hesabın var mı? giriş yap

  • bugün bir matematik forumunda boş boş gezerken karşılaşıp "aa ben bunun aynısının türkçesini bir yerde görmüştüm" dememe sebep olup kendisini çözdüren sorudur.

    sorunun ingilizcesinde çocukların ismi henry falan olduğundan kulağa tanıdık gelmediği için çocukların ismini yerelleştireceğim.

    sorumuz şu şekilde:

    6 çocuk içinden 2 tanesi gitmiş bir bahçeden elma çalmış. ancak bahçe sahibi çocukların elma çalmasından pek hoşlanmadığı için hangi ikisinin çaldığını anlayabilmek için tutmuş yakaladığı beş çocuğu sorguya çekmiş. sorguya çekilmeyen 6. çocuk kaçmayı başarmış.

    çocuklar aralarında kavga etmiş olsalar gerek, hepsi birbirine iftira atmış. her çocuk 2 isim vermiş ve 5 çocuktan 4 tanesi bir ismi doğru söylerken diğer isme iftira atmış, 5. çocuk ise iki kişiye birden iftira atmış.

    çocukların ismi mahmut, hüso, cabbar, neco, pakize, ve rüştü olsun.

    şimdi çocukların ifadelerini alalım;

    pakize: " mahmut ve hüso çaldı "

    rüştü: " cabbar ve neco çaldı "

    cabbar: " mahmut ve neco çaldı "

    hüso: " mahmut ve pakize çaldı "

    mahmut: " cabbar ve rüştü çaldı "

    kaçan çocuk neco olduğu için neco'nun ifadesi alınmamış.

    bu durumda iki hırsız kimdir?

    ---

    sorunun cevabını bulabilmek için çocukların isimlerini kısaltıp her birine baş harfi ile seslenelim;

    mahmut = m
    hüso = h
    cabbar = c
    neco = n
    pakize = p
    rüştü = r

    şimdi her bir çocuğa 0 veya 1 değerlerinden birini verelim. mesela mahmut elmayı çaldıysa m=1 olsun, çalmadıysa da m=0 olsun.

    çocuklardan 2 tanesinin elmayı çaldığını biliyoruz.

    demek ki -> m+h+c+n+p+r = 2

    çocuklardan 4 tanesinin birer doğru ve bir tanesinin de sıfır doğru isim verdiğini biliyoruz. bu durumda verilen bütün isimleri toplarsak sonucun 4 çıkacağından eminiz. her çocuğun isminin kaç kere verildiğini sayıp buna göre toplama yapalım:

    3m + 2n + 2c + h + p + r = 4

    şimdi ilk başta yaptığımız m+h+c+n+p+r işlemini ikinci işlemden çıkaralım:

    (3m+2n+2c+h+p+r) - ( m+h+c+n+p+
    r) = 2m+n+c = 2

    böylelikle:

    2m + n + c = 2

    yani mahmut'u 2 kere, neco'yu 1 kere ve cabbar'ı da 1 kere sayarsak sonuç 2 çıkıyor.

    bu üç kişiden elmayı çalan 2 kişinin değeri 1, masum olan kişinin değeri 0 olacaktır.

    bu durumda eşitliğin korunabilmesi için ya m=1 ve c=n=0 olacak, ya da m=0 ve c=n=1 olacak.

    rüştü'nün dediğini hatırlayalım:

    rüştü bize cabbar ve neco çaldı demişti. bütün çocukların her birinin söylediklerinden en fazla 1 tanesinin doğru olabileceğini bildiğimize göre cabbar ve neco ikilisinin aynı anda hırsız olamayacağını biliyoruz.

    demek ki 2m+n+c=2 denkliği mahmut'un 1'e eşit olduğu bir denklik.

    yani hırsızlardan biri mahmut.

    mahmut'un hırsız olduğunu bilmemiz bizim mahmut'u söyleyen kişilerin diğer söyledikleri kişiye iftira attığını anlamamızı sağlar. yani eğer bir kişi "mahmut ve şu kişi" çaldı demişse "şu kişi" suçsuzdur çünkü mahmut'un suçlu olduğunu biliyoruz ve yalnızca biri suçlu olabilir.

    mahmut'u söyleyenlere bakalım:

    pakize " mahmut ve hüso çaldı", hüso " mahmut ve pakize çaldı", cabbar ise "mahmut ve neco çaldı" demiş.

    bu durumda hüso, pakize ve neco'nun suçsuz olduğunu anlamış oluruz.

    böylelikle şimdiye kadar suçsuz olanlar: hüso, pakize, neco ve cabbar.

    geriye mahmut ve rüştü kalıyor.

    demek ki hırsız mahmut ve rüştü.

    ---

    üç beş elma için ortalığı bu kadar karıştıran, çocukların arasına fesat sokan, bizleri de burada hesap kitapla uğraştıran bahçe sahibine de selamlar!

    sorunun tartışıldığı forum: mathstackexchange

  • ulan herif tavsiye diye bana tatilimi nasil yapacagimi anlatmis, bir tek ne zaman iseyip ne zaman dus alacagim eksik. sagol birader sen git benim yerime ben yanlis bir sey yaparim simdi sen daha guzel tatil yapiyormussun.

  • http://video.haber7.com/…niyeyi-calmaya-calisti-ama

    babamın dükkanının önünde birkaç tane sokak köpeğine bakıyoruz. cadde işlek bir cadde olsa da bu köpekler sadece köpeklerini gezdirmek için dışarı çıkanların köpeğine havlıyorlar. o kadar. o da bölgeyi koruma içgüdüsü ile yapılan bir şeydir herhalde. bunun dışında hiçbir zararları yok.

    havalar çok soğuduğunda üstlerini örtüyoruz yorganla. sağ olsun çevredeki duyarlı vatandaşlar da onlara bakma konusunda bize yardımcı oluyorlar. sahipsiz olsalar da, sokaklarda yatsalar da başıboş sokak köpeği olmaktan uzaklar yani.

    neyse bir gün dükkandayken 40-45 yaşlarında bir kadın ve oğlu köpeğe yaklaştılar. oğlunun elinde telefon vardı. ben de dükkanın içinden onları izliyorum. dükkanda dış mekanı gösteren kameradan onları izliyorum. herhalde foto çekecekler dedim. köpeklerin üstünü örttüğümüz için çok foto çeken oluyordu. onlardandır sanıyordum ama kadın sinsi sinsi yanaşıp, bir hamle ile köpeğin üstüne örttüğüm yorganı çekti. sonra katlayıp uzaklaşmaya başlarken çıktım dışarı ve aldım yorganı elinden. yolun ortasında da kadına bayağı bir söylendim.

    bu olay 2 ay önce yaşandı. bu konuyu buraya açma gibi bir düşüncem yoktu çünkü gerek yoktu. ama bugün buradaki köpeksiz sokaklar istiyoruz başlığını ve içeriğini görünce bunu isteyenlere bir örnek göstermek istedim.

    tabii ki başıboş, saldırgan köpeklerin yetkililer tarafından kontrol altına alınması gerekir. onlara bakmaları gerekir. ama türkiye'de yaşıyoruz. birbirimizi kandırmayalım. daha geçen gün elinde alman kurdu olan bir sığıra bizim köpekler havlayınca, kurdu salıyordu üstüne. gittim elemanı durdurdum. çünkü ona havlayan bizim köpekler yerlerine geçip uyuma pozisyonu almıştı. ama bu sığır buna rağmen zincirini bırakacaktı köpeğin. neden diye sordum. verdiği cevap şuydu: "benim köpeğime havladılar. cevap vermesin mi bu. korkak mı yetişsin". bana aynen bunu dedi. sanki pedagoji okumuş pezevenk.

    kısacası (bu kadar yazdıktan sonra nasıl kısaca olur bilmiyorum ama) olay sadece hayvanlarda bitmiyor. sen insan olan hayvanları bir eğitmeye çalış, ondan sonra yap ne yapıyorsan.

    not: yorgana hallenenlerin bir yorgana muhtaç olacak tiplere benzemediklerinin altını çizeyim. hadi diyelim muhtaçlar, hayvanın dili yok sonuçta. onun üstündeki yorganı almaya çalışmalarını hafifletmez muhtaç olmaları. biz de yokluk çektik ama elimizde olmayanı hırsızlıkla var etmenin peşine düşmedik. ve o kadının elinden yorganı alırken "neden aldın" diye sorduğumda en ufak bir utanma belirtisi göstermedi. böyle bir işe kalkışan utanır herhalde. zaten utanmaya dair bir şey görmediğim için yolun ortasında baya laf söyledim. yanındaki çocuğunun sikinde bile olmadı bu arada olay. telefonda vatzapta mesajlaşmaya devam ediyordu muhtemelen.

    not 2: bazıları kadını "bunu yapacak kadar muhtaç biri" olarak görüyor ama bunu yapacak kadar muhtaç birinin yüzsüz olmaması gerekir değil mi? ben de başlangıçta kadına çok mu yüklendim acaba diye düşünmüştüm ama aklıma utanmadan arınmış yüzü geldiğinde bu düşüncem hemen kayboldu. 3. mesajdaki trolle atarlanmayın ayrıca. ota boka elitist diyor o hıyarzan.

    not 3: insanlığını unutmuş hayvanseverlerden değilim ama hayvanları çoğu insandan daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.

    edit: link güncellendi.

  • başlıkta kundak aradım, bulamadım. demek ki kimse yazmamış, ben yazayım.

    sebebi yetiştirilme şekli. bebekliğini dört bir yanını saracak şekilde kundakta, çocukluğunu "aman çocuğum üşütüp hasta olacaksın şu kazağı ve montu da giydirelim sana" sözlerini işiterek ve çevredeki herkesten soğuk betona oturma, terli terli su içme gibi kibar uyarıları alarak geçiren biri büyüdüğünde soğuk havada tişört giyemez. soğuk havada kazağının altından belin açıkta kalsa cırcır olacak şekilde geçer hayatın.

    abd'de mesela soğuk havada yürü sırtına montu geçirip, sokaklarda kıçında şort ayağında şıpıdık terlikli insanlar görürsün. sen montunun ceplerine ellerini iyice sokuştururken düşünürsün bu adam nasıl üşümüyor diye.

    anadolu insanı kundağı sever. ister ki bebeğinin, çocuğunun açıkta bir yeri kalmasın, üşütüp hasta olmasın. hayatımızın ilk bir kaç yılını ne kadar giyinik geçirdiysek, geri kalanını da aynı oranda giyinik geçiriyoruz.

    insanımızın evladına olan aşırı ilgisi karakterimizi de olumsuz olarak şekillendiriyor. örneğin, sendeleyip düşen bir çocuğa koşup, daha durumunu tespit etmeden ve kendi kendine kalkıp kalkamayacağını bile beklemeden elinden tutup ayağa kaldırıyoruz. tek başına bir halt yapamayacağını düşündüğümüzü ve zor anlarında hep başkalarından yardım beklemesi gerektiği mesajını çocuğun beynine beynine veriyoruz. oysa doğrusu, ciddi bir durum olmadığı belliyse çocuğun kendi kendine ayağa kalkmayı denemesini beklemek. memleketimizde malesef, her düşen çocuk bir yerine zarar gelmemiş olsa dahi ağlar. gel der, sen de gidersin. ağlamak daha kolay, o yüzden kendi çabasıyla ayağa kalkmayı denemez bile çocuk artık. güçlü bir birey olarak yetişmekten uzaklaşır. sadece türkiye'ye özel olmayan kültürel bir sorun sanırım.

    neyse, nereden nereye. anlayış değişse de yeni nesilller marul gibi gezmese bari.

  • hic unutmuyorum tek başıma ilk gittiğim zamanlardı 19-20 yasında var yokum pek paramda yok eskiden bu piçler ağız birliği yapıp tek fiyat vermiyordu aralarında daha ucuza satanlar oluyordu. kumpirleride güzeldi yalan yok. önlerinde gezerken hepsi böyle bagırıyor yine öküzün biri dur dur gitme dedi oyaladı beni, o sırada baska müsterilerde geldi benim önüme geçtiler.

    bende o sırada biraz tüyer gibi diğerlerine bakmaya gittim o öküz hayvanoglu hayvan tam alacagım yere geldigimde siparisi verirken sipariş verdigim kadına bagırdı oradan, ona vermeeeğğğ ona satmayacaaaksaaaan, kumpircidr korktu veremedi korkusundan kadın. cok utanmıstım hayvan oglu hayvan ya. gittim sahildeki kafetarya lokanta tarzı mekanda yemiştim bende.

    tamamen doğulu ahlaksız hayvanların elinde olan yerlerden biri gitmeyin yemeyin aç kalıp belki insan olur hayvan oglu hayvan olanları…

  • -baba para lazım kızla buluşcam
    -hahahahahaha iyi güldürdün dur fazladan para vericem.

    harbi harbi kahkaha atmıştı ya ne içime oturmuştu o gün. canım babam.

  • marketler biraz daha ucuza veriyorlardı. yani devlet diyor ki vatandaşı biraz da ufak esnaf siksin.