hesabın var mı? giriş yap

  • birazdan ssg gelecek; o zamanlar 8 yaşındaydım yanlış kod yazmışım o kodu düzeltene kadar sıkıntıdan yarım kilo zeytin yedim ama sonunda düzelttim, o hatalardan ders almasaydim ekşi sözlüğü kodlayamazdım diyip, debeye giricek.

  • sene sanırım 2004. 19 mayıs çalışmaları için bizim okul nöbetçi. müdür ve başta beden eğitimi hocamız olmak üzere bütün hocalarımız durumu gurur meselesi haline getirmiş. 'bu 19 mayıs'ta farkımızı ortaya koyacağız, bütün ili kendimize hayran bırakacağız' nidalarıyla 1,5 ay önceden dersler askıya alındı her allahın günü stattayız. aksi gibi o sene hava leş gibi. ayılanlar bayılanlar... müdür kararlı ama stadın yanında ambulans bekletiyor yine de vazgeçmiyor. artık millet başının çaresine bakmaya başladı stattan kaçıp kaçıp okula sığınıyor.
    müdür yine şahane cuma konuşmalarından birini yaparken;
    'arkadaşlar sizi gerçekten anlamıyorum. önce okulda tutmaya çalışıyorduk dışarı kaçıyordunuz. şimdi dışarda tutmaya çalışıyoruz okula kaçıyorsunuz. hayır okula niye kaçıyorsunuz lan madem stattan kurtuldun başka yere gitsene okula kaçan öğrenci mi olur ?'

  • - oğlum bi kapat onu teyzenleri arıycam.
    - mp3 indiriyorum, 4 hafta 3 gün 19 saat sonra arasan olmaz mı anne?

  • gözlemlenebilir evren için konuşursak düz olan geometri. kozmik mikrodalga arka plan ışınımı çalışmaları başta olmak üzere birtakım çalışma ve gözlemler sonucunda elde edilen bilgi bu.

    evren için 3 olası durum bulunuyordu:

    1- evrende madde yoğunluğunun çok fazla olması durumunda evrenin küresel olması gerekir. bu durumda pozitif eğrilik ve kapalı bir evren modelinin ortaya çıkacağı öngörülür. böyle bir evrenin genişleme (daha doğru tabirle esneme) süreci, kendi üzerine kapanarak çökmesiyle son bulur. en belirgin özelliklerinden biri de birbirine paralel olan iki ışın demetinin mutlaka bir yerlerde kesişecek olmasıdır.

    2- evrende madde yoğunluğunun çok düşük olması durumunda evrenin hiperbolik olması gerekir. bu durumda negatif eğrilik ve açık bir evren modelinin ortaya çıkacağı öngörülür. böyle bir evrenin genişleme süreci azalarak devam eder. en belirgin özelliklerinden biri de birbirine paralel olan iki ışın demetinin gittikçe birbirinden uzaklaşacak olmasıdır.

    3- evrende madde yoğunluğunun "kritik yoğunluk" denen değere eşit olması durumunda evrenin düz olması gerekir. bu durumda herhangi bir eğrilikten bahsedilmez ve açık bir evren modeli öngörülür. en belirgin özelliklerinden biri de paralel iki ışın demetinin sonsuza dek birbirine paralel olarak kalacak olmasıdır.

    yapılan çalışmalar evrenin yoğunluğunun kritik yoğunluğa eşit olduğunu gösteriyor. bu da evrenin 3. maddedeki tarife uygun bir şeklinin olması gerektiğini gösteriyor.

    kritik yoğunluğun tanımı için matematiksel detaya girmek istemiyorum ama evren modelleri içerisinde kritik model olarak anılan, açık ve kapalı evren modelleri arasında bir sınır teşkil eden modelden yola çıkılarak elde edilen matematiksel bir sonuç bu. kritik yoğunluk, normal maddeye ek olarak karanlık madde, karanlık enerji gibi parametreleri de içerir ve herhangi bir t zamanı için hesaplanabilir.

  • hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:

    aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:

    - anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?

    - cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...

    - baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?

    - anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...

    ***

    anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:

    - anne bakın bu enver...

    - merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?

    - baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...

    - ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...

    ***

    tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...

  • dünyanın en sikko deyişlerinden biridir.
    ulan zaten dünyada insan hayatının en değersiz olduğu ülkelerden birinde dünyaya gelmişsin. bedava alman gereken (çünkü deli gibi vergi veriyorsun) sağlık, eğitim gibi hizmetlerin hepsi mantar. üstüne üstlük yurtdışı çıkış harcı, deprem vergisi ve parasını çıkardıktan sonra bedava olacağı söylenmesine rağmen paralı kalan köprü geçişlerine kadar devlet eliyle soygunun diğer adı olan daha birçok gereksiz şey ödüyorsun. ondan sonra hıyarın biri çıkıyor ve "vatan borcu, namus borcudur" diye bir laf ediyor. bunu söylerken de kendi çocuğunu askerden yırttırabilmek için amerika'da okutuyor.
    arkadaşlar kimseye borcunuz falan yok. siz zaten vergilerinizle devlete yeteri kadar para kazandırıyorsunuz. dünyanın en pahalı benzinini ve en pahalı pasaportlarından birini kullanıyorsunuz. bir gün biri çıkar da "sen hala vatan borcunu ödemedin mi?" diye sorarsa, ona en okkalısından "hassssktir ulan" demek insani bir görevdir.