hesabın var mı? giriş yap

  • özel sektör mü? azıcık daha kpss mi kassam? peki ya yüksek lisansa ne dersin piremses? çalışırken yüksek lisans mı? yoksa direkt öyp ile olaya mı dalsam? sahada mı geliştirsem kendimi? klinik deneyim mi? daha yeni mezun oldum cv'ye ne yazayım lan? anca stajları yazarım. yer mi ki? denicez. ha? efendim anne söyle? ne evliliği anne bir dur. yurtdışına kapak mı atsam? şöyle çok çirkin olmayan mayışlı biriyle evlenip oturumu alıp vınn. efendim anne? çükünü kestiriveririz anne nolcak. neyse ne diyodum hah yurtdışı. anaa yurtiçi kargodan mezuniyet elbisem gelecekti. dur ariyim onu bi. hangi şehre gitsem? tamam her yerde para var da şöyle gezip eğlenebileyim de. yaşım 23 lan. akşam eve gelip kucağımda meyve tabağıyla dizi mi izlicem sanki. şehir önemli şehir. a-a! bu ne lan. kulağımdan bişey geliyo. bu sızıntı ne? aha. beynim aktı...

    işte bu sikko bunalımların alevlendiği dönemlerin yaş adıdır 23.

  • bugün 28 ocak 2010 ankara'da kar yağışı olayı ile bir arada düşünüldüğünde yalnızca dumur değil, sinir, stres, soğuk ve nihai son (başta ayaklar olmak üzere komple) uyuşukluk olarak başımdan geçti bi tane. böyle de iğrenç bir girişi olur entry'nin. utançla devam:

    aslında servise binmek üzere çıkmıştım evden. şoför, yollar kapandığından gecikeceğini ve zahmet olmazsa biraz yukarıda beklememi, bu yağışta aşağıya inemeyeceğini söyleyince tamam dedim, ağzımı da şu güzel ortamı da bozmayım diye mutlu mesut başladım yokuşu tırmanmaya. sanıyorum ki, ben gidene kadar servis de gelmiş olur, binerim hemencecik ısınırım. dayan yalnızlığım. çıktım baktım yollar felaket, trafik kilitlenmiş, servis mervis hak getire. bekledim biraz daha, aradım, kaza yapmış ama 10 dk 'ya geliyorum dedi. kafamda bu iki veriyi bağdaştıramadım. başımın çaresine bakayım, ne gelirse binip gideyim diye durağa doğru yürüdüm ya da süründüm. bu ikisinden biri, zira bilincim bulandı soğuktan. yıllarca görmediğim arkadaşlarıma gülümsemem bu yüzdendi ulu orta...

    başıboş bi otobüs geldi. üzerinde semt, gideceği yer filan yazmıyor: ego genel müdürlüğü yazıyor. kapılarını açtı bekliyor. normal olarak sordum: "abi, bu otobüs nereye gidiyor?" abim sinir yapmış, muhtemelen egosuna da, belediyesine de, karına da trafiğine de giydiriyor içinden. diyor ki bana:"arkadaşım, etrafına bi bak ne görüyosun?" (yıllarca görmediğim arkadaşlarımı?) "hiç bi tane otobüs gördün mü?" (sen varsın ya, yiğidim?) "sence bu yoldan otobüs iner mi?" (pas?) sıralıyor soruları. yahu tamam da sen nereye gidiyorsun? abi yalnızca gidemeyeceği yerlere odaklanmış inatla cevap vermiyor! nihayetinde, ben de allah'ın bi kuluyum der gibi "ben ring için geldim." lafını alabildik ağzından. ama bununla bitmedi tabii, ring de nerenin ringi? hangi yöne gidecek? abi düğmesine basmış gibi başa sarıyor: bu karda kışta ilerlemenin zorluklarından bahsediyor. baktım anlaşmanın imkanı yok, en azından ayaklarım ısınsın diye bindim otobüse. istisnasız her yolcu ile aynı diyalog yaşandı, otobüs nereye gidiyordu ve evrensel ahlak yasası var mıydı? ikincisini ben uydurmuş da olabilirim çünkü buzu çözülen ayaklarımın sızısı inanılmazdı. sessizce izledim ve doyurucu bir cevap alamamalarına rağmen otobüse binen insanlarımıza hayret ettim... insanları gerçeklerle yüzleştirmeye and içen belediye şoförünün hiç de spesifik sayılmayan "gidebildiğim yere kadar gideceğim..." cevabı üzerine hakkımızda denilebilirdi ki: (bkz: bindik bir alamete)

    - ulus'tan geçecek mi?
    - geçer diyemem.

    hayır öyle bi boyutta ki, şoför bizi çok alakasız bir yerde de bıraksa cümlesi belli: "ben size mutluluk vaadetmedim."

    sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkmayı hep istemiştim de, bu kadar da ucuz değildi be abi.

  • paraların boyutundan 1 ons (28,35 gram) ağırlığında olduklarını görebiliyoruz. benzer boyuttaki altın ya da gümüş hatıra paraları da bu ağırlıkta basılır. altının ons fiyatına baktığımızda her bir altın paranın bugünkü değerinin 1833 usd (31.730 tl) olduğu görülüyor. ancak bu paralar yeri geldiğinde silah almak, ceset temizletmek, the continental'de konaklamak hatta sadece bir kadeh viski için kullanılabiliyor. bu nedenle de altın olarak karşılığı pek de önemli değildir. görsel görsel

    john wick chapter 3 parabellum'da berrada'nın açıkladığı gibi bu altın paralar bir sosyal sözleşmenin fiziksel kanıtıdır. düzen ve kuralları temsil eder. değeri ise verileceği kişilerin yeteneklerine bağlıdır. video

    görsel

    bu altın paralar karşılığında alınan hizmet ister bir kadeh viski olsun, isterse daha komplike bir iş olsun yüksek şura'nın sunduğu güvenlik ve gizlilik güvencesiyle gerçekleştirilir. bu nedenle de, john wick evreninde paranın satın alamayacağı şeyler için bir mastercard görevi görür.

    görsel

    para olarak karşılaştırdığımızda ortadan ceset kaldırtmak gibi bedeli olmayan işlere yaradığı gibi, doktordan para karşılığı alabileceğiniz tedavi için ya da şişesi 60 dolar olan blanton's'dan bir kadeh almak için kullanılır. bu coin karşılığında alacağınız viskiye zehir katılmadığı, taksiciye teslim ettiğiniz köpeğinizin the continental'a teslim edileceği, aldığınız sağlık hizmetinin en iyi şekilde yapılacağı ise yüksek şura'nın garantisi altındadır. altın paranın arkasındaki sosyal kontratın önemi burada ortaya çıkmaktadır. görsel

    açılan kontratlarda (video) tam da bu nedenle dolar kullanılır. birinin ölüm emrini verdiğinizde bu altın paraları değil amerikan dolarını kullanırsınız. bu da, john wick evreninde bu altın paraların dolar olarak karşılığının olmadığının ve bu karşılığın bir önemi olmadığının kanıtıdır.

  • son zamanlarda çıkar için yaptığı iktidar yalakalığı tüm ömrünü silip atar mı ki....? bilemedim...

    ama casinolarda 10 yılda tanımadığım ünlü kalmadı. tüm ünlülerin, şarkıcıların, artistlerin 'herkes bana bakıyor mu acaba' tripleri ya da 'daha çok ilgi istiyorum' kaprisleri varken bu adamın sıfır kompleksi, olağanüstü alçak gönüllülüğü, herkese gülümseyerek yaklaşma çabası, sıradanlığıyla her zaman yeri benim için ayrıydı.
    adam sanki casinoya tatile eğlenceye gelmemiş de ramazanda aş evine bi tabldot doldurmaya gelmiş gibi minnettar ve alçak gönüllü olurdu hep. kesme kristaller içindeki 60 yıllık scotchların beğenilmediği yerde, demli bir çay için defalarca teşekkür ederdi.

    kolları dört bir yanı saran, kendinden olmayanı ekmeğe muhtaç bırakan iktidar seni de kirletti ya ne diyelim...

    kimse kusursuz değil ki bu dünya'da, huzur içinde uyu...

  • evlenmek istemediği ancak ailesi tarafından evlendirilmeye zorlandığı hatunun "içkin, kumarın var mı?" sorusunu "içkisine kumar oynuyorum. tüm günahları tek potada eritiyorum." gibi harika bir şekilde cevaplamış geniş aile karakteridir.