

    aşağıda krokiyi paylaşıyorum;
    görsel

    itfaiye mahallemize geldiğinde bu yolun açılması gerektiğini ve olası tahliye işlemleri için elzem ve acil olduğunu belirttiği halde bu otel yolun açılmaması için elinden geleni yapmaktadır.

    videoda yerel halkı dinleyebilirsiniz;
    video

    son olarak otel arazisini birlikte kullanan başka bir otel daha mevcuttur. bu otel yardım için gelen bir çok insana kapılarını açmıştır. fakat, yine başlığa konu olan otel, komşusu olan otele geçişleri engellemiş ve yardımımıza koşan onca yardımseveri mağdur etmiştir. video hotel galife

    sesimizi burdan duyurmak istiyorum, ekşisözlük bugüne kadar böyle olaylarda duyarsız kalmadı ve bu duruma da kalmayacağına canı gönülden inanıyorum.

    lütfen sesimizi duyun ve duyurun! "arkamızda üst düzey insanlar var" diyerek orman yolunu foseptiğe çevirmiş bu otelin daha fazla oradaki insanları mağdur etmesine engel olun.
    #oyolaçılacak

    edit: üst düzey tanıdıkları için link

    çiçek mi suluyorlarmış?!
    görsel

    edit: güzel insanlar destek vermeye devam ediyorlar, kampanyayı ben başlatmadım ama sesimizi duyan güzel insanlar kampanya açmışlar, buyrun linki

    hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyorum. hepiniz birer umutsunuz, harikasınız.

  • cem yılmaz bir zamanlar uçan sabri için şunları söylemişti: “bir adamı stüdyoya çağırıp uçmasını beklerseniz o da uçar.”
    kaynak

    birini edepsizlik yapsın diye markalaştırırsanız o da yapar.

  • cep telefonunuzdaki msgları ilk kez görüyormuşçasına 20. kez okumak.

    edit: önceki entry uçtuğu için formata uygun bir tanım yapmak gerekirse: kişinin ders çalışmamak için normal zamanda yapmadığı, kendisine iş çıkarıp yaptığı hareketlerdir.

  • o utananlardan biri de bendim ne yazık ki, sıra bana gelene kadar kızarır bozarır "lütfen zil çalsın" diye dua ederdim içimden. öğretmen sorduğunda serbest meslek yapıyor diyerek geçiştirmek isterdim ama o, serbest mesleğin ne olduğunu sorardı bu kez de.

    ısrarla söylemezdim, ısrarla. bir gün kardeşimle yolda yürürken öğretmen geldi yanımıza babanız ne iş yapıyor dedi, küçük kardeşim hurdacı cevabını verdi. o yaşadığım utanma hissinin tarifini veremem. o yavşak öğretmenleri de hiç unutmam, nefretle yad ederim.

    -----------------------------------------------------------

    gelen mesaj bombardımanı sonrası edit: arkadaşlar tabiki babamla gurur duyuyorum ama ben 8 yaşımdaki halimi yazdım. 8 yaşındaki çocuk anlamaz ki babasının alınteriyle çalışıp kazanmasından, 8 yaşındaki çocuğun hayalleri vardır polis, pilot, doktor, itfaiyeci bunları duydukça sınıfta hurdacı diyemez elbette.

    benim için de üzülmeyin babam sonra devlet tiyatrolarında çalışmaya başladı. gelmiş geçmiş bütün oyunları izleme şansına kavuştum ben de :)) babacım o kuruma girdiğinde ortaokul mezunuydu, şimdi üniversite mezunu olmaya hazırlanıyor. ve hayatımda en çok gurur duyduğum insandır kendileri. onun azminin yarısı bende yok.

  • ev, araba, çocuk, eş, ohaaa .

    otuz yaşımı düşünüyorum da ev sahibi kirayı almaya geldiğinde ayakkabımın altındaki deliği göstermiştim. kadın üzülerek gidip 1 saat sonra 100 mark getirmişti bana, kocası vermiş "gitsin güzel bir bot alsın kendine" diye. ayakkabım bile yoktu lan.

    şimdi hepsi var, ayakkabıları da alsın diye yerden tavana kocaman ayakkabılığımız bile var. ama o 100 markı koşa koşa evinden alıp gelen ev sahibim yok artık. o kadın ayakkabımın altındaki deliği kapatmaya çalışıyordu, şimdi her yanınızdaki deliği açmaya ve bu açıkları bulmaya ve daha da ötesi bu açıkları daha üstteki başlara sergilemeye can atan iş arkadaşlarım var. ve bu açık peşindeki iş ortamının yarattığı garip aura sana iş araba ev olarak dönüyor (eş ve çocuğu sokmayalım bu dünyaya)

    bundan dolayıdır ki, ne kadar kaçabilirsen o kadar mutlusun. ama eninde sonunda insan yakalanıyor. çünkü diğeri de çıkmaz yol haline geliyor.