hesabın var mı? giriş yap

  • komutan : evladım sen sivilde ne iş yaparsın ?
    asker : tiyatrocuyum komutanım
    komutan : al şu kazma küreği de bir iş öğren
    asker : emredersiniz komutanım !

  • 1998 kasım'ında dolar altı sıfır atılmış düşünürsek 28 kuruş kadardı. 40 bin lirayı dolara çevirirsek yaklaşık 143bin dolar eder. o günden bugüne %87 dolar enflasyonu ile bugünün yaklaşık 267bin doları eder.

    bir "sanatçı" için çok para değil. hatta o dönem en iyi "sanatçı" idi ataizi. az bile almış sanki.

    edit: o günden bugüne dolar enflasyonu %87 imiş. rakamları güncelledim. hala çok yüksek görünmüyor. vergisi algısı masrafı derken seçil erzan'a para verse arda'nın emrenin yanında ezilirdi muhtemelen.

    edit 2: bazı akıllılar "o gün aldığım arsa bugün şu kadar ediyor, şurada daire şu kadardı bugün bu kadar" falan diyor. hesap öyle yapılmaz arkadaşım. ben de "parayı nakit tutup çıktığında bitcoin alsaydı" diyorum hadi hesaplayın :)

  • - saçmalama ya iki tabak yemeğe verilir mi bu para
    - ya kızım sen ne yapacaksın ben ödüyorum
    - sen ödeyince bedava mı?
    - tamam ya hadi sipariş ver
    - mümkün değil, gel bak köşede bi esnaf lokantası var orada yiyelim, kalan parayla sinemaya gider üstüne mısır kola bile alırız da akbil paramız cebimizde kalır.

    - oha şuna bak el kadar triko kaç para!
    - marka kızım bunlar o kadar olacak
    - yemişim markasını, ben bu paraya terkos’tan üç tane triko alır üstüne bir de gömlek kapatırım.

    - kaç para dedin??!
    - 5 yıldızlı otel yahu, ultra her şey dahil
    - ne yapacağız? akşama kadar içki içip yemek mi yiyeceğiz?
    - ya ne alaka?
    - olm o paraya çıralı’ya gideriz, mis gibi pansiyonda takılır, denizden tutulan balıkları yer, sabaha kadar şarap içip şarkı söyleriz. hem daha çok eğleniriz hem de tatil yarı fiyatına gelir

    - iphone demek
    - evet doğum gününde alayım sana diyorum ne dersin?
    - benim telefonum var canım, alo diyor ya yetiyor bana. sen o paraya evine bilgisayar al, ben gelince beraber takılırız. üstüne cebine de para kalır onunla da bana bir ayakkabı alırız bitti gitti.

    işte böyle kızlardır bunlar, sevgililerine asla fuzuli masraf ettirmezler, sürekli bir b planları vardır. parayı harcatmadığı gibi nasıl daha verimli harcayacağının da yolunu gösterirler. eğer bu kızı beğeniyor, onunla keyifli vakit geçiriyorsanız, ama kafanızda ufak da olsa şüpheler varsa, olmasın. bu kıza hemen evlenme teklif edin, kaçırmayın.

    bu kızlar tutumludur, parayı efektif kullanmasını bilirler. ihtiyacı olmayan şeyleri almazlar, eksikleri belirler ona göre hareket ederler, bunu yaparken de en ucuzunu nerede bulacaklarını bilirler. sakın yanılmayın, ucuz derken kalitesize kaçmazlar fiyat-kalite indeksleri son derece yüksektir. böyle bir kız bulduysanız, çocuklarınızı çiçek gibi yetiştirir, evinizi çekip çevirir.

  • arkadaşlarıyla buluşmaya çakarlı aracı ile emniyet şeridinden yardırarak giden, iyi parti milletvekili lütfü türkkan'ın kızı dilara türkkan'dır.
    link

    bir ara pek çok bürokratla birlikte bu vekillerin de çakar hakkı kaldırılmıştı . ama güzide meclisimiz bunu kabullenir mi, 3-4 ay sonra ak partili bir vekilin teklifi ile bir torba yasanın içine bu haklarını geri almayı sıkıştırıverdiler.

    tabi ki güzide ülkemizde vekile, valiye, müdüre, bürokrata tanınmış hak eşine, dostuna, çoluğuna, çocuğuna, 7 sülalesine de tanınmıştır. ne diyeceksin ki?

    edit: lütfü bey twitter'daki son tweetinin altında konuyla alakalı soru soranların tweetlerini gizlemiş. bakalım bir açıklama yapacak mı.

  • tebliğlerini(?) yaptıktan sonra en fazla birkaç sözlü münakaşa yaşayıp evine döneceklerdir

    fakat

    bir cuma namazı çıkışı cami önünde "allah yok, din yalan, yüzyıllardır kandırılıyorsunuz." diye tebliğ(?) yapmak isteyen birinin akıbeti ne olur? en fazla birkaç sözlü münakaşa yaşayıp evine mi döner yoksa kafası vücudundan mı ayrılır?

  • ite köpeğe maskara olmak?

    din dil ırk ayırt etmeden su insanlar gibi insanları en azından saymayı ogrenemedikce sizden bi bok olmaz.

  • favladığım entrylere bakarken aklıma gelen talihsiz oyuncu. her zaman michael jordan ile kıyaslanacak ama bu adamın seçimi tıpkı greg oden da olduğu gibi draft bust değildi.

    öncelikle draft bust nedir, onu tanımlamak lazım. draft bust asla üst sıralardan seçilmesi beklenmeyen, seçilse de seçildiği sıranın hakkını veremeyen oyunculara denir. 1999'da michael olowokandi, 2000'de kwame brown, 2003'te darko milicic ve 2013'te anthony bennett draft bustın en iyi örnekleridir. en güncel örnekten gidelim, draft gününe dek bennett'in 9.sıra civarından seçileceği öngörülüyordu, maksimum yeteneği de 9.sıra ederdi zaten. üstelik tavanının düşüklüğüne ek olarak astım ve uyku apnesinden muzdaripti, tıpkı ciğerleri normalden ufak olan adreian payne gibi bennett'in de bu sporda, özellikle de nba'de çok etki bırakamayacağı ortadaydı. ancak ne olduysa oldu ve cleveland kendisini 1.sıradan seçti. zaten hali hazırda olan sorunlarına bir de 1.sıra seçiminin yarattığı baskı eklendi ve bennett ligde ancak 2 tam sezon oynayabildi.

    draft bustı tanımladığımıza göre artık sam bowie'yi konuşabiliriz. sam bowie yukarıdaki isimlerin aksine lisede bile yıldız olması beklenen oyunculardandı. 1979'da ülkede yılın oyuncusu seçilmişti ve sports illustrated kapağına dahi çıkmıştı. bir başka sakatlık kurbanı olan ralph sampson'la 1979'da karşılaştıkları maç washington post'a haber olacak kadar büyük bir olaydı.

    1979'da liseyi bitirdikten sonra üniversite için kentucky'e gitti. ilk senesinde de başarılı oldu ve 1980'deki temsili milli takıma seçilmeyi başardı. olimpiyatlar moskova'da olacağı için abd boykottaydı ve olimpiyatlar için toplanan takım temsilen toplanan bir takımdı ve tarihin en genç abd milli takımı'ydı. fakat yine de bowie için bu önemli bir başarıydı. toplanan takım temsili olmasına rağmen eğer olimpiyat oyunlarına katılsaydı muhtemelen bowie yine kadroda yer alacaktı çünkü o dönem nba oyuncularının uluslararası turnuvalarda mücadele etmeleri yasaktı ve kadrolar mecburen üniversite ligi olan ncaa'deki oyuncular arasından seçiliyordu. bowie de sonradan all-star olacak isiah thomas (hoş thomas efsane oldu), mark aguirre, rolando blackman, buck williams gibi isimlerle beraber bu kadroya girmeyi başarmıştı. bu takım nba all-starlarına karşı oynadı ve 6 maçın 5'ini kazandı. bowie de bu kadronun blok ve ribaund lideri olurken aynı zamanda takımın en skorer 2.oyuncusuydu.

    ancak ne olduysa 1980-1981 sezonunda oldu. bowie'nin tüm kariyeri bu sezonda yitip gitti. 1981'de vanderbilt'le yapılan maçta bir smaç sırasında sol bacağı üzerine inen bowie acıya rağmen oynamaya devam etti. işin vehameti de buradan sonra çıktı. sezonun ardından bowie'nin sol kaval kemiğinde stres kırığı tespit edildi ve bu sakatlığa rağmen oynadığı ortaya çıktı. sakatlık tespit edildikten sonra 1981-1982 sezonunu tamamen kaçırdı. ama kırığın tam anlamıyla iyileşmemesinden dolayı ameliyat oldu ve bir sonraki sezon olan 1982-1983 sezonunu da kaçırdı. sonrasında 1983-1984 sezonunda dönüş yaptı ve kentucky ile son sezonunda final four görerek kolej kariyerini noktaladı.

    ve bowie için kırılma anı olan 1984 drafti geldi. portland açısından bu seçim her yönüyle değerlendirildi. 1.sıraya aday olan iki takımın da amacı bir uzun getirmekti. houston bir önceki sezon draft ettiği ralph sampson'a pota altında bir partner ararken indiana'nın hakkı ile 1.sıraya aday olan portland bir önceki sezon draft ettiği drexler'la uyumlu bir ikili kurabilecek bir uzun arıyordu. hatta portland drexler'ın üniversiteden takım arkadaşı olan hakeem olajuwon'la draft öncesinde kontrat görüşmesinde bulunduğu için ceza dahi alacaktı. indiana ve houston'ın o sezonki dereceleri 29-53 ile eşit olduğu için yazı tura atıldı ve houston 1.sırayı alarak olajuwon'ı seçti. 2.sıra seçimini alan portland ise draftteki en iyi ikinci uzunu seçmek durumunda kalmıştı: sam bowie. burada bir parantez açmak lazım, portland bowie'yi sağlık testlerinden geçirirken haliyle sol bacağını da muayene ediyor. ancak bowie muayene sırasında acı çekmesine rağmen canın yanmadığını söyleyerek portland yöneticilerini yanıltıyor ve portland sam bowie isminde karar kılıyor.

    bowie çaylak sezonunda başarılı olmuştu, sadece 6 maç kaçırmış ve 10 sayı, 8.6 ribaund ve 2.7 blok ortalamaları yakalamıştı. kiki vandeweghe, mychal thompson, clyde drexler ve jim paxson'ın ardından ilk 5'i tamamlayan bir oyuncu için oldukça başarılı bir sezon denilebilir. bir sonraki sezondaki milwaukee maçı ise kendisinin trajik kariyer hikayesinin başlangıcı oldu, ribaund alırken kolejde ameliyat geçirdiği sol kaval kemiğini kırdı ve sezonu kapattı. ancak bowie için felaketler daha yeni başlıyordu. ertesi sezon sahalara döndü ama dönüşünün 5.maçında bu sefer sağ kaval kemiğini kırarak sezonu kapattı. üstelik gene ameliyatı başarısız olmuştu, bacağını tutan vidaların bir kısmı oturmadığı için ikinci defa ameliyat oldu. ona rağmen geri dönmek için çok çaba sarf etti ama terslikler bowie'nin yakasını bırakmıyordu. 1987-1988 sezonu öncesindeki hazırlık maçlarında ısınma sırasında bacağında ağrı hissetti ve sağ kaval kemiğinde stres kırığı tespit edildi. ve bu sefer 1 maça dahi çıkmadan sezonu kapattı.

    sam bowie draft edildiğinden beri 4 sezon geçmişti, çaylak yılı dışındaki 3 sezonda ancak 43 maça çıkabilmiş ve iki kaval kemiğinden de ciddi sakatlıklar geçirmişti. bu sırada kendisinin bir altından seçilen oyuncu 4 defa all-star seçilmiş, 2 defa sayı kralı olmuş, ilk mvp ödülünü kazanmış, aynı sezonda mvp ve yılın savunmacısı seçilen ilk oyuncu olmuştu. onun kim olduğunu ise herkes biliyor: michael jordan.

    son sakatlığından sonraki sezonda da bowie ancak 20 maça çıkabildi ve portland kendisini 1980 abd milli takımı'ndaki takım arkadaşı buck williams karşılığında 1 draft hakkı yollayarak takasladı. bu noktadan sonra ise bowie kariyerini bir nebze olsun toparlama şansı yakaladı, her ne kadar "michael jordan'ın üstünden seçilen oyuncu" etiketini yemiş olsa da bowie nasılsa sakatlanmamayı başardı ve nets'te geçirdiği dört sezonun ilk üçünde 14.2 sayı, 8.7 ribaund ve 1.7 blokla oynayarak en azından itibarını bir nebze olsun kurtarmayı başardı. sonrasında gerek yaşının etkisi olsun, gerekse lakers'a takaslanmasının ardından yeniden sakatlık belasına çatması olsun, kariyeri yeniden düşüşe geçti ve 33 yaşında basketbolu bıraktı.

    "michael jordan'ın önünden seçilen oyuncu" etiketi zaten başlı başına bir sorun. bunu silebilmek için ancak hakeem olajuwon gibi bir kariyer yaşamak, tarihin sayılı uzunlarından biri olup takımı şampiyonluklara taşımak gerekiyor. ama bowie'nin hiç böyle bir fırsatı olmadı. kolejdeki sakatlığı, geçirdiği başarısız ameliyatlar, yanlış iyileşme süreci asla peşini bırakmadı. ve bowie bunlarla uğraşırken 1 üstünden seçildiği michael jordan'a ek olarak 3 sıra üstünden seçildiği charles barkley ve 14 sıra üstünden seçildiği john stockton da tarih yazdı. her anlamda talihsizdi bowie. 1981'de sakatlanmasa ya da geçirdiği ameliyatlar başarılı olabilse belki de 1984 draft sınıfı ilk 5 sıra olarak tarihin en iyi draft sınıfı olacaktı.

    sakatlık pozisyonları belgesellerde bile iç burkan bir oyuncuydu, kendisine çok fazla haksızlık edildiğini düşünüyorum. son sözü olarak da kendisinin bir maç esnasında michael jordan'a söylediği şu sözleri bırakalım: bu kadar iyi olmak zorunda mıydın?

  • insan hayatının sarsıcı donum noktalarından birisidir.
    uzun zamandır pesinden kostugunuz,icli dıslı olup bir türlü sevgili klasmanına sokamadiginiz kiz yavas yavas bıkkınlık vermeye baslamistir.
    daha az aramaya,daha az dusunmeye baslarsiniz.
    iste tam bu sirada evrenin gotos yasaları devreye girer ve kız sizin aramalarinizin yoklugunu hissetmeye baslar.icin icin sizi dusunmekte ve hatasını anlamaktadır.
    yorgun argın gecen bi is gunu sonrasi eve gelirsiniz.karnınız acikir.hersey olabilir yemek icin.yuzlerce cesit vardir elinizde.ama siz kuzu kelle yemeyi tercih ederseniz bilinmeyen bir icguduyle (evrenin gotos yasalari strikes back)
    siparis verilir kelle eve gelir.dil ayri damak ayri beyin ayri yenir.goz emilir.
    o sırada kapı calar.ah iste sigaranız da gelmistir.gider kapıyı acarsiniz.
    diliniz tutulur.elinizde tuttugunuz kuzu gozu yuzlerce ton cekmektedir sanki.agzınızın etrafindaki yaglari yalamaya calirsiniz ama nafile.
    hayran oldugunuz kiz kapinizdadir.mahcup bir sekilde gozlerini yere dikmistir.
    cok dusundum diye baslar soze
    cok dusundum ve sana haksizlik ettigimi anladim.gorundugunden cok farkli ve zarif biris... aa aa o ne elindeki goz mu o elindeki .ay goz yiosun sen yaaa

    kaltak ya.susi de yiyoruz.o zaman gelsene.