ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
digiturk'ün 4 milyon aboneden 1.5 milyona düşmesi
-
kalan 1.5 milyon abonenin yarisi da uyeliklerini iptal ettirmek isterken hayatindan soguyan, isyan edip lanet eden bir kitledir. rabbim herkesi kurtarsin.
iş çıkışı spora giden insan
-
her şeyi geçtim, türkiye şartlarında işi olduğu için bile tebrik edilmesi gereken insandır. gerçi ''türkiye'deki iş şartlarında azıcık paraya çalışmaya tahammül edebildiği için'' tebrik etmek daha doğru olur sanırım.
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
istiklal caddesinde yürürken duyulmuş bir diyalog:
greenpeace üyesi: beyfendi derneğimize üye olmak istermiydiniz?
bahsi geçen beyefendi: yok hayır, ben faşistim
22 nisan 1995 2c 2d teneffüs maçı
-
22 nisan 1995'in cumartesi gunu olmasi sebebiyle haftaici bir gune ertelenen mac olmustur.
kızların sevgili olmak istediği erkekte aradıkları
-
genel itibariyle parayla edinilecek özelliklerdir.
para bu konudaki tüm eksikleri giderecek en güzel kusur örtücüdür. parası olan şişmansa sevimli tontiş olur, öküzse doğal ve sempatik olur, sürpriz yapan bir tip değilse içinden geldiği gibi yaşayan olur, yalan söyleyen ve aldatansa "zor erkek" olur.
yeter ki paradan haber ver sen.
çingene deyince yazarların aklına gelen düşünceler
-
devlet hastanesinde çalıştığım dönem. çok roman hastam vardı. bir gün çalgıcı bir adam geldi. psikotik belirtileri var. görüştüm, tedavi planladım. reçete yazacağım, barkodu aldım, ücretli yazıyor, sağlık güvencesi yok yani. hastanın maddi durumunun çok da iyi olmadığı belli.
antipsikotik ilaçlar oldukça pahalıdır. mümessil arkadaşlardan numune ister, onları bir dolaba koyardım. ücretli hastalara vermek için biriktirirdim numune ilaçları.
"ben sana bunun bir aylık dozunu vereyim" dedim.
hasta durdu.
"kaç para kutusu hocam" dedi.
200 lira civarı bir fiyatı var, söyledim.
"hocam, klarnet çalar kazanırım parayı. ben parasıyla alırım. sen bunu işi gücü olmayan birine verirsin" dedi.
o sabah başörtüsü bile en az 200 lira olan bir kadın, benden numune ilaç istemişti. onu düşündüm, bunu düşündüm. eyvallah deyip gönderdim hastayı.
insanları etiketlemek kadar kötü bir şey yok şu hayatta. ömründe romanla oturup iki kelam etmemiş insanlar, onları kötü ilan eder. tehlikeli yanları vardır, kanunla araları limonidir ama güzel yürekleri vardır.
dipnot: hastalar iyileştiklerinde teşekkür mahiyetinde hediye getirir bazen. bu bahsettiğim hastam iyileşince teşekkür etmek için klarnetini getirip çalmıştı benim için. gel de sevme bu insanları.
erkekler arası kurallar
-
erkekler arasında bir problem tartışılmış ve konu uzlaşarak kapanmışsa bir daha sen şu tarihte bana böyle yapmıstın veya bunu söylemiştin diye asla yeniden eski defterler açılmaz .problem çözülmemişse barışılmaz çözülmüş ve barışılmışsa asla tekrar gündeme gelemez.
kadınlardan ayıran en önemli kural bu sanırım.
kadınları genç gösteren şeyler
-
tarz giyim, zayıflık, dozunda bakım özellikle saçlar.
2 yıl bekleyelim 5g'ye geçelim
-
bence 2 sene bekleyip 4g ye öyle geçelim. 5g çıkınca 4g ucuzlar.
burberry'nin milyonlarca dolarlık ürünü yakması
-
iş bilmeyen firmanın israfı.
arkadaş verirsin ürettirdiğin fabrikalara burberry logosunu söktürürsün yerine güzelce yine sana bağlı fason bir marka oluşturarak onun logosunu taktırırsın daha düşük fiyattan yine pazara sürersin. şu adamlara kayserili bir planlama mühendisi göndersin allah rızası için birileri.
hamile kediyi parçalatan çocukların ifadeleri
-
lan ne tedavisi amk öldüreceksin bunları ve bunun gibileri.
bunlar için özel tim kurup nerde boş beleş serseri varsa infaz edeceksin tedavi medavi edilemezler.
ilişkiyi bitirme cümlesi
-
benim bir kedim var. öyle kaprisli ev kedilerinden değildir. sizi görür görmez yere atar kendini, açar karnını ve bekler. ister ki sevilsin, okşansın.
bazı günler bakar ki gelip onu yerde seven yok, kalkar oturduğum koltuğa gelir. önce boynumun arkasına burnunu sürter, saçlarımı koklar ve hoppp diye kucağıma atlar. çok da güzel mırlar, açar motoru tor tor tor...
severim ben de kedimi, o kadar zahmet etmiş, ayıp olmasın derim. ama o sırada başka bir odaya gitmek isterim. karnım açtır mutfağa gitmek isterim, hava sıcaktır duş almak için banyoya gitmek isterim. isterim de isterim!
peki kediyi o mutlu, huzurlu ortamdan çıkarmak onu üzmeyecek mi derim içimden. daralırım, kalbim sıkışır.
düşünürüm ve sonra yavaş yavaş sevginin şiddetini arttırırım. dokunulmasını sevmediği yerlerine dokunur, koltuktaki yerini daraltırım.
önce bir afallar, sonra bana kızar, bazen pati atar hatta dişlerini de kullanıp şiddetin dozunu kaçırır ve bir hışımla kucağımdan atlatıp kaçar.
"gitme" derim ama gider.
ilişkileri bu tek kelimelik cümle ile bitiririm ve benim bitirdiğimi kimse anlamaz. bana kızan olmaz.
bu yöntemi ben keşfetmedim, bir zamanlar keşfedenin kedisiydim.