ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
7 mayıs 2017 serkan yılmaz'ın penguen açıklaması
-
çıkarıp masaya vurmuş tarzında açıklama. erdil yaşaroğlu ve selçuk erdem'den ziyade serkan yılmaz'a inanırım. umut sarıkaya'nın da bu şirketleşen mizah dergilerinden kopup niye tek tabanca takıldığını gösteren bir açıklama ayrıca.
infaz öncesinde kurbanın gözlerini bağlamak
-
bir kişiyi öldürmeden önce gözlerini bağlama olayı
infaz öncesinde kurbanın gözleri bağlama eylemi, resmî idamlarda veya örgütsel infazlarda yapıldığı gibi kurbanlık hayvanların kesiminde de icra ediliyor.
bunun birkaç gerekçesi var.
1) bu eylemin tarihsel kökenleri var. eski zamanlardan beri ölüm, insanlar için en büyük korku kaynağı. bu nedenle ölümden sonra yakınlarının siyah giyinmesi, yas tutması veya sakal bırakması gibi en seküler kültürlere dahi intikal eden birçok ölüm ritüeli vardır.
eski kadim inançlarda öldürülen kişinin ruhunun intikam için geri geleceğine inanılırdı. bu nedenle yaşayanları korumak için bazı tedbirler alınırdı.
ölen kişi katilinin/celladın yüzünü asla görmemelidir. eğer görürse ölenin ruhu katil ve ailesini bulur ve intikam alır. ayrıca ölen kişinin yaşayan yakınları da intikam duygusu taşıyabileceğinden cellatlar mutlaka tanınmaz olmalıdır. bu yüzden günümüzde de kurbanın gözü kapanmasa bile cellatlar mutlaka maskeli olur ve kim olduğu sır gibi saklanır.
2) savaş zamanları da dahil olmak üzere, cinayet işleyen insanların sonradan psikolojik sorunlar yaşadığı ve vicdan azabı çektiği bilinen bir gerçek. birçok film ve edebi esere de konu olmuştur bu. cinayet sonrasında vicdan azabı bazen öyle bir noktaya varır ki cinayet, katil için taşınamayacak bir yük haline gelir. faili uzun süre tespit edilemeyen çoğu cinayette fail dayanamaz ve çoğu zaman kendisi teslim olur. çünkü cinayet diğer suç ve günahlar gibi değildir. cinayet anını, bilhassa maktulün son anlarını katiller hiçbir zaman unutamaz.
savunmasız ve elleri bağlı halde bulunan birini infaz etmek, infazı gerçekleştiren askerler için sonradan huzursuzluk yaratmıştır. birçok orduda bu durum tarih boyunca problem haline gelmiştir.
bu problemi aşabilmek için devletlerin bulduğu ilk çözüm, infazın birden fazla asker tarafından gerçekleşmesidir. ilk idam mangalarının tarihi m.s. 200'lere kadar gidiyor. peki elleri kolları zaten bağlı olan ve kaçma ihtimali bulunmayan bir kurban için neden birden fazla askerden oluşan bir mangaya ihtiyaç duyuluyor?
ıı. dünya savaşı sonrası gerçekleşen şuradaki idamda görüleceği üzere, tek bir infaz için 10 kadar asker tahsis edilir. bu askerlerin silahlarından birkaçında gerçek mermi vardır. diğerleri kurusıkıdır. ateş emri verilince askerler ateş eder. ancak hangisi gerçekten kurbanı öldürmüştür, bu muallak bırakılır ki askerler kendilerini sorumlu hissetmesin, zihinleri rahatlasın. her idam için mangaya ait silahlardaki kurşunlar random yenilenir. manga gider ve tekrar gelir. tabi bu söylediğim şey, çoğunlukla savaşın sona erdiği, cephane, asker ve zaman sıkıntısının bulunmadığı olağan dönemler için geçerlidir. bu arada idam mangasının varlığı, infazdan vicdanen rahatsız olabilecek bazı askerlerin doğrudan mahkumu değil de, az öteyi hedef alıp ateş edebilmesine de olanak sağlar. nasıl olsa 10 asker arasından öldürme isteğine haiz biri illa ki çıkacaktır.
infaz eden kişileri vicdan azabından ve korkudan korumak için alınan diğer bir önlem de kurbanın gözlerini bağlamaktır. birini gözlerinin içine bakarak öldürmek ve onun can çekiştiğini görmek, öldüren kişinin ruhunda büyük yaralar açar. filmlerde böcek gibi insan öldürüldüğüne ve ölümden sonra hayatın normal şekilde devam ettiğine bakmayın siz. savaş dönemleri de dahil olmak üzere can çekişen birinin yüzündeki korku ve dehşet ifadesi asla unutulmaz. şahsen ben kurban bayramlarında küçükken tanık olduğum birkaç kurban merasimini hep hatırlarım. bazen de rüyama girer. boğazı kesilen hayvanın gözlerindeki dehşet ifadesini asla unutmam. eğer aynı şekilde bir insanın katline tanık olsaydım, kurbanın yüzündeki ifadeleri unutmam mümkün olabilir miydi? hele hele öldüren bensem, geri kalan ömrümü sağlıklı geçirmem kesinlikle mümkün olmazdı.
ölen veya ölmekte olan bir insanın bakışları kadar dehşet ve korku verici başka bir şey yoktur. korku filmlerinde de en çok bu işlenir.
tarihte halka ibret olsun diye yapılan halka açık idamlarda kurbanların yüzleri bilerek açık bırakılmıştır ki halk can çekişme anına tanık olsun, korksun ve ibret alsın.
bu his, asırlardır deneyimlenen bir şey olduğu için de sadece kurbanı cezalandırma amacı taşıyan infazlarda kurbanın gözleri bağlanır. yani gözleri bağlamak kurbanın iyiliğinden ziyade, celladın ve yaşayanların iyiliği içindir.
günümüzde de bir yerde bir ceset bulunduğunda da ilk iş olarak bir gazete parçası veya bir bez mutlaka bir şeyler bulunur ve maktulün yüzü/gözleri örtülür.
3) merhameti engellemek.
birçok filmde denk gelmişsinizdir. eleman düşmanını yakalar. diz çöktürür. ellerini boynunun arkasına kaldırtır. vurmak ister ama bir türlü vuramaz. git gel yaşar. hatta yakaladığı kişiye bağırır. bana öyle bakma der. kafasını eğdirir. göz temasını kesmek ister. yine de vuramaz. yıllardır intikam ateşiyle yansa bile merhamet eder.
tarihte de bunun birçok örneği vardır. karar vericilerin pek hoşuna gitmez bu. çünkü onlara göre devletler merhametle değil, tavizsiz kanla ve güçle idare edilir. haliyle kusursuz bir infaz için cellat ve mahkum arasındaki duygu alışverişini kesmek gerekir. bazen gözleri bağlamak yetmez, ağız bantlanır ve kafaya hatta tüm vücuda çuval geçirilir.
4) kurbanın gözlerinin açık olduğu bazı infazlarda, ateş anında kurbanların kendilerini korumak için ellerini siper ettiği görülmüştür. bu da idam törenlerine gölge düşürmüş ve idamın tekrarlanmasına yol açmıştır.
bu nedenle mahkumun el ve ayaklarıyla birlikte gözleri de bağlanmış ki mahkum pasifize olsun ve idamın seyrine göre aksiyon alamasın.
yani sabahın 4’ünde bu konu neden bu kadar ilgimi çekti bilmiyorum. kendini tanrı yerine koyan insanoğlunun, bir yandan altından kalkamayacağı korkunç işlere burnunu sokup diğer yandan bunların yan etkilerine çocukça çareler bulması bana biraz komik geliyor.
aslında infaz anında göz bağlama meselesinin özü şu: insanoğlu her zaman yaptığı şeyi yapıyor: yüzleşmeye ve hesap vermeye cesaret edemediği eylemlerin yarattığı korkulara, yani hakikatin en katıksız yüzüne kendince sansür uyguluyor. teknik olarak bir çocuk oyunundan farkı yok bunun. günlük ilişkilerde de çokça yaptığımız bir şey bu. sahip olduğumuz şeylerin ve yakınımızdaki insanların yüzleşmek istemediğimiz gerçeklerine perde çekmeye çalışıyoruz. yaklaşan felaketlere ve yapılan uyarılara kulağımızı tıkayıp günübirlik mutlulukların peşinden koşuyoruz. korkularımıza ve şifa bulmamız gereken yaralarımıza saçma sapan yamalar yaparak kendimizi avutuyoruz ve yapmamız gereken şeyleri erteliyoruz. bizi adım adım çöküşe sürükleyen ilginç bir teslimiyet ve kadercilik hali bu. aslında böyle yaparak korkuyu yok etmiş olmuyoruz. geçici rahatlamadan başka faydası yok bunların. korkularımızı bilinç altına süpürüyoruz. onlar da bize uzun vadede envai türden travma olarak geri dönüyor. sonra bir bakıyoruz ki elimiz kolumuz tutuk, sözde güvendiğimiz insanların elinde tetik, gözleri bağlanan biz olmuşuz.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''kız gecelikle fotoğraf çekilmiş yüzüne 1 kilo makyaj yapmış fotoğrafın altınada 'ev halim' yazmış. hangi evdeyse artık.''
pasaport polisleri ile girilen diyaloglar
-
atina havaalanından çıkış:
polis: nereye gidiyorsun?
ben: istanbul
polis: hayır, bizans
ben: hayır, istanbul
polis: bizans
ben: istanbul
polis: bizans demezsen gidemezsin
ben: istanbul.. baksana, sen istanbul demezsen buradan bir adım bile atmıyorum
polis: hadi git
ben: istanbul demezsen gitmiyorum
polis:...
ben:..
polis: tamam tamam istanbul hadi git
ben: özür dileyeceksin
polis: tamam özür dilerim
yaran facebook durum güncellemeleri
-
halil sezai de nasıl bi isim 'selamın aleyküm' gibi amk.
-halil sezai.
-sezai halil kardeş.
255 oy kullanılan sandıkta 255 hdp oyu çıkması
-
van başkale özpınar köyü 1083 nolu sandıkta vuku bulmuş olaydır.
güneydoğu'da hangi şartlarda seçim yapıldığının göstergesidir.
buyrun
seçmen sayısı 255, kullanılan oy 255, geçersiz oy 0, hdp 255
vay anasını, istanbul'da bile tüm sandıklarda en az %5 oranında geçersiz oy çıkarken, ülkenin en ücra köşesinin köyünde, öyle bilinçli seçmenler varmış ki, tek bir tane geçersiz oy çıkmamış..
tek bir sandık da değil hani,
mesela van akçalı köyü 1002 nolu sandık sonuçları. buyrun
kayıtlı seçmen sayısı : 116
geçersiz oy : 0
hdp : 117
evet, hevaller burada biraz bokunu çıkartmış , seçmen sayısından çok yazmışlar hdp'ye, ben söylemiyorum ysk tutanakları öyle diyor.
isteyen bölgenin sandık tutanaklarına bakabilir. 330'da 329'lar, 290'da 288'ler filan havada uçuşuyor.. ne hikmetse geçersiz oy yok denecek kadar az buralarda..
https://sonuc.ysk.gov.tr/module/ssps.jsf
edit: bu 116 seçmen 117 hdp konusunda çok mesaj geldi, tabi ki ysk resmi tutanak diye yayınladığına göre bi şekilde prosedüre uygun olması lazım, sandık görevlisi de gaza gelip hdp'ye vermiş anlaşılan..
babanın ağlaması
-
-"şeni çiri me" * ne demek biliyor musun kızım?
-biliyorum baba... "senin derdin benim olsun" demek...
-senin derdin olmasın kızım, senin derdin hiç olmasın...
baba ağlamaya başlar.
ben gözlerimi kaçırırım.
babaya 20 gün ömür biçilmiştir.
20 gün ve sonraki günler ve 20 yıldır ne zaman aklıma gelse babamın gözyaşları benim içimden akar.
diziler arasında jenerik müziği en güzel olanlar
james webb uzay teleskobu
-
bildiğimiz anlamda optik bir teleskop değildir. yani olağanüstü nebula fotoğrafları falan beklemeyin. o işi zaten emektar hubbleımız çok güzel yaptı, yapıyor. jwst kızılötesi gözleme yönelik bir teleskoptur ve atmosfer içinde birkaç yüz km yukarıda dönen hubble'dan farklı olarak 1.5 milyon km gibi atmosferin her türlü olumsuz etkisinden uzak bir noktaya yerleşecektir.
jwst bize evrenin erken dönemleriyle ilgili hiç bilmediğimiz şeyleri öğrenme fırsatı verebilir ve bu evrene bakış açımızı tamamen değiştirebilir. ama bence daha önemlisi öte gezegenlerin yaşam içerip içermediğiyle ilgili tartışmasız kanıtları sunabilir. yani birkaç sene sonra sadece 15 ışık yılı ötede varlığı kanıtlanan orta seviyede gelişmiş bir sanayi medeniyetiyle nasıl iletişime geçeceğimizi konuşuyor olabiliriz. bu insanlık tarihini baştan aşağı değiştirecektir. ya da tüm gözlemlere rağmen uzay yine korkunç sessizliğine devam eder. bu da insanlığın ve hayatın varoluşuyla alakalı tartışmaları farklı bir boyuta taşıyacaktır. beni hayatım boyunca en heyecanlandıran bilimsel gelişmedir jwst, umarım her şey yolunda gider.
sözlükten biriyle buluşmak
-
tedirgin olmaya gerek yok internette insanlarla tanışabileceğin en güvenli ortam sözlük. ben de yarın ilk defa sözlükten bir kızla buluşucam. yurtdışından gelecekmiş 300 euro gönderdim uçak bileti için. yarını iple çekiyorum.
yaran okul müdürü sözleri
-
yer yıldırım beyazıt anadolu lisesi sene 2002 galiba. eşref sağlık sahnede:
-sakal tıraşlarınızı olup da gelin "özellikle" erkekler için söylüyorum!
sözlük yazarıyım 16 yaşındayım ve ergen değilim
-
ne bok olursan ol benden 20 yaş ufaksın, kalk su getir.