hesabın var mı? giriş yap

  • +beş sene sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
    -sizin koltuğunuzda
    +aaa, peki beni nerede görüyorsunuz?
    -genel müdürün koltuğunda
    +kahve söyleyeyim fal bakar mısınız?
    -bakarız...
    +bedava mı?
    -kahve sizden fal bizden...

  • şüphesiz ki pluton'dur. gezegenlikten çıkartmaya çalıştılar ama o çizgisini hiç bozmadı: mesafeli ve istikrarlı. yürü be pluton!

  • mel gibson'ın oynadığı fidye (diye hatırlıyorum cine 5 in digiturk gibi oldugu zamanlardan e tabii küçüğüm hatırlayamadım) diye bi filmdi. adamın çocuğunu kaçırıp zibilyon şaklabanlıklar yaptırıyorlardı. ulan ne korkmuştum beni de ya kaçırırlarsa diye. sonra babam olm biz fakiriz seni kaçırmazlar demişti de ilk defa o zamanlar fakir olmamıza sevinmiştim.

  • "hayatımda en çok da, inekden süt sağmayı bulan adamın,bulmadan önce inekle ne yapmaya çalıştığını merak etmişimdir."

  • hayatı boyunca yaşantısının bir yerinde oyun konsolları hep olmuş bir ''player'' olarak konsollarla ilgili ne zamandır kişisel bir değerlendirme yazısı yazmak istiyordum,kısmet bugüne oldu.

    bir 90'lar çocuğu olarak oyun konsollarıyla gerçek anlamda 1997 ilkbaharında tanıştım.ilk konsolum nes orjinli micro genius'tu.dönemin kartuşlu konsol pazarı atari,asahi ve game star'la birlikte bu marka'nın elindeydi.bugün x-box 360 oyunları ps3 oyunları gibi fiziksel olarak aynı ama makina'ya göre değişen cd sistemi o zamanlar yoktu,yani ister asahi olsun ister bir başka marka aynı altyapıya sahip tüm kasetler* saydığım bu konsollarda çalışıyordu.daha önceki yıllarda amigam olmadı ama ne olduğunu biliyorum ve az da olsa oynadım.bugünse kaçırdığım konsolları bir şekilde emulatorlerle telafi edip zaman zaman nostaljik oyunlara zaman ayırıyorum.mame32'yi retro oyun meraklılarına öneririm.

    2000'li yılların başlarında micro genius'umla vedalaştım.onu satıp 16 bit deneyimine kavuştuğum genesis alt yapılı sega mega drive 2 satın aldım.bilgisayar'da klavye ile oyun oynama fikri cazip gelmiyordu,konsol çok daha çekiciydi benim için.playstation alacak kadar zengin de değildik,playstation ihtiyacımı atari salonlarından giderirdim.metal slug,tekken,doom tarzı oyunları oynamak için atari salonları uğrak mekanlarımdı.ben sega satın alırken bir çok yaşıtım bilgisayar'da fifa oynuyordu ama hiç gereksinimini duymadım ve uzun yıllar bilgisayar sahibi olmak da istemedim.hal böyleyken sega canavar gibiydi benim için.mortal kombat'ın tüm serisi - 1-2-3 ve 3 ultimate - arcade kategorsinde efsaneydi.1-2 yılımı bu oyun için verdim desem yanlış olmaz.yine yaşıtlarım bilgisayar'da fifa oynarken international superstar soccer'ın lezzetinden maalesef haberleri bile olmadı.bu oyun konami'nin yaptığı en iyi futbol oyunlarından biriydi ve yeri bende hala ayrıdır.zamanı'nın çok ötesinde bir oyundu,bir devam oyunudur ve bugünkü pes serisi'nin de bizzat babası'dır.bunların dışında sega sonic serisi başta punisher,vectormen 2,doom troopers,sunset riders,streets of rage serisi gibi bir çok efsane oyunla 1988'de piyasaya çıkmış bir konsol olmasına rağmen uzun yıllar ayakta kaldı desem yanlış olmaz tabi sony playstation'ı piyasaya çıkardıktan sonra satışları doğal olarak düştü ama mega drive 2 sega'nın en çok satış yapan ve en başarlı konsolu olmuştur.aynı şirket 94 yılında sega satürn adında bir konsol çıkarmıştı ve 2000 yılına kadar oyun da çıkartıldı ama playstation'un karşında duramayarak zamanla kayboldu,dünya genelinde 17 miyon'luk bir satış rakamına da sahiptir.bahsetmeden geçmek istemem yine 90'lar da nintendo 64'de oyun piyasasında sağlam olmasa da bir yere sahipti açıkcası türkiye'de pek tutmadı.çeşitli nedenleri var.cd ile çalışan playstation ve sega saturn'un aksıne kasetle* çalışıyordu.servis ağı yoktu,kasetlerini temin etmek zordu ve oyun kasetleri* pahalıydı.bende yoktu,o dönem nes kullanıyordum.bu konsol'a sahip olanlar genelde avrupa'da akrabası olan arkadaşlardı ****.

    sega'mı iki yıl aktif şekilde kullanıp,sattım.2000'lerin ortalarında siyah slim playstation 2 satın alarak kendi oyun devrimimi gerçekleştirdim.oyun deneyimlerimin nirvanasıydı.atari salonları sırf bu makina için dolardı ve o makina artık evimdeydi ve aynı zaman bu küçücük alet rüyalar ligi uefa şampiyonlar ligi'nin resmi sponsoruydu*.winning eleven serisi baş döndürücüydü,mortal kombat serisi ona keza,fifa street serisi'nin ilk oyununu hatırlıyorum.dida,carlos,ronaldinho ve adriano'dan oluşturduğum takımımla tüm şehirlerdeki sahaları açtırdığımı...anımsama bile duygulandırıyor.fifa street'in soundtrack list de harikadır,meraklısına.god of war serisiyle de playstation 2 jübilesini yapıp,yerini yeni nesil playstation 3'e bırakıp piyasada geri plana çekildi.

    gelelim bu kişisel değerlendirmeyi neden bu başlık altında yazdığıma.90'lar da çocuk olup uzun yıllar atari oynamış biri için playstation 2'nin yeri ayrıdır.çünkü bu konsol,oyuncusuna kendinden önceki nesillere asla benzemeyen deneyimler sundu.2002 yılında winning eleven oynarken türkiye'yi almış bir genç,oyun içinde türkçe tezahüratlar'ı ilk kez bu konsolda duydu.futbolcu tip ve suratları ilk kez bu konsol'da tam anlamıyla benzedi.dövüş oyunlarında grafikler önceki nesilleri silip süpürdü.işin şu yönünü atlamamakta da fayda var.bir örnek açıklayıcı olacaktır.değil yenil bir konsol'un çıkması,örneğin her yıl piyasaya çıkan pes oyunu bile bir öncekini basit bir atari oyunu gibi gösterebiliyor.burada anlatmak istediğim playstation 2'nin oyuncusuna sunduğu heyecandı.ps 3 oynayan bir 2000 doğumlu bir çocuğa bugün komik gelmesi tabiki çok normal.ps3 kendinden önceki tüm nesillerin grafiklerini süpürmedi mi ? tabiki süpürdü ancak yaşım itibariyle beni bir yere kadar etkileyebildi.

    hala çok gencim,bilgisayarda oyun oynama fikrine hala alışamadım ve konsol oyunlarına bayılıyorum.playstation ve x-box ilerleyen yıllarda piyasaya çok daha üstün konsollar çıkaracak ama benim için playstation 2'nin yeri hep ayrı kalacak.

  • türk bürokrasisinin ve akademisinin halini çok güzel özetlemiştir. fakat ne yazık ki kendisinin de dediği üzere, ironik bir biçimde, bu ülkede insanlar halinden memnun. dolayısıyla anlattığı sıkıntıları anlayabilecek kapasite yok karşı tarafta. sosyal bilimlerle ilgilenen biri olarak şunu söyleyebilirim. bu sıkıntılar tarihsel olarak çok gerilere sirayet ediyor. öyle akp'nin gelmesi ile başlamış bir durum değil. haliyle ülke insanının içine işlemiş bu tembellik ve vizyonsuzluk.

    ''araştırma projeleri ve toplantılar için türkiye'den geliyorlar tabi, fakat toplantıya katılmıyorlar. şehri gezip, fotoğraf çekip geri dönüyorlar.''

    ''türkiye'de ay başından ay başına maaşını almayı bekleyen memur zihniyetli bir akademi anlayışı var.''

    ne denir ki.

  • üst edit: ve evet beklenen son, başlık sahibi pılını pırtını toplayıp kaçmış, nevus isimli yazar arkadaşımız ssleri almış, buradan başlığı inceleyebilirsiniz
    buyrun

    anayasal bir hak konusunda inanılmaz mağduriyet kasmışsın, adam ölse niye ameliyat için gün veriyor ölmeseymiş mi diyeceksin.

    bu durumda haber vermesi gereken sistem olmalı, doktor defterine bakıp (nisana kadar doluysa 3 defter lazım) tek tek arayamaz, ama maalesef takibini yapacak ekipman ve donanım eksik, keşke böyle yürüse işler.

    ayrıca şu "para için geçmiş" ibarendeki saldırgan tavrın saçmalamanı daha bir güzel desteklemiş, sen ne için çalışıyorsun arkadaşım, varsa babanın hayrına çalışma isteğin, buyur sen çalış. devlet hastanelerindeki ağır çalışma koşulları ve karşılıksız alınan riskler doktorları bıktırdı. insan olarak türkiye cumhuriyeti vatandaşına istifa hakkı vermiş, o da kullanmış. sen küstün diye düzelmez bu sistem, isyanı biraz da o yöne etmelisin.

    edit: başlık sahibi ile dahi düzeyli tartışabildiğimiz konuda bir yazardan öyle mesajlar aldım ki, yok efendim dövmek gerekliymiş vs, yeminle eğitimle dahi çözülemeyecek noktada insanlığını kaybetmiş kimselerin böyle rahatça aramızda dolanabilmesi reva mıdır. yazık, gerçekten çok yazık. inşallah herkes gider diyeceğim de, fakire fukaraya olan oluyor. insanı insan olduğu için sevmediğiniz sürece bir bok olmaz sizden.

    bir edit daha: biri demiş ki hastalarını bitirmek zorunda, bak güzel kardeşim, ameliyat için aylar sonrasına sıra verilmesini problem etmeyip sistem yükünü insana yıkamazsın. sorun da burada zaten. o hastaları bitirsin diyelim, e yeni gelen hastaları almazsa yine mağdur olacak olan hastalar. aldı diyelim, yine kısır döngü, istifa edemeyecek hiçbir şekilde. atıyorum doktor gitti, sistemin hızlı bir şekilde yerine görevlendirme, atama vb şekillerle sistemin devamlılığını sağlayacak kimseleri ataması gerekir. ama diyoruz kaç aydır, görevlendirecek, atayacak doktor da istifa etti. çarkı yukarıdan bastırarak döndüremezsin, çürümeye mahkum bu sistem.