hesabın var mı? giriş yap

  • tüketici kanununa göre fiyatların görülür şekilde asılı olması veya etiketlenmiş olması gerekir. hatta kasadaki fiyatla liste fiyatı aynı değilse düşük olan alınır.

    -------
    fiyat etiketi
    madde 54- (1) perakende satışa arz edilen malların veya ambalajlarının yahut
    kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir ve okunabilir şekilde tüketicinin ödeyeceği tüm
    vergiler dâhil satış fiyatı ve birim fiyatını gösteren, üretim yeri ve ayırıcı özelliklerini içeren
    etiket konulması; etiket konulması mümkün olmayan hâllerde aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek şekilde uygun yerlere asılması zorunludur. hizmetlerin tarife ve
    fiyatlarını gösteren listeler de bu madde hükmüne göre düzenlenerek asılır.
    (2) etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması
    durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır.
    ------

  • böyle bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanma sebebidir. bir arkadaşın facebook hesabından paylaştığı mesajı buraya alıyorum.

    "ben çok fazla sinir krizinin eşiğine gelmem. ancak bazen bu ülke öfkemi nereye koyacağımı şaşırtıyor! biz geçen sene(ben tema'dayken) 12 bilim insanıyla bir rapor hazırladık. konya kapalı havzadır, linyit madeni yaparsanız yer altı suyu basar dedik. enerji bakanı uyarılarınıza teşekkür ederiz dedi. yetkililer geldi, dinledi teşekkür etti. bundan 3 ay önce karaman ermenek'teki madende göçük oldu. 1 işçi hayatını kaybetti. göçüğün sebebi duvarlardaki basınçtı. yani büyük kazanın sinyaliydi, basın açıklaması yaptık. şimdi kimse bana çıkıp, karaman'da maden kazası oldu demesin. ben olanca sıradan vatandaş halimle kazanın geleceğini bu kadar önceden biliyorduysam; en azından benim konuştuğum tüm yetkililer de biliyordu! karaman'daki açık seçik: #kazadegilcinayet ! aha da tema'nın raporunu buraya koyuyorum; yapılması planlanan linyit madeni ve termik santral de budur! bundan sonraki tüm cinayetlerden sesini çıkarmayan yetkililer kadar, bu rapora rağmen kaza diyen sizleri de sorumlu bilirim!!"

    http://www.tema.org.tr/… santral rapor a5 baski.pdf

  • bildiğiniz üzere honda, türkiye'deki fabrikasını kapattı. habere göre çıkışlarını verdiği personellerine kıdem ve ihbar tazminatlarını en üstten ödedi. ayrıca 40-48 ay arasında peşin maaş ödemesi yaptı. üstüne bir aylık prim verildi ve hatıra olarak da bir cumhuriyet altını hediye edildi.

    bizim yerli ve milli patronlarımız ise işçinin yediği yemekten bile kısmanın derdinde.

    link

  • "kadinlar beni begeniyor" diyor.
    sen o deniz kumu ile yaptigin insaatlarindan birinde amele ol bakalim yuzune kim bakiyor?

  • patlama noktasından 10 km öteden bazı camların kırıldığı şeklinde ifadeler var. bu demek oluyor ki bu mesafede şok dalgası en az 0,7 - 1 kpa civarında basınç oluşturmuş, bu da en az 100 - 200 ton civarında tnt eşdeğerinde patlayıcı demektir. patlayıcının türüne göre bu miktar azalır ya da artabilir. ayrıca videolarda sakarya'daki patlayan fabrikadan artık aşina olduğumuz havai fişeklere benzeyen ışıldamalar görülse bile, asıl patlama sonrası görünen turuncu - kırmızı yoğun duman, patlayan kimyasalın yapısında azot oksitli bileşiklerin (nox) varlığını gösterir. böyle bir duman daha ziyade doğrudan maden vb. işletmelerde kullanılan patlayıcılara veya savaş mühimmatına işaret eder.

    yani patlamanın boyutuna ve işaretlerine bakacak olursak, patlayıcı veya mühimmat deposu patlamış diyebiliriz.

  • bitmiyor, sessizliği en son ne zaman tattım bilmiyorum. yaz günleri pencere açık, daha kötüye gidiyor. susmuyorlar. devasa ama kulağa hoş gelmeyen bir orkestra gibiler. sabah kuş sesleri yapıyor açılışı. uyandıklarında tüm odak kendilerinde ama saatler ilerledikçe arka plana geçiyorlar. hani huzurlu denir ya bu sesler için, değil işte. sabahtan akşama kadar duyunca değil. yavaştan ikişer üçer sokağa çıkan çocuklar başlıyorlar hayvan gibi bağırmaya. kuşları kıskanmış olacaklar ki bizim onlardan ne eksiğimiz var dercesine enerjileri bitene kadar tepiniyorlar kendi ses tellerinin üzerinde. tabii bu arada sırası gelen her araç repliğini söyleyip çekiliyor ansızın. külüstürden moderne tüm araçların motor sesi geliyor kulağıma. her otuz dakikada bir ise motor sürücüsü motorunun çıkardığı o mide bulandırıcı sesiyle çevredeki gürültüyü yararak gidiyor bir anda. bir ok gibi bulanıklaştırıyor her şeyi ön plana geçmek için ve lütfen bana söv diye yalvarıyor sanki. bazı külüstür araç sürücüleri ise benim aracım yeterince gürültülü değil dermişcesine eline hoparlör alıp bağırarak geçiyor sokaktan. kimisi, dinleyenlerin bu kadar yüksek ve berbat gürültüyü kimin çıkardığını merak ettiğini düşündüğünden kendini tanıtma ihtiyacı hissedip, eskiciyim ben diyor. kimisi ise dolaylı yoldan anlatıyor. dolmalık biberim var diyor. o sırada karşıdan da akrabası geliyor herhalde. o da, benim de çileğim var diyor. hava kararmaya başladıkça annesini sevmeyenler grubu giriş yapıyor lobiye. arabalarımızdan açtığımız bu iğrenç şarkıları hepinize dinleteceğiz sloganıyla birlikte başlıyorlar işe. eskiden bu grubu susturmak için polisi arayan ben ve diğer site üyeleri artık tenezzül bile etmiyor. daha az önce suçluların dışarıda dolaştığı ülke haberlerine bakan site üyeleri bunun bir işe yaramayacağının geç de olsa farkına varıyor. ben ise aşağıdaki hıyarın güzel gönlü ne isterse onu dinliyorum. bazen bağırıyor bazen kalabalık gelip hayvan gibi konuşuyorlar ama ses etmiyorum. allahın belası ülkeden ya şu an kurtulayım ya da geberip gideyim diye iç geçiriyorum sadece. tabii karanlık çöktüğünde zaten var olan, serengeti düzlüklerinde askerlik yapmış olan başıboş köpekler; “belki burada olduğumuzu bilmeyenler vardır” diye düşünmüş olacaklar ki başlıyorlar havlamaya. normalden daha yavaş konuşan caminin imamı ezan okuduğunda, kendilerine ilahi bir gücün seslendiğini düşünüp cevap verme gereği hissettikleri için aniden kurt moduna geçiş yapıp uuuluyorlar. neyse ki saat sabah dört olduğunda sessizliği yakalıyorum. tek tük araba sesleri çok da rahatsız etmiyor artık. kafamı dinliyorum çünkü nadiren o saate kadar uyanık kalıyorum. az sonra günün en pis, en eski ve en iğrenç sesli motorunun geçeceğini bilmeden anın tadını çıkarıyorum. ama istinasız o an geliyor ve motor, tüm kuşları uyandırıp döngüyü tekrar başlatıyor. ben de bundan kurtuluşum yok deyip kafamı yastığa koyuyorum ve uyumaya çalışıyorum.