hesabın var mı? giriş yap

  • bana balık verme, balık tutmayı öğret... (çin atasözü)

    bana balık ver, rakıyı tazele, buz da bitmiş... (türk atasözü)

  • bir insan evladının başına gelebilecek en korkunç talihsizliklerden biri. asıl prison break budur işte dostlarım. mağazanın girişinde bulunan ve arasından geçtiğimiz o mendebur zamazingo bazen çalar ansızın... şaşırır kalırız. hiçbir suçumuz yoktur oysa. tişörtüyle olsun, dizkapağına kadar uzanan çiçekli mayo şortuyla olsun yaz sezonunun en gözde ürünlerini almışızdır parasını ödeyip. sevdiğimiz dergileri, dvdleri, kitapları almışsızdır helal paramızla. kimi zaman iki eppek, makarna, yoğurt ve "yaz geliyor, evde geniş geniş, ferah ferah giyilir bu... marka aranmaz ev kıyafetinde... bayaa da güzel lan aslında" şeklinde sinsi sinsi düşünerek migros marka şort alırız, üzerinde alın teri olan ve bir beybi gibi cüzdanımızda özenerek sakladığımız o ellilik, kimi zaman yirmilik banknotlarla.

    bu derdi çeken bilir. winçester arşidükü gibi bir havayla yaptığım nice alışverişin meksika sınırında yakalanan kaçak göçmen gibi bittiğini bilirim. oysa param olduğu zamanlar yaptığım o sevimlilikler, "kaça bölelim?" diye soran kasadaki emekçi dosta yaranmak için en beybimsi halimle "hiç farketmez" deyişim, kasadaki emekçi dostun "iki taksit?" deyince içimden hemen bir hesap yapıp "altıya bölün o zaman" diye rica edişim, kasadaki emekçi dostun bana bakışı... öten bir alarmla dağılan bir dünya. yıkılan hayaller. girilen suçlu psikolojisi.

    insan suçsuz yere alarma yakalanınca belli tepkiler veriyor. ben şahsen ilk seferinde içinde koray mağazasından aldığım üç adet atlet, iki adet don bulunan poşeti hemen yere koyup, dizlerimin üstüne çökmüş ve ellerimi başımın üstünde birleştirmiştim. çünkü birinin "fiiiiriiiz... put di fakin' pekıç devn" diyeceği hissine kapılmıştım. sonradan yozgat'ın sorgun ilçesinden olduğunu öğrendiğim babacan bir yiğido güvenlik görevlisi gelip "bugün o ötüp yattı abi... bozulmuş herhal" deyip kaldırdı beni yerden. sinirim bozuldu, ağladım. don atlet çalan adam konumuna düşmüştüm çünkü. sağolsunlar yüzümü yıkayıp, su verdiler. daha sonra da birkaç kere başıma gelince bu, verilecek en iyi tepkinin sırıtarak ve çalışanlarla beş bin yıllık dostmuş gibi bir edayla kasaya yönelmek olduğunu anladım. tam mağazadan çıkarken arasından geçtiğim o şey dividividiviviviv diye ötünce "ilahi çocuklar" yahut "hey allahım, hem mağazanın sahibiyim hem bana çalıyor alarm ohohoho" şeklinde bir kendine güven ifadesiyle kasaya yönelip sorunu çözmeye başladım. alarm sesini duyunca çömelip ağlamaktan ya da gaza gelip "beni yakalayamayacaksınız aşağılık herifler" diye bağırarak kaçmaya çalışmaktan çok daha olgun bir hareket bu. bir de görüyorum, alarma yakalanınca "acaba rezil mi oldum?" diye düşünüp mağazadakilere kızanlar oluyor, ben yapmadım ama yapanları anlıyorum. nihayetinde ömür törpüsü bir durum bu.

    o alarm cihazlarının arasından her geçişimde hiçbir suçum olmadığı halde "alarm çalarsa ne yaparım?" diye düşünüyorum: acaba şimdi alarm yanlışlıkla çalsa ve çaylak bir güvenlik görevlisi ben durumu açıklayamadan ateş edip beni vursa, sonra başıma toplansalar ve ben ağzımın kenarından s şeklinde akan kanla ve öksürerek cebimden aldığım ürünlerin fişini çıkarsam... masum olduğum anlaşılsa ve herkes ağlasa böyle, üzülse... ben başım sol tarafa düşmeden önce son nefesimde beni kucağında tutup ağlayan güvenlik görevlisine "neden? neden canıtın? neden?" desem o da ağlaya ağlaya "abi benim adım halil ibrahim" dese... işte alarm yanlışlıkla öter korkusuyla hep bunları düşünmek zorunda kalıyorum. mecbur muyum lan ben bu korkularla yaşamaya? mahvoldu psikolojim yeminle...

  • bugün biten montpellier - dijon maçı sonrası;

    meded - 1191632 - 15.10.2011 21:41:32
    oha yaaa son macım 4.6 gol dedık 7 oldu hay ben bole sansın gokten sıbel kekıllı yagsa bıze murat kekıllı duser amk gıdım ıcım barıı

  • bildiğin türk milletine benziyor.

    birden saldırınca taş gibi oluyor. yavaş yavaş çaktırmadan elini sokunca dibine kadar girebiliyorsun.

  • çok enteresan bir şeklini görmüştüm.

    yolda yürüyorum, yaşları taş çatlasa 12-13 olan çocuklar top oynuyor. içlerinde aynen böyle bir çocuk, ama herkes gibi ronaldinho, alex, lincoln, delgado falan değil... fadıl vokri.

    - fadıl vokri!.. fadıl vokri!... şuuuuttt!... hay amını skym...

    ulan dedim, kimdi lan bu fadıl vokri? vardı böyle biri ama kimdi? sonradan hatırladım. takriben 15-16 yıl önce fenerbahçe' de oynayan sıradan bir futbolcuydu. peki bu eleman nerden biliyor fadıl vokri'yi? yaşı el vermiyor bir kere... efsane biri de değil herif. hadi bi yerden duydu diyelim, ulan başka futbolcu mu yok koca memlekette? ne düşündürmüştü velet beni o gün.

  • turk erkeginin yagsiz ve imkanlar sayesinde daha iyi giyineni (daha iyi gelir dagilimi, ve marka olmus tekstil sektoru sayesinde). baska numaralari yok, 1 sene italya'da yasayinca anliyorsunuz. 35 yasinda anasiyla yasayan adam dolu roma'da.. bizimkiler hic olmazsa ev araba alma cilesinde.. hor gorulen turk erkeginden daha seviyesizce espriler yapilan erkek muhabbetleri var.. ayrica en az (hatta daha fazla) turk erkegi kadar abazalar.. pardon turk erkegi abaza tabi italyan erkegi "yatakta bir harika canim hic durmadan kadinligimi hissettirdi"..

    komplimani italyan yapinca "ayh cok zarif, kelimelerle adeta bedenimi yaladi", turk yapinca "ne diyosun sen be pis sapik!?" oldugundan kalani geciniz. yabanci hayranligi sagolsun, turk erkegi en son size iltifat ettiginde 3. sinif hollywood filminde bayat komiklikler yapip bardan hatun kaldirmaya calisan ezik bir loser kafaniza yer etti ve oyle kaldi, gelin itiraf edin.

    is yerine surekli yemek icin gelen turk erkegi birden (birden kismi onemli bak) "bu güzellik nerden geliyor hep aynısın bu tempoda" dese adami dogduguna pisman edersiniz. hicbirsey olmasa oyle soguk bi bakis atar yalandan gulersiniz ki adam kadinlardan sogur.

    "valla o an ne diyim bilemedim "pezzo di merda!" dedim ve yanındaki arkadaşı döndü "italyancada iyiymiş" dedi güldük vs."