ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
okan bayülgen'in komedi dükkanı'nı dava etmesi
-
insanlar algılama problemi yaşıyor, ya da olağanüstü derecede taşak geçme potansiyeline sahipler. okan bayülgen net bir şekilde tolga çevik'in insanlık tarihiyle neredeyse eşit olan tuluat kavramını sanki kendisinin bir icadıymış gibi göstermesine karşı çıkıyor. ve bunun izahını da çok güzel özetlemiş zaten:
"bunu sahne sanatlarının doğasına aykırı bulduğum için, sahne sanatları yapmış bir kişiye bir fikrin, gece yatıp sabah gelemeyeceğini, bunların ancak yaşayan veya yaşamayan sahne adamlarının yaptıkları işlerin tekrarı ya da esinlenmesi olabileceğini düşündüğüm için bu mücadeleyi başlatıyorum"
yani ne diyor? kırk yıllık pancar kıçımda sancar. tolga çevik bu fikrini bir icat olarak öne süremez, bunun patentini alamaz, tekel yaratmaya çalışamaz. ahde vefa denen şey var. "harici komutla doğaçlama hareket eden oyuncu" formatı bizim meddahlık kültürümüzün bile özünde var yahu. hatta hadisenin özüne tekabül eden tuluat, bizim bin yıllık geleneğimizdir. okan bayülgen bu değere sahip çıkıyor, bunun mücadelesini veriyor. her şey bu kadar basit ve ortadayken "peki ya okan kimden çaldı ehehe" cinliğiyle ortalama zekaya bile hitap etmeyen emsallerle yazılı olanı bambaşka mecralara çekmek de neyin nesi oluyor ben de onu anlayamıyorum işte...
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
işveren: pekii şirketimize neler katabilirsiniz?..
aday: neşe katarım !..
telefon alarmını hiç ertelemeden kalkan adam
-
yaklaşık 4.5 senedir benim bu kişi.
aslında her şey kafada bitiyor, düzenli spor da şart tabii.
sabah 6.15 gibi uyanıyorum. zaman ayarlı kahve makinesi aldım, alarmla beraber kahvem hazır oluyor.
hızlıca kahvemi yudumlarken akşamdan hazırladığım spor çantamla fitness merkezine geçiyorum.
bu kısım çok kritik, en az 5 km koşmadan güne başladığımda, gün içinde bitkin oluyorum.
koşu bandında ter atarken çin ve abd piyasalarında gece neler olmuş hızlıca tahlil ediyorum.
spor sonrası da vitamin bar'da cornflakes’imi yerken gün içinde atılacak e-mailleri hazırlıyorum.
saat zaten 8.30 oluyor bu vakte kadar ve ofise geçiyorum.
güne erken başlamak, zinde uyanmak çok önemli ve tamamen motivasyon meselesi, abartılacak bir durum yok...
...demek isterdim ama snooze’un dibine vuruyorum sabahları, neredeyse uyku sürem kadar snooze ediyorum. heil snooze.
debe edit: yoğun talep üzerine kahve yapan çalar saat
akıllı ile zeki arasındaki fark
-
akıllı olmak doğru karar alabilmektir. bu sebeple bir insanın akıllı olup olmadığı daha ziyade uzun vadede anlaşılır. arka arkaya veya büyük oranda doğru kararlar alabilen bir insanın zaten hayatta başarılı olamama şansı çok düşüktür.
zeki insan ise zeki olduğunu o gün başından geçen herhangi bir olayı anlatırken dahi belli edebilir. bunun için 2 dakika yeterlidir. karşınızda konuşan kişi sizi etkiliyorsa zekidir, anlamak için sadece dinlemek gerekir.
ek olarak şu an nerede gördüğümü hatırlayamadığım fakat aklımda kalan başka bir kıyas daha var;
zeki insan, arada bir yanan fakat yandığı zaman çok güçlü ışık veren bir el fenerine benzer, akıllı insansa nispeten daha az ışık veren, fakat hiç durmadan yanan bir el feneridir.
ünlü biriyle ilişki yaşamış sözlük yazarları
-
ekşi itiraf'a yazaydım, daha mı iyi olurdu, bilemedim.
vakt-i zamanında kayahan konserinde sahneye atlamışlığım var. yarısında korumalar indirdiydi.
allah bin türlü belamı versin! kayahan ne la? *
güzelliğe önem vermeyen erkek
-
ders notu isteyecektir.
çocuk istemeyen evli çift
-
dolu dolu 13 sene, sıfır çocuk sıfır sorun.
gecenin 4 ünde arabaya atlayıp 600 km uzaktaki antik kenti görmeye gitmek, sabah kahvaltıdan sonra şirince'ye şarap tatmaya gitmek, 2 küçük valizle istediğin ülkeye seyahat etmek. hatta son gittiğimiz tanzanya'ya tek büyük bir bavulla gitmek. akşamları evde rahatça film izleyip 12 den sonra iki tek atmaya rahatça çıkmak. iki kapılı araba sahibi olup bagaja ihtiyaç duymamak.
neşe ve huzurla dolu 13 sene ve daha nice senelere.
acemi asker komutan diyalogları
-
muhabere bölük komutanı ve 1 günlük kısa dönem akkrep arasındaki diyalog
nasıl olduysa ismimiz öğrenilmiştir. öğlen içtimasında
bk- akkrep hanginiz?
a- ali veli akkrep, emret komutanım
bk- buraya gel çocuk (daha sonra öğrendik çocuk seni sevdim demekmiş)
a- emredin komtanım
bk- sen bikbikbik görevlerinde sorumlu destek müh olarak çalıştınmı?
a- evet komutanım (omuzlar hafif gevşedi)
bk- video konferans sistemlerinde aselsan'a danışmanlık yaptıgın dogrumudur?
a- evet komutanım (yüze de hafif gevşeme geldi)
bk- nato tatbikatlarında kullanılan şifreleme cihazlarını biliyormusun?
a- evet komutanım (biraz daha "heralde yani borumu, mühim adamım ben modunda)
bk- mcu üniteleri'ne hem ip hem de isdn üzerinden kriptolu sistemler bağladınmı?
a- evet komtanım (off off malum yer tavana doğru gidiyor, felaket karizma oldu)
bk- lan bak o kripto cihazlarına yanaşırsan yakarım seni!
a- emredersiniz komtanım (noluyo lan)
bk- serserilik istemem ben burda, sadece verilen görevi yapacaksın, anlaşıldımı!!??
a- emredersiniz komtanım (tööbe tööbe, zıçtık)
bk- sivilde bildiğin hiçbir şeyi bilmiyorsun, anlaşıldımı?
a- emredersiniz komtanım
bk- gözüm üzerinde olacak! geç yerine!!!!
a- emredersiniz komtanım
komutan daha ilk günde iki ters bi düz yapmıştır. travmayı atlatmak vakit aldı tabi.
evet kripto cihazlarının olduğu odaya girmedim bile...
bağlaç olan de'yi ayrı yazamayanlara tavsiyeler
-
hâl eki olan -de'yi çıkardığınızda cümle, yapısal olarak bozulur:
iş yerinde geç saatlere kadar çalıştık.
izmir'e ağustosta gideceğiz.
kimliğinizi yanınızda bulundurunuz.
bağlaç olan "de"yi çıkardığınızda anlam daralır ama cümleniz hâlâ sağlamdır:
ben de sizinle geliyorum.
bekledim de gelmedin.
ona bugün de ulaşamadık.
akılda tutun, %99,9 çalışır.
31 ekim 2014 galatasaray kasımpaşa maçı
-
taraftarın koreografisi süper.
kirmizi fon üstüne sarı renklerde galatasaray yazmışlar tribüne. *
gerci 3-5 bozan insan var ama.
ek: devre arasi tv caps
edit: imla.
cannibalization
-
bir şirketin kendi çıkardığı yeni bir ürün ile, daha önce çıkarmış olduğu bir ürünün satışlarını azaltması.
klasik bir örnek olarak ipad mini verilebilir. piyasaya çıkmadan önce apple tablet almak isteyen herkes ipad'e yönelirken, ipad mini'nin çıkması ile büyük ipad'in satışlarında nispeten bir azalma olmuştur. benzer örnek üzerinden gidecek olursak iphone 4s'in üzerine iphone 5'in çıkması da (form factor olarak aynı ürün olmasına rağmen) cannibalization'a yol açmıştır.
ürün kullanımı haricinde, lokasyon ve fiyat üzerinden de cannibalization oluşabilir.
mcdonald's şubenizin 5 metre yanına yeni bir mcdonalds (evet, cannibalization için aynı şirketin yapması gerekiyor bu hamleyi) şubesi açılırsa cannibalization olur. son örnek de şu: bir perakendeci 10 marka süt satıyorsa ve 1 tanesini aniden yarı fiyata satmaya karar verirse, sattığı diğer ürünleri cannibalization'a uğratmış olur. her ne kadar bu sütleri kendi üretmese de, sattığı bir ürünün diğerlerinin payından çalmasına yol açtığı için aynı etkiyi yaratmış olur.
her ne kadar negatif gibi görünse de, cannibalization her zaman bir hata değildir; bazen de bir stratejidir. kaldı ki steve jobs'un konuyla alakalı yaklaşımı da şöyledir:
- if you don’t cannibalize yourself, someone else will.
23 ocak 2023 vergi cezalarının silinmesi
-
size bir soru soracağım.
ben bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak vergimi ödedim, trafik kurallarına uydum ama seçim var diye vergi borçları silindi, trafik kurallarına uymayanlar ise adeta ödüllendirildi.
ben enayi miyim