hesabın var mı? giriş yap

  • bir bok anlamadığım sarmaldır.

    adamın hesabını ver ilan koyayım demesinden sonra koptum. sen kart almayacak mıydın bu adamdan? adam neyin ilanını koyuyor?

  • 1859 yılında san juan adalarında geçen fantastik bir krizdir. (bkz: domuz savaşı) veya (bkz: domuz ve patates savaşı)olarak adlandırılır. uluslararası hukuk dersleri açısından önemli bir krizdir. san juan adaları, kanada ve abd arasında bulunan 400-450 ada ve kayalıktan oluşan bölgedir.
    san juan adaları haritası
    günümüzde abd'ye bağlıdır. aktörlerimiz ise ingiltere ve elbette abd'dir. adada tarımla uğraşan lyman cutlar adlı amerikalı çiftçi, bahçesine girip mahsullerini(patateslerini) yiyen domuzu 3 el atış sonrası öldürür.
    belle vue çiftliği
    fakat domuzun sahibi olan britanyalı charles griffin, ünlü (bkz: hudson's bay company) şirketi çalışanıydı. yani taşaklı bir abimizdi. bu iki komşu sorunu kendi aralarında çözemedi. griffin domuzunu çok sevdiğini söyleyip fahiş bir kan parası(!) istedi. cutlar ise en fazla 15 dolar ödeyeceğini söyledi hatta daha sonra para vermek zorunda olmadığını sadece mahsüllerini koruduğunu söyledi. griffin arkasındaki gücü kullanıp cutlar'ı ingiliz yetkililere şikayet etti. cutlar kodese tıkılınca adada bulunan amerikalı yerleşimciler birleşik devletler hükümetinden yardım istedi. konu artık griffin ve cutlar meselesinden çıkmıştı.
    konu saçma bir şekilde büyümüştü ve adaların kimin hakimiyetinde olması gerektiği tartışması alevlenmişti. iki hükümet de askeri güç gösterisi yapmak amacıyla donanmalarını kullanmak istedi.
    amerikalı amiral (bkz: george pickett) ve ingiliz meslektaşı (bkz: robert lambert baynes) pasifik okyanusunda birbirlerini tahrik etmeye çalıştılar. ilk hamleyi karşı tarafa yaptırtmaya çalışan iki amiral de bu savaş nedeninin saçma olduğunun farkındaydı.
    iki ülke monşerlerinin araya girmesiyle bu garip kriz kansız bir şekilde son buldu.
    zaman içerisinde yapılan anlaşmalarla adalar birleşik devletlerin yönetimine bırakıldı.
    daha detaylı bilgiler için;

    kaynak1
    kaynak2

  • bu olay yaşandığından beri düşünüp duruyorum, bir yandan da kandil gibi için için yanıyorum, kendimi bildim bileli devamlı surette tacize uğrayan bir kadın olarak, onun yaşadıklarının binde sadece birini hissetmiş olduğumdan, onun hissetmiş olduklarını tahayyül edince, dehşete kapılıyorum.

    bu hikayenin aynısın tıpkısı benim başımdan geçti. ama tecavüze uğramadığım için, şanslı taraftayım bu seferlik.

    neden "bu seferlik" derseniz; evet maalesef alkol kullanıyorum, eğlenmeyi seviyorum, dışarı çıkıyorum ve eve geç dönebiliyorum ve utanmadan kadınım. tüm bunlar için özür dilemem gereken bir cinsiyete sahip olduğumu ve bu boktan ülkenizde yaşamak zorunda olduğumu biliyorum.

    ben 19 değil ama sanırım 21 yaşındaydım. kadıköyde eğlenmiş, zil zurna sarhoş, sarı minibüslere binmiştim. sahilden giden, kadıköy-bostancı minibüslerine. aynı olaydaki gibi.

    saat de, aynı olaydaki gibi, gece 3 civarıydı. kalamış'ta inmem gerekirken, arkada sızdığımdan, bostancıya çok az kala uyanmış ve can havli ile inmiştim.

    feneryolu'nda oturuyordum, yürümek için çok uzun bir mesafe idi. cebimde sadece 5tl param kalmıştı. bağdat caddesine yürümüş ve tam karakolun olduğu köşede taksi beklemeye başlamıştım. inanır mısınız, taksi beklediğim o 3-5 dakika içinde, araçlarının içindeki polislerden işittiğim pis lafların haddi hesabı yok, bir yandan da gözümü kör ettiler selektör yaparak. polis'e, güvenmek şöyle dursun, onlardan kaçmanın yollarını aramam gerektiğini bildiğim bir yaştaydım.

    neyse ki bir taksi durdu. yaşlıca bir amcaydı, sürücüsü. her nasılsa "ne işin var bu saatte sokakta" demedi, gideceğim yeri sordu, "feneryolu" dedim "ama sadece 5tl param var" dedim. "sorun değil" dedi, beni eve bıraktı ve güvenli bir şekilde yatağıma girdim. ve evde de annem vardı. annemi uyandırıp para isteyebileceğimi söyledim, ama amca kabul etmedi, "uyandırma" dedi.

    o günden bugüne kadar, bu az buçuk normal akıl sağlığı ile yaşadığım hayatı meğer o taksici amcaya borçluymuşum.

    o gece, beni zerre merak etmeden, horul horul uyuyan annem de, bugün bu haberi duyduğunda, "ne işi varmış o saatte sokakta" dedi!!!

    son sözlerimi, mide bulantıları içinde yazıyorum. inanın, böyle düşündüğünüz için, hepinizden nefret ediyorum. başınıza bin türlü bela geldiğini görmek isterim.

    19 yaşında bir genç kadın bağdat caddesinde gece saat üçte nereden döner sorusu, yerini; 33 yaşında evli çocuklu bir adam bu saatte bağdat caddesinde neden tecavüz eder sorusuna bırakmadıkça kadına karşı tecavüz de taciz de bitmeyecek.

    eril beyninizi siksinler.

  • etrüskler mö 8. ve 7. yy arasında roma tarihini, kültürünü ve sanatını etkilemiş bir halktır.

    etrüskler romalılar'ın komşuları idi. eğer roma şahsına münhasır bir medeniyet ise bunu etrüskler'e borçludur.

    1) gladyatör oyunları: etrüskler kendi ölüleri için ölümlü dövüş oyunları düzenlemişler. bu bizim bildiğimiz gladyatör oyunlarıdır. bu gelenek daha sonra roma'ya geçmiştir.

    2) giyim: roma diyince aklımıza gelen kültürlerden biri de giyim tarzlarıdır. romalılar günlük yaşamda toga adı verilen giysileri gitmekte idi. bu giysiler aslında ilk önce etrüskler tarafından giyilmiştir. bu giyim tarzı sonradan roma'nın günlük yaşamına geçmiştir.

    3) yazı: ilk alfabeyi fenikeliler icat etmişti. bu alfabeyi yunanlılar kendilerine göre uyarlamışlardı. etrüskler yunanlılardan gördükleri alfabe ile kendi yazılarını geliştirdiler. romalılar'da kendi yazı sistemlerini etrüskler'den görerek yaptılar. yani kısacası yazı yunanlılar'dan etrüskler'e oradan da roma'ya geçti.
    hatta genel kanıya göre etrüskler yazıyı ve alfabeyi galya'nın güneyinde yaşayan keltlere 'de öğretmişlerdir.

    4) falcılık: etrüskler hayvanların karaciğer ve bağırsaklarına bakarak ilerisi için tahmin yapıyorlardı. bu falcılık yöntemi de etrüskler'den roma'ya geçti.

    5) büyük aileler: roma'nın son kralı tarqinius superbus'ta etrüsk kökenli idi. hatta superbus'tan sonra roma cumhuriyetini kuran ve ilk konsülleri olan lucius juniurs brutus ve collecticus'da etrüskler kökenli idi. yani ünlü brutus ailesi aslında etrüsk idi. ayrıca roma'nın ilk diktatörü olan titus larcius'ta etrüsk kökenliydi.

    5) takvim ve ay isimleri de etrüskler'den roma'ya geçmiştir. hatta bir yunan mitolojisi olan heracles, önce etrüskler'e orandan da herkül adıyla roma'ya geçmiştir.

    etrüskler'in nerden geldikleri hala bir muamma. bu konuda üç farklı söylence vardır.
    bunlardan ilki etrüskler'in batı anadolu kökenli oldukları ve ordan italya'ya geldikleri.
    ikinci teori kuzey avrupa'dan geldileri yönünde.
    üçüncü teori ise zaten anavatanları'nın italya olduğu ve sürekli burada yaşadıkları yönünde. diğer halklar ile kaynaşmaları sonucunda kendi kültürlerini şekillendirmiş olmalarıdır.

  • bu durumu cinayet olarak gören hadsiz köpeklerin down sendromlu çocuk sahibi olmaları en büyük dileğimdir. böylece arz-talep ilişkisi çok daha verimli şekilde kurulmuş olur.

    size ultrasonda desinlerki; "ensesinde kalınlık var, down şüphesi var, emin olmak isterseniz şu şu testleri yaptırabilirsiniz."

    siz de başkasının işine karışmamayı öğrendiğiniz gün olarak o anı kayıt edersiniz sevgili hadsiz köpekler.

    kime neyi ispatlıyorsunuz anlamıyorum ki..

    insanları yargılarken iki kere de düşünmeyin, siz zaten mümkünse hiç düşünmeyin, "yargılamak benim ne haddime" diyerek oturun oturduğunuz yerde..

    debe edit: debedit

  • mahal yurt odası. seneyi sorma ama en baba öğrencide bile laptop yok, bi milenyum öncesi anlıycan. cd yazmak falan uu lüks ötesi.

    bilgisayar formatlanmış, film izlemek dışında sadece çok gerekli programlar yüklenecek diye karar alınmış ama nedense hiç bir yerden office cdsi bulunamamış. ödev yapmaya gelenler kafa ütüler şimdi..

    ertesi gün eleman büyük bir heyecanla elinde disket olduğu halde odaya dalar.
    "abi tak şunu".

    kesin ödev yetiştirecek, başka da bilgisayar yok ama "office yok kardeş".
    "abi sen tak".

    notepad dosyası falan herhalde diye taktım.. disket sürücü şöyle bir kasıldı. içeriğe baktım..

    hatırladıkça hala utanıyorum lan :/

    4 tane şortkat! word, excel, access, power point..

    "abi tıkla!"

    ben kitlendim, öldürsen tek kelime edemem ama eleman dürtüyor bi taraftan "abi hadi tıklasana!!" diye bağırıyor vecd ile. "wörde tıkla. bi de şu agzesi öğretsene bana".

    iyilik yapmış haspam. hafta sonu abisindeyken masaüstünde gördüğü office kısayollarını diskete kopyalamış getirmiş ve hala tıkla diyor. tıkladım ama neden çalışmadığına inanamadı. anlattım, anlamadı. ağzının üstüne vurdum, idrak yolları açılır gibi oldu ama kafasını ranzanın kenarına bir kaç kez çarptığımda gözlerinde ışığı gördüm diye hatırlıyorum. ben hava almak için dışarıya kaçarken dönüp baktım, monitörü yalıyordu en son..

    la hep mi beni buldunuz?
    (bkz: #15983755)

  • bir gün kürt yolda yürüyormuş
    tartışan 2 çocuk görüp yanlarına yaklaşmış ve sormuş; "niye kavga ediyirsiniz çöcüklar?"

    çocuklar da "paralarımızı birleştirip tost aldık ama hangimizin ilk ısırığı alacağına karar veremiyoruz" demişler. kürtte kaş altından gülmüş, tostu çocukların elinden almış, ikiye bölmüş ve gülümseyerek birden arkasına dönüp kaçarak tostu eşşeğiyle birlikte yemiş.

  • herkes de bir tutturmuş erken kalkmak erken kalkmak. her sabah 6'da kalkıyorum ve hayat kalitem bok gibi. balık istifi gibi otobüsteyim şu an. yanımdaki dayı entry'mi okuyor. bu mu hayat kalitesi..

  • ümit kocasakal hakkındaki hakareti bir kenara koyarsak çok doğru bir tahlildir.

    kocasakal ve metin feyzioğlu aynı ekoldür. bunlar devletin adamlarıdır, chp'yi karıştırmak ise patronları değiştiğinden beri görevleri. çünkü bir süredir akp'ye çalışıyorlar. özellikle 15 temmuz sonrası akp yeni koalisyonuna ulusalcı-avrasyacı çizgide gruplar eklemlemiştir. bu çerçevede akp "devlete dönüşmüştür". dolayısıyla o dönemden beri akp'yi devlete sokmamaya çalışan bazı ulusalcı-avrasyacı figürler akp'nin işine gelen şeyler yapmaya başlamıştır.

    bu kadar sedat peker olayı oluyor siz atatürk'e hakaret mi ettiyi tartışıyorsunuz. olay tezgah, program tezgah, atatürkçüleri her zaman yemlemek için kullanılan figürler de belli, kontrollü muhalefet için çıkartılan figürler belli. hala daha medya operasyonları nasıl yapılıyor çözemediniz. hadi özışık olayını gördünüz yine çakamadınız. ülke tarihinin en büyük skandallarından biri yaşanırken imamın birinin sözüne odaklanıyor medya ve figürler. sizce normal mi bu gerçekten? sizce bu iktidara zarar mı veriyor? siz atatürk aşağı yukarı diyerek sayısız islamcı militana sövünce erdoğan'ın popülaritesi mi etkileniyor?

    bu "muhalifler" görevli olarak oraya çıkıp bir rolü oynamaktadır. bazen akp'nin tabanının görmek istediği "chp'liyi", "atatürkçü'yü" oynarlar, aptal aptal tartışmalar çıkartırlar, bazen de kemalist kesimin kendine dava edinmesi gereken şeyleri şekillendirmek göreviyle çıkarlar (yerli milli ol, yola gel, iktidara fazla direnme). böylece izleyen iktidar tabanı, aaa bunlar hala kamaliq akıl, boş işlerle uğraşıyor derler, kemalist kesim ise neeeeeee atatürk'e hakaret mi edilmiş diyerek gündemde ne var ne yok unutur.