hesabın var mı? giriş yap

  • " oglum korkaklar hiçbirşeye sahip olamazlar, olsalar da tadını çıkartamazlar. korkma..."

    yıl 2000. lise 1 deki sevgilimin eski manitası ve arkadasları tarafından tartaklandıktan sonra.

  • o değil de basketbolcularla beraber laylalooooooo diye sıçrayan ntv spikeri* bir şey alamayacak. yazık lan.

  • bebeklere bir şey diyemiyorum çünkü tek yapabildikleri gülmek ve ağlamak olduğu için uçakta avazı çıktığı kadar ağlaması çok normal. denk gelince üzüyor ama yapacak bir şey yok. ama 3-5 yaşına gelmiş artık laftan anlayan bir çocuk koltuk tekmeliyor avazı çıktığı kadar bağırıyor koltuk arasından uzanıp saçımı falan çekiyor ve anne babası ah çocuk işte canım gibi salak tepkiler veriyorsa o çocuğu elimin tersiyle koltuğuna yapıştırmak hakkım olmalı. o çocuk olduğu için öyle yapmıyor anne baba olarak siz vasıfsız olduğunuz için öyle yapıyor. gelip şımarta şımarta büyüttüğünüz çocuklarınızı burda savunmaya kalkmayın eğer zaptedemiyorsanız bizden uzak tutun. şımarıklıklarına tahammül etmek zorunda olan biz değiliz.

  • kız desen dalgınlıktan uçmuş kaptırmış gidiyor, yanındaki gözetmen ne kendi tarafındaki frene basıyor ne el frenini çekiyor ne de direksiyona müdahale ediyor. kaza oluyor ona rağmen kıza sağa çek diyor. * toros desen ayrı bir değişik, yolun ortasında naptığı belli değil.

    kısaca nerden tutsan elinde kalıyor.

  • üsküdar belediye başkanı hilmi türkmen’in yeğeni cihat türkmen; ilahiyatçı ama gençlik ve spor müdür yardımcısı. keşke liyakattan , kul hakkından da biraz rahatsız olsaymış. yiyin efendiler yiyin, doyuncaya tıksırıncaya çatlayıncaya kadar yiyin!

  • bir şairin değişik boyutta ele aldığı* özlem:

    insan eski aşkını neden özler?
    çünkü insan en çok kendini özler
    o mutlu halini...

  • arefe günü mezarlık ziyareti yaptık. aynı soyadını da taşıdığım akrabamın başında türk bayrağı vardı, mezar taşında da şehit yazıyordu. orada yalnız başına yatıyor. yaş 21. sizin kobaninize de, özgür kürdistanınıza da, barışçıl siyasetinize de üç nokta koyarım...

  • " küçük albert ve şartlandırma deneyi "
    olay john hopkins hastanesi kreşinde avlanan davranış psikolojisi önderlerinden amerikalı psikolog john broadus watson ve asistanı rosalie rayner tarafından gerçekleşmiştir. amaç " korku " davranışının doğuştan mı geldiği yoksa sonradan mı kazanıldığını öğrenmektir. bu yüzden kreşteki bir bebeğin ailesine ulaşılıp belirli bir miktar ücret ödenerek deney yapmak istedikleri açıklandı. maddi imkansızlılardan dolayı albert'in denek olarak kullanılması kabul edildi.

    deney başlangıcında albert' a sunulan beyaz cisimler ona korkutucu gelmemekteydi. beyaz fare verildiğinde korku reaksiyonu yerine gülme eğlemi gerçekleştirmekteydi. deneyin can alıcı kısmı gelmişti. artık albert' a sunulan her beyaz cisim ve beyaz fare sonrasında çeşitli ürkütücü sesler verilmekteydi. albert beyaz fareye her dokunuşunda iki çekiç birbirine vurulup ürkütücü bir ses çıkarmasına ve korkmasına sebep oluyordu. uyarılar uzun süre devam ettikten sonra artık albert beyaz gördüğü şeylerden korkmaya başlamıştı. bununla yetinmeyen watson çitayı yükseltip bir gün albert' i tuttukları odaya asistanıyla beraber beyaz sakal beyaz elbise giyip dalmıştır. gözünde giderek ona yaklaşan beyaz bir şey farkeden albert durmaksızın ağlamaya ve titremeye başlamıştır. ve deney sonunda korkunun uyarıcıya verilen şartlı tepki olarak sonuçlanmıştır.

    deney sonrası kimi yazılara göre albert iyileştirilmedi ki zaten iyileştirilse de bu olaylar örgüsü bilinç altına yerleştiği için gelecekte bu kaygının onu nasıl etkileyeceği muallaktaydı; kimi yazılara göre de aynı deney tekrarlandı ve albert' a sunulan beyaz fareler ve cisimler ona güzel gelecek seslerle bağdaştırıldı ve dokunması sağlandı. kimi yazılara göre de annesi yapılan deneyden haberdar değildi ve albert' i alıp kayboldukları açıklandı. gerçek olan şu ki denek olarak kullanılan bu bebek 8 aylıktı.