hesabın var mı? giriş yap

  • hasan: peki merve'nin doğu'yu etkilemiş olma ihtimali var mı?
    hilmicem: (kendinden emin ve duraksamadan) yüzde 85.

    yüzde 85 ne olum? 90 de, 100 de, 50 de. konda sanki herif.

  • dönem rusyasını, daha doğrusu rus toplumunu resmeden gogolun meşhur eseridir. roman kahramanı, çiçikov isimli, kurnaz, çıkarcı ve şansı tuhaf bir şekilde yaver giden bir adam üzerine kurulu. fakat romanın asıl amacı o yıllardaki rus toplumunu anlatmak ve eleştirmektir. zamanın feodal taşra yapısını, köylülerin sefaletini, taşra zenginlerinin şehir özentiliğini, roman boyucna ayrı ayrı karakterlere ayrı ayrı özellikler yükleyerek anlatmıştır. gogol'un, eserini roman değil de destan olarak tanımlaması bana tuhaf geldi. bu arada gogol, eserin ikinci cildini yazdıktan sonra yakmıştır.

  • -webcam açsana oradan görüşelim
    -odanın lambası yanmıyo gözükmez
    -bi tane yeni ampul alamadın mı odana?
    -yok benim oda değil zaten...tabipler odası
    -gecenin ikisinde ne yapıyosun orada?
    -dışarısı soğuktu camı kırdım ve...
    *izmir19f logged out*

  • ben de bir öğretmen arkadaşıma yazdığım bir şiiri bu vesile ile paylaşmak istiyorum:*

    şiirine ve sana ben bir selam çakayım
    seni öğretmen yapanın fıtratına sokayım

    yarışamaz seninle narin fıtratlı kadın
    hıyarlık tarihine övünçle yazılmış adın

    sana ne lan milletin elindeki yüzüğü
    bakmıyorlar mı sana, sevdiğimin büzüğü

    keşke çalışsaymış da seni doğuran ana
    salmasaymış çayırlara bön fikirli bir dana

    bir de hiç utanmadan değer, hak, hukuk diyor
    bir gramlık aklı da, kalemden akıp gidiyor

    böyle bir zihniyetin gözünde olacaksa eğer
    varsın, batsın yok olsun, kadın adında değer!

  • bu norveçlilere baktıkça neşem yerine geliyor, adamlar çok acayip bir dünyada yaşıyor. hala aynı dünyada aynı türe ait olduğumuzu aklım almıyor.

    önce bir önbilgi verelim. bu norveç'te zorunlu askerlik var. şaka gibi ama ciddi ciddi bir yıl askere alıyorlar gençleri.

    sistem şu şekilde işliyor. devlet herkesi askere almıyor. her genç erkek norveç devletine bir mektup yazıyor ve askerliği isteyip istemediğini, askerlik yapmasına engel bir durumu olup olmadığını, hobilerini, eğitimini, güçlü-zayıf yanlarını falan belirtiyor, buna göre ordu bir tür seçim yaparak istediklerini askere çağırıyor ve bir yıllık bir eğitim veriyor.

    burada genç bir norveçli çocuk var. tam bir viking torunu. 1.90 boyunda, yağsız, kaslı, futbolcu, sigara yok, 20 yaşında 5 dili ana dili konuşuyor. disiplinli, zeki, çevik, ahlaklı. sağcı partinin gençlik kollarında lider konumunda ama bizim özgürlük kuşlarımız, en entel geçinenimiz bu çocuk yanında tayyip kalır. koyu norveç milliyetçisi, her fırsatta viking boynuzları falan giyiyor, eğlenceli bir eleman.

    "vsop, dünyanın sonu gelecek . seni donduracağız ve insan ırkı ileride senden türeyecek, bu göreve hazır mısın?" deseler "mal mısınız? bu adam dururken beni mi göndereceksiniz?" derim öyle bir tip.

    bu adam askere gitmeyi çok istiyor, zaten böyle askeri eğitim, güç-engel parkuru, pentatlon falan deyince gözleri parlıyor elemanın. mektuba da döşüyor, döşeniyor bekliyor.

    sonuç: bu kardeşimiz ve bunun takımdan benzer arkadaşlarının hepsine cevap aynı: "teşekkür ederiz. norveç ordusunun şu anda size ihtiyacı yok"

    kim gidiyor? alkoliği, keşi, obezi, askerden kaçmak için rapor ayarlayanı falan alayını alıyorlar askere. alıyorlar, bir yıl koşturup, süründürüp, ayakta dikip adam ediyorlar.

    adamlar o kadar dertsiz ki, orduyu sadece bir adam etme mekanizması olarak kullanıyorlar. bunun için de uğraşıp aradan ne kadar kıl-tüy adam varsa seçiyorlar. bunun için okul kayıtları, detaylı sağlık taraması, sicili, otu boku herşeyini araştırıyorlar.

    ilk duyduğumda "vay anasını" dediydim, hala da hatırladıkça derim.

  • köleliğin birden kaldırılmama nedeniyle benzer durum. parayla satın almış kişiler köleliğin kaldırılmasına karşı çıkıyordu.

    fayda etmedi tabi. insanı köleleştirmek de bir mala %200 vergi koymak da zulümdür ve her zulüm eninde sonunda biter.

  • izleyecek dizi arayıp birkaç bölüm izleyip şans vermek istediğim ama ilk başladığım gün 19 bölüm seyrettiren mükemmel ve ötesinin ötesinde bir dizidir. dizinin 5. sezonunu az önce bitirdim. netflix'te sadece ilk 4 sezonu var ve prennsiplerimden taviz vererek internetten kaçak izledim. netflix türkiye'nin salak diziler yayınlamaktan bu güzelim diziye yeteri kadar değer vermediğini düşünüyorum. zaten izleyen herkesin bilebileceği üzere çok "underrated" bir dizi. dünyanın en güzel dizisi değil ama dünyanın en komik dizilerinden bir tanesi olabilir.

    yazın tatil yapamamış, hayatının en zor derslerini bir arada alan, güneş görmediği zaman depresyon belirtileri gösteren beni, güneşin bulut arkasına saklandığı zamanlarda depresyon belirtileri göstermekten alıkoymuş mumtazam bir dizi.

    her karakterle aramda çok sıcak bir bağ oluştu. birkaç saat önce yemek yaparken yolda yürürken andy samberg'i nam-ı diğer jack peralta - best detective/genius- görsem ne tepki veririm, fotoğraf çekildikten sonra sarılmama izin verir mi diye düşündüm. hayır her zaman bu kadar sorunlu değilim..

    her karakterle o kadar bağ kurdum ki, o karakolda sonsuza kadar çalışabilirmiş gibi hissediyorum.hayata atıldıktan sonra iş yerim böyle olmazsa büyük hayal kırıklığı yaşayacağım.ve amy santiago'ya aşığım, aşkımın çocugu olmasa instagramdan bile yürürdüm cevap vermeyeceğini bile bile..

    hala izlemediyseniz ve izleyecek 20şer dakikalık süper komik bir dizi arıyorsanız bu dizi tam size göre...lütfen bu altın küre ödüllü, fox'un 6. sezonunu iptal ettiği, nbc'nin son anda siz nabıyonuz amk salagı fox diyerek kurtardığı diziyi izleyin.

    son olarak nbc ve fox arasında geçen konuşmayla entry mi bitiriyorum.

    fox- brooklyn nine-nine siz çok güzel bir dizisiniz ama biz çok salak olduğumuz için dizinizin yeni sezonunu iptal ediyoruz.
    b99 ekibi- mal mısınız amk
    fox- evet
    nbc- amk salak foxu . artık benim kanalımdasınız brooklyn nine-nine
    b99 ekibi- yayyy
    heheevetevet- hülöğğğğğ

  • amsterdam'da bir cafe'de oturmusuz arkadasla. geceyarisi olmus artik ve kalkmak uzereyiz. derken arka masamizda oturan hatunlardan biri koklaya koklaya boynuma kadar geldi. ve "parfumun cok hos la, markasi nedir?" diye sordu. hatun fransizdi o yuzden la dedi sanirim.
    benim de basima ilk kez boyle bisey geldigi icin sasirdim ve de acikcasi o parfumu ilk kez almistim. ilkin adi aklima gelmedi. sonra kiza dondum "victor hugo" dedim.
    "sahi mi? emin misin? victor hugo bizim bi vatandas ama ilk kez adina parfum duydum erkek arkadasima onerecem de" dedi.
    "cidden la, yalan borcumuz mu var la sana, victor hugo'dur parfumun adi" dedim.
    ben de ankarali oldugum icin la dedim sanirim.
    sonra kizlar peki tesekkur ederiz deyip kalktilar. telefonu cikardim ulan neydi harbiden adi diye baktim. viktor rolf cikti amk. viktor rolf & spicebomb. onceki parfumum de hugo boss oldugu icin benim beyin free style takilip viktor hugo diye bir parfum uretmis. mantiksiz da degil hani dusununce kizamiyorum da kendime o yuzden.
    yine de kotu bi izlenim birakmayayim diye kizin pesinden kostum ve parfumun adi viktor rolf'mus ya kusura bakma dedim. bu fransiz kiz da hemen oracikta birak simdi parfumu chàpchàlle deyip dudaklarima yapisti demek isterdim ama degil malesef ok deyip gitti.

    au revoir!